Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
VI. Dünya Ticaret Merkezi 1993
Sudan, Hasan el-Turabi yönetiminde ABD'yi Somali'den çıkararak Müslüman Kardeşler için büyük bir zafer elde etti. Ancak, Somali angajmanından önce bile Müslüman Kardeşler, Birleşik Devletleri'n kalbinde büyük bir saldırı olayına karışmıştı. 26 Şubat 1993'te Dünya Ticaret Merkezi bombalaması meydana geldi; altı kişi öldü ve bin kişi yaralandı ve 250 milyon doları aşan hasar gerçekleşti.
Bombacı Remzi Yusuf'un niyeti, bir kuleyi diğerinin üzerine devirmek ve aynı zamanda New York şehri üzerinde bir siyanür gazı bulutu yaymaktı. Neyse ki yeraltı otopark yapısındaki patlama kuleyi devirmeye yetmedi, ancak siyanür gazını yakmaya ve onu etkisiz hale getirmeye yetti.Brooklyn'deki Al Kifah Merkezi, Şeyh Rahman tarafından kurulan ağın tamamen kontrolü altına girmişti. Ağ, 1992 yılının Eylül ayında Remzi Yusuf'u Amerika Birleşik Devletleri'ne getirdi. Yusuf, genel olarak 1993 Dünya Ticaret Merkezi bombalamasının beyni olarak tanınıyor ve davası ilginç bir tartışma sunuyor.
Amerika Birleşik Devletleri'ne Remzi Yusuf olarak Irak pasaportuyla girmişti. Vizesi yoktu ama kendisine siyasi sığınma hakkı verildi. Birkaç ay sonra Pakistan konsolosluğunu ziyaret etti ve gerekli belgeleri sunduktan sonra Abdul Basit Kerim adı altında bir pasaport aldı. ABD Hükümeti'nin Remzi Yusuf hakkındaki soruşturması, Abdul Basit Kerim'in gerçekten de onun gerçek kimliği olduğu sonucuna vardı.
Abdul Basit Kerim, 1968'de Kuveyt'te Pakistanlı bir baba ve Filistinli bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Kuveyt Havayolları'nın bir çalışanıydı. Kerim 1984 yılında İngiltere'ye taşındı ve üniversite eğitimine başladı. Oxford İleri Eğitim Koleji'nde İngilizce dil kursları aldı ve 1989'da elektronik mühendisliği diplomasıyla mezun olacağı Swansea'daki West Glamorgen Enstitüsü'ne girdi.
1995'te tutuklanıp nihayet ABD'ye getirildikten sonra Remzi Yusuf'tan alınan kendi ifadesine göre; 1987'de Swansea'de yaşarken Müslüman Kardeşler'in yerel üyelerinin kendisine yaklaşması üzerine İslamcı harekete katılmıştı. 1988 yazında Pakistan'a gitti ve burada Müslüman Kardeşler tarafından desteklenen birçok mücahit eğitim kampından birine katıldı. 1989'da kamptaki eğitimini tamamladı. Bir bomba uzmanı olarak becerilerini mükemmelleştirmeye çalışırken Karaçi'de meydana gelen patlamada yaralandı.
Irak'ın Kuveyt'i işgali sırasında, Kuveyt İçişleri Bakanı tarafından suçlandığı üzere Kuveyt'te Iraklılarla işbirliği yapıyordu ve ardından Çöl Fırtınası'ndan önce Filipinler'e kaçtı ve burada yeni ortaya çıkan İslamcı gruplara bomba yapımındaki uzmanlığını sundu. Abdul Basit Kerim, namı diğer Remzi Yusuf, bir Müslüman Kardeşler operatörü ve uzman bomba yapımcısıydı. Bu ağ tarafından 1992'nin sonlarında, Dünya Ticaret Merkezi'ni yok etmek amacıyla Amerika Birleşik Devletleri'ne getirildi. (5)
Remzi Yusuf'un gerçek kimliğine dair, ne yazık ki geniş yer bulan farklı bir teori de ele alınmalıdır. 1993 saldırısının ardından, pek çok muhafazakâr, 1993 bombalamasının devlet sponsoru olarak Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak'ı göstermek için ciddi bir çaba sarf etti.
Bu teori, saygın analist Laurie Mylroie tarafından yönetildi ve daha sonra, kendisi direktörken meydana gelen bombalama olayına CIA'nın karıştığını gizlemek için her şeyi göze alan eski CIA başkanı James Woolsey tarafından desteklendi.
Irak hakkındaki teori, Abdul Basit Kerim'in 1990'da, Kuveyt işgali sırasında Irak İstihbaratı tarafından öldürülen yumuşak huylu bir akademisyen olduğunu; Kerim'in kimliğinin çalındığını ve "Iraklı süper ajan" Remzi Yusuf'a verildiğini iddia ediyor. Bu teori, Kerim'e ait Kuveyt belgelerinin, 1993 öncesinde WTC bombalama soruşturması sırasında neredeyse tamamen tahrif edilmiş olduğu gerçeğine dayanmaktadır.
Mylroie ve takımı, bundan Iraklıların sorumlu olduğu ve tahrifatın, Kerim'in kimliğinin Yusuf tarafından devralınmasına imkân vermek için yapıldığı sonucuna vardı. Kerim ve Yusuf arasında yapılan karşılaştırmada parmak izleri eşleşmişti ve bu nedenle Mylroie, tahrifatın parmak izlerini değiştirmeyi de içerdiğini iddia etti.
Bu teori, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bir dizi muhafazakâr ve ayrıca Büyük Britanya'daki birkaç önde gelen gazeteci tarafından hızla desteklendi. (6) Mylroie, Kerim'in Irak işgalcileriyle işbirliğini ve işgal sırasında Irak'ı destekleyen Müslüman Kardeşler ile olan ilişkisini örtbas etmek için belgelerin tahrif edilmiş olma ihtimalini dikkate almıyor.
Mylroie'nin ayrıntılı teorisi, Kerim'in Swansea üniversitesindeki fakültenin birkaç üyesi tarafından da anlaşılır bir şekilde desteklendi. Müdür yardımcısı Ken Reid, Kerim'in boyunun ve kilosunun Yusuf'unkinden farklı olduğunu iddia etti. Ayrıca Yusuf'un deforme olmuş gözünün ve küçük kulaklarının ve ağzının Kerim'inkiyle uyuşmadığını belirtti. (7)
Eski bir Senato araştırmacısı ve CBS muhabiri Brad White da Mylroie'nin iddialarını ele aldı ve Kerim'i tanıyan öğretmenlerle röportaj yaptı. "İki kişinin Abdul Basit hakkında iyi hatıraları vardı, ancak Yusuf'un fotoğrafları gösterildiğinde pozitif bir teşhis yapamadılar. İkisi de görünüşte bazı benzerlikler olsa da aynı kişi olmadığını düşünüyordu. White’ şöyle demişlerdi: 'Bizim hissettiğimiz Remzi Yusuf’un muhtemelen Basit olmadığı yönündedir’." (8) Ancak, bu iddia edilen farklılıklar, kısmen Yusuf'un 1989'da Karaçi'de yüz yaralanmalarına ve uzun süre hastaneye kaldırılmasına neden olan bomba imalat kazasıyla açıklanabilir.
Yusuf'un İngilizceye hakimiyetini "korkunç" olarak nitelendiren ve onun dört yıl İngiltere'de yaşayan ve Oxford'da dil kurslarına katılan Kerim ile aynı kişi olamayacağını ileri süren bir İngiliz gazeteci, olaya farklı bir boyut kazandırdı.(9) Bu teori, Yusuf’un Dava sırasındaki performansıyla yüzleştiğinde başarısız oluyor: "İlk duruşmada kendini temsil etmekte ısrar etti; özel dikilmiş, kruvaze bir takım elbise içinde dikkat çekici bir görünümü vardı ve cazibesini kullanarak genellikle kendisini şaşırtıcı derecede iyi temsil etti, hatta aleyhteki tanıkları bile kendileriyle çelişecek duruma düşürdü" (10) Amerika'daki duruşmasında kendisini bu kadar iyi temsil ettiği İngilizcesi "korkunç" olabilir miydi?
Simon Reeve, The New Jackals adlı kitabında Yusuf'un Kerim olmadığı iddialarıyla yüzleşir. Reeve, FBI'ın 1993 bombalama olayıyla ilgili soruşturma başkanı Neil Herman'dan bahsediyor ve ayrıca Basit'in Swansea'daki günlerinden birkaç arkadaşından alıntı yapıyor,
"... Neil Herman ve FBI, Yusuf ve Kerim’in tek ve aynı kişi olduğuna inanıyorlardı. Birkaç eski öğrenci arkadaşı, 'Remzi'yi 'huysuz' ve ‘havai’ bir kişi olarak hatırlıyor ve bu şekilde tarif ediyorlardı. Bir Galli öğrenci arkadaşı "Bir dakika önce o senin arkadaşındı ve sonra…." diyordu. Güney Galler'den başka bir eski öğrenci arkadaşı ise kendisi ve Yusuf'un ortak bir arkadaşı-Asyalı bir aileden gelen bir İngiliz- arasında gerçekleşen bir konuşmayı anımsıyordu. Remzi için 'O gerçek bir kaçık' demişti. Başka bir öğrenci, Yusuf'un davası ile alakalı gazete makalelerini kesip saklamıştı. Yusuf hala kaçakken, gazete resimlerini albümlerindeki resimlerle karşılaştırdığını hatırlıyordu. Albümlere bakan arkadaşlarına 'Bu benim arkadaşım Jane, o bir öğretmen' derdi; 'bu benim arkadaşım Phil, o bir mühendis ve sonra [makalelere dönerek] bu uluslararası terörist ve dünyanın en çok aranan adamı, arkadaşım Remzi.' “ (10b)
Her halükârda, Kerim'in fakültesinin, terör dehası Yusuf’tan kurumlarını uzak tutmak istemesi anlaşılabilir ve Mylroie gibi muhafazakârların WTC bombalamasından sorumlu 'daha yüksek bir güç' aramaya bu kadar istekli olmaları da anlaşılabilir. Daha yüksek bir güç vardı, ama Irak değildi ve çoğu muhafazakâr, bakış açılarında o kadar İngiliz hayranıdır ki, Müslüman Kardeşlerin dayandığı Britanya'ya eleştirel bir gözle bakmayı imkansız bulurlar.
Yusuf’un gerçek kimliği meselesi, 11 Eylül 2001'den sonraki birkaç hafta içinde nihayet çözüldü. Eski CIA şefi James Woolsey, Irak'ın saldırılardan en azından kısmen sorumlu olduğuna dair elde edebileceği tüm kanıtları toplamak üzere Londra'ya gönderildi. Woolsey’in seyahati, şahin savunma bakan yardımcısı Paul Wolfowitz tarafından bağımsız olarak desteklenmiş ve Bush yönetimi içinde bir çatlak yaratarak dışişleri bakanlığı ile CIA'i kızdırmıştı.(11) Woolsey, korsanların lideri Muhammed Atta'nın Irak İstihbaratıyla bir araya geldiği iddialarına odaklanarak onun Irak’la bağlantılarını araştırmıştı:
Woolsey'in İngiltere'deyken araştırdığı bir başka entrika, gerçek adı Abdul Basit olan Remzi Yusuf olarak bilinen, hüküm giymiş bir Kuveytli teröristle ilgili. Woolsey, Yusuf’un Basit'i kaçıran ve kimliğini çalan bir Irak ajanı olduğunu iddia ediyor. Bir İngiliz yetkiliye göre, Woolsey'nin hafiyeliği, yaptığı işlerden dolayı 'şaşkın' halde olan İngiliz polisi ve istihbaratı arasında onu alay konusu yaptı. Ancak Woolsey'in itibar eksikliği, ana akım medyanın Irak karşıtı histeriyi körüklemek için ondan kapsamlı bir şekilde alıntı yapmasını engellemedi.' (12)
Woolsey, Amerikalı müfettişlerin uzun süredir Yusuf’un davasında vardıkları sonucu kabul eden ve Remzi Yusuf’un Iraklı bir sahtekâr değil, gerçekten Abdul Basit Kerim olduğunu doğrulayan İngiliz İstihbaratı ile görüştü. Tony Blair, Bush'un Irak'ı işgal etme planlarını desteklemek için sebepler bulmaya çalışırken bile Laurie Mylroie, İngilizlerin Saddam'ı (12a) korumak için kendi yollarının dışına çıktığına inanmaya devam etse de, mesele öylece kaldı.
Abdul Basit Kerim, namı diğer Remzi Yusuf, 26 Şubat 1993'te Pakistan'ın Karaçi kentine düzenlenen bombalı saldırının hemen ardından ABD'den kaçtı. 1994'te Filipinler'de ortaya çıktı ve Mindanao'da yeni ortaya çıkan Ebu Seyyaf terörist grubunu desteklemek için kurulmuş Müslüman Kardeşler hücresine katıldı. Kerim, adını İslamcı militan Dr. Abdurrab Rasul Sayyaf'tan alan Ebu Seyyaf grubunun ilk kuruluşunun finansmanına yardım eden Usame bin Ladin'in kayınbiraderi Muhammed Cemal Halife ile bir araya geldi.(13)
Dr. Sayyaf Doktorasını Kahire'deki El Ezher Üniversitesi'nden almış ve Afganistan'ın en önemli ilahiyatçılarından biri olmuştu. 1990 civarında Peşaver'de Sawal el-Cihad Üniversitesi'ni kuran Sayyaf, bugün Afganistan'daki yeni Karzai hükümetinin açık sözlü bir militan eleştirmeni ve ABD'nin düşmanı. Ebu Seyyaf birçok kişi tarafından El Kaide cephe grubu olarak görülüyor; ancak gerçekte, Usame bin Ladin'in 'uluslararası terörist beyni' olarak ortaya çıkmasından çok önce planlanmış bir Müslüman Kardeşler grubudur.
Abdul Basit Kerim, diğer adıyla Yusuf, Filipinler'de bulunurken şu anda 11 Eylül saldırılarının operasyonel beyni olduğu anlaşılan ve WTC 1993'ün planlayıcısı olduğundan şüphelenilen amcası Halid Şeyh Muhammed ile de yakın etkileşim içindeydi. Kerim gibi Muhammed de Kuveyt'te doğmuş ancak sonradan Pakistan'a taşınmıştı.(14)
Kuveyt kayıtları, Kerim'in tüm ailesinin Irak işgali sırasında, 26 Ağustos 1990'da Kuveyt'ten Pakistan'a taşındığını gösteriyor.(15) Hint İstihbaratı, tüm ailenin aslen Belucistan eyaletinden olduğuna ve Kerim'in sadece Kuveyt'te büyüdüğüne inanıyor. (16) Her halükârda, Kerim ve bir zamanlar Kuzey Carolina kolejine giden amcası Halid (17), 11 Eylül’de gerçekleşen operasyonu ilk tasarlayan teröristlerdi. Filipin Polisi, Kerim'in dairesinde gerçekleşen bombalı bir kazadan gelen alarm nedeniyle baskın düzenledikten sonra Bojinka Operasyonu olarak bilinen planı ortaya çıkardı. Aynı anda havalanacak şekilde ayarlanmış on bir ABD jet uçağına bomba yerleştirme planlarını içeren bir bilgisayar ele geçirildi.
Hücrenin yakalanan üyelerinden Abdul Hâkim Murad, daha sonra sorguda, planın ikinci aşamasının jet uçaklarını kaçırmak ve onları CIA karargahı, Beyaz Saray, Pentagon ve muhtemelen bazı gökdelenler gibi hedeflere uçurmak olduğunu itiraf etti. Murad bundan emindi çünkü Teksas, New York ve Kuzey Carolina'da birçok Amerikan uçuş okuluna gitmişti ve intihar pilotlarından biri olacaktı. (18)
Komployu ortaya çıkarmak ve terörist hücreyi bozmak Filipin İstihbaratı için bir zaferdi ve CIA, Kıdemli Müfettiş Aida D. Fariscal'a 'Kişisel üstün çabaları ve işbirliğinden dolayı' bir liyakat sertifikası verdi. (19a) CIA daha sonra Bojinka Operasyonunu ile alakalı her şeyi hemen unuttu.
Kerim, namı diğer Remzi Yusuf, Filipinler'den zar zor kaçmayı başardı ve tutuklanmaktan kurtuldu, ancak Swansea kütüphanesinden çaldığı birkaç teknik referans kitabını geride bırakmıştı… 19b). Pakistan'a geri döndü ve yeraltındaki geniş İslamcı ağda kolayca yerini buldu. Küresel terör ağında kilit bir figür olmaya devam edecekti ancak en yakın ortaklarından biri tarafından ihanete uğradı. Kerim tarafından işe alınan Güney Afrikalı bir Müslüman, Amerikan hükümetinin tutuklanması için teklif ettiği 2 milyon dolarlık ödül karşılığında Kerim'in nerede olduğu hakkında bilgi verdi. Kerim, 7 Şubat 1995'te ABD'li ve Pakistanlı güvenlik görevlileri tarafından dairesinde yakalandı. Muhbir 2 milyon dolarlık ödülü aldı ve şu anda Amerika Birleşik Devletleri'nde, Tanık Koruma Programı tarafından korunan ailesiyle birlikte yeni bir kimlikle yaşıyor.(20)
Kerim daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne sınır dışı edildi ve WTC bombalamasından yargılandı ve mahkûm edildi. 'Remzi Yusuf' şu anda 240 yıllık müebbet hapis cezasını çekiyor.
Kerim’in amcası da Filipinler'den kaçmıştı. Bununla birlikte, 1996'da Basra Körfezi'ndeki Katar krallığındayken, Katar hükümeti ile FBI arasında Halid Şeyh Muhammed'i tutuklamak ve onu ABD'ye teslim etmek üzere bir anlaşma yapıldı. FBI, ödülünü almak için bir otelde bekleyen Katarlılara bir heyet gönderdi ancak son dakikada anlaşma suya düştü. Görünüşe göre 'daha yüksek bir güç' son anda araya girmiş ve Muhammed gizlice başka bir yere götürülmüştü. Halid Şeyh Muhammed, Mustaf Nasir adı altında yeni bir karargâh kurduğu Prag'a kaçtı. İki egemen hükümet arasındaki son aşamada olan önemli bir anlaşmayı bozmak için kim müdahale edebilirdi? Anlaşmaya müdahale eden kişinin Din işlerinden sorumlu devlet bakanı olduğu bildirildi. (21)
Dikkate alınması gereken bir diğer faktör ise Katar'ın Müslüman Kardeşler'in en önde gelen ve en açık sözlü ilahiyatçılarından birinin, Katar Üniversitesi İslam Araştırmaları Dekanı ve Londra dışında da Avrupa İslam Konseyi başkanı olarak çalışan Dr. Yusuf el-Karadavi’nin memleketi olmasıdır. (22)
Halid Şeyh Muhammed'in Katar'da kalışına Müslüman Kardeşler evsahipliği yapmış olmalıydı ve sadece Müslüman Kardeşler, Muhammed'i Amerikan makamlarına teslim etme anlaşmasını bozmak için gerekli nüfuz ve güce sahipti.
Halid Şeyh Muhammed, 11 Eylül'ü çevreleyen tüm komployu ortaya çıkarmanın anahtarıdır, ancak dünyanın dört bir yanındaki araştırmacı gazeteciler, onun hayatı hakkında neredeyse hiçbir şey ortaya çıkaramıyor. Wall Street Journal muhabiri Daniel Pearl, Halid Şeyh Muhammed hakkındaki soruşturmasını Pakistan'da sürdürdüğü için kaçırıldı ve vahşice öldürüldü; onun kafasının kesilerek infazının dramatik bir şekilde düzenlenmiş yüksek teknolojili videosu internet aracılığıyla bir uyarı olarak dünya çapında yayıldı.
ABD Kongresi 11 Eylül olaylarıyla ilgili soruşturmaya başladığında, CIA şefi George Tenet'in Halid Şeyh Muhammed'le ilgili tüm bilgilerin gizliliğinin kaldırılmasını engellediğini ve soruşturma raporunda Muhammed'in adının geçmesine bile izin verilmediğini gördüler. Tenet, Halid Şeyh Muhammed'in eleştirel bir incelemesinin Muhammed'in Müslüman Kardeşler ile yakın bağlarını ve ardından Müslüman Kardeşler'in Batı'nın seçkin istihbarat örgütleriyle olan bağlarını ortaya çıkaracağını biliyor.
Muhammed, 'Remzi Yusuf' gibi bir CIA elemanıydı. Müslüman Kardeşler örgütünün bir parçasıydılar ama sadece isim olarak Müslümandılar. Filipin soruşturması, Muhammed ve yeğeni Yusuf’un her ikisinin de içmekten, parti yapmaktan, striptiz barlarını ziyaret etmekten ve yerel kadınları takip etmekten hoşlandıklarını ortaya koydu. (24)
Operasyona kadar vakitlerini Florida’da geçiren 9-11 korsanlarının çoğu için de aynı şey geçerliydi. Bu durum, Sudan'da halk arasında müzik çalındığında kulaklarını tıkayan Usame bin Ladin ile tam bir tezat oluşturuyor.(24)
Usame bin Ladin, 11 Eylül olaylarıyla zayıf bir şekilde bağlantılıydı ancak bunun tek nedeni, uluslararası İslamcı hareketin çok küçük olması ve operasyonun planlanmasında ve yürütülmesinde neredeyse hiç rol oynamamasıydı. Gerçek ancak Halid Şeyh Muhammed aracılığıyla bulunabilir ve çok fazla sayıdaki güçlü çıkar ilişkisi bu gerçeği saklamaya kararlıdır.
Peter D. Goodgame, 11 Ağustos 2002, RedMoonRising
- "Blowback," Mary Ann Weaver, 05-1996, The Atlantic online
- "Enemies and 'Assets'," William Norman Grigg, 03-1997, The New American
- The New Jackals, Simon Reeve, 1999
- Breakdown: How America's Intelligence Failures Led to September 11, Bill Gertz, 2002
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.