Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Okuduğumuz kitaplar, Bilim diyerek çarpıttığımız ateizm tarafından kutsallaştırılmış materyalist dogmalar bütünü, kabul ettiğimiz felsefi akımlar, inandığımız ideolojiler, izlediğimiz filmler ve diziler hangi arzuları tanımlıyordu?"
Yanılgı,
elde edilen sonuçla doğru arasındaki farktır; bunu hepimiz bildiğimiz halde,
hayatımızı doğru sandığımız yanılgılarla sürdürme cesaretine sahiptik biz
insanlar... Doğruyu Kur'an'dan öğrenebilecek iken, yine biz insanlardan bir
kısmının 'Hakikat' diyerek yazdıkları ve pazarladıkları şeylere inanmayı da
seçiyorduk. Üstelik bunlardan bir kısmı kendilerini din maskesi takarak takdim
ediyorlardı hepimize... Bazen de filozof olarak ya da bilim adamı olarak
karşımıza çıkıyorlardı.
Şeytan
böyle çalışıyordu; kibir ve yanılgı onun asıl uzmanlığı idi. Ve biz insanlar
yanılmamak, aldanmamak üzere Allah'ın bize bildirdiği hakikat bilgisini
öğrenirsek Allah bize Hidayet'i, yani 'Doğru Yolu' verecekti, yanılmayı seçersek
de kibri ve sapıklığı hak edecektik:
'Allah,
bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar
Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda
olduklarını sanıyorlardı.'
Âl-i
İmran suresi 73. ayette 'Hidayet'i, yani
'Doğru Yolu' açıklıyordu Allah: 'Ve
kendi dininize uyanlardan başka hiç kimseye inanmayın." De ki: "Doğru
olan yol ancak Allah’ın gösterdiği yoldur. Birine, size verilenin benzeri
veriliyor diye mi veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getirecekler
diye mi (böyle davranıyorsunuz)?" De ki: "Kuşkusuz lutuf Allah’ın
elindedir, onu dilediğine verir." Allah (zâtında ve sıfatlarında)
sınırsızdır ve her şeyi bilmektedir.'
Ve Bakara
Suresi 120. ayette tartışmaları Kur'an'la sona erdiriyordu: 'Sen onların
dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da senden asla memnun
kalmayacaklardır. De ki: "Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur."
Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık
Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.'
Onların
arzularına uymak... Biz, ateist, satanist, budist, hindu, yahudi ve
hristiyanlardan oluşan Batı'nın ve Doğu'nun bütün arzularına uymuyor muyuz?
Okuduğumuz kitaplar, Bilim diyerek çarpıttığımız ateizm tarafından
kutsallaştırılmış materyalist dogmalar bütünü, kabul ettiğimiz felsefi akımlar,
inandığımız ideolojiler, izlediğimiz filmler ve diziler hangi arzuları
tanımlıyordu?
İçimizde
kalan o zerre kadar müslüman yüzünden dünyaya hükmeden devletler bizden memnun
değildi.. Çünkü biz bize indirilen Kur'an'a inanıyorduk hâlâ, bütün çarpık,
İslam maskeli dinlere rağmen; onlar bunu biliyorlardı. Allah'a inandığımızı
biliyorlardı; bundan da memnun değillerdi. Kur'an'a rağmen onların arzularına
uyarsak Allah artık bize, dost ve yardımcı olmayacaktı.
Şimdi
yaşadığımız sıkıntının ne kadar açık ve büyük olduğu ortadaydı. Onların
arzularına uymak için yasalar çıkarıyorduk ve herkesi o yasalara uymaya
zorluyorduk, Allah da bize dost ve yardımcı olmuyordu. Çok açıktı her şey; yaşadığımız
bunalım bizim tercihlerimizin sonucuydu. Biz onların istedikleri şeyleri
yapmayınca da bizi acımasızca öldürdüklerini çok iyi biliyorduk.
1991'de
Müslümanları düşman ilan ettikleri zamandan bu zamana, 15 Temmuz'un üçüncü
yıl dönümüne dek bizi, ülkelerimizde ve şehirlerimizde bombaladılar, bütün
değerlerimize, kızlarımıza, kadınlarımıza tecavüz ettiler; halen de devam
ediyorlar. 15 Temmuz bu yüzden değerliydi; başkaldırımızın bir temsiliydi.
Biz bize
bildirilen Hakikat'e saygımızı yitirdik ve Hakikat'i Batı'nın ve Doğu'nun
çürümüş şeytanî kitaplarında aramaya kalktık, bunun da bedelini ödüyorduk, ama
artık farkındaydık. Tıpkı Adem'le eşi gibi.
Bu dünya
hayatı için bize emredilen güzel şeyleri yapmadık: 'Ey Âdemoğulları! Her
mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf
etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. De ki: “Allah’ın, kulları için
yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya
hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte
bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.” '
Arkeoloji
bize geçmiş imparatorlukların kalıntılarını sunuyor, yükseltgen bir his
kazandırsın diye bu kalıntıları geziyor, ancak düşünmüyorduk. Yusuf Suresi 109.
ayet çok berrak: 'Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine
vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp
da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı?
Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ
aklınızı kullanmıyor musunuz?'
Bizi
öldürüyorlardı, daha önceki zâlimler gibi, ama onların yok olmuş medeniyetlerinin
kalıntılarını gezerken düşünmeliydik ve umutlanmalıydık; onlar da, o güçleri kibirlerini
ve ürettikleri vahşeti arttırmaktan başka bir işe yaramayan devletler ve milletler
yok olacaklardı, tıpkı bu mezarlıkta yatanlar gibi:
'Her
milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri
kalabilirler, ne de öne geçebilirler. Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim
âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah’a karşı gelmekten
sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de
değillerdir. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine
yediremeyenlere gelince, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî
kalacaklardır.'
Umut
buydu, amaç bu umuda bağlıydı, dikkatlerimiz bu amacın kürekçileri olmak
zorundaydı. Ecelleri gelen milletler tarihe
gömülürken, biz Allah’a karşı gelmekten sakınacak ve hâlimizi düzeltecek ve artık
korkmayacak ve üzülmeyecektik.
Allah'ın
ayetlerini yalanlamıyorduk, ancak ayetlerin Hakikat'in tek kaynağı olduğuna
dair kuşkular besliyorduk tarihimizle. Allah'ın varlığına ve birliğine dair insan
aklının alamayacağı saçmalıklarla yol almaya çalışanlarımız çoktu. Başka tanrılar
edinerek birbirlerini bu tanrılara inanmaya zorlayanlarla doluydu ölümden kaçamayan
atalarımızın geçmişi:
'Kim,
Allah’a karşı yalan uyduran veya O’nun âyetlerini yalanlayanlardan daha
zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan)
payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için
geldiğinde, “Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler.
Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair
kendi aleyhlerine şahitlik ederler. Allah, şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş
cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk (arkasından
gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lânet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı
zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz!
Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah, der
ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.”'
Bizi Şeytan'ın
gizlendiği yerlerin üstünü örterek aldatmaya çalışanların ve aramızdan onlara uyanların
durumu feciydi. Peki ya biz, bizim durumumuz?
20
Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:
[Giriş]
Seçkin Deniz, 16.09.2019, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.