Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz, Şubat 2009'dan Şubat 2012'ye kadar Obama döneminde Pentagon'a seçilen, ABD Savunma bakanları Robert Gates ve Leon Panetta'ya baş danışman ve ABD Politika Savunma Müsteşarı
(Pentagon'daki en yüksek rütbeli kadın) olarak hizmet eden stratejik danışmanlık firması WestExec Advisors(*)'ın kurucu ve yönetici ortağı
Michèle A. Flournoy'e aittir ve Çin'e karşı ABD'nin caydırıcılığına odaklanmaktadır. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon
03-04 Temmuz 2020 tarihinde, Çin'in egemenlik hakkı iddia ettiği Güney Çin Denizi'nde Çin donanmasının tatbikat yaptığı bölgeye yakın bir noktaya Amerikan donanmasına ait Nimitz ve USS Ronald Reagan uçak gemilerinin gönderildiğini açıkladı:
"Söz konusu gemilerimiz Güney Çin Denizi'nde tatbikat yaparak Hint-Pasifik bölgesinin serbest ve açık olmasına destek olmaktadır." Pekin yönetiminin tavrının son derece kışkırtıcı ve Çin'in egemenlik iddialarını yasa dışı olduğunu söyleyerek tepki gösteren ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, tüm ülkelerin Güney Çin Denizi'nde ve başka yerlerde, güçlerinden bağımsız olarak egemenlik haklarını destekleyen özgür ve açık kurallara dayalı bir düzeni desteklemesi gerektiğini söyledi. Pentagon'un son hamlesinin zamanlaması ve analizin diğer önerilerinin adım adım uygulandığı düşünülürse, 18 Haziran 2020 tarihli bu analizin kapsamlı ve kendi içinde tutarlı-gerçekçi içeriğinin ve önerilerinin Trump yönetimi tarafından dikkate alındığını ve etkili ve acil bir şekilde uygulandığını göstermektedir. Trump yönetiminin bir süredir geleneksel satanist-neocon-siyonist felsefeye sahip düşünce kuruluşlarının ve danışmanlık şirketlerinin saldırgan yaklaşımlarını eskisi kadar ciddiye almadığı görülmekle birlikte, Obama döneminin bürokratları ile çalışmaya devam ederek
'Satanist Hegemon Güç' olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin saldırgan yaklaşımlarını korumaktadır. Türkiye'nin, Çin'in Güney Çin Denizi'nde kapıldığı heyecanı ve ABD'nin verdiği karşılığı dikkatle izlemesi gerekmektedir. İç kaos ve ekonomik çöküş yaşayan, ahlakî liderliğini kaybeden ABD'nin dünyanın bütün bölgelerinde gerilediği ve çuvalladığı açıktır, ancak küresel dengelerin yeni dengelere doğru evrildiği bu çağda Türkiye olası bir doğrudan çatışma ihtimalinden ısrarla uzakta durmalıdır. ABD, Suriye, Irak, Yemen, Mısır, Lübnan başta olmak üzere Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Libya'da uzun yıllardır oluşturduğu kaosa müdahale eden Türkiye ile DAEŞ-YPG (PKK)-Suud (MbZ)- BAE (MbZ)-Mısır (Sisi) aracılığı ile mücadele etmektedir. ABD, bu mücadelede Türkiye'ye karşı kendisine destek veren Rusya, Çin ve Fransa ile de çok sıkı işbirliği yapmaktadır. Türkiye yerel liderlerle yaptığı sıcak ve güvenilir anlaşmaların verdiği güçle ilerlerken, kendisine kurulan kumpasları kolaylıkla aşabilecek potansiyele ulaşmışsa da yeterince güçlü bir pozisyonda değildir.
Michèle A. Flournoy'un analizin
'satanist küresel çete' arka planını görmemizi sağlayan önerisi nettir:
"Washington, Çin'i caydırma kapasitesini arttırsa bile, Pekin'le de sürekli olarak işleyecek üst düzey bir stratejik diyaloğu yeniden başlatmalıdır; bu Richard Nixon’dan bu yana her yönetimin şimdiye dek kabul ettiği bir uygulamadır. Çin ve ABD'nin kendi çıkarlarını ve bakış açılarını düzenli olarak tartışabileceği, potansiyel işbirliği alanlarını (nükleer silahların yayılmasını önleme ve iklim değişikliği gibi) belirleyebileceği ve farklılıklarını çatışmadan ve kısa sürede yönetebilecekleri bir forumun yeniden kurulması esastır; ticaret meseleleri üzerine taktiksel tartışmalar yeterli değildir." Washington'un Rusya ile ABD arasında Şubat ayında sona erecek olan nükleer silah anlaşması New START'ı genişletmek için birçok defa Çin'e müzakerelere katılması çağrısında bulunmaktadır. 8 Temmuz 2020'de nükleer silahları sınırlandıracak ABD ve Rusya'nın dahil olduğu bir anlaşmaya katılmaktan "memnuniyet" duyacağını açıklayan Çin, ancak bunun için ABD'nin nükleer silahlarını Çin ile aynı seviyeye indirmesini şart koştu. Çin Dışişleri Bakanlığı'nda silah kontrol dairesinin başında bulunan Fu Cong yaptığı açıklamada '
ABD'nin nükleer cephaneliği Çin'in yaklaşık 20 katı büyüklükte iken Soğuk Savaş döneminden kalma süper güçlerle müzakerelere katılmakla ilgilenmediğini' yineledi:
"Sizi temin ederim ki eğer ABD Çin'in seviyesine inmeye hazır olduğunu söylerse, Çin hemen ertesi gün müzakerelere katılmaktan memnuniyet duyacaktır. Ancak, bunun olmayacağını biliyoruz." Fu, ABD'nin Çin'den üçlü müzakerelere katılmasını istemesinin "dikkatleri başka yöne çekmek adına bir oyundan" başka bir şey olmadığını ve ABD'nin New START anlaşmasından kurtulmak için bir bahane olduğunu ileri sürdü:
"Gerçek amaç tüm kısıtlamalardan kurtulmak ve herhangi bir düşman, gerçek ya da hayali tüm tehditler üzerinde özgürce askeri üstünlük sağlayabilmektir."
Seçkin Deniz, 11.07.2020
How to Prevent a War in Asia
"Amerikan caydırıcılığındaki erozyon Çin'in yanlış hesap yapma riskini arttırıyor."
Pandemi sonrası dünya hakkındaki tüm belirsizliklerin ortasında, bir şeyin olacağı neredeyse kesin: ABD ve Çin arasındaki gerilimler, koronavirüs salgını öncesinde olduğundan daha keskin olacak.
ABD-Çin rekabetinin yeniden canlanması, politika yapıcılar için - ticaret ve ekonomi, teknoloji, küresel etki ve daha fazlası ile ilgili - birtakım zorluklar doğuruyor, ancak hiçbiri savaş riskini azaltmaktan daha fazla sonuç vermiyor. Ne yazık ki, günümüzün artan Çin atılganlığı ve askeri gücü ile ABD'nin caydırıcılığını yıpratan benzersiz tehlikeli karışım nedeniyle bu risk on yıllardır olduğundan daha fazla ve büyüyor.