25 Haziran 2021 Cuma

SA9271/KY73-PH23: Sokağa Tüküren Kendi Yüzüne Tükürmüştür…

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Artık dağda, köyde veya şehirde yere atılan her çöp yağmurla dereye veya kanalizasyona oradan da denizlere ulaşıyor. İnsan elinin değdiği bütün dere ve ırmak kenarlarında çalı ve ağaç köklerine takılmış poşetler, pet şişeler, envâi çeşit atıklar görüyoruz ya hani, işte onlar yağmurla gökten inmiyor, hepsini biz atıyoruz."

Burada günlerce 'Marmara Denizi'nin nasıl kirlendiği ve açık kanalizasyona döndüğü' yazıldı, çizildi. Hep ifade edilen şuydu: "Marmara Denizi aslında göl sayılır. Dolayısıyla büyük denizlere oranla çok daha hızlı kirlenmesi beklenmeli ve erkenden önlem alınmalıydı."

Bazı uzmanlara göre artık temizlenmesi, yani eski haline dönmesi imkânsız. Neden imkânsız olduğu ve nasıl bu hale geldiği sürecini MAREM (Marmara Environmental Monitoring –Marmara Çevresel İzleme) projesi yürütücüsü, Hidrobiyolog Levent Artüz, kendisi ile yapılan bir mülakatta uzun ve bilimsel açıdan anlatmış. 

Ben daha basit ve kısa yoldan, şehirler ve doğamız ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

Arıtılmış su dahi olsa denize karışınca deniz suyunun mahiyeti ve deniz canlılarının habitatı (tuz yoğunluk sıcaklık oksijen) bozuluyor. (Ama ilginç bir şekilde Yağmur suyu ve diğer tatlı sular bozmuyor.)

O yüzden arıtılmış suyu doğrudan denizlere vermek yerine günlük hayatta dönüştürerek devridaim yaparak kullanmak daha akıllıca. (Mevcut teknoloji ile de bu mümkün.)

Günümüzde arıtılmış suları sanayiden oto yıkamaya, sokak temizliğinden bahçe sulamaya, süs havuzlarından yapay şelalelere, vb. (içme suyu ile yapılmasa da olacak) pek çok alanda kullanılabiliriz. Doğrudan denize vermektense direkt toprağa karışması daha sağlıklı, çünkü topraktan süzülürken yeniden doğal mineral dengesine kavuşabilir.

Ancak bırakın kompleks arıtma ve dönüştürmeyi, biz hâlâ tuvalet sifonlarında bile içme suyu kullanılıyoruz. Büyük israf ve çok yanlış bana göre. Sanırım bu konuda bir ben böyle düşünmüyorumdur.

Ayrıca 'yağmur hasadı'nın da günümüz şehirleri için, hatta kırsal alanlar ve meralar için çok hayatî önemi var. Bu alanda da yapay göller ve yağmur havuzları planlanmalı ki, kısıtlı halde olan içilebilir kaynak sularımızı hızla tüketmeyelim daha uzun kullanabilelim. Doğa da kendi seyrinde suyu devridaim yapabilsin.

Devasa ölçekte nüfusu barındıran siteler, rezidanslar ve kamu binaları yapılıyor ve bunlar akıllı binalar diye pazarlanarak, milyonlarca liralara satılıyor veya yapılıyor. Peki, bir soralım inceleyelim nereleri akıllıymış?

Çatılarında yağmur suyu mu topluyor da, bahçe sulaması ve yukarıda bahsettiğim diğer konularda kullanılıyor. Böylece şehir şebekesinden su israf etmiyor?

Cam cephelerinde güneş enerjisini dönüştürüp kendi elektriğini mi üretiyor? Çöplerini mi ayrıştırıyor, doğal çöplerden gübre mi elde ediyor?

Teknolojinin doğa dostu şehirlerin emrinde kullanıldığı şu günlerde, çatılarında şehir arıcılığı için uygulama mı yapılıyor, yeşil çatılar, ekolojik binalar mı inşa ediliyor?  Bahçeleri ağaçlarla donatılıyor da, kuşlara yuva mı oluyor. Sokak hayvanları için uygun alanlar mı ayrılıyor?

Öyle ya, neredeyse bir kasabanın nüfusunu barındıracak büyüklükte sitelerimiz var, ama şu bahsettiklerimden biri bile düşünülmüyor ve yapılmıyor maalesef. 

Onların akıllı demeleri insan görünce açılan kapılardan ibaret zaar!

Bu projelerin yerel yönetimler öncülüğünde; akademi, STK’lar, mühendisler ve teknoloji birlikleri vs. hatta siyasi partilerin ilgili organlarıyla ortak çalışılıp üretilmesi ve uygulanması gerekiyor, ama malum kişi ve kurumların bu işlere ne kafa yorası var ne de gönlü.

Özellikle vatandaşların bu konularda bilinçlenmesi için yapılacak çalışmalar tamamen belediye ve STK’ların görevi aslında.

Evet, fabrikalar, üretim tesisleri su kaynakları ve akarsuları yoğun şekilde kirletiyor (onları ayrıca ele almak gerekir) ama vatandaşların kirletme oranı da azımsanamaz. Vatandaş da masum değil yani. Örneğin evinin inşaatından tadilatında çıkan atıkları (molozları ya da klozetini, çekyatını) ırmağa dereye atıyor, oradan denize gidebilirse gidiyor, yoksa derenin önünü tıkayıp taşkınlara sebep oluyor. Tarlasına attığı, toprağa karışan oradan kaynak sularına bulaşan kimyasal gübre ilaç, vs. de cabası.

Artık dağda, köyde veya şehirde yere atılan her çöp yağmurla dereye veya kanalizasyona oradan da denizlere ulaşıyor. İnsan elinin değdiği bütün dere ve ırmak kenarlarında çalı ve ağaç köklerine takılmış poşetler, pet şişeler, envâi çeşit atıklar görüyoruz ya hani, işte onlar yağmurla gökten inmiyor, hepsini biz atıyoruz. 

Velhasıl yol kenarına attığınız sigara izmaritinden gofret ambalajına, kola kutusundan varile veya daha büyük çöplere kadar her şey bir şekilde denize ulaşıyor. Denizler o çöpleri yok edemiyor, aksine kusuyor kıyılara atıyor. Sonra akıntılarla okyanuslara giderek kocaman çöp adaları oluşuyor. 

Ondan sonra balıklar ölüyor, ölmezlerse de ağır metal yükü alıyorlar onları da insanlar yiyor hastalanıyor diyerek mevzuu uzatmak mümkün ama gerek yok. 

Özetle; modern insan kendi çöpünde boğulmak üzere çünkü yere tüküren sonunda kendi suratına tükürmüş oluyor desek yeridir…


Peri Han, 25.06.2021, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Güneşin Altındaki Her Şey





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.


    Seçkin Deniz Twitter Akışı