Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Öldürdüğü masum vatandaşın şehit olduğuna ve kendisinin de bu darbe sürecinde ölürse şehit olacağına inandıran bir ihanet duygusuydu bu."
Karmaşa
her kalabalık şehrin en büyük sıkıntısıydı. Diğer başkentlere rağmen Ankara
fazla karmaşık değildi. Şirketin gönderdiği araçla havaalanından şehir merkezine
doğru ilerlerken, Erdoğan’ın başbakan olduğu ilk dönemi hatırladım. İlk
talimatlarından biri Esenboğa Havaalanı ile şehir arasındaki çirkin yapılara
çözüm bulunması ile ilgiliydi. Uluslararası ilişkilerde bir başkentin
uyandırdığı intibâın ne kadar önemli olduğunu görmüştü ve kendi ülkesinde de bu
intibâı bozacak şeylere izin vermeyecekti. Ki; iktidarda olduğu on yedi yıl
boyunca da bu bakışını her alana yöneltecek ve yüzlerce yıllık yoksullukla
birlikte devletin halkına yönelik davranışındaki zaafları tek tek yok etmeye
çalışacaktı.
Erdoğan
konusunda çok nettim. Birçok konuda eleştirilerim olmasına rağmen, onun ülkesi
için, vatandaşlarının refahı ve huzuru için çalıştığından bir an bile tereddüt
etmedim. Ne yazık ki, onun çalışma azmine sahip ve hedeflerinin büyüklüğüne
uyum sağlayabilecek yol arkadaşlarına sahip değildi. Önünde engel olarak
yüzlerce yıldır birikmiş olan karmakarışık sorunlar ve çalışmasını engelleyecek
organizasyonlar vardı.
FETÖ
bu organizasyonlardan biriydi; ancak hacim olarak en büyüğü, taban olarak en
yaygını ve ihanet duygusunu tüm hücrelerine kadar içselleştirdiği için en
acımasızıydı. 15 Temmuz gecesi bir darbeci FETÖ subayının, daha sonra bir İmam
hatip Lisesi mezunu olduğunu öğrendiğimiz Türksat Tesisler İşletme Müdürü Ahmet
Özsoy’u nizamiye girişinde aracının içinde silahla şehit ettikten sonra, ‘peygamber
sünneti’ olduğu için elindeki su bardağıyla çömeldiğine ve besmele çekerek suyu
üç yudumda içtiğine şahit olmuştuk.
Öldürdüğü
masum vatandaşın şehit olduğuna ve kendisinin de bu darbe sürecinde ölürse
şehit olacağına inandıran bir ihanet duygusuydu bu. Çünkü lideri ABD’de koruma
altında olan FETÖ, yüzlerce yıldır baskı altına alınmış ve inandığı İslam
dolayısıyla aşağılanmış, horlanmış ve küçümsenmiş bir halka inanç özgürlüğü
vaat ederek çocuklarını ve servetlerini ellerinden almıştı. 15 Temmuz gecesi de
halkının bütün haklarını, hem de her hakkı elde etmek için her seferinde büyük mücadeleler
vererek demokrasi yoluyla elde etmesini sağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı
alaşağı etmek ve devlet yönetimini ABD-ABD-NATO-İsrail lehine ele geçirmek için
askerî darbe yaptırmıştı.
FETÖ
üyesi subayların, astsubayların, uzman çavuşların, polislerin, hakimlerin, savcıların,
bürokratların, diplomatların, istihbaratçıların, öğretmenlerin,
akademisyenlerin, hukukçuların, gazetecilerin, yazarların, iş adamlarının, örgütün
yönetiminde olanlar dışında, her biri bu güzel halkın başına çöreklenmiş yüzlerce
yıllık kötülüğe karşı mücadele vaadiyle aldatılmış, halkın yoksul çocuklarıydı.
Bunlar, halkının hakkı olan inanç özgürlüğünü elde etmesi için Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a oy veren anne ve babalara sahipti, ancak aynı zamanda her biri kendi
anne-babası veya kardeşi sayılabilecek masum insanlara bombalar, mermiler yağdırıp
yaptıkları şeyin ‘iyi’ olduğuna inanacak kadar inançlarına ihanet
içerisindeydi.
Bundan
daha büyük olan bir kötülük vardı; bir halkın bütün umutları iğrenç bir şeytanî
amaca kurban edilmişti, yetişmiş nesilleri çöpe atılmıştı. İnancından,
evladından ve malından vurulmuştu bu halk, 15 Temmuz gecesi de canından. Ülke
olarak acımız büyüktü; ama yaşadığımız büyük travmaya rağmen bu parçalanmayla maruz
kaldığımız dağınıklığı atlatmayı başarıyorduk, başarmak üzereydik, fakat ne yazık
ki başardığımız şey bu tür sorunları sonsuza dek ortadan kaldırmak değildi.
Beni
en çok rahatsız eden şey de, başımıza gelen bu felakete rağmen eksiksiz bir
durum değerlendirmesi yapmamış olmamızdı. İşim gereği sistematik sorunları kesin
bir şekilde tespit etmenin en uygun, en sağlıklı, en doğru ve sürdürülebilir
çözümü ortaya koyabilmek için zorunlu olduğunu biliyordum. Devlet ve toplum
olarak sorunları kesin bir şekilde tespit etmemiştik ve yaşadığımız travmanın ürettiği
içsel tepkiyle yol alıyorduk; bir gün yorulacak ve her zaman yaptığımız gibi
geçmişi unutacaktık. Sonrasında da defalarca tecrübe ettiğimiz gibi bu
yaşadığımız travmalar tekrarlanacaktı.
Müslüman olarak doğmuş, sonradan vaftiz edilmiş siyahî bir Afrikalı olan ABD
Başkanı Obama’nın kurduğu terör örgütü DAEŞ, Irak ve Suriye’de Hilafet devleti
kurmak için Müslümanları öldürmeye programlanmıştı. FETÖ de, ABD’de
kurgulanmış, Türkiye’de DAEŞ’le aynı anda kurulacak bir Hilafet Devleti’ne
odaklanmıştı. Müslümanlar yüzlerce yıldır Sufizm ve Selefizm arasında kıskaca alınmıştı;
ya bir şeyhe ya da ideolojik tanımları yapılmış bir akıma bağımlı hale
getirilmişlerdi. Hepsi Kur’an okuyordu, ancak tamamına yakını okudukları Kur’an’ın
neyi emrettiğini veya yasakladığını bilecek bilişsel bir farkındalıktan
yoksundu.
Nahl
Suresi 98-100. Ayetler bize Kur’an’ın nasıl okunması gerektiğini öğretmişti: ‘Kur’an
okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. Gerçek şu ki; şeytanın,
inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti
yoktur. Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak
koşanlar üzerindedir.’
Ne
var ki ayetlerin işaret ettiği ‘şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül
eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur’ gerçeği, Müslümanların unuttuğu
en büyük iman esasıydı. Bu esasa inanan düşünürler, yazarlar ve akademisyenler ancak
bir devletin vereceği açık destekle imkân bulabilirdi. Türkiye Müslümanları bu
kıskaçtan kurtaracak ve doğrudan Allah’a itaat eder hale getirecek çözümleri bulmadığı
sürece hiçbir şey değişmeyecekti. İçinde yaşadığımız yüzyıl hemen hiçbir dinin
eskisi kadar inananlarını kendisine bağlayamadığı bir yüzyıldı ve bu durum
inançlarla ilgili yaşanan travmaların daha da derinleşeceğinin kanıtlarından
biriydi.
Şirketin
bulunduğu caddeye girdiğimizde, arabayı kullanan şirket görevlisine simit almak
istediğimi söyledim, kahvaltı yapmamıştım ve Ankara simidi istemişti canım.
[(30.12.2019, (1/25 (49))]
Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:
[Giriş] [1.Bölüm-Gök]
Sıkıntı
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.