Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
America’s Middle East Allies Are Free Riders No More
75 yıl boyunca Ortadoğu halkları, Birleşik Devletler'in ancak askeri güç ve ekonomik refah tarafından desteklenebilecek türden muazzam bir siyasi nüfuz sergileyişini izlediler. Engellenecek veya desteklenecek askeri darbeler, kurgulanacak, kontrol altına alınacak veya ortadan kaldırılacak güçlüler vardı.
ABD doğuda İran'dan batıda Libya'ya kadar ülkelerin siyasi yörüngelerini ve yönelimlerini etkiledi. ABD etkisi, 1956'daki Süveyş Krizi'nden 1973 Ekim Savaşı'na kadar olan savaşların sonuçlarını şekillendirdi. ABD, Araplar ve İsrailliler arasında aralıklı olarak barışı sağlama görevlerinde bulundu, ancak aynı zamanda, ABD Hava Kuvvetlerini baskın bombalamalara göndererek, düzenli aralıklarla savaşma çabalarına da katılıyordu. 1980'lerde ve son yıllarda Suriye ve Libya'yı büyük hava saldırıları ile yeniden ziyaret etti.
Son yirmi yılda, ABD askeri gücü Afganistan'ın yasak dağlarındaki ve Irak'ın düşman çöllerindeki en uzun iki savaşta ciddi bir şekilde sınandı. 2003 yılında, ABD başkanı Mezopotamya topraklarına büyük bir savaş gücü gönderdi, önceki fatihler gibi hazineler aramak için değil, Dicle ve Fırat kıyılarında zor Jefferson demokratlarını aramak için. ABD, altın çağında her yerde hazır ve neredeyse her şeye kadir görünüyordu. Ama bunun sona ermesi emredildi.
Bugün, Orta Doğu'nun kontrolü için bölgenin çoğunlukla otokratik olan farklı ülkeleri arasında yoğun bir kontrol mücadelesine tanık oluyoruz, küçük devletlerin olağanüstü zenginliğinin, silahlı vekiller ve paralı askerlerle birlikte harcanabilir top yemi olarak büyük veya daha güçlü ordulara sahip ülkelerle birleştiği yeni dengeler oluşturuyoruz. Bu kargaşanın bir dizi etkenleri var, ancak bunların başında Amerika’nın Orta Doğu’daki büyük anının sonunun başlangıcında olduğumuzun farkına varılması gerçeği var.
Korkunç bir şekilde adlandırılan Abraham (İbrahim) Anlaşmaları - sanki Ortadoğu'daki her şeyin dine indirgenmesi gerekiyormuş gibi - bu mücadelenin en son tezahürüdür. İsrail ve Körfez ülkeleri için İran'ı ve onun Levant, Basra Körfezi ve Arap Yarımadası'ndaki vekillerini caydırmak en acil stratejik zorluktur. Bu devletler, Obama yönetimi sırasında bölgedeki diplomatik ve askeri profillerini düşürmeye başlayan ve hem Başkan Trump hem de Biden yönetimlerinde bu süreci hızlandıran ABD'nin, gelecekte bunu bölgeye yaklaşımının bir özelliği haline getirmesinden korkuyorlar.. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya geçtiğimiz günlerde ABD'nin Orta Doğu'dan ayrılmasından endişe edip etmediği sorulmuştu. "Evet tabi ki. Bunun hem bizim için hem de Amerika Birleşik Devletleri için büyük bir talihsizlik olacağını düşünüyorum. Biz ve yeni kurulan Arap müttefiklerimiz için, "İran'ı ve vekillerini sınırlamak ve geride tutmak veya geri çekilmesini sağlamak için ABD'nin kudretine ihtiyaç var" diye cevaplamıştı.
Fas ve Sudan, ABD'den vaat edilen ödülleri toplamak için Abraham Anlaşmalarına katıldı; Fas’ın ödülü, ABD’nin tartışmalı Batı Sahra’daki egemenlik iddiasını tanımasıydı. Sudan için, terörizme destek veren devlet olarak tanımlanmasının sonlandırılması ve mali yardım vaadi oldu.
Filistin sorununun Arapların kolektif zihninde, özellikle de Körfez'de azalması, yöneticilerin İsrail ile, özellikle güvenlik alanında, gizli işbirliğini, Arap kamuoyunun tepkisinden korkmadan tamamen normalleşmeye yükseltmelerini mümkün kıldı. Ebeveynlerinin aksine, bu genç yöneticiler Filistin'i bir yük, İsrail'i de halklarını kontrol altında tutmalarına ve İran'a karşı onlara yardım etmelerine yardımcı olabilecek teknolojik ve askeri bir varlık olarak gördü. Filistinlilere yabancılaşmaları, Hizbullah ile nişanlanmadan önce bir zamanlar sevilen Lübnan'dan yabancılaşmaları gibi, Gazze'deki Hamas'ın ve İslami cihadın pervasızlığı sayesinde kolaylaştırıldı.
Birleşik Arap Emirlikleri için zamanlama, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'nın büyük bir kısmını ilhak etme hamlesini geçici olarak askıya alması ve imrenilen F-35 savaş uçağını alma olasılığı ile bağlantılıydı. Ayrıca 2020'deki ABD seçimlerinden önce İsrail'i tanımak Başkan Donald Trump için bir yatırım olarak görülüyordu. Kaybederse, fikir uygulamadaydı, yeni Demokrat Başkan ancak hareketi kutsayabilirdi.
Bununla birlikte, İsrail ile BAE, Bahreyn ve belki daha sonra Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine neden olan birincil güç, ABD'nin eve dönmesi beklentisiyle ortak düşmanlarına ve rakiplerine karşı bir caydırıcılık altyapısı inşa etmekti.
ABD'nin bu eski dostları, Mısır'la birlikte, kendilerini bölge çapında mücadele eden, Türkiye, Katar ve Batı demokrasilerine aykırı radikal İslamcı partilerden oluşan bir Sünni "İslamcı" bloğu körelten "ılımlı" bir güç olarak görüyorlar. Aynı zamanda, İsrail ile birlikte, İran ve onun Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'deki müttefikleri ve vekilleri tarafından yönetilen bir Şii bloğuna karşı destansı bir mücadeleye girişiyorlar.
Ancak bu ülkelerin yöneticileri anlıyor ki, Orta Doğu ve Güney Asya'daki "Bitmeyen savaşları sona erdirin" diye bağıran Trump, dünyanın o kısmına dair herhangi bir stratejik anlayıştan yoksundur, içgüdüsel çığlığı ve ABD gücünün sınırlarını açığa çıkaran bu savaşlar karşısında tükenmiş ve aşağılanmış birçok Amerikalıda yankılanıyor. Ayrıca, ABD'nin Körfez bölgesinin enerji kaynaklarını yabancılara, özellikle de 1980 Carter Doktrini ile ifade edilen Sovyet saldırganlığına karşı savunma taahhüdü artık geçerli değil. ABD, son yıllarda dünyanın en büyük doğal gaz ve petrol üreticisi haline geldi.
ABD yakın zamanda Arap Körfezi ülkelerindeki askeri varlığını sona erdirmeyecek, ancak açıkça büyük bir askeri varlığa artık ihtiyaç olmadığı açık ve Doğu Asya'daki büyüyen stratejik zorluklar, ABD için dünyanın en önemli ekonomik bölgesinde yükselen ve irredantist Çin'i kontrol etmek için daha fazla askeri kaynağa işaret ediyor.
BAE, Suudi Arabistan ve Katar'da babalarından daha iddialı ve pervasız olan genç yöneticiler, Katar'ı ablukaya alma aptallığı ve Yemen'de ortaya konan vahşetin gösterdiği gibi, demografi ve coğrafyalarıyla orantısız bölgesel rolleri oynamaya yönelik donkişotik girişimleri, bu değişen jeostratejik koşulların sonuçlarından kaynaklanıyor. ABD'nin daralmasını telafi etmek için, 1980'lerde bir kez İran'la, ardından sonraki on yıllarda Irak'la savaştı, ancak artık yeni Ortadoğu çılgınlıklarına sürüklenmeye isteksiz bir Amerika ile nasıl yaşayacaklarını öğrenirken, algılanan düşmanlarına karşı daha fazla hareket özgürlüğü sağlayacak yeni bölgesel uyumlar arıyorlar.
Ayrıca, otoriter Arap yöneticiler için bir zamanlar ABD'nin üstlendiği koruma ciddi şekilde test edildi ve bu korumanın yetersiz olduğu kanıtlandı. On yıl önce, aynı yöneticilerden bazıları, Obama yönetiminin on yıllardır ABD tarafından desteklenen Arap ayaklanmalarının ilk ve coşkulu dalgaları tarafından süpürülen Tunus Devlet Başkanı Zine El Abidine Ben Ali ve Mısırlı Hüsnü Mübarek gibi. Arap despotları terk etmesini dehşet ve öfkeyle izledi.
ABD'nin, Obama yönetimi döneminde başlayan Suriye ve Libya'dan siyasi olarak çekilmesi, iki ülkede daha fazla Rus askeri ve diplomatik tezlerine yol açtı. Trump'ın 2019'da ABD güçlerini Suriye'nin kuzeyinden çekme kararı, Türk kara birliklerinin bölgeyi işgal ederek Kürtlerin (Seçkin Deniz'in Notu: Terör Örgütü PKK-YPG Kürtleri temsil etmemektedir) çoğunlukta olduğu Suriye Demokratik Güçlerini bastırmasının yolunu açtı ve bu da ABD'nin IŞİD-DAEŞ grubuna karşı savaşında önemli bir rol oynadı. Bu davranış, bölgedeki ve Washington'daki birçok kişi tarafından bir müttefike Amerikan ihaneti olarak görüldü ve zamanın Savunma Bakanı James Mattis'in istifasına katkıda bulundu.
Ortadoğu'nun kontrolünü ele geçirmek için yapılan bu mücadelede, Peloponnesos Savaşı sırasında Atina ve Sparta'nın trajik öyküsüyle eşit olmasa da, yine de Arap Dünyası'nın modern tarihinde benzersiz olan iki Arap şehir devletinin büyüleyici bir hikayesi var. Hırslı adamların önderlik ettiği hem Abu Dabi hem de Doha, olağanüstü zenginliklerini Fenike, Yunan ve İtalyan şehir devletlerinin köklü geleneğinde, ağırlıklarının çok üzerinde bir yumruk atarak kullanıyorlar. Eşitsiz Türk-Katar ittifakında Ankara'nın Kafkasya, Suriye ve Libya'da savaşan İslamcı müttefiklerini ve paralı askerlerini desteklemek için kullandığı Katar Türkiye’nin harap olmuş ekonomisine önemli miktarda mali yardım sağlıyor. Katar, yalnızca 2017'de Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır'ın uyguladığı ekonomik ablukanın ardından hızla artan koruyucu Türk askeri gücüne ihtiyaç duyduğu için değil, aynı zamanda ortak paydaşlarını desteklemek için de İslamcı gündeme sahip "stratejik müttefiki"ne olan cömertliğini sürdürecektir. Katar, on yıllardır önemli çok dilli dijital ve yazılı medya imparatorluğunu, dünyanın dört bir yanındaki on milyonlarca Arap ve Müslümana karşı zehirli İslamcı propagandanın üst tabakası olarak kullandı.
Son yıllarda BAE, Türkiye'nin askeri genişlemesini köreltmek için askeri gücünü Afrika Boynuzu'ndan Libya'ya yansıtmaya en istekli Arap devleti olarak ortaya çıktı. Hem Türkiye hem de BAE'nin Libya'da askeri üsleri var ve o ülkenin kontrolü için iki ana rakibi destekliyorlar. İki ülkenin Somali'de üsleri ve vekilleri var. Trump'ın ABD Özel Kuvvetlerini Somali'den çekme kararı, iki ülke ile Afrika Boynuzu'ndaki vekilleri arasındaki çatışmayı artıracak. Üst düzey bir BAE yetkilisi, kaynak verilmeyen bir görüşmede, Türkiye'nin NATO üyeliği ve geniş Sünni İslamcı işbirlikçiler ağı göz önüne alındığında, kendilerine "İran'dan daha büyük bir tehdit oluşturduğunu" ve daha sonra, Batı'nın Türkiye’nin yaptığı tahribata verdiği ılımlı tepkiye üzüldüğünü söyledi.
Arap Körfez ülkelerini alaycı bir şekilde "hazıra konucu-beleşçi (free riders)" olarak nitelendiren ve çıkarlarını savunmak için daha fazla sorumluluk üstlenmeleri çağrısında bulunan Başkan Barack Obama, kısa süre sonra Yemen'de en kötü insani krizlerden birine dönüşen yıkıcı bir savaşı destekledi. 21. yüzyıl'da savaşın sonu görünmüyor. Esas olarak Suudi Arabistan ve BAE tarafından, görünüşte İran destekli el-Husi isyancılar tarafından devrilen Yemen'in Suudi yanlısı Cumhurbaşkanı Abd-Rabbu Mansur Hadi'yi eski durumuna getirmek için başlatılan savaş, İran destekli el-Husi isyancıları tarafından devrilen, askeri hedeflerine ulaşmada başarısız olan, İran'ın etkisini derinleştiren ve Yemen'i üniter bir devlet olarak hayatta kalmasını pratikte imkansız kılacak noktaya kadar parçaladı. Obama, Arap Körfezi ülkelerinin İran'la nükleer anlaşmaya rıza göstermesini istedi. Beş yıl sonra Trump, sahada yeni siyasi ve demografik gerçekler yaratmak için Kuzey Suriye'yi işgal etmesi için Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a onay verdi. Her iki çatışmada da geleneksel ordular vekillere ve paralı askerlere dayanıyordu. Bu iki çatışma, güvenlik meselelerini kendi ellerine almak için yerel otokratik arkadaşlarına bel bağlayan ABD başkanlarının aptallıklarını açıkça gösteriyor.
Bölgedeki sert hükümdarlar son yıllarda daha da sertleşti ya da yerlerini, ülkelerini daha karanlık baskı ve korku illerine sürükleyen çarpık ulusal kurtuluş ve ihtişam vizyonlarına sahip iddiacılara bıraktı. Bunlar Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır'ın mevcut yörüngeleri. Benjamin Netanyahu yönetiminde İsrail, geri dönülemez bir şekilde milliyetçiliğin ve dini şovenizmin ölümcül biçimlerine yöneldi.
Biden yönetimi, Orta Doğu'da, eski Başkan George W. Bush'un yürüttüğü gibi, Scylla (Seçkin Deniz'in Notu: Scylla Yunan mitolojisinde, Sicilya ve İtalya arasındaki Messina Boğazı'nın durgun tarafından yaşayan canavar) demokrasisi için mücadele kampanyaları ile üç halefinin peşinde koştuğu aceleyle geri çekilme Charybdis (Seçkin Deniz'in Notu: Charybdis Yunan mitolojisinde bir deniz canavarıdır) arasında dikkatlice yelken açmalıdır. İkilem çözülmekten daha kolaydır. Ama Ortadoğu'nun güvenliğini hesap verilemeyen otokratların ve güçlü adamların eline bırakmak kesinlikle çözüm değildir. Abraham (İbrahim) Anlaşmaları gibi aceleyle düzenlenmiş, kırılgan yapılar, en iyi ihtimalle, ortak bir düşman tarafından birbirine bağlanmış farklı aktörleri bir araya getirir, ancak bu düşmanlığın tutkalı mutlaka devam etmeyebilir. NATO ittifakının başarısı ve uzun ömürlülüğü esas olarak üyelerinin ortak siyasi, yasal, ahlaki ve hatta kültürel değerlerinden kaynaklanıyordu. Her nasılsa, Ortadoğu'daki İbrahim'in torunları böyle bir mirastan yoksundur.
Hisham Melhem, 21 Nisan 2021, New Lines
(Hisham Melhem, Suud destekli Al Arabiya Haber Kanalı'nın Washington büro şefi ve An-Nahar gazetesinin muhabiri olarak görev yapan Lübnanlı-Amerikalı bir gazetecidir.)
Seçkin Deniz, 14.05.2021, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.