Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz Middle East Eye'in baş editörü David Hearst'e aittir ve Sudan'da gelişen olayların iç yüzüne dair detaylarda çalışmaktadır... ABD-İsrail-Suud-BAE çetesinin Sudan'daki halkın taleplerini manipüle ederek Mısır'da olduğu gibi devrimi çalmaya çalıştıklarını tescil etmektedir.
Seçkin Deniz, 17.05.2019
Sudan: The quiet way to derail a revolution
"Suudilerin ve BAE'in kesinlikle istemedikleri şey, Sudan’da bağımsız ve temsil yetkisine sahip yeni bir hükümetin ortaya çıkması."
Şimdi ise sıra Sudan’a geldi. İki aşamalı bir plan yürütülüyor: Protestocularla müzakere eden ordunun kilit adamlarını destekleyip silahlandırmak ve tüm İslamcıları ordudan, hükümetten, kamu hizmetlerinden ve yargıdan temizlemek için ortaya çıkan sivil liderleri kullanmak.
Bunu başardıklarında Sudan’daki güçlü adamları devreye girecek. Senaryo, Mısır veya aslında Libya’dan doğrudan alınmış. Kesinlikle istemedikleri şey ise Sudan’da bağımsız ve temsil yetkisine sahip yeni bir hükümetin ortaya çıkması.
Bir Sudanlı protestocu, 2 Mayıs'taki Hartum'daki ordu karargahının dışında düzenlenen miting sırasında, "Sadece Sivil" olarak Arapça yazı yazan ulusal bayrağını tutuyor (AFP)
On yıllar boyunca, Sudan içinde ve dışarıya para transferi yapmanın tek yolu (ABD tarafından ekonomik ve ticari yaptırımların kaldırılmasının üzerinden sadece iki yıl geçti) iki bankadan geçmekteydi: Biri Suudilere ait Sudan Faysal İslam Bankası diğeri ise BAE’li Abu Dabi Ulusal Bankası.
Yaptırımların sona ermesi rahatlama getiremedi ve hatta eski cumhurbaşkanı Ömer el Beşir, Sudan askerlerini yabancı savaşçıların büyük kısmını oluşturdukları Yemen'den çekmeye yönelik güçlü bir iç baskıya maruz kaldığında bile bunu yapamadı, çünkü hala paraya ihtiyacı vardı.
Diğer taraftan Beşir, Suudi Arabistan’ın komşularının çoğunda olduğu gibi, krallıkta çalışan Sudanlı gurbetçilerin gelir kaybından da korkuyordu.
Suud ve Emirlik nüfuzunun dokunaçları, oldukça uzağa erişebiliyordu ve bağlantılar çok önceden gerçekleştirilmişti.
Suud-Emirlik heyetinin bir üyesinin Taha Osman el-Hüseyin olduğu bildirildi. El Hüseyin, eski Sudan istihbarat başkanı Salah Gosh’a yönelik bir darbe girişimini ortaya çıkararak Beşir’in dikkatini çekmiş bir Sudan istihbarat subayıydı.
Taha Osman el-Hüseyin kısa süre içinde Beşir’in sağ kolu haline geldi. Bir defasında “Ben Cumhurbaşkanı El Beşir’in ofis yöneticisi değil, daha çok onun oğluyum” diyordu.
Suudi Arabistan ile Emirlik arasında mekik dokuyan el-Hüseyin kısa süre sonra Suudilerin Sudan'daki adamı olarak tanınacaktı. BAE’nin Sudan’daki varlığını canlandıran el-Hüseyin, Beşir’in 2016’da BAE’yi ziyaret etmesini sağlayacak yolu da açmıştı.
Suudi Prens Muhammed bin Selman, Afrika’ya yönelik bir danışmana ihtiyaç duyduğunda bu kişi el-Hüseyin oluyordu. El-Hüseyin, kongre üyeleri ile görüşmek üzere Washington’a gerçekleştirdiği bir ziyaretin ardından, ABD’nin yaptırımları kaldırma kararını da kendine mal etmişti.
El-Hüseyin dramatik koşullar altında görevinden alınacaktı. Haziran 2017’de Riyad’a gitmek üzere bir uçağa binerken havaalanında tutuklandı, resmi Katar haber ajansının hacklenmesinden bir ay sonra diplomatik ilişkiler kesildi ve Katar’a yönelik Körfez blokajı başladı.
El-Hüseyin’in elinde, Suudi ve BAE’lilerin Katar’ı terörizmi desteklemekle suçlamalarını sağlayacak belgelerin bulunduğu düşünülmekteydi.
Sudan’dan ayrılmasına izin verilen el-Hüseyin şimdi ülkeye geri döndü.
Daha çok takma adı olan Hemeti ile tanınmış Muhammed Hamdan Dagalo, geçmişi temiz gibi gözükse de, BAE’nin Sudan’a yönelik planlarının merkezinde yer almakta olan başka bir generaldir.
Paramiliter grup Acil Müdahale Gücü’nün (RSF) komutanı olan Hemeti, kendisine ‘insan hayatına mal olsa bile alandaki göstericilerin dağıtılması emri verildiğini ancak bunu reddettiğini’ iddia ederek alandaki protestocuların sempatisini kazanırken komuta kademesini tutuklattı ve geçici bir askeri konsey oluşturdu.
Sahadaki protestocuların kalbini kazanan ve Askeri Konsey başkan yardımcılığı görevinde bulunan Hemeti, her ikisi de protestocuların tarafında olan Sudanlı Profesyoneller Birliği ve Özgürlük ve Değişim Deklerasyon Güçleri ile yürütülen müzakerelerde nüfuzunu kullanıyordu.
Sudan üzerinde gözlemler yapmakta olan Eric Reeves’in kendi blogunda ifade ettiği gibi, Hemeti aslında çok kanlı bir geçmişe sahipti.
Askeri Konsey Başkan Yardımcısı (Hemeti), Darfur’da silahsız köylülere karşı gerçekleştirilen katliam nedeniyle Uluslararası Ceza Konseyi tarafından haklarında tutuklama kararı çıkarılan (Beşir’de dâhil olmak üzere) beş kişi arasında yoktu.
Ancak Acil Müdahale Gücü (RSF) tarafından Darfur’da işlenen ciddi suçları belgelemiş olan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Hemeti’ye bağlı güçler tarafından işlenen suçlardan Hemeti’nin sahip olduğu yeni konum nedeniyle muaf tutulmaması gerektiğini bildirdi.
Sudanlı Hızlı Destek Güçlerinin (RSF) başkanı General Mohamed Hamdan Dagalo, Hartum, Sudan dışında düzenlenen bir basın toplantısında konuşuyor, 5 Kasım 2017 (Reuters)
Uluslararası Ceza Konseyi Savcısının, BM Güvenlik Konseyi 'ne verdiği bir raporda şu ifadeler yer alıyordu: "Raporlar sürekli olarak, RSF komutanları Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Sekreteri Abdual-Aziz ve Hemeti olarak bilinen Mohamed Hamdan Dagolo'nın yanı sıra üst düzey Ulusal İstihbarat Güvenlik Servisi (NISS) yetkilisi olan ve tüm komuta ve kontrolü elinde tutan General Ali al-Nasih el-Galla’ya işaret ediyor.”
Hemeti, Suudi Arabistan ve BAE ile Yemen’de güçlü ilişkiler geliştirirken, emrindeki Acil Müdahale Gücü de Husilerle savaşan Sudanlı askerlerin özünü oluşturuyordu. Yemen'de 412 askerin öldürüldüğünü ilan eden Hemeti, askerlerin geri çekilmesine yönelik ülkede bir tartışmanın başlamasına neden olmuştu.
Sudan ordu kaynaklarına göre Hemeti’yi fonlayan BAE ayrıca ona ağır silahlar veriyordu.
Fakat kullandıkları başka bir yöntem daha vardı. Bu yöntem, Muhalif figürlerin oluşturduğu geniş koalisyonun farklı unsurlarına ulaştıkları koldu. Muhalif figürler içerisinde Ümmet Partisi Başkan Yardımcısı ve eski başbakanın kızı olan Meryem Sadık el-Mehdi de bulunuyordu.
Meryem Sadık el-Mehdi, Beşir’in düşmesinin ardından BAE’ye gittiğini ancak bunun bir darbeyle devrilen babasını kabul etmeleri nedeniyle teşekkür etmek amacıyla gerçekleştiğini bir televizyon programında kabul etmişti.
Ayrıca, New York Times, silahlı gruplar da dâhil olmak üzere beş muhalif Sudan kuvvetinin, askeri bir hükümete katılmakla ilgili görüşmelerde bulunmak üzere son zamanlarda Abu Dabi'yi ziyaret ettiğini bildirdi.
Kısa bir süre sonra Suudi Arabistan ve BAE, Sudan'a yardım olarak 3 milyar dolar gönderme sözü verdi.
Sudan devrimini, Suud ve BAE tarafından desteklenen generaller ve laik güçler ile Türkiye ve Katar'ın desteklediği İslamcılar arasında bir vekâlet mücadelesine dönüştürmek açık bir şekilde tehlikelidir.
Sudan, darbelerden ve iç savaşlardan kendi payını aldı. İslamcılar Beşir'i iktidara getirdiler ve sonra bir grup buna pişman oldu. Aynı Komünistlerde olduğu gibi.
Diktatörler sadece kendilerine hizmet eder. Bu kez, Sudan halkının tüm eğilimleri ve hizipleri adına gerçek anlamda temsili bir demokrasinin kurulmasını sağlamak protesto hareketine kalmış durumda.
Birini dışlamak, geçmişin tekrarını hiç bitmeyen bir döngü içerisine sokmak anlamına gelecektir.
Aksi halde, böyle bir etki için Mısır'da kullanılan aynı senaryoyu takip edeceklerdir. Aynı durum Sudan'da da gerçekleşebilir. Sudan için bir Sisi veya Hafter zaten hazır bir şekilde beklemektedir.
David Hearst, 13 Mayıs 2019, Middle East Eye -MEE
(David Hearst, Middle East Eye'in baş editörüdür.)
Tamer Güner, 17.05.2019, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.