Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Batı'dan bize doğru akan her bir akıntı, maalesef devleti idare eden yetkililerin büyük bir kaygı ile 'doğru ve iyi' şeyler olarak tanımladıkları çoğunlukla insan zihninin safralarından ibaret olan 'yanlış ve kötü' şeylerle doluydu."
Türkiye
insanının yaşadıklarını dünyanın, özellikle Avrupa ülkeleri ile ABD'nin
yaşadıklarından bağımsız düşünmek mümkün değildi. Dünyanın geri kalanı ile çok
fazla benzer olmayan bu çalkantılı dönemde Batı ile iki yüzyıldan fazla bir
süredir entegre olmuş zihnimizin sağlıklı bir şekilde işlemesini beklemek de
doğru değildi.
Çünkü; Batı'dan bize doğru akan her bir akıntı, maalesef devleti
idare eden yetkililerin büyük bir kaygı ile 'doğru ve iyi' şeyler olarak
tanımladıkları çoğunlukla insan zihninin safralarından ibaret olan 'yanlış ve
kötü' şeylerle doluydu.
Bugün
kendi inançlarımızın tarif ettiği, tanımladığı şeyleri ararken yaşadığımız
çelişki de bundan ibaretti. Tarif eden, tanımlayan daima güçlüydü ve güçsüzü
etkiliyordu. Bunlar her yönüyle bizi etkileyen şeyler olarak 'Dış Güç' olarak
tanımlanıyordu. Türkiye'nin şu anda verdiği mücadele de Batı'nın tanımları ile
boğuşurken bu tanımlara karşı koyduğumuz aidiyet bilincine yönelik
eleştirilerimizden besleniyordu.
Hiç
kimse hiçbir şekilde itiraz edemezdi ki 'Batı' Türkiye için iki yüzyıldan fazla
bir süredir etkin, sonuç alan bir 'Dış Güç’tü. Bunu isteyenler Kudüs'ü
kaybettiğimiz 1917'deki ortağımız ve İTC'nin entrikaları sonucu birlikte
savaştığımız Alman hıristiyanlarının işgalci İngiliz hıristiyanları ile ortak
yaşadığı fetih duygusu ile tanımlayabilirler, isteyenler 1945'te Türkiye'yi
tehdit eden Sovyet-Rus ateizminin köklerindeki hıristiyan bilinci ile bizi
korumaya alan ABD'nin WASP hıristiyan bilinci ile kıyaslayabilirler; toplamda
bizi etkileyen siyonizm kontrollü kollektif bir 'Dış Güç' vardı ve bu güç
format değiştirse de fonksiyonel olarak bugün aynı şekilde varlığını koruyordu.
Rusya,
ABD-NATO ve Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye'nin de dahil olduğu/dahil olmak
zorunda bırakıldığı BM, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlar, tarih
boyunca ve şimdi bazen birlikte çalışan, bazen de çatışır gibi görünen ama
sonuçta, Türkiye'de ekonomiden siyasete, ticaretten yargıya, eğitimden
güvenliğe, özgürlüklerden terörizme, sosyolojiden dine ve bütün bunlarla
birlikte doğrudan bireylerin algılama ve hayat biçimlerine müdahale etmeyi
amaçlayan organizasyonlar, programlar ve operasyonlarla Türkiye'nin tarihinde
var oldular.
NATO
bir dış güç olarak Türkiye'de 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28
Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve 15 Temmuz 2016'da askerî darbeler organize etmişti.
Bunlar somut, belgeli birer operasyondu. Yine NATO-Derin Devlet-Avrupa ülkeleri
mimarî, lojistik, finansal ve en son koruma kalkanı gibi desteklerle PKK,
Hizbulkontr, DHKP-C, TKP, IŞİD-DAEŞ gibi terör örgütlerini başımıza saran Dış
Güçler'di.
Herhalde
bugün Almanya, Yunanistan, İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Hollanda, Rusya
ve ABD kırmızı bültenle aradığımız teröristleri ve darbecileri kendi koydukları
kuralları ihlal ederek bize iade etmediklerinde, onlara iltica hakkı
tanıdıklarında birer ‘Dış Güç’ olarak aktif çalışırken herhangi bir akıl sahibi
bu çıplak gerçeği inkâr edecek kadar ahmak değildi. Tarihte Osmanlı aleyhine
faaliyetlerde bulunmaları için Batılı ülkeler tarafından desteklenen Cem Sultan,
Jöntürkler, İslamcılar örnek olarak gösterilecek apaçık kanıtlar olarak duruyorlardı.
15-26
Mayıs 2018 tarihlerinde 24 Haziran seçimlerini etkilemek için çok yoğun bir
şekilde, ekonomimize Dolar saldırısı düzenleyenler de 'Dolar'ın bir 'Dış Güç'
enstrümanı olarak kullanıldığını bizden çok daha iyi biliyorlardı. CIA ve
ortağı olan istihbarat servislerinin kurduğu ve kullandığı finansal kurumların
varlığı, kredi notu veren Batılı kuruluşların makroekonomik verilerimizin
sağlığını çarpık iddialarla speküle etmeleri ve oluşturulan yapay ekonomik kriz
algılarının yine Dış Güçler'le işbirliği halinde çalışan muhalefet partilerinin
diline sevk edilen "hükümet ekonomiyi iyi yönetemiyor" söylemleri
arasındaki eşgüdümlü tutumların 24 Haziran seçimlerinde halkın tercihlerini
etkilemek üzere kurgulanması ve uygulanması muhtemel seçenekleri de gündem
dışına iterek sadece ve sadece 'Dış Güçler'in varlığını somut bir şekilde
ortaya koymaktaydı.
Bahse
konu ekonomik kriz, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ekonomik performansının bir
sonucu değildi, AFN- Le Point gibi Fransız, BBC-The Economist-The Times-The
Guardian gibi İngiliz, DW- Bild-Der Spiegel gibi Alman, CNN, WSJ-NYT-VOA gibi
Amerikan, Sputnik gibi Rus ajansların ve gazetelerin, dergilerin yaptıkları
yayınların Erdoğan'a karşı seçimleri
etkilemeye yönelik 'Diktatör' konulu yayınlarına göre de 'Dış Güçler'in
ürettiği bir krizdi.
Türkiye'nin
25 yıllık yakın tarihi, 1993-1999 arası kaos dönemi de dahil olmak üzere, 2001
Kasım ve 2002 Şubat'ta IMF'nin ürettiği
ekonomik krizle birlikte Mayıs 2013'te IMF'ye olan borçların son taksitinin
ödenmesi ile başlatılan Gezi Terörü ve sonrasında 17-25 Aralık FETÖ-NATO
emniyet-yargı darbesinin ucuna yerleştirilen İran'a yönelik ABD ambargosunu
delme iddiaları ile Halkbank'ın ve Türkiye ekonomisinin ve güçlenen bu ekonominin
lideri Erdoğan'ın çökertilmeye çalışılması gibi süreçlerle doluydu..
'Dış
Güç' kavramına alerjik bir şekilde karşı çıkanların masum olmadığı bu dönemde,
yerel unsurları suçlayan bu ayaktakımının, Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin hangi
beceriksiz yönetim uygulamaları ile ABD ve AB-İsrail tarafından askerî darbe
devrildiğini, İran'a neden yaptırım uygulandığını, Irak, Suriye ve
Yemen'in insanlık dışı vahşi yöntemlerle
nasıl yok edildiğini, Brezilya Devlet Başkanları Da Silva ve Roussef'in hangi
gerekçelerle görevden alındıklarını, Venezuela lideri Chavez'in ve Maduro'nun
neden ve kim tarafından tehdit edildiklerini, Libya lideri Kaddafi ile Irak
Lideri Saddam Hüseyin'in neden öldürüldüklerini, Afganistan, Pakistan gibi
ülkelerin kim tarafından iç savaş ve terörle harap edildiğini, hangi iç
güçlerin bu konuda etkin olduğunu, Kuzey-Güney Kore barış görüşmelerini kimin
sabote ettiğini izah etmeleri gerekmekteydi, ki ABD Başkanlarının ve
yardımcılarının doğrudan ve açıkça ifade ettikleri gibi diledikleri her ülkeye
'Libya Modeli'ni uygulayabilecekleri tehdidinin temel felsefesini makul bir
şekilde açıklamak zorundaydılar.
Türkiye,
somut kanıtlarla ve nesnel perspektiflerle irdelenebileceği gibi Dış Güçler'in
saldırısı altındaydı; 24 Haziran Seçimlerini Türkiye ve Erdoğan aleyhine
etkilemek üzere üretilen darbe ve terör konseptli ya da ekonomik her türlü
krizle mücadele etmekteydi. Bu kuşkusuz ve tartışmasız bir şekilde ortadaydı;
bunun böyle olmadığını iddia eden herkes de Dış Güçler'in kullandığı
ayak takımından başka bir şey değildi.
Erdoğan'ın
(Ak Parti), Bahçeli (MHP) ve Destici (BBP) ile kurduğu Cumhur İttifakı'na karşı
kurulan İttifak'ın temel destekçileri de Dış Güçler'di. Gerçekler tarihe bu
şekilde geçecekti.
[(27.01.2020, (1/43 (67))]
Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:
[Giriş] [1.Bölüm-Gök]
Sıkıntı
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.