Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, FES'in Ekonomik ve Sosyal Politika bölümünün eski bir direktörü ve Dietz yayınevinin CEO'su olan Michael Dauderstädt'a aittir ve 'Resmi AB istatistikleri, Avrupa'daki yoksulluğun ve eşitsizliğin endişe verici boyutlarını gizlemektedir.' şeklindeki iddiasını destekleyen şu gerçeği netleştirmektedir: "Tahminimize göre, eğer piyasadaki döviz kurları kullanılıyorsa, AB genelindeki yoksulluk oranı, yüzde 28,2'dir (bu yaklaşık 500 milyon olan toplam AB nüfusunun yaklaşık 142 milyonuna eşittir)." Avrupa'nın Çöküş hikayesi artık somut bir şekilde yazılmakta ve okunmaktadır, yazarın sonuç cümlesi bu anlamda ek bir açıklamaya ihtiyaç duyurmamaktadır: "Avrupa'nın parçalanmasının önüne geçmek isteniyorsa daha güçlü ilerleme ve daha kararlı politikalar gerekecektir."
Seçkin Deniz, 24.01.2019
Addressing poverty and inequality in Europe
"Resmi AB istatistikleri, Avrupa'daki yoksulluğun ve eşitsizliğin endişe verici boyutlarını gizlemektedir. Son dönemlerdeki hafif hareketlenmelere rağmen, bu tehlikeli ölçek Avrupa'nın sosyal ve politik uyumunu tehdit ediyor."
AB’nin istatistik ofisi Eurostat, 2005’ten sonraya ilişkin Avrupa’daki yoksulluk ve eşitsizlik ile ilgili yoksulluk oranı ve S80/S20 oranı şeklinde resmi istatistikler yayınladı. Yoksulluk oranı, medyan gelirin yüzde 60'ından az kazanan nüfusun oranıdır. Bu, mutlak yoksulluktan ziyade göreceli bir ölçü olduğundan, aynı zamanda yoksulluk riski oranı olarak da adlandırılmaktadır. Bir bütün olarak AB için Eurostat istatistikleri, nüfus büyüklüğüne göre ağırlıklandırılan ulusal oranların ortalamalarına dayanarak hesaplanmaktadır.
İstatistikleri hesaplamanın bu yolu metodolojik olarak kusurludur ve yoksulluk ve eşitsizliği büyük ölçüde küçümsemektedir, çünkü üye ülkeler arasındaki gelirdeki büyük farklılıkları ihmal etmektedir. Bu farkların, özellikle piyasa döviz kurları kullanılarak, gelirler karşılaştırıldığında daha yüksek görünseler de, aynı kazancın yoksul ülkelerde daha yüksek alım gücünü temsil ettiğini kabul eden alım gücü-parite (PPP) döviz kurları kullanılarak karşılaştırıldığında önemli ölçüde daha düşük oldukları ortaya çıkmaktadır.
Neredeyse 142 milyon Avrupalı yoksulluk riski altında
Birkaç yıldır, hem ülke içi hem de ülkeler arası gelir farklılıklarını hesaba katan pan-Avrupa eşitsizliği hakkında daha gerçekçi tahminler yayınlıyoruz. Bu analizi, aslında aynı yöntemi kullanan pan-Avrupa yoksulluk oranı ile ilgili bir tahminle destekledik. Bu yöntem kullanılarak hesaplanan değerler resmi rakamlardan anlamlı derecede yüksektir.
Kendi ülkelerinde göreceli olarak iyi durumda olan insanları, Avrupa fakirleri olarak sınıflandırmanın uygun olmayışına itiraz edilebilir. Ancak bu ulus merkezli görüş, farklı ülkelerdeki sosyal durumun Avrupalılaşma derecesini, göç ve sosyal uyum gibi sonuçları hafife almaktadır.
AB’deki ulusal yoksulluk oranları Romanya’da yüzde 25’ten fazla ve Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 10’dan az. Almanya için bu rakam yüzde 16,5'tir (2016). Bir bütün olarak AB için resmi Eurostat istatistiği yüzde 17,3'tür; burada AB'deki yoksulluk oranı Almanya'daki seviyenin sadece biraz üzerindedir. Bununla birlikte, AB çapında uygun bir yoksulluk eşiği hesaplanırsa, bu fark önemli ölçüde artar.
AB için bir bütün olarak yoksulluk riski eşiğinin (ortalama AB gelirinin yüzde 60'ı) piyasadaki döviz kurlarına dayanarak yapılan hesaplamalara göre 9,760 Euro veya PPP döviz kurlarına dayanan alım gücü-paritesinin de 9,780 Euro olduğunu tahmin ediyoruz. AB çapında yapılan bir karşılaştırmada yoksul olan ve eşiğin altında bir gelir elde eden hanehalkının büyük çoğunluğu, yalnızca kişi başına düşen en düşük gelirlere değil aynı zamanda en yüksek yoksulluk oranlarına sahip olan Bulgaristan ve Romanya'da gibi daha fakir üye devletlerdedir. Pratik olarak bu üye devletlerdeki bütün haneler, bu pan-Avrupa karşılaştırmasında yetersiz olarak sayılmaktadır. Diğer üye devletlerde, buna göre daha az sayıda hane bu kategoriye girmektedir. İskandinavya ülkelerinde, örneğin, hiçbir eşik yoksulluk eşiğinin altında değildir. Aşağıdaki harita (şekil 1), her bir ülke için konuların nasıl göründüğüne dair kaba bir genel bakış sunmaktadır.
Yoksulluk oranı 2015'ten bu yana hafifçe azalmış, AB'de yoksulluk riski altında bulunanların sayısı 4 milyona düşmüştür. Bu düşüş sadece yüzde bir puanın altına denk geliyor. Bu tür gelişmeler, özellikle yoksul ülkelerde nispeten güçlü bir büyüme nedeniyle olabilir.
Şekil 2'de gösterildiği gibi, pan-Avrupa eşitsizliği 2009 yılına kadar hızla düşmekte, 2010'da tekrar yükselmekte ve ancak ondan sonra yavaşça aşağı inmektedir. 2007 yılında AB'ye katılan Bulgaristan ve Romanya gibi göreceli olarak fakir ve kalabalık olan iki ülkenin birliğe katılmasının bir sonucu olarak , AB-27'deki eşitsizlik oranı AB-25'teki orandan oldukça yüksektir. Satın alma gücündeki farklılıklarda faktoringin önemli bir etkisi vardır: eşitsizlik daha düşüktür. Metodolojik olarak kusurlu bir şekilde hesaplanan S80 / S20 oranı resmi Eurostat rakamı, hafif bir düşüş gösterse de (0.1), 5 değeri etrafında salınmaya devam ediyor.
Yoksulluk ve eşitsizliği azaltmak
Belirtildiği gibi, eşitsizlik, kaygı ve güvensizlik duygularını ve popülizmin yükselişini körükleyen yüksek göçün ana itici güçlerinden biridir. Göç, Brexit'in arkasındaki kilit bir etkendi ve İskandinavya, Fransa, Hollanda, Almanya, İtalya ve Orta ve Doğu Avrupa da dahil olmak üzere Avrupa'daki birçok popülist parti için merkezi bir toplanma çağrısıdır. Yakın ekonomik bağları olan ülkeler arasındaki yüksek gelir farklılıkları, emek yoğun üretim aşamalarının dış kaynak kullanımına da katkıda bulunur; bu, daha önce düşük vasıflı imalat sanayilerinin evi olarak daha fazla ekonomik refah elde etmiş bölgelerde ücret ve istihdamı tehdit eder.
Bunların hepsi eşitsizliği azaltmaya daha fazla önem vermenin nedenleridir. AB çapında eşitsizlik ve yoksulluk iki şekilde azaltılabilir: (a) ülke içi eşitsizliği azaltarak veya (b) ülkeler arası eşitsizliği azaltarak.
(a) Ülke içi eşitsizlik, refah kesintileri ve işgücü piyasasında düzenleme, teknolojik değişim ve küreselleşme ile artar. Tüm bu nedenler devlet politikası olarak ele alınabilir. Örneğin, Almanya'da asgari ücretin uygulaması, 1995'ten beri gözlemlenebilir olan eşitsizlikteki artışı durdurdu. AB'de daha katı bir İşçi Yönergeleri ilanı ücret rekabetini durdurabilirdi. En son yayınlanan kitabında Tony Atkinson ülke içi eşitsizliğin nasıl azaltılabileceği konusunda birçok öneri sundu. Maalesef, AB'nin ekonomi politikası tavsiyesi ve borçlu ülkelere getirdiği şartlar bunun yerine eşitsizliği arttırma eğiliminde.
(b) Ülkeler arası eşitsizlik, sosyal, politik ve ekonomik boyutlarla karmaşık tarihsel nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte bazı ülkeler, başarılı büyüme politikaları aracılığıyla diğer ülkelerle olan tarihi açığı kapatmayı başardı. AB'deki özel nota layık görülen İrlanda; bu kısmen sorunlu ve kolay genelleştirilemeyen yöntemlerle (vergi rekabeti, transfer fiyatlandırması manipülasyonu) gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, AB-15'in en fakir üyelerinden biri olarak kişi başına gelir esasına göre ikinci en zengin ülkeye yükselmiştir. Ancak güney ve orta doğu Avrupa da, zengin AB çekirdek ülkelerinden daha uzun süren büyüme sürelerinin tadını çıkardı. AB, bu büyümeyi bölgesel politikası ile desteklese de, daha sonra kemer sıkma- tasarruf politikaları konusunda hüküm süren ülke borç paniğine yanlış yönlendirilmiş tepkileriyle zarar verdi.
2021-27 için yeni orta vadeli mali planında, AB, fakir üye devletlerin çevrelerinde büyüme, istihdam ve sosyal güvenliğin teşvik edilmesine öncelik vermeli ve bir avro bölgesi bütçesi ve maliye bakanı gibi uygun mali politikaları benimsemelidir. Yatırım faaliyetlerini desteklemeli, AB çapında mevduat sigortası zorunluluğu getirerek tüm ülkelerdeki bankaları sağlamlaştırmalı ve devlet borçlarını piyasa paniklerinden korumalıdır.
Avrupa'nın yoksulluk ve eşitsizlik oranlarındaki son düşüş, önceki yıllardaki durgunluklar karşı memnuniyet verici bir mola; ancak, resmi rakamlarla küçümsenen sorunun büyük ölçeği göz önüne alındığında, doğru yönde atılmış çok küçük bir adım anlamına geliyor. Avrupa'nın parçalanmasının önüne geçmek isteniyorsa daha güçlü ilerleme ve daha kararlı politikalar gerekecektir.
Bu makale FES tarafından yayınlanan daha uzun bir sürüme dayanmaktadır.
Michael Dauderstädt, 15 Ocak 2019, Social Europe
(Michael Dauderstädt, serbest danışman ve Dietz yayınevinin CEO'su ve FES'in Ekonomik ve Sosyal Politika bölümünün eski bir direktörüdür.)
Seçkin Deniz, 24.01.2019, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.