Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Mesela Fil büyük, Fare küçük müdür? Her iki hayvanın bütün niteliklerini ve niceliklerini özel olarak incelediğimizde Fare mükemmel bir organizma ve ekolojik denge faktörü olarak yine mükemmel olan ve ekolojik dengedeki yeri önemsiz olan diğer organizmalara göre, yani Fil'e göre 'büyük' sayılamaz mı?"
Farkında olarak yaşamak korkutucuydu insanlar için. Gerçeği, doğruyu bildikleri halde günlük hayatın alışkanlıklarına tutunarak var olmaya devam etmek tek güvenli yol gibi geliyordu onlara. Alışkanlıklarının tutsağı olarak insanlar, önem verdikleri şeylerin büyüklüğüne ya da küçüklüğüne göre diğerlerinden farklılaşıyordu. Bir insanı diğer insandan ayıran neydi ki yaptıklarından başka? Bilimle uğraşan birinin diğerlerine göre ‘saygın’ olmasının ne gibi bir anlamı vardı? Bilim büyük bir şey miydi, peki ya çiftçinin ektiği buğday tohumunun ekmeğe dönüşme sürecinde yapılanlar küçük müydü?
Mesleğini iyi icra eden bir dansöz büyük bir iş yaptığı için mi binlerce, milyonlarca seyirci toplayıp, zamana saatlerce hükmediyordu? Bir Vâiz’in, doğruyu, iyiyi anlatan herhangi bir insanın bir türlü göremediği ilginin, hükmedemediği zamanın sebebi neydi? İnsanlar Kur’an’a ayıracak bir zamana ihtiyaçları olduğunu da çoğunlukla basit ve sorumluluklarını hatırlatan gerçeklerden ve sıradan alışkanlıklarından kopmaktan korktukları için düşünmüyorlardı.
‘Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.’ Diyordu Allah Haşr Suresi 21. Ayette. Kur’an okumak büyük bir iş değil miydi insan için?
İnsanlar Allah’ı unutmak, onun emirlerini bilmemek için çaba gösteriyor ve saklanıyorlardı. Bunun mümkün olmadığını bildikleri halde, büyük, küçük her şeye vakit ayırmalarına rağmen Allah’ın gönderdiği son kitaba zaman ayırmaktan kaçınıyorlardı. İbrahim Suresi 1-3. Ayetlerde anlatıyordu aslında:
‘Elif Lâm Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline. Dünya hayatını ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.’
O halde şeyleri büyük ya da küçük diye ayıracağımıza dünya ve ahiret hayatına ait olanlar diye ayırsak daha mantıklı davranmış olur muyduk? Peki ahiret hayatına ait olup dünya hayatına ait olmayan ne vardı ki? Nasıl ayıracaktık? Ben işimi en iyi şekilde, önemseyerek ve büyük bir şey gibi yaparken dünya hayatı için mi çalışıyordum, ahiret hayatı için mi?
Bu soru Kur’an okuyan ve ona inanan bir insan için anlamsızdı. Dünya hayatını Allah’ın koyduğu sınırlar içinde yaşayan insan için yaşadığı her şey büyüktü ve hem dünya için hem de ahiret için gerekli olan her şeyi içeriyordu. Peki neden her insan aynı şeyleri anlamıyordu Kur’an’dan?
İsrâ Suresi 45 ve 46. Ayetleri hatırladım: ‘Kur’an okuduğunda, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz. Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur’an’da (ibadete lâyık ilâh olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.’
Esas olan ahirete inanmaktı, Kur’an’ı anlamak için.
Bütün bunları düşünmemi sağlayan Gök Yazarı’nın serin, dikkatli ve ince işçiliği devam ediyordu. Heyecan vericiydi onun sadeleştirerek anlattığı temel sorgulamalar:
“Küçük şeyleri büyük şeylerden ayıran nedir? Büyüklüğü ve küçüklüğü kim belirliyor? Büyük hangi ölçüye ve bakış açısına göre büyük, küçük hangi değer katsayısı ile küçük? Şeyler daima bu tehdit altında; küçük ve büyük ayrımı onları bulundukları muazzam ve mükemmel birliktelikte rahatsız etmeyi hedefliyor. Gerçekte şeylerin insanların bu ayrımını pek umursamadıklarını söylemek gerek; ciddiye bile almıyorlar, ciddiyetsiz insan algısının bir salgın gibi her yeri istilâ etmesi şeyleri değil, insanları ilgilendiriyor; o halde insanları rahatsız etmeli... Ben rahatsız oluyorum mesela.
Küçük yaşlarda iken düşündüğü veya ilgilendiği şeyleri kendisine göre önemseyen insanın büyük yaşlarda iken yaptığı tasnifi değiştirmesi için -herhangi bir zorlayıcı olmadıkça- bir neden yok. Demek ki şeyleri küçük veya büyük diye ayırmak insanın yaşına bağlı değil. Bakış açısı, ölçü, değer katsayısı ve daha başka etkenler insanın şeyleri küçük ya da büyük diye ayırmasına neden oluyorsa ve bu ayrım diğer insanlar tarafından kesin ve kesin bir ölçüt olarak değer bulmuyorsa ortada büyük bir sorun var demektir. Bu sorunun sebep olduğu diğer sorunların da doğmadan önce ortadan kaldırılması için şeyler arasındaki ilişkiye odaklanmamız şart.
Herhangi bir 'şey'e odaklandığımızda o şeyin kemiyet (nicelik) ve keyfiyet (nitelik) analizlerini yaparken, onu bileşenlerine ayırarak baktığımızda neler görürüz? Kemiyete dair olan mı keyfiyete dair olan mıdır büyük ve önemli olan? Onun en küçük bileşeni 'küçük' ise onu sırf küçük diye ötelediğimizde, ayırdığımızda geriye kalan, 'büyük' mü olacak? Parçalanmış ve 'küçük'ten mahrum kalmış 'büyük' nasıl büyük olabilir ki? Ya da 'şey' bizzat varoluşu ile büyük ya da küçük müdür?
Mesela Fil büyük, Fare küçük müdür? Her iki hayvanın bütün niteliklerini ve niceliklerini özel olarak incelediğimizde Fare mükemmel bir organizma ve ekolojik denge faktörü olarak yine mükemmel olan ve ekolojik dengedeki yeri önemsiz olan diğer organizmalara göre, yani Fil'e göre 'büyük' sayılamaz mı?
Seçkin Deniz, 21.09.2020, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman
Sıkıntı
Sıkıntı
Takip et: @Seckin_Deniz
Takip et: @SonsuzArk
Takip et: @SonsuzArk
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.