15 Ekim 2021 Cuma

SA9401/KY1-CÇ790: Keskin Ustura

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Öyle tozutmuş ki, ne dediğini kendisi de bilmez halde. Öyle ya kör, cahil. Elinde abartı baltası, ağzında abartı kırbası tilkinin kuyruğundan söz ediyor. Öksüren biri de yok."

Abartmak insanın onulmaz hastalıklarından biridir. Kuşkusuz söz sanatındaki abartıdan söz etmiyoruz. Yani mübalağa sanatı. Erbabının elinden, dilinden çıkmış olan insana haz verir, şevk verir heyecan verir. Öteki hal berbat mı berbattır. Hani bir avcı hikâyesi vardır. Pek bir abartır. Konu komşu gülerken hane halkı muzdariptir. Evin oğlu babasına durumu anlatır. Bir çare bulurlar. Oğul babaya “Ben öksürünce düzeltirsin” der. Avcı baba kabul eder. Ve bir gün kahvede avladığı tilkiden söz eder.

“Kuyruğu kırk kulaçtı!” der. Oğlan öksürür. Baba otuza iner. Çocuk yine öksürür. Baba yine iner. Oğlan öksürür. Baba yine iner. Oğlan yine öksürür. Oysa avcı baba nihayet tam söylemiştir boyunu tilkinin kuyruğunun. Hiddetle oğlana döner “Lan oğlum bu tilkinin hiç mi yoktu kuyruğu?” der. Abartı böyledir.. kişileri komik, eçhel durumuna sokar, kendisi farkında değildir içine düştüğü durumun. Ama dediğimiz gibi erbabının elinde bir başkadır. Örneğin Kaygusuz Abdal’ın (1341-1444);

“Kaza verdik birkaç akça

Eti kemiğinden pekçe

Ne kazan kaldı ne kepçe

Kırk gün oldu kaynadırım kaynamaz” şiirinde olduğu gibi.

Yahut Mehmet Akif Ersoy’un (1873-1936);

"Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın." beytinde olduğu gibi. 

Örnekleri çoğaltmaya gerek yok. Erbabının elinde şaheser olan abartı (mübalağa) cahilin elinde keskin bir kılıç, keskin bir ustura olur çıkar. Can yakar, komik durumlara düşer. İşte bu cahillerden biri (üstüne üstlük titri prof olan biri), körün önde gideni almış eline keskin mi keskin usturayı tıraşa kalkmış. Ne burnu kalmış, ne kulağı, doğramış ta doğramış. Güya birini övecek. Güya birini göklere çıkaracak. Sanırsın övmeye çalıştığı gökten zembille inmiş. Söylediklerini dinleyince zaten gökten zembille indiğini kabul etmek gerek. Mektep medrese (okul-üniversite) yok. Yazı yok, hiçbir şey yok. iyi de övmeye çalıştığın kişi hiçbir şeyi olmayan toplumda doğup büyümedi mi? Eğitim görüp rütbe almadı mı?

Öyle tozutmuş ki, ne dediğini kendisi de bilmez halde. Öyle ya kör, cahil. Elinde abartı baltası, ağzında abartı kırbası tilkinin kuyruğundan söz ediyor. Öksüren biri de yok.

Ondan önce o yokmuş bu yokmuş şu yokmuş (Allah'tan teneffüs ettiğimiz havayı inkâr etmemiş!).. müziğimiz de yokmuş.. iyi de onun sevdiği şarkıları nerene sokacaksın?

Yine ondan önce; o yokmuş, bu yokmuş, şu yokmuş.. hatta alfabemiz bile yokmuş o yüzden edebiyatımız da yokmuş.. (sanırsın latin alfabesi babasının malı!).. bunu söyleyen bir prof ha.. sanırım cehalet tedrisatı veren bir yerlerden edinmiş titrini.. tamam la;

"Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var

Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var" diyen Fuzulî'yi,


"Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal

Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" diyen Baki'yi,


"Bu şehr-i sitanbul ki bi misl ü behâdır

Bir sengine yek pâre acem mülkü fedâdır" diyen Nedim'i,


"Ehl-i dildir deyemem sinesi sâf olmayana

Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil" diyen Nefi'yi,


"Ne sağ olmak murâdımdır ne ölmekten kaçar cânım

Cihânda hasta-i aşk olalı bir hoşça hâlim var" diyen Taşlıcalı Yahya Bey'i,


"Cem’ oldu bezm-i sohbete yaran birer birer

Cem aldı dest-i işarete rindan birer birer" diyen Nabi'yi,


"Olsa yüz bin canım al ey hicran! Lakin kılma,

Yarimi benden cüda, yahut beni ondan cüda" diyen Ali Şir Nevai'yi,

kaldırıp bir köşeye atalım..

Yunus Emre'yi, Pir Sultan Abdal'ı, Aşık Seyrani'yi, Sümmani'yi, Ferhat İle Şirin'i, Aslı İle Keremi, Namık Kemal'i, Recaizade Mahmut Ekrem'i, Abdulhak Hamit Tarhan'ı, Samipaşazade Sezai'yi, Şemsettin Sami'yi, Ziya Paşayı, Halid Ziya Uşaklıgili, Reşat Nuri Günteki'in, Ahmet Rasim'i, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı, Rıza Tevfik'i, Tevfik Fikret'i, Mehmet Akif Ersoy'u ve daha nice alfabe değişiminden önce eser veren kişileri nerene sokacaksın.


Cemal Çalık, 15.10.2021, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Siyasi Hatıralar, Kafa Koçanıma Göre





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı