16 Kasım 2021 Salı

SA9445/KY20-MEK99: Müslüman Milletler İttifakı

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Şimdi yeniden İslam üzerine kafa yormaya, özgür, bağımsız, karar sahibi birey demek olan Müslüman üzerine düşünmeye, bin bir hile, desise ve cehaletle, üzerimize boca edilen ifsadın tortularından kurtulmaya dair çaba daha bir kıymet kazanmış durumda. Bir kurtarıcı Mesih, Mehdi bekleme zavallılığına duçar olmuşların, her şeye kadir kült liderler, putlar peşinde ömür çürüten müptezellerin kederli, karanlık fikirlerinden sadece sömürüye açık bir dünya doğabilir. Oysa İslam kelimenin gerçek anlamıyla özgürlük, gerçek anlamıyla eşitlik demektir.."


"Varlık, zamanda kendini bize 'mümkünün olması' biçiminde gösterir. Gelecek olasılara göre görüş alanımıza girer. Zaman aşkın düzeyde mümkünün ontolojisidir."
Charles M. Sherover

İnsanı meyus eden, çürüten bir süreçten geçiyoruz. Ama sanmayın ki bu meyus hava sadece lokal şartlarımızın, seviyesi her gün biraz daha düşen iç siyasetimizin sonucudur. Tersine bu müptezel siyaset tarzı ve her gün biraz daha ağırlaşan ekonomik şartlar da içinden geçmekte olduğumuz muazzam küresel dönüşümün sonucu. 

Küresel çapta dönüşümler, geçmiş yüzyıllarda daha uzun zaman aralıklarında oluşup nispeten daha lokal etkiler yaratıyorken, son yüzyılda gelişen teknoloji ile koşut artan insan hareketliliği, iletişim, birbirine daha çok bağlanan üretim ve ticaret ağları sonucu neredeyse çeyrek yüzyıl hatta on yıllık aralıklara varan sıklıkta ve çok daha geniş boyutlu etkiler yaratan nitelikler arz ediyor. Bu muazzam dönüşüm içinde insan neredeyse edilgen bir nesne artık, bu küresel dönüşümün içinde her gün yeni bir savrulmaya maruz kalan bir sonbahar yaprağı adeta.

Mümkünü aramalı

Ama öncelikle iman etmiş olmak bakımından meyus olmak men edilmiştir. Çünkü alem ve oluş tümüyle kudretin elindedir ve bu bilgi başlı başına muhteşem bir itminan halidir. İnsana düşen, varlık alanına girecek olanın mümkün oluşuna dair çabadır. Bu çaba hemen büyük oranda teknik olduğu gibi, yaşam sürelerimizi aşan biçimde aşkın bir müdahalenin yolunu açan, tarih içinde süreklilik arz eden bir tasarıma, aşkın bir kurguya da tabidir. Değilse insanın ve insan planında yapılan kurgunun sona etkisi, tarihte yok olup gitmiş nice imparatorluğun, güç odaklarının sürgit ve katlanarak devamı olurdu ki bunun muhal olduğuna hepimiz şahidiz. 

Bu aşkın oluşun gözesinden bakılınca değişim, birbirini takip eden eylem çiftlerinin mekanik bitişmesinden değil, tersine uzamda varlık alanına çıkmaya hazır sonsuz sayıdaki olasılığın içinden sadece birinin oldukça organik biçimde belirmesi şeklinde oluşmaktadır. Özetle insan çabası mümkünün varlığa sıçramasına dair eşsiz sonuçlar doğurmaya muktedir. O halde mümkünü aramalı, mümkünün varlığa çıkması için samimiyetle çabalamalı. Bu konuda adalet terazisi asla şaşmıyor çünkü.

Sessiz doğan yeni dünya

Küresel değişimin neden ve sonuçları üzerine uzun uzadıya konuşulabilir, konuşulmalı da. Ancak bu yazıda değişimden bahisle başka bir konuya; bu değişimin coğrafyamızda tetiklediği gelişmelere dikkat çekmek istiyorum. 

Pandeminin küresel ekonomide yarattığı kırılganlıklar, faili ve sınırları belirsiz bir soygun demek olan enflasyon, etrafımızda devam eden jeopolitik çekişmeler, çatışma ve savaşların altında sessiz sedasız bir başka dünya doğuyor. Bir tespihin taneleri gibi dağılmış olan İslam milleti ve memleketleri yüz yıllık bir aranın ardından, bir ittifaklar zinciri içinde yeniden bir araya gelmeye ilk defa bu kadar yakın duruyor. 

Sadece Müslüman memleketler değil, İslam tarihinin büyük kısmında Müslümanlarla ittifak etmiş olan Ermeni, Gürcü, Bulgar, Yunan, Sırp, boydan boya Afrika ve diğer milletlerin de içinde yer alacağı bu büyük ittifakın merkezinde şüphesiz Türkiye duruyor. 

Karabağ savaşı ile Ermeni faşizminin büyük baskısından kurtulan Ermenistan bu ittifaka dair yeni ufuklar arıyor. Nusayri azınlık diktasının baskısı altında 10 yılı aşkın süredir ağır bir yıkım yaşayan Suriye ve genel olarak Arap alemi yeni bir yön arayışında. İran'ın mezhepçi saiklerle ve ABD ile ele ele felç ettiği Irak her gün biraz daha berrak bir ufka bakıyor. 

Karabağ zaferi ile Asya'daki Türk dünyası yeni heyecanlar içinde. Yüzyıllara varan ağır sömürü altında iğdiş edilen Afrika'da her gün bu ittifaka dair yeni bir gelişme yansıyor. Balkanlar'da yine bu ittifaka dair neredeyse günlük gelişmeler kayda geçiyor. Bütün bu gelişmeler, çok yüksek teknoloji sahibi olduğumuz, çok büyük sanayi üretimi yaptığımız, çok büyük sermayelere hükmettiğimiz için oluyor değil, mukadder olanın tarafında olduğumuz, mümkünün varlığa çıkmasına dair küçük bir çaba ortaya koyduğumuz için oluyor ve olacak.

Güdük bir hedonizm

Sömürü ve zulümle temelleri atılmış olan devasa ekonomilerin, zaman içinde türevlerin onlarca kez mübadelesi ile oluşan balon ekonomilere dönüşmesi, Batılı devletlerin planı değildi kuşkusuz ancak mukadderdi. Sermayenin verdiği güçle on yıllarca ucuz iş gücü olarak kullanılan Çin'in günün birinde bir deve dönüşmesi ABD'nin planı değildi ama mukadderdi. Aile, din, insan iştihasının gemlenmesine dair ahlaki değerleri güdük bir hedonizm uğruna yok ederek, dünyanın diğer tarafında açlık ve zulümle pençeleşen insanlığa bigâne kalarak sonsuz bir cennette yaşamak Avrupa'nın planı idi ancak yaşlanan nüfus, daralan ekonomi, etrafında hızla yükselen tehditler bu planın beyhudeliğini er geç suratlarına çarpacaktı. Bütün bunlar sonsuz seçenek arasında mümkün olanın ortaya çıkmasıdır.

Bütün bu küresel değişimin tam ortasında, merkezinde İslam'ın olduğu bir ittifaklar zinciri, küresel çaptaki soygun çetesinin planlarını alt üst ediyor, edecektir. Sadece Osmanlı bakiyesi 60 küsur ülkenin ittifakı ile ortaya çıkacak ekonomik, askeri, kültürel zenginlik ve güç bile şaşırtıcı bir küresel değişime yol açıyor, açacaktır. Buna Türk Dünyası, Asya ve Malay dünyasının da eklemleneceği açık. 

Şimdi yeniden İslam üzerine kafa yormaya, özgür, bağımsız, karar sahibi birey demek olan Müslüman üzerine düşünmeye, bin bir hile, desise ve cehaletle, üzerimize boca edilen ifsadın tortularından kurtulmaya dair çaba daha bir kıymet kazanmış durumda. Bir kurtarıcı Mesih, Mehdi bekleme zavallılığına duçar olmuşların, her şeye kadir kült liderler, putlar peşinde ömür çürüten müptezellerin kederli, karanlık fikirlerinden sadece sömürüye açık bir dünya doğabilir. Oysa İslam kelimenin gerçek anlamıyla özgürlük, gerçek anlamıyla eşitlik demektir.

İslam vahyinin, Mekke'de ortaya çıktığında yaptığı en büyük dönüşüm asabiyeye dayalı insan ilişkilerinin değere dayalı bir ilişkiye dönüşmesidir. Kan bağından kaynaklanan ilişkilerin bir değere bağlı, bir hedefe odaklanmış ilişkilere dönüşmesinin tecessüm etmiş uzamı Medine oldu. Burada insan, coğrafi, tarihi, biyolojik ve kültürel bütün dayatmalardan kurtulup gerçek anlamda karar sahibi birey oldu. İlk nesil Müslümanların ortaya koydukları muazzam devrim, bu, bir değere yaslanan karar ve irade sahibi bireyin eylemleri sonucudur. Bu anlamda iman etmek gerçek anlamda devrimci/iradi bir karar, doyumsuz insan iştihasına, zayıflığına, çıkarcılığına gerçek bir isyan, yaşamı uzamla sınırlı, telaşlı bir fırsat olmaktan çıkarıp süreğenlik arz eden bir kararlılığa dönüştürmektir.

Zamanı dönüştüren ameller

Bir anlamda modern demokrasinin üzerine temellendiği birey tanımı manipülasyona açık içeriği bir yana, bir Müslüman tanımıdır. Üzerindeki tortuları hızla süpürüp, kadına dönük aşağılamaya dönüşmüş olan ilkel veya modern kadın erkek ilişkileri yerine, merkezinde aşk ve hürmet olan bir kadim tarza, içinde başkaya dair aşağılama içeren ilkel veya modern ırkçılık yerine insanı ve değeri merkeze alan bir devrimci tarza, içinde yaltaklanma ve kulluk barındıran siyaset tarzı yerine akıl ve iradeye dayanan iman tarzına, dünyayı yese doymayacak geçici hırs ve heveslere yaslanan yaşam biçimleri yerine bir hesap günü bilincine dayalı bir yaşama kucak açma zamanı. 

Ne zamanın ne de zamanın sahibinin kimseye bir minneti yoktur. Organik bir şekilde birbirine ulanan hayırlı amellerdir zamanı dönüştüren. Senden evvelkinin diktiği fidedir ısırdığın elma, üzerinde erinçle gezindiğin sokaklar başkasının bedelini hayatıyla ödediği bir fedadır, sen bilsen de bilmesen de arabanı hızla sürdüğün yol başkasının uykusuz geceleri, alnından akan teridir.

Kifayetsiz muhterisler

Hiçbir değerle kayıtlı olmayan kifayetsiz muhterislerin belirlediği bir gündem içinde, farkındayım, biraz ironik duruyor bu fikirler. Sadece şu gerçek bile ne ile karşı karşıya olduğumuzu kavramamıza yeter de artar bile: İslam tam 600 yıl İspanya'ya hâkim oldu ve bugün İspanya'da İslam'ın esamisi okunmuyor. Batum ve daha onlarca İslam şehri için cari olan aynı acı gerçek daha 600 yılı doldurmamış İstanbul hakimiyetimiz için olasılık dışı denebilir mi? 

Hırsları boylarından büyük, tehlikeli erkek ve kadınların şahsiyet krizlerinden kaynaklanan, krizlere, felaketlere bel bağlamış, yine çoğu gerçek anlamda gönüllü veya görevli etki ajanlığı yapan, milletimizin hassas duyarlılıklarını kaşıyarak siyasi argüman haline getiren bu müptezel siyasetin iç karartan gündemine karşın İslam milletinin tarih içindeki yürüyüşü devam edecektir.

Evet dünya değişiyor, toplumlar değişiyor, güç dengeleri değişiyor ve zamanımız yeniden geliyor. Ordumuzun yüzde 14'e yakını 12 ülkede barışı ve istikrarı koruma görevinde, bu oranlarla dünyada kendi sınırları dışında asker konuşlandırma bakımından ABD'den sonra ikinci büyük ülke konumunda. Gerçek bir imparatorluk vizyonu ile hareket edildiğine dair onlarca veri var elimizde. Dışarıda gerçek bir dev olan Türkiye'nin iç siyasetinin bu kadar müptezel, bu kadar iç karartıcı olması hakikaten şaşırtıcı. 

Bütün ümidini 'Biden Çuvalı' projesine bağlamış kişi ve kesimlerin bu kadar yoğun şekilde etkin olduğu bir siyasal yapının yaşamın doğal akışına aykırı zorlamalar içerdiği ayan beyan ortada. Öte yandan iktidar adına hareket eden kişi ve kesimlerin de bu müptezel siyasete güç taşıdığı açık. Ama değişim kaçınılmaz, mümkün olan varlık sahasına çıkacak, mümkün olmayanı zorlama ise beyhude bir çaba. Bu büyük ittifak zincirine güç katan, sırt veren herkes bu büyük gerçeğin farkında olarak üzerine düşeni yapacaktır. 

Şimdi Müslümana yaraşır biçimde, zaman ve mekanla kayıtlı olmaksızın mazlumun yanında, eşit, özgür bir dünya için üzerimize düşen hamleyi yapma zamanı. Meyus olmak ile iman aynı kalpte barınamaz.


Mustafa Ekici, 16.11.2021, Sonsuz Ark, Konuk Yazar 




İlk Yayınlandığı Yer: Star, Açık Görüş





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.


Seçkin Deniz Twitter Akışı