Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Ama... yaş geçince, öfkenin hırpaladığı ömür faydasız öfke tezviratına fazlasıyla maruz kalınca, işler değişiyor. Öfke yoruluyor ve kanatları kırılıyor. İnsan o saatten sonra da hırslarını da gömüyor toprağa, heveslerini de. Anlıyorsunuz ki öfke hırslara ve heveslere sıkı sıkıya bağlı."
Yorgun
öfkelerin kanatları kırıktır, bilir misiniz dostlarım? Doğru; öfkeler de
yorulur ve insan o demde öfkelenecek bir sebep bulsa da takati yoktur artık. Bilmelisiniz; öfke
bir benliğe sahiptir, doğar, yaşar ve ölür; ölmeden evvel de yorulur. İnsanın
öfkeye kapılması da bundandır, öfkeden kopması da. Diyebilirim ki; insanın içindeki
ikinci bir insan sayılabilir öfke ve bu ikinci insan her insanın içindeki öfke
ile ikizdir.
Niye
öfkeye takıldım bu saatte? Belki de bu yaşa dek yolda rastladığım, bazen içime
aldığım, bazen bir tekmeyle etrafa savurduğum öfkeyi bir insan gibi resmedersem
sizler daha iyi tanırsınız onu diye düşündüm. Onu hiç içimde ev sahibi
yapmadım, sizin de yapmanızı istemem.
Düşünüyorum;
her birimize ait olan öfke dışarıda doğuyor, dölü de dışarıda; ama içimizde
tutunacağı, girip yerleşeceği evi, yani nefsi de yaratmış Allah. Sonra öğreniyor,
bu dışarıda doğup gözlerimizle gördüklerimizin, kulaklarımızla duyduklarımızın açtığı
yolla sık sık içimize girip bizle tanışarak bize ait olan öfke, bir benliğe
sahip oluyor. O ne kadar sık içimize girerse biz o kadar çok onu kendimize ait
sanıyoruz. Çoğu zaman onunla birlikte yaşıyoruz, çevremizdeki herkes de bizim
gibi öfke belası ile mağdur olduğundan hepimiz bunun, öfkeyle yaşadığımız
ilişkinin, normal olduğunu sanıyoruz.
Düşünsenize
dostlarım; biz insanlar aslında çok sakin varlıklarız, fakat birbirimizle kavga
ederken ve sonra pişman olurken bunun sebeplerini idrak edemiyoruz. Elbette
kavgaların sebebi öfke. Çünkü onu aynı anda kavga ettiğimiz kişi ile birlikte içimizden
çıkarıp kendimiz sayıyoruz ve vekilimiz olarak kavgaya sürüyoruz. Ne vakit ki
şiştiği için içimize sığmayıp dışımıza kaçan öfke bizi terk ediyor, o vakit ne
yaptığımızı fark ediyoruz, pişman oluyoruz. Tabi onun içimizde mi dışımızda mı
olduğunu bilmediğimiz için yapıp ettiklerimize bir mana veremiyoruz.
Uzun süren
yolculuklarımda, gemimde tek başıma otururken öfkelendiğimi hatırlamıyorum.
Çünkü yanımda başka bir insan yok. Öfkesini kendisinin önünde tutup bana yaklaşan bir
insan görene kadar da bana ait olduğunu iddia eden öfke çıkıp gelmiyor içime
doğru. Ne ki yalnızlığın hatırâlardan alıp vermedikleri çok olduğu için, öfke
de içimizde hafızayı tepe tepe kullanan nefste kendisine ev açtığından
geçmişteki dertler de öfkeyi çağırıp duruyor oluyor kimi yalnızlık zamanlarında.
Ama... yaş
geçince, öfkenin hırpaladığı ömür faydasız öfke tezviratına fazlasıyla maruz
kalınca, işler değişiyor. Öfke yoruluyor ve kanatları kırılıyor. İnsan o saatten
sonra da hırslarını da gömüyor toprağa, heveslerini de. Anlıyorsunuz ki öfke
hırslara ve heveslere sıkı sıkıya bağlı. İnsanlar birbirlerinin öfkelerini
çağırırken ortalıkta keskin kılıçlı hırslar ve hevesler dolaşıyor. Hırslar ve
hevesler öldüğünde, öfke de ölüyor... Nitekim hırstan ve hevesten ibaret olan
insan ölmemiş olsa da ölüler gibi çekiliyor hayattan.
Etrafta gördüğüm
yaşlıların ekseriyâtı böyle. Peki ben öyle miyim, dostlarım? Hayır; değilim.
Niye değilim, öfkenin sahibi ben olmadığım için, içim de öfkeye ev sahipliği
yapmadığı için. Hırslarım ve heveslerim işte bu gemi kadardır; öteki insana
zarar ziyan verecek tıynette değillerdir.
Öfke ile
sabır aynı membâa sahip değiller, unutmayın. Sabır hep içimizde yerleşiktir, ev sahibidir;
öfke dışarıdan gelip önce onu sindirmeye çalışır, evinden kovmaya çalışır.
Kovabilirse geçer onu, yerine oturur, ömür boyu hükümranlık taslar.
Zor iştir
insan olmak; doğumun başından yaşlılığın sonuna kadar yaşarsanız dostlarım, ömrünüzün
son demlerinde görürsünüz; başınıza gelenler niye gelmiş, gelmeyenler niye
gelmemiş. Size öğretseler de büyükleriniz olan biteni, siz dinlemezsiniz. Zira
hepiniz bir teksiniz ve hepiniz aynı şartlarla imtihan edilirsiniz. İçinizdeki
makine durmaz, hırslanır, heveslenir, sabırsızlaşır ve öfkelenirsiniz.
Bir bakıma
hayattır bu; yaşarken anlayabileceğiniz bir şey.
Kahvemizi
içelim mi şimdi dostlar, nasılsa her kahve içişinizde bu anı hatırlayacaksınız.
Güzel hatırlayın isterim bu gemide içtiğiniz kahveleri. Bu kez öfkeyi katıp
gidin önünüze, fırlatacağınız bir sakin yer bulana dek.
Yaşlı Bilge, 16.11.2019, 22:30, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 42
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.