Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
ح ر ج
"Yıkadın
mı elini dünyadan?" dedi Kuşkulaklı Tâdilât Efendi.
"Yok!", dedi Fitnat. "İçimde bir sıkıntı var!"
sıkıntı
seçkin deniz
Anneme, babama, tüm
sevdiklerime ve 15 Temmuz Şehitleri'ne...
"Bu, kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O’nu bırakıp da başka önderlerin ardından gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!"
Kur'an, Ârâf Suresi, 2-3. Ayetler
Kur'an, Ârâf Suresi, 2-3. Ayetler
Giriş
Zihnim
karmakarışıktı. Arabayı nasıl sürdüğümün farkında değildim. Kavşaklar, ışıklar,
diğer araçlar hızla geriye doğru gidiyordu. Adana Güneşi'nin kasıp kavurduğu
bir günün akşamında, saat 21:43'te Kabasakal Mezarlığı'nda başlayacak olan anma
programına gidiyordum, güneş uzun ışıklarını gözlerimde bekletiyordu bir
süredir. Dayanamamış, güneşliği eğmiştim, görüş alanım daralmıştı.
İçimdeki
sıkıntı gittikçe büyüyordu. Akşam namazını Kabasakal Mezarlığı'ndaki camide
kılmayı planladığım için yola erken çıkmıştım. Ben mezarlığa vardığımda güneş
batacak ve sonra ezan okunacaktı. 'Bu bir Anma Programı' demişti bana, word
dosyasını gönderen kişi. Ve, 'Lütfen,' demişti elektronik mektuba düştüğü notta.
'Yanınıza herhangi bir iletişim aracı almayın, kimseye haber vermeyin ve yalnız
gelin!'
Bir 'Anma
Programı'na davetliydim, yalnız gitmem gerekiyordu. 'Anma Programı' çok özel
kişilerin katılacağı bir program gibi görünüyordu ve word dosyasını bana
gönderen kişi dahil tanıdığım hiç kimse olmayacak anlamına geliyordu bu.
Üstelik hiç kimseye haber vermeden gitmem gerekiyordu. İşin kötü tarafı word
dosyası şifreliydi, üç gündür bildiğim bütün algoritmaları denememe rağmen
açamamıştım. İçimdeki sıkıntı azalacağı yerde büyüyordu. Nihayetinde bir
mezarlığa gidecektim, en kötü ihtimalle arabama biner dönerdim. Peki neden
mezarlık? Neden akşam 21:43? Neden bu gizem? Word dosyası neden şifreli? Kim bu
insan veya insanlar? Neden ben?
Zihnim
son soruda takılı kalmıştı. Üç gün boyunca aynı soruyu sorup duruyordum. 'Neden
ben?' Herhangi bir cevap bulamamıştım. Ki; hayatım herkesin gözü önünde
geçiyordu ve hiçbir zaman gizli-kapaklı işlerle meşgul olmamıştım. Bir akşam
posta kutuma bir elektronik mektup gelmişti ve hayatımdaki sıradan akış tamamen
yok olmuştu. Hayır, herhangi bir korku ya da kaygı yoktu yüreğimde. Sadece
sorularıma cevap arama alışkanlığımın bana kazandırdığı keskin bir
soğukkanlılık vardı bende, ama her şeye rağmen içimde dönüp duran sıkıntıyı
yönetemiyordum, cevaplara astığım gerilim gittikçe büyüyordu.
'Neden
ben?' sorusuna bulabileceğim herhangi bir gerekçeli cevap beni biraz
rahatlatacaktı kuşkusuz, ama bu cevabı ben bulmalıydım. Az sonra karşılaşacağım
kişi ya da kişiler bunu bana açıklayacak olsa da, içimdeki sıkıntıyı
yönetebilmem için kendi cevabıma ihtiyacım vardı. Beni tanıyan herkes
neden-sonuç ilişkisi kurmadan herhangi bir şeyi incelemediğimi bilirdi.
Ulaştığım sonuçları da nesnel bir şekilde ilgili olan herkesle paylaştığımı da
biliyorlardı. Sözümü herhangi bir yerde, herhangi bir mevki ya da makam
karşısında esirgemediğimden başım sık sık belaya girerdi. Bu gizemli iletişimin
bu özelliklerimle ilişkisi olamazdı. Benim gibi şeffaf birine tevdi edilecek
olan herhangi bir yabanî sırdan bahsedilemezdi. Kişiye ya da kişilere özel
sırlardan bahsetmiyorum, bu tür gizemli ilişkilerden gelebilecek olan sırlardan
hayata hayır gelmeyeceğini bildiğim için özellikle ve dikkatle kaçtığım yabanî sırlardan bahsediyorum. Özgürlüğümü
yabanî sırlara kurban verecek kadar gözü kara, gizli-kapaklı işlerle hayatımı
zindan edecek kadar uçuk değildim. Peki niye gidiyordum?
Benimle
iletişim kuranlar beni çok iyi tanıyor olmalıydılar, benim ne yapacağımı da
biliyor olmalılar; aksi halde böyle bir iletişim biçimi ile bana ulaşmazlardı
ve görüşmek istemezlerdi. Belki de bunun için gidiyordum. Çok kişiler
sanıyorum, belki de tek kişiydi iletişim kuran.
Eşime, 'Geç geleceğim' demiştim. 'Aramayın' Apaçık bir maceraydı adım attığım, tıpkı
bugüne dek merak ettiğim diğer her şey için atıldığım sayısız macera gibi. Eşim
alışkın olduğundan herhangi bir şey sormamıştı; nasılsa olan biteni kendisine
anlatacağımı biliyordu. Çocuklar uzayın diğer boyutlarına yaptığım
seyahatlerden haberdarlardı. Ben bir zaman gezginiydim. İlgi duyduğum her şeyi
bulunduğu zamandan, mekandan ve boyuttan çekip alıyor, şimdiki zamanda, mekanda
ve boyutta inceliyordum. Ulaştığım sonuçları
herkes bilsin diye mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaştırmaya
çabalıyordum.
Kabasakal
Mezarlığı uzaktan göründüğünde içimdeki sıkıntıyı biraz yönetebildiğimi fark
ettim. Güneş batmıştı ve ufuktaki kızıllık yavaş yavaş yerini beyaz akşam
vaktine bırakıyordu. Minareden başlayan ezanla birlikte mezarlığın bulunduğu
kampüsün ana kapısından içeri girdim, arabamı park ettim ve camiye doğru
yürümeye başladım. Rahatlamıştım.
4
Seçkin Deniz, 15.07.2019, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman
SıkıntıSonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.