13 Aralık 2021 Pazartesi

SA9481/SD2266: Sıkıntı (Roman); 3. Bölüm-Cennet 5

      Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Türkiye'nin ABD'ye karşı stratejisi, ABD'ye eşit bir devlet olarak davranma kararlılığını sürdürmesini sağlayacak davranış setini içermeliydi. Geriye atılacak herhangi bir adım Türkiye'nin itibarını sarsacak ve sağlıklı adımlar atmasını engelleyecekti."


Türkiye-ABD ve Türkiye-AB ilişkileri (şimdilerde doğru bir şekilde kurulan Türkiye-Çin ilişkileri ve 2015'ten sonra yeniden kurulan Türkiye-Rusya ilişkileri) her biri kendi başlığı altında yeniden inşâ edilmekteydi ve bu durum ABD-Türkiye, AB-Türkiye şeklinde dayatılan gelenekselleşmiş kolonyal ilişki biçimine alışkın ABD ve Avrupa ülkelerinin çıkarlarını rahatsız edici bir felsefeye sahipti. Erdoğan'ın şahsında eşit haklara sahip bir devlet olarak masaya oturan Türkiye'nin varlığı Küresel Sistemi rahatsız etmekteydi. 

Putin, defalarca uyarılmasına rağmen Türkiye topraklarında manevra yapan savaş uçaklarıyla Türkmendağı'nda kardeşlerimizi bombalarken "Türkiye siyasetçilerinin esnek olabilme" kapasitelerinden bahsederek Türkiye'yi aşağılıyor ve liderlerimizle alay ediyordu. Türkiye'nin angajman kuralları gereği düşürdüğü kimliksiz savaş uçağı Rusya'ya ait çıkınca da ortaya çıkan kriz, Putin uluslararası arenada yalnız kaldığı için altı ay gibi kısa bir sürede çözüldü ve Putin Türkiye'ye saygı duymak zorunda kaldı, FETÖ detayı ikili çıkarlar öyle gerektirdiği için sorunun çözümünde Putin tarafından aktif bir şekilde kullanıldı ve konu hızla kapatıldı. Bu Türkiye-Rus ilişkilerinin de yeniden tanımlanması demekti ve sonuç alındı.

Buna karşılık 15 Temmuz FETÖ-ABD-NATO-AB askerî darbesine kadar ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye öncelikli ilişkilere net bir şekilde karşı çıktılar. 15 Temmuz'da yenildikten sonra da yeni darbeler, yeni suikastler, terör, iç savaş, diplomatik yalnızlaştırma, ekonomik ambargo dahil her şeyi denediler, ABD başkanı seçilen Trump Ocak 2017'de göreve başlayana ve 'Önce Amerika' diyerek bütün ittifaklarını sarstıktan sonra ticari anlaşmalarını yeniden dizayn etmek üzere yeni vergi tarifeleri ilan edene kadar da vazgeçmediler. 

Trump'ın G7 ve NATO zirvelerinde Avrupa ülkelerini aşağılayan tavırları, ekonomisi can çekişmekte olan Avrupa'yı paniğe sürükledi ve böylece Türkiye karşıtı Batı bloku çatlamaya başladı. Önce İngiltere, sonra 2017 sonbaharında yapılan seçimde yaşadığı oy kaybıyla zayıflayan Almanya Başbakanı Merkel Türkiye'ye karşı pozisyonunu değiştirmek zorunda kaldı. Türkiye-AB ilişkileri de bakanlık düzeyinden Dışişleri Bakanlığına bağlı bir birime indirgenerek, daha eşitlikçi bir konuma taşınmış olarak yeniden inşâ edilmeye başlandı.

Satanist/Masonik/Siyonist Küresel Sistemin en büyük temsilcisi ABD ise, dış politika hastalıklarından en önemlisini sürdürmeye kararlıydı. Türkiye-ABD ilişkilerini kabul etmiyor, ABD-Türkiye ilişkilerinin eskiden olduğu gibi ABD'nin çıkarlarına hizmet edecek şekilde sürmesini istiyordu. Her biri bir savaş nedeni sayılabilecek olan, 15 Temmuz, PKK-FETÖ-DAEŞ gibi Türkiye'ye karşı olduğu net darbe ve terörle ilişkisi kesin bir şekilde kanıtlanmasına rağmen ABD'nin bu ısrarı Türkiye'nin 2002'de başlayan bağımsız bir devlet olma stratejisini ete kemiğe büründürme zamanının geldiğini de göstermişti.

Rusya'nın ve Avrupa Birliğinin ve birlik üyesi diğer ülkelerin öğrendiği gibi ABD'nin de Türkiye-ABD ilişkilerini öğrenmesi gerekiyordu, vize krizi ile başlayan şimdi de ajan-papaz Brunson'la devam eden yaptırıma karşı yaptırımla ABD bunu öğrenmişti.

Türkiye asla ABD'nin Stratejik Ortak, Model Ortaklık gibi ilişki biçimini tanımlama girişimlerini ciddi olarak algılamadı. Çünkü ABD'nin tarihinde böyle bir ortaklık mevcut değildi. Şu anda da net olarak görülen şey ABD'nin 'Stratejik Ortak, Model Ortaklık' şemsiyelerinin altında istediği şey sömürgeci düzenin sürmesi... ancak artık bu imkansızdı.

Türkiye-ABD ilişkileri inşâ edilirken ABD'nin elinde çok fazla tehdit aracı yoktu; Dolar değer kazandıkça ABD'nin Dış Ticaret açığı artacak, aşırı değerli dolar ABD için ticarî bir dezavantaja dönüşecek, ABD orijinli ihracat malları dünya pazarında rekabet edemeyecek ve zaten batık durumda olan ABD ekonomisi Trump'ın istediği şekilde ihracata odaklanma kapasitesini tamamen kaybedecekti. Bu riskle birlikte Dolar'ın küresel hegemonyası da sarsılacak ve alternatif para birimleri ya da yerel para birimleri ile ticaret yaygınlaşacaktı.

Avrupa Birliği, İngiltere, Fransa ve Almanya, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımlara karşı şirketlerini koruyacaklarını ilan ederek de ABD'nin yaptırım gücünü zayıflattılar. Buna karşılık Putin petrol şirketini İran'dan çekerek küresel oyunda ABD'nin bir partneri olduğunu, Türkiye açısından da çok güvenilir bir ortak olarak değerlendirilemeyeceğini bir kez daha gösterdi.

Türkiye'nin ABD'ye karşı stratejisi, ABD'ye eşit bir devlet olarak davranma kararlılığını sürdürmesini sağlayacak davranış setini içermeliydi. Geriye atılacak herhangi bir adım Türkiye'nin itibarını sarsacak ve sağlıklı adımlar atmasını engelleyecekti. ABD çökmüştü, çöken ekonomisi, psikolojik olarak yok olan ordusu, eskiyen askerî teknolojisi ile bütün heybetini kaybetmişti; ancak bütün dünya için nükleer bir tehdit olarak varlığını sürdürmeye devam edecekti; bunu her an göz önünde tutarak ilerlemeye devam etmeliydik.

Amerika Birleşik Devletleri'nin bütün başkanlarının davranışlarındaki satanist-skolastik nitelikleri ve Washington'un dünyanın güçlü veya güçsüz, zengin veya fakir herhangi bir ülkesi ile ilişkilerinin geçmişini bilenler, Başkan Donald Trump'ın dünyanın bütün devletleri ile yürüttüğü 'kriz üret-masayı dağıt- yeni anlaşmalar yap' şeklindeki ilişki biçiminin de satanist-skolastik niteliklere sahip olduğunu görebilirlerdi; Trump bütünüyle satanist kümenin içindeydi ve aday olması, seçilmesi, vaatleri ve uygulamaları bu kümenin önceki elemanlarından farksızdı. 

Washington'da değil de Londra'dan sonra şeytanî paranın ikinci en büyük merkezi New York'ta, Satanist-Siyonist-Mason Baronların özel localarında bacak bacak üstüne atmış kahvelerini yudumlarken ekonomi market ekranlarını izledikleri anlarda, akıllarında 15 Temmuz 2016'dan beri uyguladıkları finansal kuşatmaya ve 10 Ağustos 2018'de başlattıkları Dolar saldırısına karşı direnen Erdoğan'ın Türkiyesi mi vardı, Erdoğan'ın güvendiği Allah'ın ona yardım edip etmeyeceği sorusunun cevabı mı?

Ben, bu satanist baronların Erdoğan'ı da Türkiye'yi de umursadıklarını sanmıyordum, onların cevabını bekledikleri asıl soru Allah'ın Erdoğan'a yardım edip etmeyeceği sorusuydu. Çünkü onlar Allah'a savaş ilan ettiklerini, Erdoğan'ın da bu savaşta Allah'a inanarak kendilerine karşı çıktığını çok iyi biliyorlardı, test ettikleri de buydu. Beş yüz yıldır yeryüzünde Allah'ın yasakladığı her şeyi yapmayı başarmışlardı, bir gün sona ereceğini bildikleri sürelerinin sona erip ermediğini merak ediyorlardı ve çok heyecanlıydılar.

Allah'ın yasakladığı her şeyi yaptılar ve bütün insanlara yaptırıyorlardı; bütün günahlar yasal şemsiyeler altında normal bir şekilde işleniyordu. Zina, eşcinsel ilişkiler, kürtaj, pedofili, anne-baba-çocuk ilişkisini tahrif etme, akrabalık bağlarını yok etme, bencilleşme, masum insanları terörle, savaşla öldürme, yalan, faiz, sömürü, ahlak ve din düşmanlığı ve şeytanı tanrılaştırma bu baronların tasarlayarak gerçekleştirdikleri ve dünyanın hemen her yerinde başardıkları bir Allah'a isyan projesiydi...  2015 yılında ABD'nin Detroit kentinde üç metre uzunluğundaki keçi başlı şeytan heykeli diktiler. Onlar her şeyi çok iyi biliyorlar ve cezalandırılıp cezalandırılmayacaklarını merakla bekliyorlardı.

Bunlarla birlikte, bütünüyle satanizmin kontrolü altına giren Batı'da insanların büyük çoğunluğu uyuşturucu, antidepresan ve alkol bağımlısı haline gelmiş durumdaydı...

Allah onları uyarıyordu, bunun da farkındalardı, ama zaferlerinin ne kadar süreceğini merak ediyorlardı, sonlarının geldiğini de biliyorlardı ve Erdoğan'ın 'Onların doları varsa bizim de Allah'ımız' var diyerek karşılarına dikildiğini görünce de 'Allah'ın sana yardım etmedi' diyerek alay etmeyi bekliyorlardı.

Oysa Allah 2002'den beri iktidarda olan Erdoğan'a çok kez yardım etmişti. 15 Temmuz 2016'da satanizmin yönettiği FETÖ-NATO-ABD-AB askerî darbesini Allah'ın yardımı, Erdoğan'ın liderliği ve halkın direnişi ile durdurmuştu Türkiye, tıpkı 2016'ya gelene kadar Satanizmin organize ettiği diğer tüm saldırılar ve suikastlerde yardım ettiği gibi. 



<< Önceki                      Sonraki>>


[(05.12.2021, (3/9 (233))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 13.12.2021, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

  

Seçkin Deniz Twitter Akışı