"Artık hayata başkasına para kazandırmak zorunda kalmayacağı bir şekilde devam etmek istiyordu, kendi işini yapacaktı."
Bir
anne-babadan doğuyor insan; anne-babasını seçemediği gibi nasıl bir kimlikle,
nasıl bir hayata doğacağını da seçemiyor. Onu ölümünden iki yıl sonra ancak
yazabilecek durumdayım. 33 yıllık bir ömrü oldu bu dünyada. Onu en çok
sevinirken gördüğüm zaman da, borç-harçla aldığı minibüsle ticarete
başladığını bana söylemek için annesini, kardeşlerini alarak bize geldikleri gündü. İçi içine sığmıyordu sevincinden. 12 yaşında başladığı
tekstil atölyesi çıraklığından 33 yaşına kadar 21 yıl güdük bir gelirle
çalışmıştı atölyelerde.
12
yaşında ilkokuldan sonra okumayı bırakmak zorunda kalmıştı. Çünkü babası vardı,
ama yoktu, psikopatolojik bir vak'aydı, halen öyle. Çünkü evin geçimini annesi
sağlamaya çalışıyordu tek başına. Simit satmıştı sokaklarda ilk; sonra
atölyelerdeki serüveni başlamıştı.
Hani
diyorsunuz ya çocuk işçiler diye, 1984 doğumluydu kimlikte, (ama gerçekte
1983'te doğmuştu) onu bir sepette otururken çekilen bebeklik fotoğrafından
hatırlıyorum, sonradan simsiyah olan kıvırcık sarı-kumral saçları güneşte
parlarken; 12 yaş eder 1995-96. Teyzemin oğlunun atölyesinde başlamıştı işe...
son ziyaretinde çocukken atölyede yediği dayakları anlatmıştı. En küçük bir
hatasında dövüyormuş annesinin teyzesinin oğlu olan patronu. Öldüğünde de
cenazesine gelip dakikalarca gözyaşı döken o vicdansız.
Yıllarca
çalışmıştı yanında sigortasız, dayaklı. Akraba kontenjanından gücü yettiğince
sömürmüştü. Akraba olunca çocuk işçi kanının son damlasına kadar sömürülür ve
kullanılırdı bu memlekette ve üstüne üstlük dövülürdü. Haberim yoktu benim
dayak yediğinden.... söylemezdi kimseye; haberim olsa bir dakika bile
çalıştırtmazdım orada.. Annesi ne yapsın, atölyelerdeki ortamlara güvenmezdi,
tanıdık olsun isterdi hep; çocukları namazında niyazında, ahlaklı, edepli
olsunlar istemişti, bir de meslek sahibi olsunlar.
Borç-harç
bir gecekondu ev aldılar; anne ve iki oğlu ve kızı çalışarak o borcu bitirdiler; baba
hep avâre, bazen çalışır bazen çalışmaz, çalıştığı zaman da eve bakmaz. Böyle
bir hayata doğmuştu işte o... Ev borcu bitmeden evlendirdi annesi onu... Bu
sefer sıra düğün borcundaydı. Atölye değiştirmişti bir süre önce. Sigortası
yapılıyordu. Ki çok sonra, bana da söylemişti annesine söylediği gibi,
"Bana bir şey olursa 5 yıllık sigortam doldu, eşime, çocuklarıma aylık
bağlanır" diye sevinmişti. İki çocuğu vardı, bir erkek ve bir de o ölmeden
önce doğan ve babasını resimleri dışında hatırlayamayacak olan kızı.
Artık
hayata başkasına para kazandırmak zorunda kalmayacağı bir şekilde devam etmek
istiyordu, kendi işini yapacaktı. Bebe giyimi satacaktı pazarlarda. Minibüsü
almış, başlangıç için gerektiği kadar da mal tedarik etmiş ve iki hafta işe
çıkmıştı, işi fena değildi... Lakin üçüncü haftanın ilk gününde, sabah işe
giderken geçirdiği trafik kazasında dünyaya veda etti. 2017'nin bir soğuk Mart
sabahıydı, haberi aldığımda. Yanında en küçük erkek kardeşi vardı, biri kız üç
erkek dört kardeştiler. O, olay anında ölmüş, kardeşi ise yarı ölü bir
vaziyette hastaneye kaldırılmıştı.
Hastanede
reanimasyon servisindeydi kardeşi, yoğun bakımın bir sonrası morgun bir öncesi olan
servisti bu; günlerce-gecelerce hastanede bekledim, tedavisi için gereken neyse
yapılması için çabaladım. Herkes, abisinin ölümü, defni, taziyesi ile meşguldü,
bense onunla meşguldüm, abisinin defni için hastaneden ayrılmış ve hemen geri
dönmüştüm. Akciğerleri patlamış, beyin kanaması geçirmiş, çenesi, bacağı
kırılmış, içte yüksek tahrifat meydana gelmişti, kurtulmaz diyorlardı.
"Allah dilerse kurtulur ve 10 evlat babası olur" demiştim o
vakitlerde. 41 gün kaldı hastanede, şimdi halen tedavisi devam ediyor, çene
kırığı ameliyatı yapılamadı, ama yürüyor, kendi işini görüyor.
Abisinin
öldüğünü ona söyleyemedik 20 gün sonra ilk kez gözünü açtığında. Sorup
duruyordu: "Abim nasıl beni sormaz? O duramaz mutlaka gelirdi" Yalan söylemişti Babası, "Abin yurtdışına
işe gitti" diye, kazayı hatırlamıyordu çünkü. Taziye sonrası hastanede benimle beklemeye başladığı
günlerden birinde ağlamış, "Ben çocuklarıma babalık yapamadım" demişti
babası. "Şimdi yap!" demiştim, "Şimdiden sonra kalan çocukların için,
oğlundan geriye kalan iki torununun için yap!"
Mezarına
gidemedim definden sonra... Ne zaman gidebileceğimi bilmiyorum. Beni çok
severdi; ben de onu severdim tüm yeğenlerimi sevdiğim gibi. Onu annemle babamın
gittiği yere uğurlamıştım ve bir süre sonra ben de oraya gidecektim.
Annesine,
ablama "Onun dünya sınavı sona erdi, kimseye kötülüğü olmadı, herkesten
alacağı vardı, tertemiz gitti." demiştim içimden geldiği gibi. Kim bilir
biz nasıl gidecektik bu dünyadan. Gelirken seçimlerimiz sorulmadı, ama yaşarken
neyin doğru neyin yanlış olduğunu görüp karar verebiliyor ve bundan dolayı
sorumlu tutuluyorduk. Emin, dünya yüzü görmedi, namazında niyazında bir
çocuktu, tertemiz geçip gitmişti bu dünyadan...
Hayatının
tek tatilini de, kendi işine başlamadan birkaç ay önce, bizim büyük oğlumuzun
okuduğu şehre, onu ziyarete gittiğinde, orada kaldığı birkaç günde yaşamıştı.
Çok sıkıldığını söylemişti. "Git!" demiştim, "Biraz kafanı
dinlersin" O da, "Tamam" demişti. Annesinin-babasının kızacağını
düşünerek saklamıştı bilet aldığını... Ben açıkça ilan etmiştim gideceğini, anne-babasına 'Karışmayın" demiştim... 33 yaşındaydı, ama bütün hayatı kısıtlılık, yokluk içinde geçmişti.
Kazandığı parayı israf etmemek için açlığını-susuzluğunu giderecek kadar para
harcamaya alıştırmıştı kendisini... Kendisi için yaptığı tek masraf o kısacık
tek tatilinde yaptığı masraftı.
Allah
sana sonsuz merhametini bağışlasın Emin... Sana bir 'şey' oldu, eşine ve çocuklarına maaş bağlandı... Çocuklarını bize emanet etmeye izin
vermeyen eşine ve eşinin ailesine Allah vicdan ve merhamet duygusu ihsan etsin. Baban aynı, hiç değişmedi; annen delirmemek için çok çabaladı, halen çabalıyor. Evi şimdi yine elinden geldiğince annen, kız kardeşin ve ortanca erkek kardeşin geçindiriyor... Senden sonra ortanca erkek kardeşinin oğlu oldu, adı senin adın...
Doğa Toprak, 15.02.2018, Sonsuz Ark , Kırlangıç Zamanları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.