"1 Nisan 2019 itibarı ile Türkiye, son stres alanından uzaklaşacak ve her görüşten, inanıştan, ideolojiden hemen herkes kendi hayat alanında değişiklikler yapmak için zaman bulacak ve kendisi ile ilgili tasarımlar yapma imkanına kavuşacaktır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de tarihî rekreasyon alanına girecek, yürüdüğü yolda daha sakin, daha geniş ve daha derin bir analiz yapma imkanına kavuşacak; toplumun bütün kesimlerine ulaşmanın yollarını aramaya devam edecek, kendi iç bütünlüğünü tesis ettikten sonra ya da eş zamanlı olarak sınır komşusu olan ülkelerden başlayarak küresel alana yönelik stratejilerini güçlendirecek ve çeşitlendirecektir."
Yeni Medeniyet Dalgası'nın iki temel ayağı olan -değerleri ve ilkeleri önceleyen- iki siyasî partinin (Ak Parti-MHP) kurduğu Cumhur İttifakı, halktan yeterince destek alırsa, bu süreç kendi temel yeterliliğini sağlamış olarak ilerleyecektir, aksi durumda ise biraz daha uzayacak olan etkisiz bir gerilim dönemi sonrası ilerlemesini hızlandıracaktır. Çünkü Cumhur İttifakı'nın karşısında konumlanan yapıların herhangi bir medeniyet kaygısı yoktur; tam aksine değerler ve ilkelerle savaşan ve herhangi bir hırstan, intikam duygusundan başka hiçbir şey vaat etmeyen, kendi içinde çatışık-terör odaklı ve dış destekli konfigürasyonlarla yol alan bir yapıdır.
31 Mart akşamı sandıklardan çıkacak sonuçlar Cumhur İttifakı'na halk tarafından gösterilen teveccüh açısında önemli olmakla birlikte, Türkiye'nin devlet ve hükümet olarak değerleri ve ilkeleri önceleyen yaklaşımını engelleyecek ya da değiştirecek güce sahip değildirler. 1 Nisan 2019 itibarı ile Türkiye, son stres alanından uzaklaşacak ve her görüşten, inanıştan, ideolojiden hemen herkes kendi hayat alanında değişiklikler yapmak için zaman bulacak ve kendisi ile ilgili tasarımlar yapma imkanına kavuşacaktır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de tarihî rekreasyon alanına girecek, yürüdüğü yolda daha sakin, daha geniş ve daha derin bir analiz yapma imkanına kavuşacak; toplumun bütün kesimlerine ulaşmanın yollarını aramaya devam edecek, kendi iç bütünlüğünü tesis ettikten sonra ya da eş zamanlı olarak sınır komşusu olan ülkelerden başlayarak küresel alana yönelik stratejilerini güçlendirecek ve çeşitlendirecektir.
31 Mart seçimlerinin bu sürecin önündeki son engel olması dış dinamiklerin iç politik süreçlere etkisinden ve hükümeti geriletmesinden dolayı önemlidir; Suriye'deki PKK-YPG varlığının ABD tarafından etkin bir şekilde sürdürülmesi ya da anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması seçim sonuçlarından elde edilecek ve ABD'nin çıkarları için kazanım sayılabilecek değerlendirmelere bağlıdır. Türkiye, 31 Mart akşamı muhtemel olumsuz sonuçların kendisini engellemesine izin vermeyeceğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Oysa, 31 Mart seçimlerinin muhtemel sonuçlarından ziyade önemli olan değeri halkın seçimlere olan ilgisinin düzeyidir. Cumhur İttifakı'nın avantajı, karşısında konumlanan, muhalefet olma yeterlilikleri taşımayan ve (ironik ve trajik bir çelişki sonucunda) Millet İttifakı olarak tanımlayan kukla yapıları geçmişte destekleyen seçmenin sandığa gitme oranının düşük kalması olacaktır. Bahse konu seçmen, partisi, ideolojisi ne olursa olsun doğrudan 'güdülen ve yönlendirilen bir bileşik' olarak, hayatı boyunca eleştirdiği ya da karşısında olduğu yapılarla yan yana durmayı hazmedemeyecektir. Doğal olarak bu durum seçime katılımı önemli oranda etkileyecektir.
Çünkü kendisini CHP'li olarak tanımlayan birçok seçmen PKK ya da FETÖ ile terörle yan yana durmakta olduğu gibi, Saadet Partisi gibi dini siyasetin temel istismar malzemesi haline getiren ideolojinin de yanında olmayı çok daha fazla kaldıramayacaktır; her ne kadar vereceği oyun PKK-FETÖ terörünü destekleyeceği, Saadet Partisi gibi temellerinden çökmüş bir ruhla yapacakları bir işbirliğinin anlamsız olacağını düşünse de, sırf Cumhur İttifakı'nı zayıflatmanın elde edilecek bir kazanım olmayacağının da farkındadır; bu nedenle seçim sandığına gitmeyi anlamlı bulmayacaktır. Toplamda kaosun Türkiye'ye ödeteceği bedellerin kendisinin de sırtına bineceğini, son 17 yıllık süreçte elde ettiği deneyimlerden dolayı bilecektir.
Millet İttifakı olarak tanımlanmakta zorluk çeken CHP-HDP-İP-SP-PKK-FETÖ cephesi, karşısında sadece Cumhur İttifakını bulmayacaktır; aynı zamanda CHP'nin çözülüşüne tahammül edemeyen seçmenin alternatif olarak DSP'ye veya DP'ye yöneleceği, CHP yönetimine bir ders vereceği gerçeği de 31 Mart seçim sonuçlarını etkileyecektir.
Cumhur İttifakı'nın İstanbul, Ankara gibi metropollerde kaybetmeyeceği, İzmir gibi bir metropolü sürpriz bir şekilde kazanacağı, Van, Ağrı, Diyarbakır ve Batman gibi illerde sürpriz çıkışlar yapabileceği bir sonuç yakın ihtimal dahilindedir, birçok eski HDP seçmeni herhangi bir partiye oy vermeyerek Cumhur İttifakı'nın kazanmasını sağlayabilir; bu sonuç Türkiye'nin önündeki son engeli de kolaylıkla aşmasını sağlayacaktır.
31 Mart akşamı Cumhur İttifakı'nın alacağı herhangi bir istenmedik sonucun Türkiye'nin iç ve dış politik süreçlerini olumsuz etkilemesi beklenmemelidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi herhangi bir kaosu engellemek için üretilmiştir ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, herhangi bir Avrupa Birliği ülkesinin liderinden ya da ABD'nin liderinden çok daha yüksek oy oranı ile halkını temsil etmektedir; bu ülkelerin hiçbirinde mevcut durum erken seçim gerektirmediği halde, herhangi bir olumsuz sonuç Türkiye'de de erken seçimi gerektirmeyecektir...
Sonuç olarak 1 Nisan 2019 itibarı ile Türkiye, sorunlu ve kaotik bir geçmişi tümüyle geride bırakarak, kalıcı değerler ve ilkeler manzumesi olarak Yeni Medeniyet Dalgası'nın etkin bir şekilde sonuç almasını sağlayacak adımlar atacaktır...
Seçkin Deniz, 30.03.2019, Sonsuz Ark, Sistematik Analizler 145
Güncel Not 1:
Dört partiden ABD'ye Gülen'in iadesi için çağrı,
ntv.com.tr 09.08.2019 - 16:48 Türkiye
AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti bir açıklama yaparak FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi için ABD'ye çağrıda bulundu.
Dört partinin ortak açıklaması şöyle:
"FETÖ elebaşı Gülen, terör örgütünü ABD'den yönetmeyi sürdürmekte, DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerinin taktiklerini kullanarak sapkın görüşlerini yaymaya devam etmektedir. FETÖ ve elebaşı Gülen'e karşı ABD makamlarının harekete geçmemesi, Türkiye ve ABD arasındaki güven ilişkisini olumsuz etkilemektedir. Bunun Türk toplumunda yol açtığı büyük tepkiyi TBMM'de grubu bulunan 4 parti olarak paylaşmaktayız"
Güncel Not 2:
İyi Parti ifşaatları
M. Şakir Saraç 17 Ağustos 2019, 04:00 Son Güncelleme: 17 Ağustos 2019, 11:13 Yeni Şafak
İyi Parti’nin kritik isimlerinden eski Medya ve Propagandadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Adem Taşkaya’dan ilginç ifşaatlar geldi. Taşkaya, Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen ve kurucu Selda Tandoğan Demirel’in aralarında bulunduğu bazı isimlerin ABD Kongresi’nin fonladığı “Denge ve Denetleme Ağı”yla (DDA) bağlantılı olduğunu söyledi. Taşkaya, “DDA gibi oluşumlar çeşitli STK’ları örgütleyerek Türkiye’de siyasete müdahale etmek istiyor. Bu kirli ilişki ağı bugün İyi Parti kadrolarında karşımıza çıkıyor” dedi.
İYİ Parti’nin eski Medya ve Propagandadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Adem Taşkaya, partide üst görevlerde bulunan birçok kişinin ABD Kongresi tarafından fonlanan ‘Denge ve Denetleme Ağı’ (DDA) adlı kuruluşla bağlantılı olduğunu söyledi. Taşkaya’nın verdiği bilgiye göre bu kişiler arasında, Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen, Siyasi İşler Başkanı Salim Ensarioğlu ve partinin kurucularından Selda Tandoğan Demirel öne çıkıyor. DDA, turuncu devrimlerin finansörü National Endowment for Democracy’nin (NED) desteklediği bir organizasyon. Bu kuruluşların CIA ile de bağlantılı olduğu öne sürülüyor.
ABD BAŞKANININ EMRİYLE KURULDU
ABD’nin büyük paralar aktararak kurduğu NED’in çatısı altında kurulan Ulusal Demokrasi Enstitüsü (NDI) mali desteği doğrudan ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Kongresi’nden alıyor. Bu kuruluşun Türkiye ayağı DDA ile İYİ Partili isimlerin bağlantılı olduğunu belirten Taşkaya, “ABD Kongresi tarafından fonlanan organizasyon NED’in alt kuruluşu olan Ulusal Demokrasi Enstitüsü (NDI) ABD dışındaki ülkelerde sözde demokrasi projesi maskesiyle hareket ediyor” diye konuştu. NED, 1983’te 40’ıncı ABD Başkanı Ronald Reagan’ın talimatıyla kuruldu. Taşkaya, “Ayrılıkçı, azınlıkçı gruplara müdahale eden bir örgüt İYİ Parti’ ye çöreklendi” dedi. Reagan kuruluşun misyonunu, “Dünya’daki demokrasi hareketlerine yardım etmek ve desteklemek” şeklinde açıklamıştı.
SOROS’UN YENİ TEMSİLCİSİ Mİ?
Gezi İddianamesi ile Soros’la bağlantıları ortaya çıkartılarak deşifre edilen TESEV ve Açık Toplum Enstitüsü gibi vakıfların yerini DDA’nın aldığını söyleyen Taşkaya, “DDA gibi oluşumlar çeşitli STK’ları örgütleyerek Türkiye’de siyasete müdahale etmek istiyor” dedi. İYİ Parti temsilcilerinin de bu misyon doğrultusunda hareket ettiğine dikkat çeken Taşkaya, “Bu kirli ilişki ağı bugün İYİ Parti ve yönetim kadrolarında karşımıza çıkıyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in danışmanlarından tutun da partinin karar alma kademelerindeki kilit isimlerin yolu DDA ile kesişiyor” şeklinde konuştu.
MİLYONLARCA LİRA FON AKTARILDI
Yeni anayasa çağrısında bulunan DDA, kuruluş aşamasında başta AB Komisyonu olmak üzere İngiltere, Almanya ve birçok diğer Avrupa ülkesinden ‘proje yardımı’ adı altında her yıl milyonlarca lira destek aldı. Sadece kurulduğu 2014’ten 2015’in sonuna kadar AB Komisyonu Sivil Düşün Programı 1.703.119, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı Avrupayı Birleştirme Programı 619.209, Hollanda Kraliyeti MATRA Programı 207.390, Kanada Büyükelçiliği 74.500, Alman Marshall Vakfı Karadeniz İşbirliği Fonu 140.287, İstanbul Politikalar Merkezi 122.000, İstanbul İsveç Başkonsolosluğu 151.500, National Democratic Institute 217.878 TL fon sağladı. İlerleyen yıllarda aktarılan paranın giderek arttığı DDA’ya günümüze kadar yaklaşık 10 milyon lira aktarıldı. Ayrıca DDA resmi sitesinde, “2014 başından 2016 sonuna kadar DDA’nın sekreterya hizmeti, ayni destek olarak National Democratic Institute (NDI) tarafından sağlanmıştır” ifadeleriyle ABD’li NDI tarafından fonlandığını da itiraf etti.
JOE BIDEN’LA 1,5 SAAT BAŞ BAŞA
Selda Tandoğan Demirel ve Joe Biden
Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, 2014’te 6. Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi için geldiği İstanbul’da DDA temsilcileri ile 1,5 saat basına kapalı bir görüşme yapmıştı.
YouTube videosunu kaldırdı
Hasan Seymen
Geçtiğimiz gün Denge ve Denetleme Ağı için yaptığı yeni anayasa konusundaki açıklamaları sosyal medyada gündem olan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen, “Kafkas Dernekleri Federasyonu olarak bizde Çerkes’ler adına özellikle cumhuriyetin kuruluşundan itibaren gördüğümüz asimilasyon politikalarının sonuçlarını yaşayan insanlar olarak, birinci sınıf vatandaş olarak yaşayan insanlar olabilmek, herkesin eşit hak ve özgürlüklere sahip olması, herkesin eşit şekilde kullanabilmesi adına isteklerimizi TBMM’ye bildirdik” skandal ifadelerini kullanarak adeta mikromilliyetçilik propagandası yaptı. Ayrıca kapatılan İMC TV’deki bir konuşması da ortaya çıkan Seymen çerkeslerin Türkçe konuşmaya zorlandığını vurgulayarak “ana dilde eğitim” talep etti. Seymen sert tepkilerin ardından açıklamasını YouTube’dan sildi ve bir açıklama yayınlayarak Türkiye’deki herkesin “Türk” olduğunu söyleyerek çark etti.
Öcalan’a özgürlük talep etti
Mehmet Salim Ensarioğlu
Yine Denge ve Denetleme Ağı içerisinde bulunduğu iddia edilen İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Salim Ensarioğlu’nun geçtiğimiz günlerde 2013 yılında sarf ettiği skandal ifadeler ortaya çıktı. Ensarioğlu, 2013’te yaptığı açıklamada, çözüm sürecinin başarıyla sonuçlanmaması durumunda Türkiye’nin bir felakete doğru sürükleneceğini vurgularken, terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan için ise, “Bana göre Öcalan’a daha ılımlı işte bir ev hapsi gibi imkan tanınarak, ister televizyonla, ister telefonla, görüntülü, görüntüsüz, gibi bir ortam sağlanması gerekir” ifadelerini kullanması dikkat çekti. Ensarioğlu ayrıca, o dönem yaptığı konuşmasında, PKK’lılara da “af” isterken, “Bu insanların dağdan inmeleri için bir yol verilmelidir. Nedir bu yol? Bu yol aftır” ifadelerini kullandı.
Akşener’e sert tepki
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i eleştirdi. Büyükataman, şu ifadeleri kullandı: "Okyanus ötesinin sözcüsü, Kandil'in paspası, HDP'nin eteğinin altına sığınmış olmak kendisine yetersiz gelmiş ki bu sefer Türk milletinin bir parçası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin herkes gibi eşit vatandaşları olan Çerkez kardeşlerimize Cumhuriyet'in ilk gününden beri asimilasyon uygulandığını iddia eden ve bu iddiasını Türkiye'nin birliğine kasteden yabancıların fonladığı bir platformda gündemde tutmaya çalışan zevatı 'insan haklarından sorumlu' sıfatıyla divanına almıştır. Kendisine hayırlı olsun."
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.