"Evet, kesin bir yanlışlık var. Ya ben günleri karıştırdım. Ya da ertelendi. Belki vazgeçildi."
Evet, evet bir şeyler natamam. Evde telaş yok. Hane halkı içinde herkes rahat. Herkes her günki gibi. İnsanın elini ayağına dolaştıran, nevrini döndüren, öfkeden kudurtan bir telaştan söz etmiyorum. Tatlı bir telaş. Hani insanın eli ayağına dolaşır gibi olur da duruma hakimdir. Evin erkeği bıyık altından kendine güler. Evin kadını mahsusçuktan kaşlarını çatar. Evin kızı öteye beriye koşuşur evin içinde. Kızın abisi yahut erkek kardeşi öfkeli gibidir. Kızın kız kardeşi kıs kıs güler. Yok! Bunlardan hiçbiri yok. Sanki her gün görücü geliyor bu eve.
Kız elinde telefonla harıl harıl -kendi deyimiyle- yazışıyor. Oğlan nedense bugün biraz erkenci. Biraz değil epey erkenci. O da dizüstü bilgisayarında adını bile diyemediğim bir oyuna vermiş kendini. Zaman zaman dudaklarını ısırıyor. Yumruğunu sıkıyor. Hanım televizyonda dedikodu programına dalmış. Ben de onların bu haline takılmış bir köşede öylece oturuyorum. Bu ev o tatlı telaşı hak etmeyecek ne yapmış olabilir ki?
Canım sıkılıyor. Kızıp öfkelenmek istiyorum. Kolumdaki demode -bizim haylaz öyle diyor ‘Baba çıkar at kolundan şu saati! Telefonunda saat var ya!’ Haylaz işte. Saatin bileğe takıldığından bile haberi yok. Kol ayrı bilek ayrı. Yüzüne söyleyeyim demiştim, vazgeçmiştim. Çene yarıştırmaya gelmiyor.- saate bakıyorum- Konukların gelme vakit epey yaklaştı. E! Hani! Kimse yerinden kıpırdamıyor. Kimse herhangi bir hazırlık yapmıyor. Benim dışımda herkes damat adayını ve ailesini yakından tanıyor da bu yüzden mi rahatlar? Sahte bir gerginlik mi gelip çöreklendi içime? Değil! Değil birader. Bizimkiler vurdumduymaz. Vallahi! En çok da kıza içerliyorum. Beni değil seni istemeye geliyorlar. Kalk üzerini değiştir. Düzgün bir şeyler giy. Nihayetinde bir misafir gelecek.
Ya Hanım? Hanım böyle değildi. Son dört beş yıldır böyle vurdumduymaz oldu. Eskiden bir misafir gelecek de bizim ki böyle televizyon karşısına geçip çekirdek çıtlayacak! Nerede! Misafirler gelip gidene kadar kimseye rahat vermezdi. Oraya oturma, şuradan geçme. Mutfağa uğrama. Emirlerin, yasakların biri gelir biri giderdi. Bir tuhaflık var. Bir yanlışlık var. Ama bir türlü bulamıyorum. Acaba günleri mi karıştırdım? Ya da vaz mı geçildi?
Sormaya çekiniyorum. Sorsam hanımdan alacağım cevap hazır ‘Her şeyi abartırsın! Az sakin ol!’ Allah sizi inandırsın hane halkı içinde en sakin olan, olan biteni en aklı başında karşılayan benimdir. Ama nedense abartan, telaşlanan ben bilinirim. Yahu şuan beklediğim tatlı bir telaş. Tatlı bir heyecan. Hanım bana dönüp ‘Bey olmamış o gömlek o pantolona gitmemiş! Git değiştir, çizgili olmayan bir gömlek giy! Ha çorapları da değiştir. Siyah olsun! Giye giye o çorapları mı giydin?’ demeli. Ben de üzerimi değiştirmeye yatak odasına doğru giderken mahsusçuktan sesimi yükseltip ‘Yahu gelecek kişiler de bizim gibi sıradan vatandaşlar. Gören duyan da protokolde üst sıralarda birileri gelecek sanır!’ karşılığını vermeliyim. Kızım alınmalı bu sözlerden ‘Konuklarımızı niye küçümsüyorsun baba?’ cümlesiyle çıkışmalı. Oğlan, ‘Baba aldırma sen!’ diye arka çıkmalı. Yok! Hiçbiri yok. Sanki bize her gün görücü geliyor. Sanki.. bir yanlışlık var.
Evet, kesin bir yanlışlık var. Ya ben günleri karıştırdım. Ya da ertelendi. Belki vazgeçildi. Yok, vazgeçilmemiştir. Vazgeçilse kız üzgün olurdu. İstiyor. Biliyorum. Hanım da kaşlarını çatardı. Kendi kendine söylenir, arada bir bana çatardı. Garibim her olumsuzlukta hıncını öfkesini benden çıkarır. Bana çatar. Bana terslenir. Bu hale kızıyor görünsem de aslında hoşuma gider. Bilir. Evet hoşuma gittiğini bilir. Kızını dövmeye dizini döver, demişler ya. Ben de hanımın diziyim. Bu güzel bir şey.
Sorsam mı? İçimden gelmiyor. İkide bir kolumdaki saate bakıyorum belki birinden biri görür ‘İki de bir saate ne bakıyorsun? Biri mi gelecek?’ diye sorsalar istiyorum. Olmuyor. Kimsenin umurunda değil. Kızdaki rahatlık hepsinden can yakıcı. Kızım seni istemeye geliyorlar. Bırak şu telefonu elinden. Git mutfağa bak. Kahve var mı? Varsa yeter mi? Görücülere kahve ikramı âdettendir. Kahve yoksa tutup meyve suyu mu ikram edeceksin? ‘Kusura bakmayın kahvemiz tükenmiş, şu vişne suyu ile idare edin!’ der gibi. Yanlış! Bu büyük bir yanlış.
Cemal Çalık, 06.12.2019, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü
Cemal Çalık Yazıları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.