Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Bana insanlık tarihi kadar uzun gelen on üç gün yaşamıştım, zaman mefhumu benim için kaybolmuştu, her şey şimdiki zamana taşınmıştı, kafam allak bullaktı. Biraz Kur’an okudum. Zamandan münezzeh olan Allah’ın bana, biz insanlara gönderdiği son mektubu okurken rahatlıyordum. Ondan başka güvenecek hiçbir güç yoktu."
‘Aydınlanma Çağları’ diyorlardı bu ‘Karanlık’ çağlara. Hedef, Allah’a karşı meydan okumak, ilahî kökenli olsun ya da olmasın bütün dinleri yok ederek bir tek din temelinde Şeytan’ın Krallığı’nı inşâ etmek, ‘Şeytan’ın Cenneti’ ile bütün insanlığı aldatmaktı. Bunu başardılar. İnsanların büyük çoğunluğu, Allah’ın emirlerini hayatlarının merkezine almıyor, yasakladığı her şeyi neredeyse harf harf yaşıyordu. ‘Laik’ti insanlar; herhangi bir dinin esaslarını değil ‘bütün dinlerin yasaklarını’ bayraklaştırıyorlardı. İnsan ırkı, soyu artık yenilmişti.”
1949'da Kanada'da "İkinci Dünya Savaşı'nda Katolik olarak hayatta kalan" Polonyalı Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Henry Makow, 30 Mayıs 2004 tarihli ‘The “Jewish” Conspiracy is British Imperialism (İngiliz Emperyalizmi “Yahudi” Komplosudur)’ başlıklı yazısı ile ‘Yer Yazarı’nın en büyük tanıklarından biriydi. Satanist-Kabalist Yahudilerin aksine "gerçek Mozaik Yahudi ruhunu, evrensel hakikat ve ahlaka bağlılığı ifade ettiğini" iddia ediyordu.
“Benim gibi komplo teorisyenleri modern tarihin, insanlığı köleleştirmek için uluslararası bir finans elitinin uzun vadeli bir komplosunu yansıttığına inanıyorlar.
Bir fil inceleyen kör erkekler gibi, bu komployu Yahudiler, İlluminati, Vatikan, Cizvitler, Masonlar, Kara Asalet-Black Nobility- ve Bildersberg ve benzerlerine atfediyoruz. Gerçek kötüler ekonomik ve kültürel hayatımızın kalbinde. Onlar İngiltere Bankası, ABD Federal Rezerv (FED) ve ilgili kartellere sahip hanedan aileleridir.
Bu aileler aynı zamanda Dünya Bankası ve IMF ile dünya istihbarat ajanslarının çoğunu kontrol ediyorlar. Kimlikleri gizlidir, ama Rothschild kesinlikle bunlardan biridir. İngiltere Merkez Bankası 1946'da “millileştirildi” ancak para kazanma gücü aynı ellerde kaldı.
İngiltere aslında Kraliçe değil “Londra Şehri” anlamına gelen “Taç-Crown” tarafından yönetilen bir finansal oligarşidir. Londra şehri, özel bir şirket olan İngiltere Bankası tarafından yönetilmektedir. Büyük şehir -The square-mile-large City-, Londra'nın kalbinde yer alan egemen bir devlettir. “Finans dünyasının Vatikan'ı” olarak şehir, İngiliz yasalarına tabi değildir. Aksine, bankacılar İngiliz Parlamentosu'na fikirlerini dikte ediyorlar.
1886'da Andrew Carnegie şöyle yazmıştı: “Altı ya da yedi adam halkı parlamentoya danışmaksızın savaşa sürükleyebilir.” 1910-1919 yılları arasında İngiltere Bankası'nın direktörü Vincent Vickers, şehri dünya savaşları için suçladı. (Knuth'dan alıntılanan “Ekonomik Aşiret” (1940), Şehrin İmparatorluğu, 1943, s.60)
İngiliz İmparatorluğu, bankacıların finansal çıkarlarının bir uzantısıydı. Gerçekten de, bütün beyaz olmayan koloniler (Hindistan, Hong Kong, Cebelitarık) “Taç-Crown Kolonileri” idi. Onlar İngilizler tarafından fethedilip bedel ödense de, bu şehre aitti ve İngiliz yasalarına tabi değildi.
İngiltere Bankası, acentesi JP Morgan'ın Amerikan işinin %25'ini devraldığında, TR Roosevelt yönetimi sırasında (1901-1909) ABD'nin kontrolünü üstlendi. (Anton Chaitkin, Amerika'da Treason, 1964)
“Amerikan Almanakı"na göre bankacılar, kraliçenin de dahil olduğu Avrupalı kökenli kraliyet hanedanlarının gayrı resmi bir birlikteliği olan “Isles Kulübü” adı verilen bir ağın parçasıdır. Isles Kulübü, tahmini olarak 10 trilyon dolar değerindeki varlıkları, Royal Dutch Shell, Imperial Chemical Industries, Londra Lloyds, Unilever, Lonrho, Rio Tinto Zinc ve Anglo American DeBeers gibi şirket devlerini yönetiyor. Petrol, altın, elmas ve diğer birçok hayati hammaddenin dünya arzına hükmediyor ve bu varlıkları jeopolitik gündeminin emrinde dağıtıyor.
Hedefi: 5 milyardan fazla insan nüfusunun sonraki iki ila üç kuşak arasında 1 milyardan daha azına indirilmesi; kendi küresel gücünü ve bu iktidarın dayandığı feodal sistemi korumak için tam anlamıyla “insan sürüsünü yok etmek".
Tarihçi Jeffrey Steinberg, ABD, Kanada ve Avustralya'ya atıfta bulunabilirdi:
“Londra” şehri için, İngiltere, İskoçya, Galler ve özellikle Kuzey İrlanda, bugün köle plantasyonlarından ve sosyal mühendislik laboratuvarlarından az fazlasıdır.
Bu aileler bir finans oligarşisi oluşturuyorlar; Onlar Windsor tahtının arkasındaki güçlerdir. Kendilerini, 1509-1715 döneminde İngiltere'ye sızan ve altüst eden Venetian oligarşisinin mirasçıları olarak görüyorlar ve emperyal Babil, Pers, Roma ve Bizans'ın oligarşik sisteminin yeni, daha tehlikeli, ölümcül İngiliz-Hollanda-İsviçre türünü oluşturdular.
Londra şehri dünyanın spekülatif pazarlarına hakimdir. Hammadde ekstraksiyonu, finans, sigorta, ulaşım ve gıda üretimine dahil olan sıkı sıkıya bağlı şirketler grubu, dünya pazarının aslan payını kontrol eder ve dünya endüstrisi üzerinde sanal “şok noktası” kontrolü uygular.”
Steinberg, ekonomist Lyndon Larouche ile bağlantılı bir grup tarihçiden biridir. Bu belayı, 300 yıldan uzun bir süre önce, Venedikli ticari mercantil oligarşinin İngiltere'ye göçüne kadar takip ettiler.
Larouche tarihçileri böyle söylemese de, bu oligarşinin birçok üyesinin Yahudi olduğu anlaşılmaktadır. Cecil Roth şöyle yazıyor: “Venedik ticaretinin ezici çoğunluğu, ticaretin en zenginleri olan Yahudilerin elinde toplandı” (Venedik'teki Yahudilerin Tarihi, 1930)
William Guy Carr'ın Oyundaki Piyonlar (Pawns in the Game)' da işaret ettiği gibi, hem Oliver Cromwell hem de Orange of William (III. William, Haziran 1672'den 1689'a kadar Hollanda kralı, eşi II. Mary ile birlikte 1689'dan 8 Mart 1702'ye kadar İngiltere, İrlanda Kralı ve İskoçya Kralı, babası Hollanda Oranj ve Nassua Hanedanı'nından II. William), Yahudi bankacılar tarafından finanse edildi. İngiliz Devrimi (1649, Oliver Cromwell), dünya hegemonyasını elde etmek için tasarlanmış bir dizi aşamanın ilki oldu. 1694'te İngiltere Merkez Bankası'nın William tarafından kurulması bir sonraki önemli adımdı. İngiltere 300 yıldan beri bir perde gerisinde “Yahudi” devleti olmuştur. (s.20-24)
Yahudi bankacılık aileleri, kız çocuklarını Avrupalı aristokratların arasına evlilik aracılığı ile sokmayı bir pratik haline getirdiler. Yahudi hukukunda, Yahudi bir anneden doğan çocuk Yahudi'dir. (Victor ve Jacob Rothschild istisnalar olsa da erkek mirasçılar Yahudilerle evlenirler.) Örneğin, 1878'de Hannah Rothschild Lord Rosebery ile evlendi. Daha sonra Lord Rosebery Başbakan oldu.
1922'de Prens Philip'in amcası ve Kraliçenin kuzeni Louis Mountbatten, dünyanın en zengin adamlarından biri olan Yahudi banker Ernest Cassel'in torunuyla evlendi. Winston Churchill'in annesi, Jenny (Jacobson) Jerome, Yahudi idi. 1900'lerin başında, Yahudilerle evlenmemiş olan çok az sayıda aristokrat ailesi vardı. Kıta'yı ziyaret eden Avrupalıların İngilizce unvan ve aksanlarla Yahudi görünümlü kişileri görmeleri şaşırtıcıydı.
Burke'ün Peerage'sinin editörü LG Pine'a göre Yahudiler, "kendilerini “İngiliz asilleri” ile o kadar çok yakın hale getirmişlerdi ki, iki sınıfın, karşılıklı olmayan kayıplardan muzdarip olma ihtimali yoktur. Bu bağlamda, Yahudiler ve lordlar, bu ülkede Yahudilere karşı yapılacak bir darbenin aristokrasiye de zarar vermeden gerçekleşmesi mümkün olamayacak kadar yakından bağlantılıydı. (İngiliz Aristokrasisinin Masalları 1957, s.219.)
Evlenerek Yahudi olmayan pek çok Avrupalı aristokrat, Kutsal Kitap’taki İbranilerin soyundan geldiklerini düşünürler. Hapsburg'lar (Avusturya hanedanı), Benjamin Kabilesinin torunlarından olduğunu iddia eden Merovingianslarla evlenme ile ilgiliydiler (Merovingians: Kralları ve Kraliçeleri günümüz Fransa, Almanya, İsviçre, Avusturya ve Aşağı Ülkelerin çoğunu kontrol eden güçlü bir Frank hanedanıydı.)
Buna ek olarak, birçok aristokrat, İngiliz egemenliğinin Anglo Sakson İsrail'in “Kayıp Kabileleri”nin başına geçtiğine ve Kıyamet'in İngiliz İmparatorluğu'nun yeniden tam oluşturuluşunu göreceğine inanan “İngiliz İsrail” Hareketi'ne üyedir.
Barbara Aho'ya göre, İngiliz İsraillilere inanan Gül Haçlılar ve Freemasonlar, Kudüs'te yeniden yapılacak olan Tapınak'ın tahtına kendi kanlarından gelen birini yerleştirme planına sahipler. Dünyanın Mesih olarak ibadet edeceği sahte bir Mesih'in bu konumu, yüzyıllar boyunca dikkatli bir şekilde planlanmış ve uygulanmıştır.
Barry Chamish'e göre, “İngiliz masonları olmadan modern İsrail devleti olmayacaktı. 1860'larda, İngiliz-İsrail hareketi, Masonluğun içinden başlatıldı. Amacı, Türk Filistin vilayetinde Yahudi-Masonik bir devlet kurmaktı… Başlangıçta, Rothschild ve Montefiores gibi İngiliz Yahudi masonik aileler, sermayenin beklenen göç dalgasının altyapısını oluşturmasını sağladılar. Ancak, Yahudileri İsrail'e çekmek zordu. Onlar, basitçe, hoşlandıkları Avrupa yaşamını terk etmek istemiyorlardı. Böylece Avrupa Yahudiler için bir kabusa dönüştü.”
Hayatımın çoğunu geleneksel bir eğitim almaya harcadım, bu yüzden eğitimime yeni başlıyorum. Vampir benzeri bir kliğin dünyayı yönlendirdiği anlaşılıyor. Bu gizli kabine, baskın siyasi, ekonomik ve kültürel kurumlarımız tarafından temsil edilmektedir. Batı toplumu yıkılmış ve batı kültürü iflas etmiştir. Demokrasi bir sosyal kontrol biçimidir ve kitle iletişim araçları / eğitim, telkin sistemleridir.
Esasen sorun, insanın Tanrı'nın imgesinde yaratıldığına inanıp inanmadığımıza ve kendini daha yüksek bir gerçeklik, güzellik ve adalet seviyesine çekme yükümlülüğüne sahip olup olmadığına dayanır. Doğal olarak tekelcilerin buna hiçbir faydası yoktur ve gerçekliği kendi çıkarlarına uygun olarak tanımlamak isterler. Bize Tanrı'nın öldüğünü ve insanın ilahi bir ruha sahip olmayan süslü bir hayvan olduğunu öğrettiler. Kültür bugün her türlü standart, ideal ve hedefleri reddetme eğilimindedir. Bunun yerine sonsuz önemsiz şeylerle ve bozulma diyetiyle besleniyoruz.
Bazı seçkin Yahudiler bu elit neo feodal komplonun ayrılmaz bir parçasıdır. Tarih boyunca aristokrasi ile simbiyotik bir ilişki yaşadılar. Ama serfler gibi sıradan Yahudiler elitleri tarafından manipüle edildi ve zulüm gördüler.
İslam ve Hristiyanlık gibi gerçek Yahudilik, Tanrı'nın ahlaki bir güç olarak üstünlüğünü onaylar. Gerçek bir Yahudi, gerçek bir Hıristiyan ya da Müslüman gibidir; ahlaksız bir eylem gerçekleştiremez. Tanrı'ya olan inancımızı yeniden doğrulamanın zamanı geldi.”
Mükemmel bir özet aktarmıştı ‘Yer Yazarı’. Yahudi asıllı Henry Makow, dünyanın, Rockefeller Vakfı'nın önderlik ettiği hain Yahudi/ Masonik/Satanist güçleri tarafından kontrol edildiğine inanıyordu; aslında inanmaktan çok bunun böyle olduğunu biliyordu.
Matematiksel ispat yöntemlerinden biri de ‘Tümevarım’la birlikte ‘Tümdengelim'di; içeriden biri olarak Henry Makov ‘Tümdengelim’ yöntemini kullanıyor, tezini ileri sürdükten sonra kanıtlıyordu. ‘Sıkıntı’ ise ‘Tümevarım’ yöntemini kullanarak tezlerini ispatlıyordu. Yirmi iki adam, kanıtları tek tek araştırmışlar ve aslında Matematiksel bir ispattan başka bir şey olmayan bu ‘roman’ın ortaya çıkmasını sağlamışlardı. Ben bu serüvende sistematik düşünebilen bir roman yazarıydım sadece.
27 Temmuz 2019 Cumartesi günü artık geride kalalı saatler olmuştu. 28 Temmuz Pazar gününün ilk saatlerini yaşıyordum. Çalışma masamdan kalktım. Hava serinlemişti. Çocukların odasına uğradım; örtülerini kontrol ettim. Sabah Namazı için biraz vaktim vardı; namazdan sonra birkaç saat uyuyacaktım. Uzun Amerika uçuşunda bol bol uyumayı planlıyordum.
Bana insanlık tarihi kadar uzun gelen on üç gün yaşamıştım, zaman mefhumu benim için kaybolmuştu, her şey şimdiki zamana taşınmıştı, kafam allak bullaktı. Biraz Kur’an okudum. Zamandan münezzeh olan Allah’ın bana, biz insanlara gönderdiği son mektubu okurken rahatlıyordum. Ondan başka güvenecek hiçbir güç yoktu.
“Eûzu billahi mineşşeytânirracîm, Bismillahirrahmanirrahim” dedim kendim duyacağım bir sesle:
“Kovulmuş-lanetlenmiş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla”
Mü’minûn Suresi, 97-98. Ayetler akıyordu ruhumdan:
‘De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.’
Yarın, 28 Temmuz 2019 Pazar günü İstanbul’a, oradan da Washington’a uçacaktım. 29 Temmuz Pazartesi günü sabah 9:00'da Virginia/Richmond’da katılacağımız bir toplantı vardı. Öğrendiklerimden sonra çok zor geçecek gibi görünüyordu bu seyahât.
Ve sonra gece sabaha doğru yola koyulurken, aklıma gelen her olumsuz şeyi bir kenara bırakarak Allah’a sığınmamı emreden Fussilet Suresi 36 ve 37. ayetleri okudum:
‘Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Gece, gündüz, Güneş ve Ay Allah’ın varlığının delillerindendir. Güneşe ve Ay’a secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah’a secde edin.’
Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:
[Giriş] [1.Bölüm-Gök] [2.Bölüm-Yer]
Sıkıntı
Takip et: @Seckin_Deniz
Takip et: @SonsuzArk
Takip et: @SonsuzArk
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.