16 Mayıs 2021 Pazar

SA9196/SD2063: Afganistan Sonrası Direnişle Mücadele Hakkında Nasıl Düşünülmeli?

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, ABD Ordu Savaş Koleji ulusal güvenlik işleri ve strateji profesörü Steven Metz'e aittir ve ABD'nin Afganistan'dan çekilmesine yönelik tartışmalara odaklanmaktadır. Metz'in şu cümleleri Amerika Birleşik Devletleri'nin, kurduğu terör örgütleri ve kukla yönetimlerle, Pakistan, Libya, Suriye ve Irak'ta olduğu gibi Afganistan'da da tıpkıbasım kanlı emperyalist operasyonlarının temel çerçevesini göstermektedir: "Afganistan, Amerika’nın isyanla mücadele konusundaki kusurlu anlayışının mükemmel bir örneğidir. Bazı Afganların Taliban'ı hoş görmesine veya desteklemesine yol açan yaygın yolsuzluğu sona erdirme gücüne sahip insanlar, bundan kâr edenlerdir. Dahası, Afgan seçkinleri, Taliban'ı ortadan kaldırabilseler bile, bunu yapmanın kendi çıkarlarına olmayacağını biliyorlar, çünkü ulusu ayakta tutan dış yardımların çoğu kuruyacak. Afganistan bugün bir savaş ekonomisi üzerine inşa edilmiştir. Hem Taliban hem de ulusal seçkinler bundan yararlanıyorlar. Bu devam ettiği sürece, çatışma da devam edecektir. Bir başka on yıllık doğrudan Amerikan müdahalesi bu trajik dinamiği değiştirmeyecektir." Amerika Birleşik Devletleri'nin diktatörlükleri ve terör örgütlerini bahane ederek yıktığı Müslüman ülkelerde inşâ ettiği sözde demokratik sistemlerin özü budur. Türkiye bu 'alçak' stratejiye karşı direnmiş ve başarılı olmuştur; bununla birlikte Amerikan politikalarında 'neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair elde ettiği bilgeliği' Müslüman ülkelere transfer etmeye başlamıştır. Katar, Libya, Azerbaycan ve kısmen Pakistan bunun açık örnekleridir.
Seçkin Deniz, 16.05.2021


How to Think About Counterinsurgency After Afghanistan

Başkan Joe Biden’in, tüm ABD askeri kuvvetlerinin bu yıl Afganistan’ı terk edeceği yönündeki son açıklaması, çok çeşitli ulusal güvenlik uzmanları ve seçilmiş yetkililer tarafından derhal eleştirildi. Bunların bir kısmı, Amerikan ordusu ayrıldıktan sonra Afgan hükümetinin Taliban'a karşı koyamaması durumunda bir insan hakları felaketinin yaşanacağı korkusunu yansıtıyordu. Ancak bu kararın eleştirilmesinin temeli, ABD'nin Afganistan'daki isyanla mücadele kampanyasının Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelik bir başka büyük terörist saldırıyı önlemek için hayati önem taşıdığı iddiasına dayanıyordu. Bu fikrin yaygınlığı, altmış yıl kontrgerilla operasyonuna dahil olduktan sonra, Amerikalıların hala onu gerçekten anlamadıklarını gösteriyor.

Amerika Birleşik Devletleri'ni Afganistan'da bir batağa sürükleyen ilk hata, isyanla mücadele ile terörle mücadeleyi birbirine bağlamaktı. Birleşik Devletler Soğuk Savaş sırasında isyana karşı koymaya başladığında, bunu Sovyet yanlısı isyancıların dost ülkelerde iktidarı ele geçirmekten alıkoymayı amaçlamıştı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ABD ilgisini kaybetti. 11 Eylül saldırılarının ardından, Birleşik Devletler ayaklanmayı yeniden keşfetti. Ancak bu sefer amaç, ulusötesi teröristlerin yabancı sığınak elde etmesini önlemekti. Bu, eski Başkan George W. Bush'un dediği gibi, "yurtiçinde bize saldırmadan önce onları yurtdışında yenmenin" bir yoluydu. Bu iddiaya dayanarak, Amerika Birleşik Devletleri Irak'ta, Afganistan'da ve daha küçük ölçekte İslam dünyasının birçok başka yerinde isyanla mücadelede destek görevini üstlendi.

Amerika Birleşik Devletleri'ne yapılan saldırıların ardından yaşanan duygusal dönemde ortaya çıkan bu tutum, hiçbir zaman stratejik bir anlam ifade etmedi. El Kaide'nin 2001 yılında Afganistan'da bir sığınağı varken, hiç kimse saldırıyı planlamanın gerekli olduğunu kanıtlayamadı. Ve öyle olsa bile, hiç kimse Afganistan'daki bir üssün El Kaide için neden faaliyet gösterebileceği düzinelerce diğer yerlerden daha önemli olduğunu tam olarak açıklamadı. Nihayetinde, Afganistan'daki kontrgerilla eyleminin Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelik başka bir terörist saldırıyı önlemek için gerekli olduğu argümanı basitçe ileri sürüldü, asla temel gerekçe açıklanmadı veya doğrulanmadı.

Amerikan halkı yıllarca süren saldırılardan öylesine sarsıldı ki, bunu sorgulamadı. Ancak zamanla iddiaların güvenilirliği azaldı. Bugün, isyanla mücadele terörist gruplarla mücadeleye bir şekilde yardımcı olsa bile, sağlanan güvenliğin maliyetleri haklı çıkarmadığı açıktır. Ayaklanmaya karşı mücadele, terörle mücadeleye katkıda bulunabilir, ancak bunu çok verimsiz yapar.

Amerikalıların yaptığı ikinci hata, kontrgerilla ortaklarının hedeflerini paylaştığını varsaymaktır. Kesin konuşmak gerekirse, Birleşik Devletler isyana karşı koymuyor, isyana karşı destek veriyor. Buradaki fikir, isyancıları dışarıdan çok az yardım alarak veya hiç yardım almadan idare edebilene kadar bir ortak hükümeti güvenlik yardımı, ekonomik yardım ve tavsiye ile desteklemektir. Ne yazık ki, Amerika’nın kontrgerilla ortakları dünyayı genellikle farklı görüyor. Birçoğu için, ülkelerinin en hayati bölgelerinin - büyük şehirler ve kaynak üreten bölgelerin- kontrol edilmesi yeterli. İsyancıların genellikle kök saldığı hinterlandlar üzerinde tam kontrol sahibi olmak çabaya değmez. 

Ve ortak rejimler kesinlikle isyancıların askeri yenilgisinden kaçınmak isterken, genellikle isyanı ateşleyen adaletsizliği, eşitsizliği, baskıyı, yolsuzluğu veya dışlamayı ortadan kaldırmak için gereken derin reformu gerçekleştirmeye isteksizdir. Açıkça ifade etmek gerekirse, ABD'nin ayaklanmaya karşı yaklaşımı, Amerika’nın güvenlik ortaklarından, iktidarı elinde tutanlara doğrudan fayda sağlayan bir siyasi ve ekonomik sistemi değiştirmelerini bekliyor. Sonra Amerika Birleşik Devletleri bunu yapmayınca şaşırıyor.

Afganistan, Amerika’nın isyanla mücadele konusundaki kusurlu anlayışının mükemmel bir örneğidir. Bazı Afganların Taliban'ı hoş görmesine veya desteklemesine yol açan yaygın yolsuzluğu sona erdirme gücüne sahip insanlar, bundan kâr edenlerdir. Dahası, Afgan seçkinleri, Taliban'ı ortadan kaldırabilseler bile, bunu yapmanın kendi çıkarlarına olmayacağını biliyorlar, çünkü ulusu ayakta tutan dış yardımların çoğu kuruyacak. Afganistan bugün bir savaş ekonomisi üzerine inşa edilmiştir. Hem Taliban hem de ulusal seçkinler bundan yararlanıyorlar. Bu devam ettiği sürece, çatışma da devam edecektir. Bir başka on yıllık doğrudan Amerikan müdahalesi bu trajik dinamiği değiştirmeyecektir.

Öyleyse Birleşik Devletler isyanla mücadele hakkında nasıl düşünmeli? Tek kelimeyle, gerçekçi bir şekilde. Birincisi, Amerikalılar bugünün teröristlerinin fiziksel sığınağa ihtiyaç duymadıklarını kabul etmelidir, bu nedenle dünyadaki her izole bölge parçasını kontrol etmeye çalışmak, yapılabilecek olsa bile maliyete değmez. İkincisi, Taliban, IŞİD-DAEŞ veya El Kaide gibi kötü hareketlerin bir ulusun tamamının veya bir kısmının kontrolünü elinde tuttuğunu görmek ne kadar üzücü olsa da, Amerika Birleşik Devletleri isyanla mücadele desteğini isyancıların patolojisine değil ortak hükümetin yaşayabilirliğine dayandırmalıdır.  Bir hükümet gerçekten isyana yol açan sistemi değiştirmeye adanmışsa ve temel Amerikan değerlerini paylaşıyorsa, yardımı hak edebilir. Aksi takdirde Birleşik Devletler, sırf rakibi daha kötü olduğu için derinden kusurlu bir partneri desteklemeye direnmelidir. Sonuçta bu, Afganistan'dan alınacak en önemli stratejik ders olabilir.

Steven Metz, Profesör, Ordu Savaş Koleji, 26 Nisan 2021, Defense One

(Steven Metz, ABD Ordu Savaş Koleji'nde ulusal güvenlik işleri ve strateji profesörüdür. Bu makaledeki fikirler yalnızca yazara aittir ve ABD Ordusu veya ABD Ordu Savaş Koleji'nin resmi konumunu temsil etmez.)


Seçkin Deniz, 16.05.2021, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı