"Hâlinin bir adı, bir sıfatı yok. Kişiliksizlik bile açıklamaz. Yeni uçmaya çıkmış bir kuşun ürkekliğindeki soyluluktan nasibini almadın. Öyle bir nasibin olmadı. Bir ot bile, evet, bir ot tanesi bile direnir. Direnme bilgisinden yoksundun. Hala da öylesin. Atalarından miras."
Akşam oluyor, yatıyorsun. Sabah oluyor, kalkıyorsun. Ürperiyorsun. Hem yattığında hem kalktığında ürperiyorsun. Bir anlam veremesen de, bir neden bulamasan da bu böyle. Korkuyorsun. Geçmişin üzerine sinmiş korkusuyla yüklüsün. Günün her saatinde hem de. Ürpermenin altında bu yük olmalı, diyorsun kendi kendine. Sonra omuz silkiyorsun.
Aynaya baktığında ‘Bu kez ürkmeyeceğim!’ desen de elinde olmadan yine ürktün. Ürktüğünü gizlemeye çalışıyorsun. Bilinçli bir tavır değil. Evet, bilinçli olmadığının ayrımındasın. Öfkeli bakışlar beliriyor gözlerinin önünde. Asık suratlar. ‘Nereden çıktın be densiz!’ ifadeleriyle yüklü yüzler beliriyor gözlerinin önünde. ‘Varlığını bana borçlusun!’ ‘Ben olmasam nice olurdu halin?’ bu ve benzeri ifadelerin egemenliğindeki suratlar beliriyor gözlerinin önünde.
Nutkun kesiliyor. Nefes alıp verişlerin düzenini kaybediyor. Kalbin ritmi bozuluyor. Tüm bedenini bir ateş sarıyor ki sorma gitsin! Sormuyorsun? Sorgulamıyorsun. Korkuyorsun! Aynadaki başın gözlerini yere indiriyor. Eski bir alışkanlıkla sol kolunu hafifçe kaldırıp bakıyorsun. Saate öğrenmek için bu bakış. Oysa yirmi yıldan fazladır kolunda saat yok. Saat taşımıyorsun. Cep telefonu dedikleri şeye sahip olduğundan beri kolunda bir saat yok. Saati ondan öğreniyorsun artık. Kolun istemsizce yerine gidiyor.
Saat ondu. Yataktan kalkar kalkmaz bakmıştın saate. Şimdi kaçtır? Mutfaktasın. Yatak odasına gidip bakmaya üşendin. Tuvalette geçirdiğin zaman, mutfağa varışın.. hepi topu kaç dakikanı almıştır ki? Bir kestirimde bulunmaya çalışıyorsun. Dün böyle değildin! Bu saat merakı nereden çıktı şimdi? A! Evet, randevun var. Hastaneye gideceksin. İyi ama öğleden sonra değil mi randevu? Eh, saat olsun olsun on’u on geçiyor olsun. İkiye daha çok var. Bu telaş niye?
Geçmişin korkuları. Azarlanacağın korkusu. İtiraf edemiyorsun. Etsen ne değişecek? Geçmişte yaşadıklarını değiştiremeyeceksin! Demek halen kabul edebilmiş değilsin. Yer etmiş besbelli. Yüzleşmemişsin! Ya yüzleşmemek için kafanı kuma gömmüşsün ya bir gereksinim duymamışsın. Birinde vurdumduymazlık birinde korkaklık var. Belki ikisi birden sende var. Hem vurdumduymazsın hem korkak. Korkak tavuklar gibi yaşamışsın. Bana değmeyen yılan bin yaşasın demişsin. Yılanla savaşım vermek yerine görmezden gelmişsin. Bu yüzden böylesin!
Yatarken ürperiyorsun, kalktığında ürperiyorsun. İçinde biriktirip durmuşsun. Artık taşıyacak gücün kalmamış belki. Altı üstü bir randevu. Hem cesareti gerektirmeyecek bir kurumla ilgili bir randevu. Hani emniyetle falan olsa neyse. Şimdi ayakların tir tir titriyordu. Baygınlık geçiriyordun belki. Belki yataktan bile çıkamazdın. Yaşamaktan öte bir özrün yok bu hale! Hazin olan bu! Ürkekliğin, korkaklığın, pısırıklığın koynunda nefes tüketmek kolayına geldi hep. Kolayı seçmek değil bu.
Elbet kolay olan seçilir. Hayır, bu kolay olanı seçmek değil. Bunun adını bilmiyorum. Hâlinin bir adı, bir sıfatı yok. Kişiliksizlik bile açıklamaz. Yeni uçmaya çıkmış bir kuşun ürkekliğindeki soyluluktan nasibini almadın. Öyle bir nasibin olmadı. Bir ot bile, evet, bir ot tanesi bile direnir. Direnme bilgisinden yoksundun. Hala da öylesin. Atalarından miras. Yakın atalarından. Horlanan, dipçiklenen, ötelenen yakın atalarından.
Adın bay değil, babanın ki de bey değildi. Usta, diyorlardı. Rençber, köylü, taşralı. Onlar da direnmeyi bilmiyorlardı. Bilseler sana da miras bırakırlardı elbet direnmeyi. Bir miras yedi mi olurdun?
Bilemem! Bildiğin mirasa iyi sahip çıktığın. Korkaklığa, baş eğmeye, pısırıklığa. Hani direnmeyi, kendin olmayı miras alsaydın böyle sahip çıkıp-çıkmayacağını bilemiyoruz. Birinden biri için –çıkacağına ilişkin- karine de yok değil hani. Yine de kuşkuluyum. Hastane randevun ikide. Saat birde evden çıksan rahat rahat varırsın.. ama.. işte.. hemen çıkmak için kıvranıyorsun. Yaran kanıyor.
Cemal Çalık, 15.11.2019, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü
Cemal Çalık Yazıları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.