Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Çatışmayı doğuran üstünlük ve kibir problemiydi; bu problemin ortadan kalkması, insanın diğer insana karşı üstün olduğunu kanıtlama çabasının ortadan kalkması anlamına geliyordu; kavga olmayacak, çatışma çıkmayacak ve birbirini öldürmek için insanlar topluca savaşmayacaklardı."
Biz
darmadağınıktık. İnandığımız, savunduğumuz ve hayatımızı uydurduğumuz
ideolojilerin, dinlerin, mezheplerin tarikatlerin temsilciliğini yapan
liderler, filozoflar, kardinaller, hahamlar, rahipler, imamlar, şeyhler,
hocalar, krallar ve devlet başkanları ve onlara tapınırcasına itaat eden ve insanın insanı sınırlamasını ahmakça bir
çıkarcılıkla özgürlük olarak kabul eden, bizi yaratan Allah'ın emirlerine aynı
duyarlılıkla itaat etmeyi bağnazlık, cahillik ve gericilik olarak nitelendiren
biz insanlar ne diyecektik hesap sorulduğunda?
İtaat ettiklerimizi suçlayarak kurtulabilecek miydik sorumluluktan?: '“Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler.' Hayır, kurtulamayacaktık: 'Allah, der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.”'
'Hesap
verebilirlik' diyerek bu niteliğe sahip herhangi bir sistemi öven insanların
kendilerinin bütün yaptıklarından dolayı hesap verebilir olarak yaratılmasının
ne kadar önemli olduğunu görememesi çok hâzindi. Şeytan elbette hepimizin
diriltileceğini biliyordu, o güne dek insanı Allah'a karşı kışkırtmak için izin
istemişti. Çünkü tasarıma ve yaratılışa şahit olmuştu. Kendisinden sonra ve
çamurdan yaratılan insandan üstün olduğunu iddia ederek onun karşısında saygı
ile eğilmesini isteyen Allah'a karşı çıkmıştı. Üstünlük ve kibir problemini
üretmişti ve kendisini cehenneme sürükleyen bu problemi koruyacak ve insanların
arasında da bir çatışma nedeni olarak besleyecekti; ama her şeyden önce insanın
yeniden diriltileceğine inanmaması gerektiğini insana fısıldayacaktı. Yeniden
diriltileceğine inanmayan insan hesap verebileceğini de düşünmezdi ve tek
hareket noktası olarak üstünlük ve kibirle yoğrulmuş bir amaç edinecekti.
Bütün
kıskançlıklar, kavgalar, çatışmalar ve savaşlar bu yüzden olmuyor muydu? 15
Temmuz'da Türkiye'ye hakim olmak için askerî darbe yapmak, bir üstünlük çabası
değil miydi? Amerika ve Avrupa tarafından desteklenen FETÖ üyeleri kendilerini
üstün seçilmişler, diğer insanları aşağılık güdülecekler olarak tanımlamamış
mıydı?
Tarih boyunca kendilerini tanrı olarak ilan eden krallar ve seçilmiş ilan eden ırklar vardı. Beyaz ırk, siyah esmer, kızıl ve sarı ırklardan kendisini üstün görüyordu. Her ırk kendi içerisinde kast sistemleri üreterek üstünlük ve kibir problemini diğer insanlarla çatışma üreterek sürdürüyordu. Batı medeniyeti üstünlük ve kibir problemini sömürgelerin temel kaldıracı olarak kullanmıştı. Bugün bütün dünyayı yine bu probleme dayanarak insanlık dışı uygulamalarla yönetmeye devam ediyorlardı.
Tarih boyunca kendilerini tanrı olarak ilan eden krallar ve seçilmiş ilan eden ırklar vardı. Beyaz ırk, siyah esmer, kızıl ve sarı ırklardan kendisini üstün görüyordu. Her ırk kendi içerisinde kast sistemleri üreterek üstünlük ve kibir problemini diğer insanlarla çatışma üreterek sürdürüyordu. Batı medeniyeti üstünlük ve kibir problemini sömürgelerin temel kaldıracı olarak kullanmıştı. Bugün bütün dünyayı yine bu probleme dayanarak insanlık dışı uygulamalarla yönetmeye devam ediyorlardı.
Üstünlük
ve kibir Şeytan'ın insana bulaştırdığı 'yasak' bir duyguydu, ancak öncekilerin
sonrakilerden farkı yoktu: 'Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir
üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın”
derler. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine
yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne
deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle
cezalandırırız. Onlar için cehennem
ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz
zalimleri böyle cezalandırırız.'
İnsan,
Şeytan'ın, Allah'ın 'insanın karşısında saygı ile eğil' emrini reddettiğini, bu
nedenle lanetlendiğini ve insandan intikam almak için izin istediğini, bu izni
de Allah'tan aldığını nasıl unutabilirdi? Allah'a karşı kışkırtılmaya hazır
olmak cezasız bırakılamazdı.
Erkek
kadından (Allah'ın belirlediği ölçüler dışında), beyaz siyahtan, zengin
fakirden, güzel çirkinden, uzun kısadan, güçlü zayıftan üstün değildi, üstünlük
Allah'a itaatin ölçüsüne göreydi, anlatıyordu Allah Hucurât Suresi 13. ayette:
"Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık,
tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli
olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla
bilmektedir, her şeyden haberdardır."
Çatışmayı
doğuran üstünlük ve kibir problemiydi; bu problemin ortadan kalkması, insanın
diğer insana karşı üstün olduğunu kanıtlama çabasının ortadan kalkması anlamına
geliyordu; kavga olmayacak, çatışma çıkmayacak ve birbirini öldürmek için
insanlar topluca savaşmayacaklardı. Meleklerin bilmedikleri buydu; insan
savaşacak ve diğerini öldürecek bir şekilde tasarlanmıştı, ancak bu tasarım
aynı zamanda onun Allah'a itaat edip etmemesindeki tercihinin de ortaya
çıkacağı bir imkan olacaktı. Herkesin kendi seçimlerinden sorumlu olabilmesi
için bunun böyle olması gerekiyordu. İnsan Allah'a itaat edebilir ve bütün hayatını
onun emirlerine göre düzenleyebilirdi ya da tam aksi bir şekilde davranabilirdi
ya da bu iki seçim arasında gezinebilirdi.
Bugün en
çok Allah'a inananlar ve itaat edenler acı çekiyordu, öldürülüyordu; en çok inananların ülkeleri
bombalanıyordu. Fakat ecelleri gelen milletlerin, devletlerin tarihe
gömüleceğini de biliyorduk, görmüştük, görmeye devam ediyorduk. Üstünlük başka
bir şeydi ve umutsuzluk bu üstünlüğe yakışmazdı... Âl-i İmran Suresi 139. ayet bunu bize
müjdeliyordu: 'Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en
üstün olan sizsiniz.'
Herkes
hak ettiği ile ödüllendirilecek veya cezalandırılacaktı. Farkındalık insanın
geçmiş günahlarından af dilemesi ile seçimlerini değiştirebilmesi için
zorunluydu. Bu çok ferahlatıcıydı.
A'raf
Suresi Allah'a itaat etmeyenlerin geleceğini açıkladığı gibi itaat edenlerin de
geleceğini açıklıyordu: 'İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz
kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar
orada ebedî kalıcıdırlar. Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp
attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a
mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş
olamazdık. Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler.
Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız
cennet!” diye seslenilir.'
Kendisine vâris kılındığınız cennet? İşte mesele buydu? Allah'ın 'siz' diye hitap
ettikleri kimdi? Biz, kendimizi müslüman olarak tanımlayanlar mı, yoksa
gerçekten müslüman olanlar mı? Gerçekten müslüman olmak ne demekti? Allah'ın 'siz' dedikleri hangi işleri
yaparlarsa vâris kılınanlar kendilerine vaat edilen cennete kavuşacaklardı?
Cennet neydi?
Cennet'i
hep dünyadaki ihtiyaç hiyerarşisinin, hırsların, insan nefsinin ve Şeytan'ın
ürettiği sıkıntıların olmadığı bir yer olarak hayâl etmiştim çocukluğumdan
beri... Üzüntünün, yalanın, kırgınlıkların, entrikaların, daha doğrusu insanın
mutsuz ve huzursuz hissedeceği düşüncelerin, sözlerin ve fiillerin olmadığı bir
yer...
Dünya'da da bu mümkün olabilir miydi? Cennet tasavvur edemeyeceğimiz bir
şeydi, ancak Dünya'da mümkün olabilecek olan şeyler istemiştim, devamında da
zaten cennet bunun ödülü olarak verilmeyecek miydi? Allah'ın emirlerine itaat
edersek hepimiz, neden mümkün olmasındı ki?
Bakara Suresi 201-202. ayette, isteyebileceğimiz şeyin mümkün olduğu belliydi: "Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir."
Bakara Suresi 201-202. ayette, isteyebileceğimiz şeyin mümkün olduğu belliydi: "Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir."
Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:
[Giriş]
Seçkin Deniz, 23.09.2019, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.