"Hazır bir aradasınız. Aranızdan bir sözcü seçin, o sözcü konuşsun. Her biriniz aynı anda konuşarak anlaşılmazlığa düşüyorsunuz. Bunun önünü alarak daha rahat anlaşılabilmeniz için bırakın sözcünüz konuşsun."
Biriniz sistemin sahibi olarak bildirdi kendini. Sahiplik, efendilik savaşımı verdi. Yarı bir ilah kabul ettikleri, adına ‘tekbir’li şiirler yazdıkları ölümlü birine ait ölümsüz ilkeler icat edip o ilkelerin –ki aslında tek bir ilkedir, tek tip, düşünsel olarak tek tip, kavim olarak tek tip, inanç olarak tek tip.. ölçütler de kendilerinin vaz ettikleri- yerleşmesi için kâh silaha, kâh kıyıma sarıldı, kâh yalana, kâh iftiraya. Kan kusturdu. Sahiplik davası güdenin kan kusturuşlarına itiraz için yola çıkmıştınız. Toplumda bir yer edinmiştiniz böylelikle.
Sahiplik davası güden davasından vazgeçmiş değil. Kan kusturduğu dönemlere de bugün ‘günün koşulları’ diyerek sahip çıktı. Çıkıyor. Eline fırsat geçtiğinde yine aynı şeyleri yapmaktan çekinmeyeceği, geri durmayacağı düne ilişkin yorumu ele veriyor. Yine ikna odaları kuracak, yine kimin nasıl inanması, nasıl giyinip kuşanması, ne konuşması gerektiğini buyuracak. Baskıyla, şiddetle, silahla, işkenceyle, sürgünle, aşağılamayla, tahkirle bunu gerçekleştirmenin yollarını arayacak. Kendini sahip bilen, efendi bilen kendi içinde tutarlıdır.
Ve fakat seni onunla bir araya getiren nedir? Sen onun zulmüne isyan için yola çıkmıştın? Öyle söylemiştin. İnkârın, şiddetin, aşağılanmanın mağduruydun. Hep bir mağduriyeti yaşamıştın. Sahibin sahipliğini kısmen ortadan kaldıranın, sana görece özgürlük verenin yanında durman gerekmez mi? Sahibin sahipliğini zayıflatanla yan yana durman gerekmez mi?
Yanlışlar var! Öyle mi? Doğrudur. İyi de o yanlışları düzeltmek için efendinin yanında olmanı mı gerektiriyor? Ebu Leheb'in, Ebu Sufyan'ın, Ebu Cehl'in yanında durup Sümeyye’nin, Bilal’in bugün uğradığı yanlışlara nasıl çare olacaksın? Bilali köle yapanın, renginden ötürü, dilinden ötürü, inancından ötürü aşağılayanın yanında durarak görece özgürlük verenin hangi yanlışını düzelteceğini sanıyorsun? Bu olası mı? Elbet değil.
Sizi bir araya getiren nedir? Bir dava olmadığı kesin. Bir dünya görüşü birlikteliği olmadığı ortada. Eğer ki dava diyerek bir hırsı, iktidar olmaktan başka emeli arzuyu saklamış değilseniz. Böyleyse kısmi bir amaçta buluşuyorsunuz demektir. Bu kısmi amaç da yetmez bir araya getirmeye. Sizi bir araya getiren tek şey bir duygu; nefret!
Sahiplik iddiasındakinin nefreti makamını, iktidarını kaybetmesi. Ondan ayrı olduğunu söyleyen sizlerin nefreti de varlık gerekçelerinizi kaybetmeniz. Nefretinizde boğuluyorsunuz. Bu yüzden de ne söylediğiniz anlaşılmıyor. Toplu halde konuşuyorsunuz. Farklı şeyler söylüyormuş gibi algılanıyor.
Hazır bir aradasınız. Aranızdan bir sözcü seçin, o sözcü konuşsun. Her biriniz aynı anda konuşarak anlaşılmazlığa düşüyorsunuz. Bunun önünü alarak daha rahat anlaşılabilmeniz için bırakın sözcünüz konuşsun. Hem nefretinizin boyutu daha iyi anlaşılır. Belki nefret çağrınız daha kolay erişir. Ne dediğinizin anlaşılması daha makul daha ussal olan olmaz mı?
Benimki bir teklif.. bir düşünün derim.
Cemal Çalık, 22.04.2019, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme, Sözcüklerin Düş Hâli
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.