Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin,1977'de, Gütersloh-Almanya'da, babası bir Hitler-SS destekçisi olan Reinhard Mohn (Forbes'in Mart 2009 listesine göre dünyanın en zengin 261. ailesi olan Mohn ve ailesi 2,5 milyar dolarlık servete sahip; Amerikan kitap kulübü, İspanya'da 1962'de Círculo de Lectores (Okuyucu Dairesi) Bantam Books, Doubleday ve Random House; Arista Records ve Alman RTL Televizyonu ve İngiliz Canal5 radyo ve televizyon zincirleri sahibi; 3 Ekim 2009'da 88 yaşında öldü) tarafından kurulan Bertelsmann Foundation-Bertelsmann Stiftung-Bertelsmann Vakfı'nın Sürdürülebilir Yönetişim Göstergeleri (SGI) projesinin proje yöneticisi, Potsdam Politika ve Yönetim Merkezi üyesi Christof Schiller'a aittir ve küresel olarak bütün değerleri yok ettiği için yok olan Liberal Demokrasi merkezli eleştiriler yapmakta ve Bertelsmann Vakfı'nın OECD ve Avrupa Birliği üyesi 41 ülkede yaptığı 2018 araştırmasında elde ettiğini iddia ettiği "Demokrasi standartlarının aşındırılması ve artan politik kutuplaşma, sürdürülebilir reformların uygulanmasını ciddi şekilde engellemektedir." bulgusuna odaklanarak, "Rapor, birçok batılı sanayi ülkesinde demokrasinin kalitesinin azaldığını, ankete katılan ülkelerin 26'sındaki demokratik standartların, dört yıl öncesine ait benzer verilerle karşılaştırıldığında azaldığını gösteriyor." demesine rağmen ABD, Polonya, Meksika, Macaristan ve Türkiye'ye yönelik eleştirileri belirginleştirmekte ve üç ülkeyi suçlamaktadır: "ABD, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerdeki hükümetler, fikir birliği yapmak yerine kasten sosyal gerilimleri teşvik ediyorlar." Christof Schiller, ABD, Macaristan ve Türkiye hükümetlerini kendileri ile işbirliği yapmamakla suçlarken bu hükümetleri destekleyen halkları da aşağılamaya devam etmektedir: "Polonya, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde, örneğin, demokratik standartlar düşerken bile vatandaşların hükümetlerine olan güvenleri arttı. Dolayısıyla, temel demokratik değerler, nüfusun politik bilincine yeterince bağlı görünmemektedir." Christof Schiller, Liberal Demokrasi maskesinin altında vahşi kapitalizmin, ultra zenginlerin dünyanın bütün insanlarına karşı yürüttüğü Vahşi Faşizm'in artık tepkiyle karşılandığını görmezden gelerek, Masonik-Satanist Eski Dünya Düzeni'nin köleleştirici, değersizleştirici stratejilerinin sürdürülemez olduğunu gördüğü için öfkelenmekte ve asıl kaygısının ne olduğunu açıkça ifade etmektedir: "Macaristan, Polonya veya Türkiye'de, örneğin iktidarda olanların, yasal olarak belirlenmiş danışma prosedürlerini kasıtlı olarak engellediğini veya karar alma sürecindeki kilit aktörleri hariç tuttuğunu göstermektedir." 'Danışma prosedürlerinden ve karar alma süreçlerindeki kilit aktörler'den neyi ve kimi kastettiğini, Küresel düzenin vakıflar-dernekler aracılığı ile hükümetler üzerinde kurduğu baskının işe yaramadığını net bir şekilde anladığımız günümüz dünyasında, Liberal Demokrasi vaizlerinin ürettiği demokratik standartlarda seçilmiş olan, ancak küresel düzene itaat etmeyen ve halkının çıkarlarını öne çıkaran her liderin ve onu seçen halkın hedefe konduğu, terör, askeri-bürokratik-yargısal darbe, ekonomik ambargo gibi ahlak dışı saldırılara maruz kaldığı (Türkiye, Brezilya, Arjantin, Mısır, Venezuela, Pakistan, vs) ve yine Liberal Demokrasi pazarlamacıları olarak tanınan bu vakıfların kendilerine itaat eden asker-sivil diktatörlere (Sisi, Esat, Muhammed Bin Selman, Hamaney, Obama, Merkel, Macron, Putin) yönelik hiçbir eleştiri getirmedikleri, aksine onlar için kırmızı halılı karşılama törenleri düzenledikleri görülmektedir. Bertelsmann Vakfı'nın Küresel Düzen'in etkin bir tetikçisi olarak (karar alma süreçlerindeki kilit aktörler) 15 Temmuz 2016'da Türkiye'de askerî darbe yapan ve halen saldırılarına Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin desteği ile devam eden FETÖ ile ilişkisine birçok örnek verilebilir. 15 Temmuzdan yaklaşık iki buçuk ay önce 4 Mayıs 2016'da yayınlanan Milliyet haberi: "Kilis Valisi Süleyman Tapsız, Alman Bertelsmann Vakfı Ortadoğu Masası Başkanı ve aynı zamanda Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Danışmanı Christian-Peter Hanelt’i makamında kabul etti." 17.01.2017 tarihli Sputnik haberi: "Kilisli İşadamları Derneği (KİADER) Genel Sekreteri Hasan Ayaz, dönemin Kilis Valisi olan ve halen Karaman Valisi olarak görevde bulunan Süleyman Tapsız’a Fethullah Gülen’in takke hediye ettiğini öne sürdü. Savcılık, 35 şüpheliye ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ suçundan dava açtı." FETÖ ile mücadeleye öfkelenen Alman Bertelsmann Vakfı'nın açıklamasının yer aldığı 09.10 2018 tarihli Sputnik haberi: "Alman Bertelsmann Vakfı: Demokrasi kalitesinde Türkiye son sırada." Bütün bunlar açık bir şekilde göstermektedir ki; 'Liberal Demokrasi' maskesi altında satanist-masonik dünya düzeninin kaygıları pazarlanmaktadır ve bu kaygılara hizmet eden özgürlük düşmanı her türlü terör örgütü, vakıf-dernek, sivil, askerî kuruluş, kurum ya da hükümet değerli ve anlamlı olarak korunmakta ve yüceltilmekte, buna karşılık halkının ve ülkesinin çıkarlarını gözeten, bireysel ve demokratik özgürlüklere 'gerçekten' önem veren her tür kişi ve kurum değersiz ve anlamsız bulunarak aşağılanmakta, itirbarsızlaştırılmakta veya yok edilmektedir. Bu bir savaştır ve Türkiye bu savaşta şeytanın ve kölelerinin karşısında konumlanmıştır. Aşağıdaki metni bu perspektifle okuduğunuzda daha iyi anlayacağınızı düşünüyoruz. Bu nedenle başlığa 'Vahşi Liberal Demokratlar Öfkeli' eki yapma gereği hissettik.
Seçkin Deniz, 10.03.2019
Democracy splutters—good governance under pressure
"Siyasi kutuplaşma ve azalan demokratik standartlar arasında OECD ve AB ülkeleri, küreselleşme, sosyal eşitsizlik ve iklim bozulma talebi gibi iyi yönetişim zorluklarını devam ettirebilir mi?"
Demokrasi standartlarının aşındırılması ve artan politik kutuplaşma, sürdürülebilir reformların uygulanmasını ciddi şekilde engellemektedir. Bu, Bertelsmann Vakfı tarafından Sürdürülebilir Yönetişim Göstergeleri (SGI) 2018 çalışmasındaki ana bulgulardan biridir.
SGI , OECD ve Avrupa Birliği'ndeki 41 ülkenin tümünün gelecekteki uygulanabilirliğine ışık tutan uluslararası bir izleme aracıdır. 140 göstergeye dayanarak, ekonomi, sosyal ilişkiler ve çevre alanlarında demokratik standartları, yönetişim kalitesini ve reformları değerlendiriyoruz. Ülkeler arası anketimize 100'den fazla uluslararası uzman katıldı.
En son yapılan çalışma, azalan demokrasi standartlarının ve büyüyen politik kutuplaşmanın sürdürülebilir reformu nasıl engellediğini vurgulamaktadır. ABD, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerdeki hükümetler, fikir birliği yapmak yerine kasten sosyal gerilimleri teşvik ediyorlar.
Rapor, birçok batılı sanayi ülkesinde demokrasinin kalitesinin azaldığını, ankete katılan ülkelerin 26'sındaki demokratik standartların, dört yıl öncesine ait benzer verilerle karşılaştırıldığında azaldığını gösteriyor. “OECD ve AB içinde bile, liberal demokrasi modeli artan baskılara maruz kalıyor; bazı ülkelerde medya özgürlükleri gibi merkezi demokratik ve anayasal standartların bile ciddi şekilde zarar görmüş olduğu veya baltalandığı anlamına geliyor”.
Bu endişe verici eğilimi birleştiren çalışmanın yazarları, yönetişimin yeterliliğinde eşzamanlı bir düşüş tespit ederken, birçok ülke iyi yönetişimin temel önlemlerine zemin kaybediyor.
Yönetişim standartları baskı altında
Yönetişim ve politika sonuçlarının kalitesi açısından analiz edildiğinde, İskandinav ülkeleri, İsviçre ve Almanya en üst sıralarda yer almaya devam etse de, partizanların kutuplaşması reformlardaki ilerlemeleri tehdit ediyor.
Buna karşılık, demokrasi ve yönetişim standartları Macaristan, Polonya, Meksika, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük bir etki yarattı. Dünyanın en büyük ulusal ekonomisi, demokrasi ve yönetişim kalitesi açısından 2018'de dokuz sıra gerilerken, Polonya demokratik standartlarla ilgili standartlar açısından 29 basamak indi.
Bu bulgular, liberal demokrasi modelinin OECD ve AB’de de artan baskı altında olduğunun altını çiziyor; bazı ülkelerde, zaten ağır hasar görmüş durumda
Polonya, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde, örneğin, demokratik standartlar düşerken bile vatandaşların hükümetlerine olan güvenleri arttı. Dolayısıyla, temel demokratik değerler, nüfusun politik bilincine yeterince bağlı görünmemektedir.
Polarizasyon hızla devam ediyor
Bu arada, neredeyse bütün ülkelerde popülist partilerin yükselmesiyle birlikte, 'sol' ve 'sağ' arasındaki ayrılık arttı ve bir çok hükümet kendi toplumları ile çatışmaya girmeye çalışıyor.
Bulgularımız aynı zamanda Macaristan, Polonya veya Türkiye'de, örneğin iktidarda olanların, yasal olarak belirlenmiş danışma prosedürlerini kasıtlı olarak engellediğini veya karar alma sürecindeki kilit aktörleri hariç tuttuğunu göstermektedir.
Hükümetlerin politikalarını açıkça vatandaşlara iletme kabiliyetlerinde de bir azalma oldu, çünkü çoğu kişi kendilerini sürekli seçim kampanyası modunda buluyorlar. Hükümetler artık hedeflerini tutarlı bir şekilde açıklamıyor ve gerçekler etrafında bir fikir birliği oluşturma yeteneklerini yitiriyorlar.
Sonuçta, uzun vadeli politik çözümlerin uygulanması ve kalitesi, kutuplaşmanın öngörülebilir gelecek için devam etmeye kararlı göründüğü göz önüne alındığında endişe verici bir gerçeklik.
Christof Schiller, 14 Şubat 2019, Social Europe
(Christof Schiller, Bertelsmann Stiftung-Bertelsmann Vakfı'nın Sürdürülebilir Yönetişim Göstergeleri (SGI) projesinin proje yöneticisidir. Ayrıca Potsdam Politika ve Yönetim Merkezi'nin ortak bir üyesidir.)
Seçkin Deniz, 10.03.2019, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.