Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Yolun ayrıntılarla ilgili mimarîsi, yolda ilerlerken gelişecekti kuşkusuz, ancak o yol nasıl bir yol olacaktı?"
İşim zordu;
ama zor olanı başarmaktı bütün mesele. Peki zor neydi? Hangi kıstaslara göre
bir şeyi zor ya da zor değil yahut kolay olarak tanımlıyorduk? Yol boyunca bunu
düşündüm. Eve vardığımda saat 23:40’tı. Çocuklar uyumuştu, ancak karım beni
beklemişti. Saatlerdir benden haber alamamış olmanın ruhuna yüklediği gerginliği
yüzünden okuyabiliyordum. Ona olan biteni olduğu gibi anlattım. Endişeli bir
ifadeyle yüzüme baktı. Bugüne dek ona anlattığım hemen her olayda onun bu
bakışlarıyla karşılaşmıştım; bu nedenle şaşırmadım.
Günlerce süren o derin sessizlikte beni izleyecekti; çünkü işime odaklandığım aşırı yoğun zamanlarımda hayattan kopuyordum. Zamanla bağım zamanı hatırlayamayacak kadar zayıflıyordu; gündelik, haftalık, aylık, yıllık sorumluluklarımın gerektirdiği her şeyi yıldırım hızıyla yerine getiriyor ve tekrar işime odaklanıyordum. Bunu başka türlü yapmam imkansızdı çünkü. Bütün olarak odaklanmadığım herhangi bir iş muhtemel bir eksikliğe, hayatî derecede önemli sistematik hatalara neden olabilirdi.
Çocukluğumdan
itibaren böyle alışmıştım, böyle yapmanın dosdoğru davranmak demek olduğunu
yaşayarak öğrenmiştim. İnsan her şeyden önce, hangi işi yaparsa yapsın, onu
önemseyerek ve tamamen ciddiye alarak yapmalıydı. Baştan savma yapılan işlerin kolayca
baştan savılabilecek sonuçları olmuyordu maalesef, kasten ihmal edilen her bir
küçük ayrıntı geometrik bir şekilde artıyor, başa sarılan binlerce derde
dönüşüyordu.
Ertesi
gününü planlamadan uyuyarak günden kopanların rüyâları bile kabusa dönüşürken,
ertesi gün yaşanacak olanların nelere dönüşeceğini düşünmek bile yorucuydu.
Böyle bir hayatı sevmiyordum, böyle bir hayatın sevilecek bir tarafı olduğunu
da düşünemiyordum. Karımın endişeleri her zamanki gibi yersizdi, ona bunu
defalarca izah etmiştim. Başka türlü davranırsam benim için endişelenmesi
gerektiğini söylemiştim.
Bu benim en
sağlıklı hâlimdi, böyle yaşamaya alışmıştım. Bu nedenle başkaları için ‘zor’
olan her şey benim ölçeklerimde, tanımlarımda yer bulamıyordu. Çünkü başkaları
gibi tanımlamıyordum şeyleri ya da olayları. İlgilendiğim konu neler
yapabileceğimle ilgili şeyleri ölçebiliyorsam ilgilenmeye başladığım bir konu
oluyordu her zaman, aksi halde, zorunda değilsem, herhangi bir şekilde o
konuyla ilgilenme ihtiyacı duymuyordum.
İnsanların
ilgilenmek zorunda oldukları ya da kimi zaman ilgilenmek istedikleri konularla
ilgili yaptıkları ölçümleri ciddiye almadan başladıkları işleri ‘zor’ olarak
tanımlamalarının nedeni de buydu. Oysa herkes boyunun ölçüsünü bilirdi ve hangi
kapıdan geçip geçemeyeceğinin aşırı derecede farkındaydı. Bir tür küstahlık
veya haddini aşmak olarak değerlendiriyordum, herhangi bir şeye zahmetsiz bir şekilde
‘zor’ denmesini.
Bu bir
hüküm vermeydi; doğruluğunu yanlışlığını denetleyemediği bir hükmü birdenbire,
ansızın ve rahatlıkla veren bir insan kadar küstah, haddini aşan başka bir
varlık yoktu. Elbette benim de ‘zor’ diyebileceğim, kolaylıkla yapamayacağımı
bildiğim şeyler vardı; ama bu konuda ne kendimi küçük görmeye ne de haddimi aşmaya
niyetim vardı.
Biliyordum ki, ‘Şüphesiz zorlukla (güçlükle) beraber bir kolaylık
vardır. Gerçekten, zorlukla (güçlükle) beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine
koyul. Ve sadece Rabbine yönel ve iste!’ diyordu Allah, İnşirâh Suresi 5, 6, 7
ve 8. ayetlerde.
Bir
matematik problemi, matematiksel düşünebilme becerileri gelişmiş birisi için
uğraşılması ve çözüme ulaştırılması gereken bir şeydi, ama matematikle ilişkisi
zorunluluklarla yürümüş olan birisi için herhangi bir matematik probleminin kokusu
bile ‘zor’ kaosunun doğması için yeterliydi; bu fark bile ‘Zor’un ne kadar izafî
bir sıfat küstahça verilmiş bir hüküm olduğunu kanıtlıyordu. Oysa, ‘Bunu bilmiyorum,
bu konuda bilgim yok, bu konuda yeterince gelişmiş bir beceriye sahip değilim’
diyerek gerçeği dillendirebilirdi insanlar. Ne yazık ki bunu da yapabilecekleri
bir dünya yoktu karşılarında. Aşağılanacaklar, ayıplanacaklar ve
cezalandırılacaklardı.
Hemen her
şey insana yapılan dayatmaların eseriydi işte. ‘Zor’ bu zavallı karanlıktan
çıkıyordu. Doğan her insan, çevresiyle ilişki kurmaya başladığı andan itibaren
diğer benzerleriyle aynı şeylere ilgi duymuyordu, duymak zorunda da değildi.
Dünyanın
her yerinde, örgün ya da yaygın eğitim sistemleri politikacıların amaçlarına
uygun olarak hazırladığı kanunlarla ve o kanunların emrettiği şekilde
düzenlenen yönetmeliklerle insanları dar bir sokağa sokuyor ve onları o sokakta
dizili her şeyle ilgilenmeye mahkûm ediyordu. İnsan özgür ruhlu bir varlık olarak
yaratılmıştı, kendisini yaratan Allah’a bile başkaldırma potansiyeli ile doğan
insan, diğer insanların dayatmalarına sonsuza dek sessiz kalamazdı. ‘Zor’
diyerek başlıyordu başkaldırmaya.
Acıkmıştım.
Karımın hazırladığı yemeği yerken işimin ‘zor’ olan kısımlarını düşünmeye başlamıştım. Tasarladığım yol, zahmetliydi. Öncelikle yirmi üç flashdiskin
içeriğini okumam gerekiyordu. Hepsini okumadan, tasarladığım yolun bütün
ayrıntılarını tek tek tasarlayamayacaktım.
Yolun ayrıntılarla ilgili mimarîsi,
yolda ilerlerken gelişecekti kuşkusuz, ancak o yol nasıl bir yol olacaktı? Tasarladığım,
zihnimde haritasını çizdiğim yolu inşâ etmek için o yirmi iki insanın
anlattıklarını bir an önce okumam ve tasarımımın hayat bulması için bir an önce
çalışmaya başlamam şarttı, malzemelerim onların anlattıkları olacaktı.
Karıma yapmayı
tasarladığım yolu anlattım. Anlattıklarımı dinleyen karımın yüzündeki endişeli
ifade yavaş yavaş belirsizleşti ve yerini heyecanlı ayrıntılara bıraktı. Bana varlığıyla,
vereceği destekle yardımcı olacağını görünce içimdeki huzursuzluk dağıldı. O
gece uyumayacağımı ikimiz de biliyorduk çünkü. Yatsı namazını kıldıktan sonra
bir süre dinlendim. Televizyon izledim, haberleri gözden geçirdim. Karım uyuduktan
sonra da bilgisayarımı açtım ve ilk flashdiski usb girişine taktım.
[(10.11.2019 (1/12 (36))]
Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:
[Giriş] [1.Bölüm-Gök]
Seçkin Deniz, 11.11.2019, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.