13 Ocak 2021 Çarşamba

SA9026/TG323: Covid 'Aşıları' İnsanlık Üzerine Tıbbî Deneylerdir-I

   Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız metin, araştırmacı Tricia Consaga'ya aittir ve mRNA Covid-19 aşılarına odaklanmaktadır. Araştırma bulgularını nesnel bir şekilde incelediğinizde, 1 Ocak 2021 tarihi itibarı ile Türkiye'de %0.9, Dünya'da %2.2 gibi düşük ölüm oranıyla bir yıldır insanlığı durduran Covid-19 salgınını durdurmak (!) amacıyla geliştirilen aşılara yönelik olumsuz yaklaşımların temellerinin neler olduğunu fark edeceksiniz. Sağlıklı bir bakış açısı oluşturmak amacıyla yayınladığımız bu metnin insanların farkındalığını arttırmasını umuyoruz.
Seçkin Deniz, 13.01.2021


COVID ‘VACCINES’ ARE MEDICAL EXPERIMENTS ON HUMANITY

COVID aşılarının piyasadaki diğer aşılardan farkı nedir?

COVID aşıları, tamamen yeni olan mRNA (haberci RNA) aşılardır. Daha önce hiçbir mRNA aşısı insan kullanımı için ruhsatlandırılmamıştı. Piyasada bir avuç çabaya rağmen aynı yaklaşımı kullanan başka bir tedavi veya profilaktik (Çev: Koruyucu-önleyici ilaç) yoktur.

Geleneksel aşılar, bir bağışıklık reaksiyonunu uyarmak için virüs parçalarının ("canlı" veya inert) yanı sıra alüminyum ve cıva gibi yardımcı maddeler sunar. Yeni mRNA aşısı tamamen farklı. Aslında insan-dışı kaynaklardan sentetik genetik materyal moleküllerini hücrelerimize enjekte eder (transfekte eder). Hücrelere girdikten sonra, genetik materyal, vücuda kodlanan virüsü yok etmeyi öğreten yabancı bir protein yapmak için transfer RNA'mız (tRNA) ile etkileşime girer. Yani aşı, protein oluşturma mekanizmasını ele geçiriyor.

Bu yeni oluşturulan proteinlerin kendi DNA'mız tarafından düzenlenmediğini ve bu nedenle hücrelerimize tamamen yabancı olduğunu unutmayın. Ne yapabilecekleri tam anlamıyla bilinmemektedir.

Moderna aşısı 28 gün arayla iki doz halinde verilir. Pfizer aşısı, üç hafta arayla iki aşı gerektirecektir.

Pfizer ve Moderna aşıları ayrıca geleneksel toksik yardımcı maddeleri de içerir.

Güvenlik endişeleri nelerdir?

Antikor Bağımlı Geliştirme: "Abartılı Bağışıklık Reaksiyonu"

Bilim adamları ve doktorlar (eski Pfizer solunum araştırma başkanı Dr. Michael Yeadon ve akciğer uzmanı ve Alman halk sağlığı departmanı eski başkanı Dr.Wolfgang Wodarg dahil) tarafından dile getirilen önemli bir endişe, SARS ve MERS irtibatlı koronavirüslerle bağlantılı olarak insanlarda, insan olmayan primatlarda ve gelinciklerde belgelenen bir fenomen olan antikora bağımlı (hastalık) geliştirme potansiyeli (ADE)’ dir. ADE'de aşılar, bir kişinin vücudunda bulunan antikorların vahşi virüsler için bir Truva atı fonksiyonu görmesine neden olabilir.

COVID-19 aşıları olan bireyler söz konusu olduğunda, ADE sadece hastalığın şiddetini arttırmakla kalmaz, aynı zamanda organ hasarına da yol açabilir. Endişe verici olan, COVID-19 aşı denemeleri ADE'yi   tespit etmek için tasarlanmamıştır. ABD nüfusunun ne kadarının bir COVID-19 aşısı olduktan sonra patojenik hazırlama veya ADE yaşayabileceği bilinmemektedir, ancak halihazırda bir otoimmün hastalığı olan tahmini 15 ila 24 milyon Amerikalı özellikle bu konuda duyarlı olabilir. CDC, yüksek riskli tıbbi rahatsızlığı olan bireylerin - Faz I denemelerinden hariç tutulan bireylerin -  erken aşılama için önerilen gruplardan biri olduğunu belirtmiştir.

DNA'mızı Hükümsüz Kılma Riskleri

Aşı denemeleri, insan vücuduna ekleyecekleri yeni genetik materyalin, vücuttaki diğer genetik dizilerle homolog (aynı) olup olmadığı sorununu ortadan kaldırmadı. Homolog diziler mevcutsa, vücuda kendi kendisine saldırması “öğretilecektir”.

Bu beklenmedik bir olay gibi görünüyorsa, şu gerçekleri göz önünde bulundurun. Bir BLAST taraması, tüm insan ve mikrobiyal dizileri için derlenmiş genetik veri bankasını taramanın bir yoludur. (Koronavirüsün varlığını teşhis etmek için kullanılan) RT / PCR testlerindeki dizilerden biri (Rd-Rp dizisi olarak adlandırılır) için yapılan BLAST araştırması, yüzde 100 dizi-özdeşliğine sahip 99 insan genetik dizisinin varlığını ortaya koymaktadır. PCR testinde kullanılan başka bir dizi (Orf1ab dizisi olarak adlandırılır), yüzde 100 dizi-özdeşliği eşleşmesiyle 90 adet sonuç verir. 

Ek olarak, başka bir BLAST araştırması, Or1ab dizisine özdeş 92 mikrop ve RdRp dizisine özdeş 100 mikrop olduğunu ortaya çıkarır. Bu diziler, koronavirüsün bir parçası olarak tanımlandıkları için PCR testlerinde kullanılmaktadır. Diğerlerinin yanı sıra bu genetik dizilerin de aşılarda bulunduğunu varsaymak mantıklıdır. Yanıt, ya akut bir enflamatuar yanıt veya daha sonra bir otoimmün hastalığın gelişimi olabilir.

(Kenar notu: PCR testlerinin insan vücudunda doğuştan gelen genetik dizileri taraması; SARS CoV2 virüsü için yapılan PCR testinin, herhangi bir virüs için EŞSİZ olan herhangi bir diziyi test etmediği için bilimsel geçerliliği olmadığı anlamına gelir. Bu durum, pek çok insanın pozitif test sonucu almasının ve hastalık belirtilerini çok az veya hiç göstermemesinin nedenini açıklar.)

Kısırlık

Aşıların, SARS-CoV-2'nin başak proteinlerine karşı antikorlar üretmesi beklenmektedir. Bununla birlikte, başak proteinleri ayrıca insanlar gibi memelilerde plasenta oluşumu için gerekli olan sinsitin-homolog proteinler içerir. SARS-CoV-2'ye karşı bir aşının sinsitin-1'e karşı bir bağışıklık reaksiyonunu tetikleme olasılığı bertaraf edilmemiştir. Böyle bir bağışıklık reaksiyonu, aşılanmış kadınlarda belirsiz süreli kısırlığa neden olacaktır. Denemeler, bu sonucu değerlendirmek için çok yetersizdir ve bu sonucu değerlendirmek için tasarlanmamıştır.

PEG

Pfizer ve Moderna'nın mRNA aşıları polietilen glikol (PEG) içerir. Bunun nedeni, mRNA molekülünün yıkıma açık olmasıdır. Kırılgan mRNA ipliklerini DNA'mıza yerleştirilirken korumak için PEG’li lipid nanopartiküller ile kaplanırlar. Bu kaplama, mRNA'yı, normalde vücuda enjekte edilen yabancı maddeleri öldürecek olan bağışıklık sistemimizden gizler. PEG’li lipid nanopartiküller yıllardır çeşitli ilaçlarda kullanılmaktadır. Çeşitli araştırmalara göre, bağışıklık sistemi dengesi üzerindeki etkilerinden dolayı, alerji ve otoimmün hastalıkları uyardıkları gösterilmiştir. Ek olarak, PEG’lenmiş lipid nanopartiküllerinin kendi bağışıklık reaksiyonlarını tetiklediği ve karaciğere zarar verdiği gösterilmiştir. 

PEG sadece potansiyel bir  alerjen değil, aynı zamanda şüpheli bir  kanserojendir. Moderna'nın 2018  kurumsal broşürü, "önemli olumsuz olaylara yol açabilecek" reaksiyonlar da dahil olmak üzere "LNP'lerin (lipid nanopartiküller) istenmeyen etkilere sahip olmayacağına dair hiçbir garanti olamayacağını" beyan etmektedir.

Medya kuruluşları, Pfizer-Biontech COVID-19 mRNA aşısı olan iki kişinin enjeksiyonu takiben şiddetli anafilaktik reaksiyonlar geliştirdiğini bildirmektedir. Reuters, 10 Aralık'ta, anafilaktik reaksiyonlarla ilgili bir araştırmanın PEG'i olası suçlu olarak belirlediğini bildirdi. PEG'in diğer aşı türlerinde olmadığı da bildirildi.

Bu haberlere göre, iki şirket tarafından yayınlanan belgeler, şiddetli alerjik reaksiyon öyküsü olan kişilerin klinik deneylerden çıkarıldığını gösterdi. Bu nedenle, yaşamı tehdit eden bu olumsuz güvenlik sinyali, klinik deneme güvenlik verilerinde yer almadı.

FDA, PEG'i "biyolojik olarak inert / inaktif" olarak etiketlemiş olsa da, araştırmacılar şimdi biyouyumluluğunu sorguluyor  ve PEG'lenmiş partiküllerin tümör büyümesini desteklemesi ve "muhtemelen yetersiz teşhis edilmiş" yaşamı tehdit eden anafilaksiyi içeren olumsuz bağışıklık tepkileri hakkında uyarıda bulunuyorlar. Bu istenmeyen tepkiler, zaman zaman klinik denemeleri durdurmuştur. Sonuç olarak, bazı bilim adamları PEG'in yerini alacak alternatifler geliştirme zamanının geldiğini savunuyor.

Amerikalı ve Hollandalı araştırmacılar 2013’te şunları beyan ettiler:

"PEG'in ilaç salınımı üzerindeki zararlı etkilerini belgeleyen kanıtların biriktirilmesi, bu alandaki bilim insanlarının PEGilasyon bağımlılıklarını kırmalarını zorunlu kılıyor."

Analitik Kimya alanında 2016 yılında yapılan bir çalışma, 1970'lerden 1990'lara kadar çağdaş insan örneklerinin yaklaşık % 72'sinde ve tarihi örneklerin yaklaşık % 56'sında tespit edilebilir ve bazen yüksek seviyelerde anti-PEG antikorlarının (birinci hattı savunma IgM antikorları ve daha ileri aşama IgG antikorları da dahil olmak üzere) varlığını rapor etmiştir. PEG IgG antikorlarına sahip % 72'den % 8'inde anti-PEG IgG antikorları> 500ng / ml'dir ve bu aşırı derecede yüksek kabul edilir. Bu aşıyı alabilecek 330 milyonluk ABD popülasyonuna göre bir tahmin yürütüldüğünde, 16.6 milyon, yan etkilerle ilişkili antikor seviyelerine sahip olabilir.

Araştırmacılar, sonuçların tamamen beklenmedik olduğunu itiraf ettiler. Raporun yazarları şu sonuca varmıştır:

“Popülasyonun PEG içeren ürünlere artan maruziyeti, anti-PEG antikorlarının yaygınlaşmaya devam edeceğini "varsaymayı doğal" kılıyor."

Moderna belgeleri ve yayınları, şirketin PEG ve mRNA teknolojisinin diğer yönleriyle ilişkili güvenlik risklerinin farkında olduğunu göstermektedir. 2018'in sonlarında Moderna'nın borsa lansmanını destekleyen kurumsal prospektüste, teknik yaklaşımının çok sayıda risk taşıdığı konusunda şirket açık sözlü davranmıştır.

Spesifik olarak, Moderna, diğer LNP'ler için bu tür yan etkilere ilişkin bilimsel literatür dokümantasyonu göz önüne alındığında, tescilli lipid nanopartiküllerinin (LNP'ler) ve PEG'in "sistemik yan etkiler" üretme potansiyelini kabul etmiştir. Genelde halk tarafından görülmeyen yorumlarda Moderna şunları belirtmiştir  (s.33):

“LNP'lerimizin istenmeyen etkileri olmayacağının garantisi yoktur. LNP'lerimiz, kısmen veya tamamen aşağıdakilerden birine veya daha fazlasına katkıda bulunabilir: immün reaksiyonlar, infüzyon reaksiyonları, kompleman reaksiyonları, opsonizasyon reaksiyonları, antikor reaksiyonları. . . veya bazı lipid kaynaklı PEG'e ya da LNP ile ilişkili farklı PEG’e verilen reaksiyonlar. Araştırma ilaçlarımızın belirli özellikleri ya mRNA ya da lipid kaynaklı bağışıklık reaksiyonlarının yanı sıra karaciğer yollarında advers reaksiyonlara ya da mRNA ya da LNP'de bozulmaya neden olabilir ve bunların herhangi biri klinik denemelerimizin birinde ya da daha fazlasında önemli advers olaylara yol açabilir.”

Denklemin etkililik tarafını ele alan, "Moderna, Inc.'in çalışanı olan veya burada çalışmış ve Moderna, Inc.'den maaş ve hisse senedi opsiyonları alan" yazarların 2019 ortalarında yaptığı bir çalışmada; anti-PEG antikorlarının, “PEG’lenmiş terapötiklerin klinik etkinliğine yönelik önemli zorluklar sunduğu ve [bunların] etkilerinin üstesinden gelmek için stratejiler gerekeceğini" kabul etmiştir.

Kanser Riski

Aşılar ve İlgili Biyolojik Ürünler Danışma Komitesi (VRBPAC), ABD Gıda ve İlaç İdaresi'nin (FDA) bünyesinde yer alan, yeni aşıları "güvenli ve etkili" olarak lisanslayan ve Pfizer aşısını acil kullanım için onaylayan bir komitedir.

2012 yılında gerçekleşen bir VRBPAC toplantısında, panelistler oybirliğiyle insan tümör hücrelerinin aşılarda kullanımına izin verdiler. FDA, aşılarda hem insan fetal hücrelerine hem de yetişkin insan tümör hücrelerine izin vermektedir. Her iki türün de kanser riski vardır. Hem Pfizer hem de Moderna, mRNA aşısını fetal hücreler kullanarak test ederken, nihai ürünlerinde fetal hücreler, hücre artıkları veya DNA yoktur.

Bununla birlikte, şirket belgelerine göre, Johnson and Johnson (Janssen) ve Altimmune'un COVID aşıları, insan fetal hücre çizgisi PER-C6'da üretilmektedir ve bu nedenle nihai aşı ürünleri, bu hücrelerden kaynaklanan hücresel artık ve DNA parçalarını içerecektir. Araştırmacılar, bu hücre dizilerini 1985'te aldırılan 18 haftalık bir insan fetüsünün göz küresinden topladılar ve ardından kanserli hale getirerek onları ölümsüz kıldılar.

AstraZeneca, Cansino, Gamayela, Vaxart, LongComm ve Upitt aşıları insan fetal hücre çizgisi HEK293’de imal edilir ve bu nedenle, nihai aşı ürünleri fetal HEK293 hücre çizgisinden gelen hücre kalıntıları ve DNA fragmanlarını ihtiva edecektir. Bilim adamları, bu hücre çizgisini 1973'te yasal olarak alınan bir Hollandalı dişi fetüsün böbreğinden elde ettiler ve ardından hücreleri kanserli hale getirerek ölümsüzleştirdiler.

FDA'nın 29 Kasım 1999 tarihli “The Pink Sheet” ine göre, ajans yirmi yıldır aşı gelişimi için ölümsüzleştirilmiş hücre dizileri kullanmanın doğasında var olan risklerin son derece farkındaydı. FDA Biyolojik Değerlendirme ve Araştırma Merkezi Direktörü Dr. Peter Patriarca, sürekli hücre çizgilerinin kendi kendine çoğalma yetenekleri için kullanıldığını ve bunun da onları virüs yetiştirmek için ideal bir substrat haline getirdiğini açıkladı. "Endişelendiğimiz en kötü şey ... malignite (Çev: Habis Tümör), çünkü bu sürekli hücrelerin bazıları laboratuvar hayvanlarında tümör geliştirme potansiyeline sahip."

Patriarca ayrıca, "bu aşıları yapma teknolojisinin, bu aşıların nasıl çalıştığını anlamak ve nasıl çalışacaklarını öngörmeye yönelik bilim ve teknolojiyi aştığını" da kabul ediyor. Patriarca'nın 1999'da tanımladığı bu korkunç "kara kutu" muamması, hayvanlarda test etmeden veya uzun vadeli güvenlik çalışmalarına tabi tutmadan önce, COVID aşılarını geliştirmeye yönelik üreticilere yapılan acil baskı nedeniyle bugün daha da ciddi hale gelmiştir.

Fauci ve Gates

Sonraki>>>


Tricia Consaga, 31 Aralık 2020, Dr. Tom Covan

 Kaynak: https://drtomcowan.com/covid-vaccines-are-medical-experiments-on-humanity/


Tamer Güner, 13.01.2021, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri







Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.



Seçkin Deniz Twitter Akışı