30 Eylül 2019 Pazartesi

SA8018/SD1494: Sıkıntı (Roman); Giriş 12

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Allah yolundan alıkoyan ve Allah'ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek isteyen sadece Şeytan değildi; binlerce kitap yazmışlardı insanlar, binlerce film, dizi çekmişlerdi sapkınlıklarını evrensel doğru diye dayatırken Allah'ı ve onun yolunu kötülemeye çalışmışlardı."


Aslında biz insanlar dünyada yaşadıklarımızın sonrasını çok kolay tahmin edebilir bir zihinsel sistemle yaratılmıştık. Ne yaptığımızı ve sonrasında neler olacağını çok iyi biliyorduk. Ama bundan kaçınmaya çalışıyorduk, düşünmek istemiyorduk. Dünya'yı cehenneme çevirirken de cennete çevirirken de her şeyin farkında olanlar vardı aramızda.

8017/KY1-CÇ672: “Sıkıntı” Üzerine Bir Tahlil Denemesi

 'Roman insanla insana secde etmeyenin mücadelesi' tezini işliyor. Bu mücadeleden yığınların bihaber olduğunu. Bu mücadeleden haberdar bir avuç insanın olduğunu.



Oldum olası bir yapıt üzerine –lise sıralarında edebiyat dersinde bile, ki ödev olarak verilirdi- bir şeyler söylemek, yazmak –eleştirel bir çözümleme yapmak- bana hep zul gelmiştir. Beğenim, öyle olduğunu söyleyişim, muhatabım hep kendim olayım, bir başkasının bunu bilmesi –yapıtın bendeki aksülameli, yansıması- anlamsız gelmiş, bir bakıma başkalarının o yapıt hakkında ne düşünmeleri gerektiğin,, nasıl algılamaları, nasıl yorumlamaları gerektiğini dikte etme ameliyesi olarak gördüm. Ve görmekteyim. 

8016/KY1-CÇ671: Büyü Bozuldu

 "İnsan olmak için yola çıkmanın büyüsü bozuldu. Kolaya kaçtı insan. Kolaycılığın pençesine düştü. Niceliğin hazzı niteliği boğdu. Nitelik elini ayağını çekti yeryüzünden, gökyüzünden."


Hep mi böyleydi, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı mı yanıltıyor bizi, bilemiyoruz. Yine de ‘Hiçbir devir bu denli yalana teşne değildi’ , ‘Hiçbir devirde bu kadar kolay yalan söylenmez iftira edilmezdi!’ demek geliyor içimden. Demek geliyordur, birçoğumuzun içinden. Hep böyle olmadığını ‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!’ darb-ı meseli söylüyor mu bize? Yoksa hep mi yalana sığınılmış? 

SA8015/KY69-EY393: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


29 Eylül 2019 Pazar

SA8014/TG266: Karanlığın Sesi G.E.Fuller: "Türkiye’yi Kim Kaybetti?"

Sonsuz Ark'ın Notu:
ABD'nin Ortadoğu'da ve Türkiye'de askeri darbe ve kaos adına, iç savaşlar ve terör örgütlerinin inşâsı, organizasyonu, hedef ülkelere sevki konusunda uzman sorumlu, 17-25 Aralık 2013 FETÖ Yargı ve Emniyet Darbesi'nden 15 Temmuz 2016 FETÖ Askerî darbesine kadar Türkiye'nin varlığını hedef alan tüm organizasyonların en aktif direktörü olan eski CIA Türkiye ve Ortadoğu istasyon şefi Graham E. Fuller'in, her zamanki gibi 'nesnel olma çabası' sarf ettiğini görmemizi isteyerek yaptığı analizi şeytanî bir ustalıkla Ak parti ve Erdoğan aleyhine siyasi faaliyetlere başlayan Ahmet Davutoğlu'na destek verici bir bağlama taşıması dikkat çekicidir: “Avrasyalı Türkiye’nin” kilit noktadaki entelektüeli ve politik mimarı, yılların yetenekli dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, bu sefer Erdoğan’ın siyasi rakibi olarak yeniden politika sahnesine çıkıyor gözükmektedir."  Darbeci CIA ajanı Fuller'in bu ifadeleri Ahmet Davutoğlu'nun pervasız çıkışlarını ve 'anlamı izah edilemeyen cesaretini' izah etmeye yeter mi, tartışmak gerekir; ancak görünen o ki Türkiye kendi siyasi geleceğini kurarken NATO ve patronu ABD Türkiye'yi yalnız bırakmayacak ve siyasi yapısını tahrip ederek yeni kukla yönetimler oluşturmaktan vazgeçmeyecektir. 2023'te Erdoğan'ın yeniden seçilememesi durumunda neler olacağını görmemek ahmaklıktan kaynaklanmıyorsa, apaçık bir şekilde ihanetten kaynaklanıyor demek mümkündür.
Seçkin Deniz, 29.09.2019

“WhoLostTurkey?”

İşte yine, “….. (ülkesini) kim kaybetti- (boşlukları doldurun)” üzerinde cadı avcılığının bir diğer aşamasına geçiyoruz. 1949'da Çin’i, 1959'da Küba’yı, sonra 1979'da İran'ı ve diğerlerini kim kaybetti diye soruyorduk. Son olarak bu soru “Türkiye'yi kim kaybetti?” şeklinde tekrarlanıyor.

SA8013/SD1493: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 528 (01-05 Aralık 2018)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
((01-05 Aralık  2018)  (Aralık  2018: 4.107  Tweet+Önceki Toplam: 343.136+4.107 = 347.243 Tweet

Seçkin Deniz 🇹🇷 @Seckin_Deniz
@ertugrul_aydin Yan, demek istiyor ki benim aklım standart, vahiy buna uymuyorsa yanlıştır:))) Şeytan da böyle demişti:)

SA8012/ KY13-AO308: Hiçbir Maliyet, Deprem'in Maliyetini Karşılayamaz

"Her şeyden önce de yaklaşan tehlikeyi zihinlere kazımalı. Bunun için bir bilinçlendirme seferberliği başlatılmalı."


İstanbul’un deprem gerçeği ortada olsa da yaklaşan tehlikeyi görmezlikten gelmeyi sürdürüyoruz. Aslında bu tehlike yurdun birçok yerinde söz konusu. Ancak her yerde aynı yaklaşım var. Bunun ilk nedeni; yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm için vatandaşlara memnun edici, makul çözümler sunamayışı.

Vatandaş açısından bakıldığında ise; vatandaşların bunu bir fırsat olarak değerlendirip yerel yönetimlere en kârlı olanı dayatmaları ilk engellerden biri.

SA8011/KY69-EY392: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


28 Eylül 2019 Cumartesi

SA8010/SD1492: ABD mi Çin mi? Avrupa'nın Bir Taraf Seçmesi Gerekiyor

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Berlin merkezli CNAS Transatlantik Güvenlik Programının kıdemli üyesi ve yöneticisi Andrea Kendall-Taylor ve yardımcı çalışan Rachel Rizzo'ya ait ortak bir çalışmadır ve Avrupa Kıtası'nı Çin'e karşı direnmeye ve ABD yanlısı bir tutum almasını artık küresel anlamda bir nefret objesine dönen liberal demokrasinin sürmesi adına teşvik etmeye çalışmaktadır: "Avrupa'nın ABD ile taraf olma isteksizliği liberal demokrasiyi tehlikeye atıyor. Avrupa Çin’e yaklaştıkça, Çin’in veri ve mahremiyet, İnternet özgürlüğü, AI ve yönetişim gibi konularda normları yeniden şekillendirme çabalarına karşı daha az muhalefet edecek. Ortak değerlerini korumak için, hem Amerika Birleşik Devletleri'nin hem de Avrupa’nın, haksız ticaret ve yatırım uygulamalarına, bariz insan hakları ihlallerine ve yaymak istediği anti-demokratik norm ve uygulamalarına karşı beraberce Çin’i geri itmesi gerekiyor." Türkiye, çok katmanlı bir şekilde işleyen küresel mekanizmaların hangi sahnelerde ne tür senaryolar uyguladığını doğru tesbit ederek, bir yandan Çin'in dünyaya yayılmasını sağlayan bir yandan da Çin'i durdurma gösterileri yapanların aynı satanist gücün yönettiği vakıflar ve şirketler olduğunu görerek geleceğini planlamalıdır.
Seçkin Deniz, 28.09.2019

The U.S. or China? Europe Needs to Pick a Side

Hong Kong’da birbirini takip eden on haftalık protestolar arasında Pekin, kendisine destek vermesi muhtemel görünmeyen bir yer arıyor: Avrupa. Son günlerde, kıtadaki Çinli büyükelçiler, Hong Kong hükümetinin ve protestocuların aleyhinde Avrupa’yı harekete geçirmek için atağa kalktılar. Pekin’in çizgisini destekleme kampanyalarının bir parçası olarak, Çin elçileri yerel gazetelerde op-edler (seçmeler) yayınlıyor ve Avrupalı liderleri şiddetli protestoları kınamadıkları için eleştiriyorlar. Çin’in çabalarının ciddiyeti, Pekin’in gözünde, Avrupa’nın ikna edilmek için hazır olduğunu gösteriyor.

SA8009/ÇY4-DB146: 'Kurulan' Greta; Yalnız Küçük Kız(!)

"Greta ve iklim konusuna girdiğinizde tavşan deliğine girmiş gibi oluyorsunuz. Oldukça karmaşık bir ağ bu. Ama ucu küreselcilere çıkıveriyor. Ve bu bir komplo teorisi değil."


Medyanın her türlüsünde bir yıldır karşımıza çıkan, şu aralar iklim uzmanı muamelesi gören 16 yaşında oldukça mutsuz ve öfkeli görünen bir kız çocuğu var. İklim değişikliği diye adlandırılan bir konu üzerine büyük yerlerde büyük konuşmalar yaptırılan yeni bir fenomen.

27 Eylül 2019 Cuma

SA8008/KY1-CÇ670: Arsızlık

...


B- Ne var, neye bakıyorsun?

C- Pardon anlamadım beyfendi?

B- Neye bakıyorsun dedim?

C- Valla yine anlamadım.. ben kimseye bakmadım. Gördüğün gibi sağa sola bakmadım, dümdüz gidiyorum.

SA8007/KY69-EY391: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


26 Eylül 2019 Perşembe

SA8006/KY1-CÇ669: Thomas Szasz; Yalanlar Bilimi Psikiyatri'den Notlar

"Bir şeyin adını bilmeyi o şeyi bilmekle karıştırmak gazetecilikte, politikada ve psikiyatride yaygın bir hastalıktır." 
(Thomas Szasz, Yalanlar Bilimi Psikiyatri, s; 22, epub format)


"Freud bilimsel kanıtlarla ilgilenmiyordu. Aslında hiçbir şekilde kanıt olmayan psikolojik kanıtlarla ilgileniyordu. Aynı zamanda, gerçek bilim yapmak için ne bilgisi ne de uygun mizacı olduğu halde, psikanalizin doğa biliminin bir dalı olduğunu sürekli dile getiriyordu. Freud bir Aydınlanma insanıydı. Tanrıya inanmak yerine, Charcot’ya inanıyordu. Tıbbîleştirme çağının şafağı sökmüştü. Sahte hastalığı gerçek hastalık olarak, psikopatolojiyi nöropatoloji olarak tasdik etmekle Charcot baraj kapaklarını açtı. Freud da dünyayı sahte hastalıklara gark etmeye başladı, hastalık epistemolojisini çarpıttı ve tıp etiğini yozlaştırdı." (Thomas Szazs, Yalanlar Bilimi Psikiyatri, s; 37, format epub)

SA8005/SD1491: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 527 (26-30 Kasım 2018)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(26-30 Kasım 2018)  (Kasım 2018: 3.566  Tweet+Önceki Toplam: 339.570+3.566 = 343.136 Tweet

Seçkin Deniz 🇹🇷 @Seckin_Deniz
Hiç utanmadan Türkiye'ye veya başka ülkelere müdahil olan 'Dış Güç' yok diyenler var ya... her iki cihanda milyarlarca insanın elleri yakanızda olacak.... utanç içerisinde yaşayacaksınız...

SA8004/KY69-EY390: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


25 Eylül 2019 Çarşamba

SA8003/TG265: ABD’de İllegal Uyuşturucu Kullanımı; 2006-2016

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Amerikan araştırma şirketi Rand Corporation (Rand, önceleri Amerika Birleşik Devletleri silahlı kuvvetleri için araştırma ve geliştirme yapması maksadıyla 1946 yılında Project RAND ismiyle Douglas Havacılık Şirketi tarafından ABD Santa Monica'da kurulmuş, sonra 1948 yılında ana şirket bünyesinden ayrılmış ve bağımsız, kar amacı gütmeyen bir organizasyon haline gelmiştir) tarafından hazırlanan ABD’de İllegal Uyuşturucu Kullanımı; 2006-2016 başlıklı rapora dair bir özet niteliğindedir... Bu tür raporlar, içerdikleri istatistiklerin boyutlarının -büyüklüğü ulusal güvenliği ilgilendirdiği için- gizlenebilmesi için müdahale görmüş olsalar da ABD'nin sosyolojik çöküşünü somut olarak gösteren bilimsel çalışmalardır.
Seçkin Deniz, 25.09.2019


What America's Users Spend on Illegal Drugs, 2006–2016

Madde kullanımı ve uyuşturucu politikası açıkça ulusal bir önem arz etmektedir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinden elde edilen kesin olmayan verilere göre, 2018’de aşırı dozda uyuşturucudan kaynaklanan ölümler 68.000’i aşmıştır ve bunun 47.000’inden fazlası opioid* nedeniyledir. Eroin, reçeteli opioidler ve sentetik opioidler (fentanil gibi) en fazla dikkati çekenler olmasına rağmen, metamfetamin** ve kokain içeren ölümler artmaktadır. Dahası, ABD nüfusunun yüzde 25'inden fazlası, kar amaçlı firmaların 21 yaş ve üstü yetişkinlere tıbbi olmayan amaçlar için esrar üretip satmalarına izin veren yasaları kabul eden eyaletlerde yaşamaktadır.

SA8002/Sonsuz Ark-YD172: Newton’un 3. Yasasına Uymayan Sistemler

“Sanıyorum çalışmamızın en önemli yanı, özünde dengeden uzak olan belli tipteki sistemlerin, dengenin istatistiksel mekaniği cinsinden tam olarak tanımlanabileceğini sağlam bir şekilde göstermiş olmamız. Yani, böyle sistemleri tanımlamak için bir sanki-Hamilton (pseudo-Hamilton) türetilebilir,” diyor Ivlev. “Bunun işaret ettiği en ilginç olgulardan biri ise iki sıvının karışımını ayrıntılı bir şekilde dengede gözlemlerken, her bir sıvının farklı sıcaklıkta olabileceği.”



Sözcüklerle ifade edemese de herkes Newton’un 3.yasasına aşinadır: Her etki, kendine eşit ve ters yönlü bir tepki oluşturur. Günlük hayatta bunun pek çok örneği ile karşılaşırız. Örneğin yürürken ayağımız yere ne kadar itme uyguluyorsa, yer de eşit büyüklükte bir itmeyi ayağımıza uygular. Bu yasa otomobil, uçak, roket ve tekne benzeri çok sayıda teknoloji geliştirilirken göz önünde bulundurulan temel gerçeklerden biridir.

SA8001/KY69-EY389: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


24 Eylül 2019 Salı

SA8000/SD1490: "kim tutacak, ölmüş iyiliklerin yasını?" /11.11.2004/ 280. patika



...çağrılan kim?...
...kim gidecek bu akşam?...
...hangi düşünce ipi titreyecek, hangi fikir yerinden uçup gidecek?...
...hangi kelimeler dudaklardan çıkıp gidecek?...
...belli belirsiz tüm hâl ile gelip hâle karışan kelimeler...
...fikirleşmeden eriyip giden cümleler...
...anlamlanmadan dağılmış birlikteliklerin içinde...
...minik minik ziyâ...
...kocaman belirsizlikler ve istekler, kaybolup giden ışıksız güç gösterileri içinde...
...göle doğru ilerleyen yağmur coşkusu sonrası su...
...bekleyecek, dönüşecek her şeye...
...ama önce gitmeli...
...çağrılan kim?...

SA7999/SD1489: Romulus ve Remus Hipotezi: Rekürsif (Özyinelemeli) Dil ve Modern Hayal Gücü 70.000 Yıl Önce Oluştu

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız Science Bullettin- Bilim Bülteni'ne ait metin, Boston Üniversitesinden nörolog Andrey Vyshedskiy tarafından üretilen, Dilin devrime dönüşmesi sürecine dair Romulus ve Remus Hipotezi'ni incelemektedir. Andrey Vyshedskiy, klasik materyalist- ateist maymundan insana dönüşümü savunan evrim modeline inanan bir yaklaşımla, insanın 70.000 yıl önce zengin kelime hazinesi olmayan özyinelemeli iletişim sisteminden özyinelmeli dile geçişini, hayal gücünün yeni bir bileşeninin edinilmesiyle ilişkilendiriyor, iki veya daha fazla çocukta eş zamanlı olarak prefrontal korteks olgunlaşmasını yavaşlatan bir mutasyonla etkinleştirilen Prefrontal Sentezi hipotezinin temeline yerleştiriyor. Bu tür metinlerin hiçbirinin sormadığı soru şudur: "Bütün bu seçilimler, mutasyonlar nasıl oluyor, bunların belirleyicisi kim?" Metnin en normal ve en kendisinden kaçınılmış gerçeği itiraf ettiren cümlesi de şudur: "Herhangi bir planı zihinsel olarak taklit etmek ve eşlik etmek için eşi benzeri görülmemiş kabiliyetle donanmış olan insanlar, hızlıca baskın türler olmaya hazırlanıyorlardı.” Neden, nasıl ve kim tarafından 'eşi benzeri görülmemiş kabiliyetle donanmış olan insanlar'? Yine de kendi içerisindeki çelişkilere sırtını dönen bu yaklaşımların insanlığa kazandırdığı bazı şeyler var; Allah'ın yarattığı insanın dünya serüveninde yaşadığı değişimleri izlekler üzerinden anlamaya çalışıyorlar, tümevarım ya da tümdengelim yöntemlerini iç içe kullandıkları halde kesin sonuçlara ulaşamamaları onları döngüsel bir boşluğa sürüklese de, hiçbir şeyin kendiliğinden olamayacağına inanan bizler, Allah'ın peygamberler aracılığı ile insanlara öğrettiği şeylerin insanlık tarihini değiştirdiğini biliyoruz, ateist materyalist yaklaşım bu değişimleri anlamak için kendi evrim teorisini temel almaya devam ediyor ve insanlığın değişim dönemlerindeki bulguları görmemizi sağlıyor. Değişmemiş ve değiştirilemeyecek olan son ilahî kitap olan Kur'an Mükemmel Rekürsif Dil(*) örnekleri ve Modern Hayal Gücü'nün yansımalarını görmemizi sağlayan açık bir kanıt olarak önümüzde durmaktadır, materyalist yaklaşımın ısrarlı inkarcılığına karşı ısrarlı inancın incelemelerini de yapmak ve göstermek zorundayız. Allah'ın Elçilerinin tümü öz yinelemeli dil tekniği ile insanların aklına hitap etmişler (Kur'an'da Adem'den Muhammed'e kadar tüm peygamberlerin anlatılan kıssaları, mucizeler ve Nemrud, Firavun gibi münkir ve müşriklerin verdikleri tepkilere karşı inananlar) ve problemlerinin farkına varmalarını sağlamışlardır. 25.10.2009 tarihli ve SA221/SD29: Düşünen Her İnsan ‘İstenmeyen Adam’dır başlıklı analizim'de yaptığım çıkarımları incelemenizi öneriyorum: 'Sözlerin dizin standardı, sözlerin doğal gücünü etkilemez, fakat sözlerin hedefe ulaşmasındaki sağlığı etkiler. Bu sağlık, sözdeki gücün iletim hatlarında yaşayacağı kopuklukla doğrudan ve dolaylı ilişkilidir. İşte bu noktada bir yanılsama ortaya çıkar; sözün iletilmesindeki sorunlar sözün doğal gücünden ziyade sözün mesajlarını zayıflatırlar."  
Seçkin Deniz, 24.09.2019

 
Recursive language and modern imagination were acquired simultaneously 70,000 years ago

İki veya daha fazla çocukta prefrontal korteksin (PFC) gelişimini yavaşlatan genetik bir mutasyon, 70.000 yıl önce özyinelemeli dilin ve modern hayal gücünün edinilmesine yol açan olaylar dizisini tetiklemiş olabilir.

Romulus ve Remus olarak adlandırılan ve Boston Üniversitesi'nden bir nörolog olan Dr. Vyshedskiy tarafından üretilen bu yeni hipotez, uzun süredir devam eden dil gelişimi gizemini çözebilir. Bu hipotez, açık bilim dergisi Araştırma Fikirleri ve Sonuçları (Research Ideas and Outcomes-RIO) dergisinde yayınlanmıştır.

23 Eylül 2019 Pazartesi

SA7998/SD1488: Sıkıntı (Roman); Giriş 11

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Çatışmayı doğuran üstünlük ve kibir problemiydi; bu problemin ortadan kalkması, insanın diğer insana karşı üstün olduğunu kanıtlama çabasının ortadan kalkması anlamına geliyordu; kavga olmayacak, çatışma çıkmayacak ve birbirini öldürmek için insanlar topluca savaşmayacaklardı."


Biz darmadağınıktık. İnandığımız, savunduğumuz ve hayatımızı uydurduğumuz ideolojilerin, dinlerin, mezheplerin tarikatlerin temsilciliğini yapan liderler, filozoflar, kardinaller, hahamlar, rahipler, imamlar, şeyhler, hocalar, krallar ve devlet başkanları ve onlara tapınırcasına itaat eden ve insanın insanı sınırlamasını ahmakça bir çıkarcılıkla özgürlük olarak kabul eden, bizi yaratan Allah'ın emirlerine aynı duyarlılıkla itaat etmeyi bağnazlık, cahillik ve gericilik olarak nitelendiren biz insanlar ne diyecektik hesap sorulduğunda? 

SA7997/KY1-CÇ668: Öncüler-Yığınlar

"Kendisi gibi siyah deriliyi kırbaçlayan siyah derili kişi filmlerde hoş olmayandır. Gerçekte öyle şeyler olmuş mudur? Olmuştur. Kırbaçlanan köle kırbacı hak etmiştir çünkü kendi geçimine yönelik bir tehlikeye yol açmıştır. "


Yığının derdi ucuz kavundur. Bu hep böyle olmuştur. Böyle de olacaktır. Bu doğaldır. Bir yandan günlük geçimini sağlarken, bir yandan da yarınki geçimi üzerine planlar yapar, tasarılarda bulunur, gelecek üzere kaygısı geçimiyle ilintilidir. Bu doğal olandır. 

İşini kaybetmediği sürece işini kaybetmenin –işinden bir nedenle atılması- bir haksızlık olduğu üzerine düşünmez. Böyle bir kaygısı olmaz. Adalet duygusu da günlük maişetine emeğine yöneliktir. Olan –kendi geçimine yönelik bir olumsuzluk içermediği sürece- olması gerekendir. Buna itiraz edene şaşar. İtiraz edene itiraz eder –itiraz edişi geçimine yönelik bir tehlike sezgisindendir- karşı koyar. 

SA7996/KY69-EY388: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


22 Eylül 2019 Pazar

SA7995/SD1487: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 526 (21-25 Kasım 2018)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(21-25 Kasım 2018)  (Kasım 2018: 3.566  Tweet+Önceki Toplam: 339.570+3.566 = 343.136 Tweet

Yeni Şafak
   
@yenisafak
Rusya, Azak Denizi’nde Ukrayna ile yaşanan gerginliğin ardından BM Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya çağırdı yenisafak.com/dunya/ukrayna-…
@Seckin_Deniz retweetledi

SA7994/KY69-EY387: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


21 Eylül 2019 Cumartesi

SA7993/SD1486: "ABD'nin Daha Fazla Nükleer Silaha İhtiyacı Var"

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin New York Times yazarı Bret Stephens'e aittir ve yapılan nükleer silah anlaşmalarında ABD hariç herkesin hile yaptığı bir dünyadan bahsetmekte ve doğal olarak nükleer silah sahibi ülkelerle rekabet edebilmesi için ABD'nin daha fazla nükleer silah üretmesi gerektiğini iddia etmektedir, fakat durum ABD için hiç de parlak değildir: "Şu anda, ABD nükleer cephaneliğinde boşluklar var, Rusya antlaşması ihlalleri nedeniyle, gecikmiş modernleşmenin sonucu olarak bu cephanelik giderek artan bir şekilde harap oluyor ve bir değil, iki büyük nükleer rakip karşısında yeterince büyük olmayabilir." Sorun şu ki, ABD yaşadığı ekonomik bozgun ve 20 trilyon doları aşan borç ve her yıl 1 trilyon doları aşan bütçe açığı dolayısıyla balistik füzelerini geliştirmekten aciz durumdadır; çok daha pahalı olan nükleer füze başlıkları üretmesi neredeyse imkansızdırTrump yönetiminin ABD’nin sahip olduğu toplam nükleer silah sayısını ve 2018’de sökülmüş olan nükleer savaş başlığı sayıları ile ilgili bilgileri gizli olarak sınıflandırmasının temel sebeplerden biri de çürüyen  nükleer cephanelik olabilir. Metnin en ilginç tarafı (nükleer silah sahibi müslüman olmayan ülkeler ellerindeki silahları teröristlere kaptırmaz iken) Pakistan'daki nükleer silahlarının teröristlerin eline geçme riskinden bahsetmesidir; bu da tıpkı ABD'nin nükleer olsun ya da olmasın yaptığı tüm ikili anlaşmalarda karşı tarafları sürekli aldattığı gerçeği gibi, aldatıcı bir çarpıtmadır. Türkiye buhareket aralığında kendi nükleer cephaneliğini oluşturmaktan ve güvenliğini kesin olarak sağlamaktan vazgeçmemelidir. Nükleer silah ABD'yi ve diğer nükleer silah sabini ülkeleri caydırıcı güç  olarak egemen hale getirmişse Türkiye bu imkandan uzakta kalma hakkına sahip değildir.
Seçkin Deniz, 21.09.2019

The U.S. Needs More Nukes
"Rus hilesi güçlü bir tepki gerektiriyor."

“Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)'nün başkentlerinde, ABD'nin askeri bir müttefik olarak güvenilirliğine dair net bir güven eksikliği var.”

Tanıdık geliyor mu? Bu, 7 Ekim 1979 tarihli Times bir haberinden. Donald Trump ABD müttefiklerinin gözünde güvenilir olmayan ilk Amerikan başkanı değil.

SA7992/KY69-EY386: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


20 Eylül 2019 Cuma

SA7991/KY1-CÇ667: Don’t Panic

"Gülüyorum. İki gündür gülüyorum. Dilan’a mı kendime mi? Bilmiyorum. Gülecek bir şey olmadığını bile bile gülüyorum."



İnsan bir şey olup bittikten sonra o olay anında yaşadıklarını göz önüne getirdiğinde kahkahalara boğulup –yahut gözyaşlarına- ‘Ne aptalmışım? Nasıl da böyle bir hataya düştüm!’ der, değil mi? Sizi bilmem de ben böyle birçok olay yaşadım. İşte en son komşumla yaşadığım olay. Komşum yaşlı bir kadın. Oğlu Sancar başka bir memlekette oturuyor. Ayda birkaç kez olmasa da –oldukça uzak bir kentte oturuyor- annesini ziyarete geliyor. Makbule abla –komşum- inatçı. Öyle böyle değil. Oğlunun onca dil dökmesine karşın Nuh deyip peygamber demiyor ve oğlunun yanına taşınmıyor. Oğlunun aklı da ister istemez burada, anasında oluyor. Behzat –komşumun oğlu- son gelişinde annesinin yanında evlerinin bir anahtarını da bana verdi. 

SA7990/KY20-MEK84: ANNE

 "senden sonra her şey biraz, aslında çokça eksik, en önemlisi bütün çabalarımıza rağmen aile eskisi kadar bir arada değil, baba eksik, çoluk çocuk, her yıl sayıları biraz daha artan torunlar eksik, senin görmediğin şehirler, tadına bakmadığın lezzetler, manzaralar, seni gönendirecek diye her birimizin aldığı evler, arabalar, eşyalar, başarılar çokça eksik. belki hayat işte böyle eksile eksile bitecek."

                       
acını kutsadım anne. acını ki hepimizi biraz daha insan kıldı, yanıktı zaten yürek, biraz daha dağladı, uzaklara dalardı hep gözlerim biraz daha sulu eyledi, gün üstüne gün ekleyerek, umuda umud ekerek, acıyı acı ile berkiterek her gün acılarınla, biraz daha insan kıldın hepimizi.

aklıma hep el kadar ekmeklerin üzerine koyup sepetin dibine serdiğin sabah kaymakları ile geliyorsun, üzerine ektiğin şekerle genizde kesif bir şevkat bırakan. sabah olsun da yeniden o mesut güne uyanayım, yeniden senin ayran yaydığın sabahlara, sepete doğru seğirttiğim o masal sabahlara diye, ama gözlerimi o umud ile kapadığımda acı ile büzüşen yüzün gelir yeniden, çareye el yetiremediğim, dindirmeye yol bulmadığım, içimi hep tanımlayamadığım bir suçluluk, bir beceriksizlik hissi ile, bir yenilgi ile dolduran o son dokuz yıl…

SA7989/KY69-EY385: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


19 Eylül 2019 Perşembe

SA7988/SD1485: Seçkin Deniz Twitter Günlükleri 525 (16-20 Kasım 2018)

 “Tarih, yazanların değil yorumlayanların toprağıdır.”


  
(Lütfen Twitter tweet akış grafiğine göre, aşağıdan yukarıya doğru okuyunuz, orijinalini aramak istediğiniz tweet metnini kopyalayınız, Twitter arama motoruna yapıştırıp arama yaptırınız.)
(16-20 Kasım 2018)  (Kasım 2018: 3.566  Tweet+Önceki Toplam: 339.570+3.566 = 343.136 Tweet

MemurlarNet
   
@memurlarnet
7 bin 650 adet MPT-55 güvenlik güçlerine teslim edildi memur.link/1h5d/
@Seckin_Deniz retweetledi

SA7987/KY13-AO307: Darbecilerin Gıdası İdam..

"Fırsat bulsalar yine aynı zalimliği yaparlar."


Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın... Ne görüyorsunuz? Gökyüzü siyah, hava kararmış değil mi? Oysa Menderes öğleyin saat 13.21'de asıldı... Hava kararmış ve Menderes hala ipte... İndirmemişler! Bunu yapan zalimlerin uzantıları yok olmadı, hala içimizdeler. Fırsat bulsalar yine aynı zalimliği yaparlar..

SA7986/KY69-EY384: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


18 Eylül 2019 Çarşamba

SA7985/Sonsuz Ark-YD171: Standart Model

 "Burada sürdürülen çalışmalar sonucunda Standart Model’in yanıtlayamadığı sorulara ilişkin ipuçlarının yakalanması ve modeli aşan Yeni Fizik kuramlarının yolunun açılması umuluyor."


Bir zamanlar elementlerin periyodik cetveli, evreni oluşturan temel yapı taşlarının tablosu olarak kabul ediliyordu. Bugün artık biliyoruz ki, element atomlarının da bir iç yapısı var. Yani onlar da çok daha küçük yapı taşlarından meydana geliyor. İşte Standart Model bu en temel yapı taşlarını betimleyen kuramdır. Üstelik sadece madde parçacıklarını değil, bu parçacıkların etkileşimlerini sağlayan kuvvet taşıyıcı parçacıkları da içerir. Ne yazık ki tek ve büyük bir eksiği var; o da kütleçekim kuvvetini kapsamına alamaması.

SA7984/KY69-EY383: Erhan Yalvaç; Çizgilerin Dili


17 Eylül 2019 Salı

SA7983/SD1484: "insan'ın durduğu yer" /12.11.2004/ 281. patika



...insan nerede kendi olur?
...hiç bu fikir sapağında durdunuz mu?...
...nefsindeyken mi?...
...aklındayken mi?...
...iradesindeyken mi?...
...insan nerede kendisi olur?...
...nefste sürekli kalmak körlüğe, darlığa, bataklığa gitmek demekse eğer, herkes sürekli bataklıkta, darlıkta ve körlükte değil...
...o hâlde insan hep nefste değil...

SA7982/SD1483: Unutulmuş Afganistan'daki Savaşı Kaybetmek

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz Bush ve Obama dönemlerinde, bahaneler üreterek İslam ülkelerine saldırmanın alt yapısını hazırlayan neocon- neoliberal waspların temsilcilerinden biri olan National Review yazarı Andrew C. MacCarthy'ye aittir ve ABD'nin Afganistan'dan çekilmesine 'yenilgi' diyerek karşı çıkmaktadır. Yazarın tuhaf bir şekilde, CIA-İsrail ortak operasyonu olduğu sıradan Amerikalılarca da bilindiği halde (Henry Makow: "Trump bile Taliban'ın 9-11 ile ilgisi olmadığını biliyor. Geller gerçek suçluyu saklıyor, İsrail ve CIA"9/11 saldırılarının El Kaide tarafından yapıldığını, ABD'nin de tarihindeki bu en büyük kanlı saldırıya cevap vermek için Afganistan'a saldırdığını iddia etmesi komik ve aptalcadır. Ki aynı gerekçe Bush tarafından Irak'a saldırmak için de kullanılmıştır. SSCB'nin 1979'da Afganistan'ı işgali sonrası, ABD'nin kurduğu, silahlandırdığı, eğittiği ve Suud hanedanı tarafından finanse ettirdiği El Kaide'nin, tıpkı Obama'nın kurduğu terör örgütü DAEŞ-IŞİD gibi, Taliban'a dönüşmesi sürecini de yönettiği açıkça bilinmektedir. Günümüzde PKK-YPG gibi terör örgütleriyle dünyanın gözü önünde 50 bin tırlık silah, eğitim ve koruma desteği veren ABD'nin Taliban'ı yenemediği için Afganistan'dan çekildiğini iddia etmek ve buna inanılmasını beklemek de ahmakçadır. Son durum şöyleydiABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Kabil'de özel bir televizyon kanalına verdiği demeçte, Taliban ile aylar süren görüşmelerin ardından bir taslak anlaşmaya varıldığını, ABD'nin ülkedeki 5 üssünü 135 gün içinde kapatarak, 5 bin askerini çekeceğini açıklamıştı. Kabil'de, 5 Eylül'de, diplomatik misyonların bulunduğu semtin yakınında bomba yüklü minibüsle düzenlenen saldırıda, NATO bünyesinde görevli 2 askerin de aralarında bulunduğu en az 10 kişi ölmüştü. ABD Başkanı Donald Trump, bir ABD askerinin de öldüğü Kabil'deki son saldırıdan dolayı Taliban'la devam eden barış görüşmelerini, 8 Eylül'de durdurduğunu, ayrıca Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve bazı Taliban liderleri ile Camp David'de yapılması planlanan gizli görüşmelerin de iptal edildiğini duyurmuştu. ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Eliot Engel, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, ABD-Taliban görüşmeleri hakkında bilgi vermesi için Özel Temsilcisi Halilzad'ı kongreye çağırdığını duyurdu: "Başkan Donald Trump yönetiminin, Afganistan konusundaki planını ve son zamanlardaki görüşmelerin neden kontrolden çıktığını Afganistan özel temsilcisinin kendisinden dinleyeceğiz. Temsilci Halilzad'ı, perşembe günü saat tam 10.00'da oturum odasına bekliyorum." Komite üyeleri, Afganistan'daki barış sürecine ilişkin ABD Dışişleri Bakanlığına yönelttiği soruların cevapsız kalması sebebiyle Halilzad'ı kongreye çağırma kararı almışlardı. Yazar bu vahşi savaşın sürmesini isteyerek yazısını şöyle bitiriyor: "Bir çekilme üzerindeki belgelerin diplomasyonu ne kadar ustaca hazırlanmış olursa olsun, savaşlar kazanılır veya kaybedilir. Taliban ve El Kaide müttefiklerine yıllarca bizi yenip kovma sözü verdiler. Şimdi ayrılmaya hazırlanıyoruz ve onlar hükmetmeye hazırlanıyorlar. Buna ne diyorsunuz?" Sizce Kabil'deki son saldırıyı, Taliban'la anlaşmaya karşı çıkan, Afganistan'dan çıkmayı yenilgi olarak algılayan Andrew C. MacCarthy gibi isimlerin de içinde bulunduğu, ABD'de Derin devlet olarak tanımlanan CIA-Pentagon'un yapmadığını düşünmemiz için bir tek neden saymak mümkün müdür? Analizin fanatik, fundamentalist hristiyan, satanist, haçlı vahşisi bir isim tarafından yapıldığını bilerek okumanızı tavsiye ediyoruz. (Güncel gelişmeler için nota bakınız).
Seçkin Deniz, 17.09.2019

Losing the War in Forgotten Afghanistan
"Taliban'ın bekleme oyunu sonunda kazanmak üzere".

Medya, ülkenin Ağustos’taki Kaptan Ahab’taki (A.K.A. Yargı Komitesi başkanı Jerry Nadler) sınırlı dikkatini ve büyük beyaz balina avcılığını yasaklama arayışını desteklemek için mücadele ediyor. Bu arada, Afganistan'da, Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın tek süper gücü, Taliban'a bir savaşı kaybetmek üzere.

16 Eylül 2019 Pazartesi

SA7981/SD1482: Sıkıntı (Roman); Giriş 10

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Okuduğumuz kitaplar, Bilim diyerek çarpıttığımız ateizm tarafından kutsallaştırılmış materyalist dogmalar bütünü, kabul ettiğimiz felsefi akımlar, inandığımız ideolojiler, izlediğimiz filmler ve diziler hangi arzuları tanımlıyordu?"


Yanılgı, elde edilen sonuçla doğru arasındaki farktır; bunu hepimiz bildiğimiz halde, hayatımızı doğru sandığımız yanılgılarla sürdürme cesaretine sahiptik biz insanlar... Doğruyu Kur'an'dan öğrenebilecek iken, yine biz insanlardan bir kısmının 'Hakikat' diyerek yazdıkları ve pazarladıkları şeylere inanmayı da seçiyorduk. Üstelik bunlardan bir kısmı kendilerini din maskesi takarak takdim ediyorlardı hepimize... Bazen de filozof olarak ya da bilim adamı olarak karşımıza çıkıyorlardı.

SA7980/KY39-AA1: Türkiye Nükleer Silahlarını Üretti mi?

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz'a aittir ve Türkiye'nin Nükleer silahlarla ilgili pozisyonunu irdelemektedir. 4 Eylül 2019'da Sivas Kongresi'nin 100'üncü yıl dönümü etkinlikleri kapsamında gittiği Sivas'ta Orta Anadolu Ekonomi Forumu'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Şimdi her şey iyi güzel de birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil... Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum"Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim. Bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana dedi ki, 'Bize böyle böyle diyorlar, benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var ama Rusya'nın Amerika'nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım' dedi." Şimdi hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ne diyorlar? 'Sakın ha sen yapma' diyorlar. Yanı başımızda İsrail. Var mı? Var. Ve bütün her şeyiyle onunla korkutuyor. Değerli kardeşlerim biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz." şeklindeki açıklamaları dünyanın ilgisini Türkiye'ye çekti. Ocak 2018 verilerine göre Dünya üzerinde yaklaşık 15 bin nükleer savaş başlığı bulunuyor ve bu silahların yüzde 93'ü Rusya ve ABD'nin kontrolünde. Dünyada 2017 yılında nükleer başlık sayısı düştü ancak birçok ülke nükleer cephaneliğini genişletmeyi sürdürüyor. ABD'nin Nükleer silah kapasitesini arttırmaya çalışan Trump yönetimi ABD’nin sahip olduğu toplam nükleer silah sayısı ve 2018’de sökülmüş olan nükleer savaş başlığı sayıları ile ilgili bilgilerin gizli olarak sınıflandırılmasına karar verdiğinden dolayı net bir bilgi bulunmamaktadır. Türkiye eğer adalet ve güven merkezli yenir alternatif küresel güç olacaksa Nükleer Silahlara sahip olarak caydırıcılığını arttırmalıdır.
Seçkin Deniz, 16.09.2019

Произвела ли Турция свое ядерное оружие?

1987 yılında SSCB ile ABD arasında imzalanan Orta ve Kısa Menzilli Füzelerin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Antlaşma (INF Antlaşması) feshedildi. Daha doğrusu, Birleşik Devletler Rusya'yı ihlal etmekle suçlayarak anlaşmadan çekildi ve nükleer füzelerin Karadeniz ve Doğu Avrupa'da konuşlandırılması için önemli bir neden buldu. Bu anlaşmaya aykırı olarak, Doğu Avrupa’ya 500 ila 5500 kilometrelik orta menzilli füzeler yerleştirilebilir. Anlaşma denizden fırlatılan füzeler için geçerli olmadığından, Rusya bu konuda ciddi bir gecikme nedeniyle donanmasını 2021 yılına kadar yenilemeye karar verdi. 

Seçkin Deniz Twitter Akışı