Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
The SPARS Pandemic Of 2025: Echo Chambers And Vaccine Opposition
"Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi 2017'de SPARS olarak bilinen bir koronavirüs salgınının simülasyonunu yürüttü. Bu simülasyondan ne öğrenebiliriz?"
SARS-CoV-2'nin bir pandemi olarak ilan edilmesinden bu yana geçen aylarda, araştırmacılar ve gazeteciler COVID-19 olarak bilinen şeyin kökenine ışık tutabilecek ilgili bilgileri aramak için sayısız saat harcadılar. Bu araştırma, bazılarını, potansiyel bir viral salgına yönelik "savaş oyunu" gerçekleştiren ve dünyadaki insan ve kurumların bu salgına nasıl tepki vereceğini sorgulayan bir dizi simülasyon ve alıştırma yapmaya yöneltti.
TLAV (thelastamericanvagabond.com) tarafından kapsamlı bir şekilde belgelendiği gibi, pandemi egzersizlerinin sayısı oldukça fazladır. En çok bilinen simülasyon, Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından 18 Ekim 2019'da Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi ve Dünya Ekonomik Forumu ile ortaklaşa düzenlenen, üst düzey bir salgın egzersizi olan Event 201'dir.
Event 201, gezegenin dört bir yanını saran CAPS olarak bilinen kurgusal bir koronavirüs salgınına dünyanın nasıl tepki vereceğini simüle etti.
Simülasyonda, 65 milyon insanın öldüğü; kitlesel kilitlenmelerin, karantinaların gerçekleştiği; "dezenformasyonla" mücadele kisvesi altında alternatif bakış açılarının sansür edildiği ve hatta pandemi anlatısını sorgulayan insanların tutuklandığı bir dünya kurgulandı.
Crimson Contagion (Kızıl Salgın) olarak bilinen başka bir çalışmada, Çin kaynaklı bir solunum virüsü salgını simüle edildi. Alex Azar başkanlığındaki Trump'ın Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı (HHS), 13 Ağustos - 16 Ağustos 2019 tarihleri arasında, simülasyon için çok sayıda ulusal, eyalet ve yerel çapta kuruluş ile ortak çalışma yaptı.(Simülasyona ait) Ekim 2019 taslak raporun sonuçlarına göre, yeni kuş gribinin (H7N9) yayılması, 110 milyon enfekte Amerikalı, 7.7 milyon hastaneye yatma ve 586.000 ölümle sonuçlanıyor.
Clade X olarak bilinen bir diğer simülasyon Mayıs 2018‘de gerçekleşti. Bu çalışmada, Clade X adı verilen kurgusal bir virüsün salınmasından kaynaklanan bir salgına verilen yanıt incelenmekteydi.
Simülasyonda virüs, Daha Parlak Bir Şafak (A Brighter Dawn) adlı bir terör grubu tarafından serbest bırakılıyordu. Salgın Amerika Birleşik Devletleri'ne yayılırken, katılımcılara, Başkanın federal bir karantina ilan etmesi durumunda nelere ihtiyaç duyulacağı soruldu ve yetkililerin "karantinayı sürdürmek için yetkilendirilmiş güç seviyesini belirlemesi" gerekeceği belirtildi. Clade X tatbikatı ayrıca federal hükümetin sağlık sistemini kamulaştırmasıyla sonuçlandı.
Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi'nin dahil olduğu daha az bilinen bir egzersiz ise 2017'de gerçekleştirildi. Bu tatbikat da 2025 ile 2028 arasında dünyayı kasıp kavuran bir koronavirüs pandemisini içeriyordu. Tatbikat basının çok az dikkatini çekmesine rağmen, simülasyonun ayrıntıları ve bulguları COVID-19 ile son derece alakalı.
SPARS Salgını, 2025-2028
Ekim 2017'de Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi, SPARS Pandemisi, 2025-2028: Halk Sağlığı Risk İletişimcileri için Fütüristik Bir Senaryo adlı raporunu yayınladı.
Rapor, 2025 ile 2028 yılları arasında dünyayı kasıp kavuran bir salgına, 2030 yılından dönüp bakan birinin bakış açısından yazılmıştı.
Belgede, içerik oluşturucuların bu dönemde ortaya çıkması muhtemel olduğuna inandıkları büyük sosyoekonomik, demografik, teknolojik ve çevresel eğilimleri belirledikleri belirtiliyor.
Halk sağlığıyla ilgili acil durumları etkilemesi muhtemel olduğunu söyledikleri iki eğilim; "bilgi teknolojisine değişen derecelerde erişim" ve "toplumlar arasında sosyal, politik, dini, ideolojik ve kültürel hatlarda artan bölünme"dir.
Belgede şu ifadeler yer alıyor:
"Nihayetinde, bilgi teknolojisine yaygın erişime sahip izole edilmiş ve oldukça parçalanmış topluluklardan oluşan bir dünya -" yankı odası "olarak adlandırılan - olası senaryonun gerçekleşeceği gelecek olarak seçildi. Bu noktadan sonra; branş uzmanlığı, geçmişteki tıbbi karşı önlem krizlerinin tarihsel kayıtları, çağdaş medya raporları ve sosyoloji, acil durumlara hazırlıklı olma, sağlık eğitimi ve risk ve kriz iletişimindeki bilimsel literatürden yararlanılarak senaryoya özgü hikayeler geliştirildi. Bu kaynaklar, gelecekteki halk sağlığı acil durumlarında ortaya çıkması muhtemel iletişim zorluklarını belirlemek için kullanıldı."
Çalışma 2025 dünyasını, kablosuz internete neredeyse evrensel erişime sahip "daha bağlantılı, ancak daha bölünmüş" bir dünya olarak tanımlıyor.
Rapor, "geçici olarak evrak çantalarına, sırt çantalarına veya giysilere takılabilen ve internetten içerik akışı sağlamak için kullanılabilen ince, esnek ekranlar" olarak tanımlanan, internet erişim teknolojisi (IAT) olarak bilinen yeni bir teknolojiyi tartışıyor.
“Kullanıcıların diğer platformlardan seçilen medya içeriğini bir araya getirip arşivlemesini ve ortak ilgi alanlarına ve güncel olaylara dayalı olarak bulut tabanlı sosyal gruplarla iletişim kurmasını sağlayan" bir platform olan ZapQ’nun da dahil olduğu yeni sosyal medya platformları da dijital ortamı etkiliyor.
Bu durum, haber paylaşımında artış ve kolaylık sağlasa da, birçok kişi “bilgi için başvurdukları kaynakları kendi kendilerine kısıtlamayı” tercih ederek yankı odaları oluşturuyor.
(SPARS adı verilen simülasyon çalışmasında) Ekim 2025'in ortalarında Minnesota, St. Paul'daki bir kilisede üç ölüm vakası bildirilir. İki kilise görevlisi Filipinler'e yaptıkları bir geziden yakın zaman önce dönmüştür.
Ölümlerinin başlangıçta grip olduğu varsayılırken, laboratuvar sonuçları daha sonra bu teoriyi çürütür.
Nihayetinde, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), üç hastanın St. Paul Akut Solunum Sendromu Koronavirüsü (SPARS-CoV veya SPARS) olarak bilinen yeni bir koronavirüs ile enfekte olduğunu doğrular.
İlginç bir şekilde, CDC'nin SPARS vaka ölüm oranını % 4.7, DSÖ'nün ise % 14-15 olarak tahmin etmesi ve 64 yaşın üzerindeki insanlar için bu oranın % 50'nin üzerinde olduğunu söylemesiyle "erken vaka ölüm tahminlerinin şişirildiği" raporda ifade edilmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalar daha doğru bir tahminle bu oranı sadece % 0.6 olarak belirlemiştir. Bu simülasyon senaryosu, COVID-19 ile yaşadığımız durumu taklit etmektedir.
CDC ve WHO (DSÖ), başlangıçta ölüm oranının çok daha yüksek olduğunu iddia etmiş ve daha sonra oranın % 1'in altında olduğunu kabul etmiştir.
Rapor, halk sağlığı ve tıp uzmanlarının SPARS'ın yayılmasını durdurmada nasıl başarılı olamadıklarını ayrıntılarıyla anlatıyor.
Şükran Günü ve Kara Cuma geldiğinde, SPARS'ın yayılımı, seyahat eden asemptomatik kişiler nedeniyle hızlanır. Aralık ortasına kadar, 26 eyalette, ayrıca Meksika, Kanada, Brezilya, Japonya ve birkaç Avrupa ülkesinde SPARS vakaları bildirilir.
Sonunda, bir hayvan aşısı potansiyel bir çözüm olarak görülür. Çiftçiler aşıyı Filipinler'deki inek ve domuzlarda SPARS benzeri solunum koronavirüsü hastalığını tedavi etmek için kullanmıştır.
Aşı üreticisi GMI, aşının (salgının bitirilmesine) yardımcı olacağını iddia etmektedir ancak klinik deneyler, şişmiş bacaklar, şiddetli eklem ağrısı ve nöbetlere veya ölüme yol açan ensefalit gibi yan etkilerin varlığını ortaya koyar.
GMI aşısının uzun vadeli etkilerine dair hiçbir veri mevcut değildir. Bu tartışmaya rağmen, ABD merkezli bir ilaç şirketi olan CynBio tarafından, GMI teknolojisine dayalı bir SPARS aşısı geliştirilir.
Simülasyon, tıpkı gerçek hayatta da gördüğümüz gibi, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanının, aşıdan birinin zarar görmesi durumunda aşı üreticisi CynBio'ya sorumluluk koruması sağlamayı kabul ettiğini belirtiyor.
Bu durum, ABD hükümet yetkililerinin, aşı şirketlerine ürünlerinden kaynaklanan olası yükümlülüklere karşı güvence (tazminat) verilmesini kabul ettiği COVID-19'da gördüğümüz durumun aynısıdır.
Simülasyon, sağlık yetkililerinin, potansiyel aşı yaralanmaları ve aşı kurallarına itirazlara yönelik planlama yaptıklarını açıkça ortaya koyuyor.
Raporun bir bölümünde "Federal sağlık yetkilileri, SPARS aşı üreticileri için sağlanan sorumluluk korumasının, bireysel özgürlüğü ve sağlığı tehlikeye attığını öne süren eleştirilere karşı nasıl yanıt verebilir?" sorusu soruluyor.
Rapor, Kalocivir adlı bir terapötik maddenin ortaya çıkışını ve artan sayıda bireyin ilaç ve aşı kullanımına nasıl meydan okumaya başladığını tartışmaya devam ediyor.
"Sarımsak ve vitamin gibi doğal tedavileri" teşvik eden bu bireylerin Kalocivir'i kullanma veya SPARS benzeri semptomlar için tıbbi yardım alma olasılıkları daha düşüktür.
Kalocivir ile ilgili endişeler, Şubat 2026'da üç yaşındaki bir erkek çocuğun terapötik bir doz aldıktan sonra şiddetle kustuğunu gösteren bir videonun yayılmasıyla artmıştır. Klip, ABD genelinde #NoKalocivir (Kalocivir’e Hayır) ve #NaturalIsBetter (Doğal Daha İyidir) hashtag'leriyle paylaşılır.
Sosyal medya aktivistleri, videoyu paylaşmak için ZapQ gruplarını kullanmaya ve ayrıca ceketlerinin ve sırt çantalarının arkasına yerleştirdikleri IAT ekranlarından videoyu döngü halinde (toplum içinde) göstermeye başlamıştır.
Yaz aylarında video, ortaokul ve lise öğrencileri arasında en çok paylaşılan "Zap klibi" olur.
Sağlık Güvenliği Merkezi raporundaki bir başka tespitte, SPARS vakalarının azalmaya başlamasına rağmen, "salgınla ilgili ısrarlı sosyal medya dedikodularının halkın endişesinin yüksek kalmasını sağladığı" belirtiliyor.
Yine, bu durum COVID-19 sırasında gördüklerimizi yansıtıyor.
Mayıs 2026'da CDC, SPARS'ın Amerika Birleşik Devletleri'ndeki vakaların yalnızca % 0.6'sı için ölümcül olduğunu kabul etmiştir. Bu gerçek, halkın çoğunun SPARS'ın söylendiği kadar tehlikeli olmadığını anlamaya başladığı sosyal medyaya da yansır.
Raporda, "Kalocivir hakkında süregelen şüpheler ve ticari olarak temin edilebilen bir SPARS aşısının olmayışı ile birleştiğinde, yeni ortaya çıkan, düşük vaka ölüm oranı tahmini, halkın devam eden SPARS bildirimlerine karşı giderek daha düşmanca davranmasına neden oldu" ifadeleri yer alıyor.
Rapor; SPARS, Kalocivir ve yakında çıkacak olan Corovax aşısı hakkında halk sağlığı iletişim kampanyaları geliştirmek için CDC, FDA ve diğer devlet kurumlarının "sosyal medya uzmanlarıyla" nasıl çalıştığını ayrıntılarıyla anlatıyor.
Event 201 alıştırmasında olduğu gibi, SPARS simülasyonu da, hükümetin iletişim kampanyalarını destekleyen videolar yapan ve röportajlar veren “tanınmış bilim adamları, ünlüler ve hükümet yetkililerinin” yardımını almayı içeriyordu.
Ancak (simülasyonda) halk kampanyalara pek iyi yanıt vermez ve bunun yerine sosyal medyada itirazlarını dile getirir.
Hatta, ana akım medya, hükümetin anlatısını ve Corovax'ın güvenliğini bile sorgulamaya başlamıştır. Corovax'a muhalefet, sosyal medyada ortaya çıkan ve büyüyen aşılama karşıtı hareketle birleşmiştir.
Bu (muhalif) gruplar, aşıya karşı çıkan Müslümanlardan; Siyah topluluk üzerinde deney gerçekleştireceği korkusuyla hükümete güvenmeyen Afrikalı Amerikalılardan; alternatif tıp topluluğu ve "aşılama karşıtı" topluluktan oluşmaktadır.
Bu aşı muhalifleri, Corovax'ın uygun şekilde test edilmediği ve bilinmeyen yan etkilere sahip olduğu iddiasını yaymaktadır.
Ağustos 2026 ortasında yapılan ulusal anketler, ABD vatandaşlarının % 68'inin Corovax karşıtı duyguları ifade eden bir gönderiyi gördüğünü veya birisinin yorumunu okuduğunu göstermiştir.
Japon hükümeti bile Corovax'ı reddederek bu yöndeki Japon basın toplantı videolarının hızla yayılmasını sağlamıştır.
Corovax muhalefetine yanıt olarak ABD hükümeti, "aşı karşıtı web sitelerine" yönelik arama yapan kişileri hedefleyen ilanlar için, sosyal medya ve arama şirketleriyle birlikte çalışmaya başlar.
Ayrıca CDC, sosyal medya aracılığıyla tanıtabilecekleri "olumlu hikayeler" için kamuya açık sosyal medya kaynaklarından veri toplamaya başlamıştır.
ABD hükümeti ayrıca, sağlık hizmeti sağlayıcılarından, belirli bölgelerde bulunan yüksek risk popülasyonlarındaki bireylerin sayısını belirleme girişimi için hastaların elektronik sağlık kayıtlarına (EHR'ler) erişim izni vermelerini ister.
Sonuç: Uzun Vadeli Yan Etkiler, Davalar ve Güven Kaybı
Rapor, daha fazla Amerikalı aşıyı aldıkça olumsuz yan etkilerin nasıl ortaya çıkmaya başladığını anlatıyor. Ebeveynler, çocuklarının GMI aşısı enjekte edilen hayvanlarda görülenlere benzer nörolojik semptomlar yaşadığını iddia etmektedir.
Mayıs 2027'ye gelindiğinde, ebeveynler dava açmaya ve Corovax'ı geliştiren ilaç şirketlerini koruyan sorumluluğun kaldırılmasını talep etmeye başlamıştır.
Rapor, "hükümetin Corovax aşılama kampanyasına ilişkin gerekçelerini sorgulamaya devam eden özellikle bazı Afro-Amerikan ebeveynler arasında endişenin yüksek olduğunu" belirtmektedir.
2027'nin sonuna gelindiğinde, Corovax kullanan insanlarda yeni nörolojik semptomlar ortaya çıkmaya başlar.
Sağlık Güvenliği Merkezi şu şekilde bir açıklama yapar: “Yaklaşık bir yıl boyunca hiçbir yan etki görülmedikten sonra, aşı olan bazı kişiler yavaş yavaş bulanık görme, baş ağrısı ve el ve ayaklarında uyuşma gibi semptomlar yaşamaya başladılar.”
Rapor, aşıların, yan etkilerden sorumlu olup olmadığının 2030 yılına kadar hala belirsizliğini koruduğunu söylüyor.
Sosyal medyanın tepkisi, Corovax dolayısıyla uzun vadeli etkiler yaşayanlara tazminat verilmesi yönünde baskı ile karşılaşan HHS'yi hazırlıksız yakalamıştır.
Halk, aşı ve aşı dolayısıyla mağdur olan insanlara karşı kayıtsızlık olarak algıladıkları tutum konusunda giderek daha fazla olumsuz görüşe sahip olmuştur.
Rapor tamamlanırken, SPARS salgınının başlamasından beş yıl sonra, 2030 yılından, dünyanın nasıl göründüğü inceleniyor.
Pandemi 2028'de resmi anlamda sona ererken, Avrupa, Afrika ve Asya'da yer alan 14 ülkede vakalar görülmektedir. DSÖ uzmanları, ülkeler yaygın aşılamayı sürdürmedikçe gelecekteki salgınların ortaya çıkmaya devam edeceğini tahmin etmektedir.
Halk nihayet “normal hayata” dönerken, hayal kırıklıklarını, olayın ciddiyetini abartmakla suçladıkları politikacılara ve kurum temsilcilerine odaklamaya başlamıştır.
Sonunda, CDC ve FDA'daki birkaç üst düzey yetkili emekli olmaya zorlanır. Ancak, "son birkaç yılın olaylarını yeniden gözden geçirmek" için "çok az istek" olduğundan, hesap verebilirlik eksikliği var gibi görünmektedir.
Elbette simülasyon, "virüsün ilaç şirketleri tarafından kasıtlı olarak oluşturulduğunu ve insanlara bulaştırıldığını veya biyolojik silahları gizlice test eden bir hükümet laboratuvarından kaçtığını öne süren komplo teorilerinin sosyal medyada hızla çoğaldığını" da ifade ediyor.
Bu tür suçlamalar, COVID-19 krizi sırasında araştırmacılara da yöneltildi ve sansürü haklı çıkarmak için kullanıldı.
“Yankı Odası” alıştırması kurgusal bir senaryo olsa da, Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi'ndeki araştırmacıların gözlemlediklerini anlamak önemlidir.
Bu olayların gelecek şeylerin bir tahmini olması amaçlanmasa da tarih, bu tür simülasyonların ve tatbikatların çoğu zaman hükümetlerin ve özel kurumların gelecek kriz zamanlarında nasıl tepki vereceklerine dair bir pencere sunabileceğini göstermiştir.
Derrick Broze , 19 Kasım 2020, The Last American Vagabond
(The Last American Vagabond'un kadrolu yazarı Derrick Broze bir gazeteci, yazar, konuşmacı ve aktivisttir. 90.1 Houston'daki Free Thinker Radio'nun eş sunucusu ve The Conscious Resistance Network ve The Houston Free Thinkers'ın kurucusudur.)
Çevirenin Notu:
(*) Yankı Odası: Alternatif veya rakip fikirlerin veya kavramların serbest dolaşımına izin vermeyen kapalı bir sistemin tekrarlanmasıyla belirli fikirlerin, inançların veya veri noktalarının güçlendirildiği bir durumu tanımlayan bir terimdir.
Tamer Güner, 03.01.2021, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.