15 Şubat 2019 Cuma

SA7446/DT42: Emin...

"Artık hayata başkasına para kazandırmak zorunda kalmayacağı bir şekilde devam etmek istiyordu, kendi işini yapacaktı."

 

Bir anne-babadan doğuyor insan; anne-babasını seçemediği gibi nasıl bir kimlikle, nasıl bir hayata doğacağını da seçemiyor. Onu ölümünden iki yıl sonra ancak yazabilecek durumdayım. 33 yıllık bir ömrü oldu bu dünyada. Onu en çok sevinirken gördüğüm zaman da, borç-harçla aldığı minibüsle ticarete başladığını bana söylemek için annesini, kardeşlerini alarak bize geldikleri gündü. İçi içine sığmıyordu sevincinden. 12 yaşında başladığı tekstil atölyesi çıraklığından 33 yaşına kadar 21 yıl güdük bir gelirle çalışmıştı atölyelerde.


12 yaşında ilkokuldan sonra okumayı bırakmak zorunda kalmıştı. Çünkü babası vardı, ama yoktu, psikopatolojik bir vak'aydı, halen öyle. Çünkü evin geçimini annesi sağlamaya çalışıyordu tek başına. Simit satmıştı sokaklarda ilk; sonra atölyelerdeki serüveni başlamıştı.

Hani diyorsunuz ya çocuk işçiler diye, 1984 doğumluydu kimlikte, (ama gerçekte 1983'te doğmuştu) onu bir sepette otururken çekilen bebeklik fotoğrafından hatırlıyorum, sonradan simsiyah olan kıvırcık sarı-kumral saçları güneşte parlarken; 12 yaş eder 1995-96. Teyzemin oğlunun atölyesinde başlamıştı işe... son ziyaretinde çocukken atölyede yediği dayakları anlatmıştı. En küçük bir hatasında dövüyormuş annesinin teyzesinin oğlu olan patronu. Öldüğünde de cenazesine gelip dakikalarca gözyaşı döken o vicdansız.

Yıllarca çalışmıştı yanında sigortasız, dayaklı. Akraba kontenjanından gücü yettiğince sömürmüştü. Akraba olunca çocuk işçi kanının son damlasına kadar sömürülür ve kullanılırdı bu memlekette ve üstüne üstlük dövülürdü. Haberim yoktu benim dayak yediğinden.... söylemezdi kimseye; haberim olsa bir dakika bile çalıştırtmazdım orada.. Annesi ne yapsın, atölyelerdeki ortamlara güvenmezdi, tanıdık olsun isterdi hep; çocukları namazında niyazında, ahlaklı, edepli olsunlar istemişti, bir de meslek sahibi olsunlar.

Borç-harç bir gecekondu ev aldılar; anne ve iki oğlu ve kızı çalışarak o borcu bitirdiler; baba hep avâre, bazen çalışır bazen çalışmaz, çalıştığı zaman da eve bakmaz. Böyle bir hayata doğmuştu işte o... Ev borcu bitmeden evlendirdi annesi onu... Bu sefer sıra düğün borcundaydı. Atölye değiştirmişti bir süre önce. Sigortası yapılıyordu. Ki çok sonra, bana da söylemişti annesine söylediği gibi, "Bana bir şey olursa 5 yıllık sigortam doldu, eşime, çocuklarıma aylık bağlanır" diye sevinmişti. İki çocuğu vardı, bir erkek ve bir de o ölmeden önce doğan ve babasını resimleri dışında hatırlayamayacak olan kızı.

Artık hayata başkasına para kazandırmak zorunda kalmayacağı bir şekilde devam etmek istiyordu, kendi işini yapacaktı. Bebe giyimi satacaktı pazarlarda. Minibüsü almış, başlangıç için gerektiği kadar da mal tedarik etmiş ve iki hafta işe çıkmıştı, işi fena değildi... Lakin üçüncü haftanın ilk gününde, sabah işe giderken geçirdiği trafik kazasında dünyaya veda etti. 2017'nin bir soğuk Mart sabahıydı, haberi aldığımda. Yanında en küçük erkek kardeşi vardı, biri kız üç erkek dört kardeştiler. O, olay anında ölmüş, kardeşi ise yarı ölü bir vaziyette hastaneye kaldırılmıştı.

Hastanede reanimasyon servisindeydi kardeşi, yoğun bakımın bir sonrası morgun bir öncesi olan servisti bu; günlerce-gecelerce hastanede bekledim, tedavisi için gereken neyse yapılması için çabaladım. Herkes, abisinin ölümü, defni, taziyesi ile meşguldü, bense onunla meşguldüm, abisinin defni için hastaneden ayrılmış ve hemen geri dönmüştüm. Akciğerleri patlamış, beyin kanaması geçirmiş, çenesi, bacağı kırılmış, içte yüksek tahrifat meydana gelmişti, kurtulmaz diyorlardı. "Allah dilerse kurtulur ve 10 evlat babası olur" demiştim o vakitlerde. 41 gün kaldı hastanede, şimdi halen tedavisi devam ediyor, çene kırığı ameliyatı yapılamadı, ama yürüyor, kendi işini görüyor.

Abisinin öldüğünü ona söyleyemedik 20 gün sonra ilk kez gözünü açtığında. Sorup duruyordu: "Abim nasıl beni sormaz? O duramaz mutlaka gelirdi"  Yalan söylemişti Babası, "Abin yurtdışına işe gitti" diye, kazayı hatırlamıyordu çünkü. Taziye sonrası hastanede benimle beklemeye başladığı günlerden birinde ağlamış, "Ben çocuklarıma babalık yapamadım" demişti babası. "Şimdi yap!" demiştim, "Şimdiden sonra kalan çocukların için, oğlundan geriye kalan iki torununun için yap!"

Mezarına gidemedim definden sonra... Ne zaman gidebileceğimi bilmiyorum. Beni çok severdi; ben de onu severdim tüm yeğenlerimi sevdiğim gibi. Onu annemle babamın gittiği yere uğurlamıştım ve bir süre sonra ben de oraya gidecektim.

Annesine, ablama "Onun dünya sınavı sona erdi, kimseye kötülüğü olmadı, herkesten alacağı vardı, tertemiz gitti." demiştim içimden geldiği gibi. Kim bilir biz nasıl gidecektik bu dünyadan. Gelirken seçimlerimiz sorulmadı, ama yaşarken neyin doğru neyin yanlış olduğunu görüp karar verebiliyor ve bundan dolayı sorumlu tutuluyorduk. Emin, dünya yüzü görmedi, namazında niyazında bir çocuktu, tertemiz geçip gitmişti bu dünyadan...

Hayatının tek tatilini de, kendi işine başlamadan birkaç ay önce, bizim büyük oğlumuzun okuduğu şehre, onu ziyarete gittiğinde, orada kaldığı birkaç günde yaşamıştı. Çok sıkıldığını söylemişti. "Git!" demiştim, "Biraz kafanı dinlersin" O da, "Tamam" demişti. Annesinin-babasının kızacağını düşünerek saklamıştı bilet aldığını... Ben açıkça ilan etmiştim gideceğini, anne-babasına 'Karışmayın" demiştim... 33 yaşındaydı, ama bütün hayatı kısıtlılık, yokluk içinde geçmişti. Kazandığı parayı israf etmemek için  açlığını-susuzluğunu giderecek kadar para harcamaya alıştırmıştı kendisini... Kendisi için yaptığı tek masraf o kısacık tek tatilinde yaptığı masraftı.

Allah sana sonsuz merhametini bağışlasın Emin... Sana bir 'şey' oldu, eşine ve çocuklarına maaş bağlandı... Çocuklarını bize emanet etmeye izin vermeyen eşine ve eşinin ailesine Allah vicdan ve merhamet duygusu ihsan etsin. Baban aynı, hiç değişmedi; annen delirmemek için çok çabaladı, halen çabalıyor. Evi şimdi yine elinden geldiğince annen, kız kardeşin ve ortanca erkek kardeşin geçindiriyor... Senden sonra ortanca erkek kardeşinin oğlu oldu, adı senin adın...



Doğa Toprak, 15.02.2018, Sonsuz Ark , Kırlangıç Zamanları



Sonsuz Ark'tan  
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.


Seçkin Deniz Twitter Akışı