Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
‘Bekçi’nin en büyük tufan olarak tanımladığı şey, gönderilen son elçinin ümmeti olan Müslümanların bütün olarak düştüğü sefil durumdu. Aklım çaresizlikle değil sabırla işliyordu. Çünkü; İblis’in askerleri bizden çok daha sabırla, büyük bir çabayla bugünü sağlamışlardı. Uçak inişe geçerken, o değerli adamın Kabasakal Mezarlığı’nda gecenin karanlığında bana bakarak söylediği cümleler hiç durmaksızın yankılanıyordu kulaklarımda:
'Tarihin
karanlık derinliklerinden gelen şeytanî bir güce, bir klana, bir çeteye karşı
dünyanın bütün halklarının aydınlanması gerektiğini düşündüğümüz için
buradayız. Siz de bize yardım edebileceğiniz için buradasınız.'
Ne kadar
azdık ne kadar güçsüzdük onların karşısında; en kötüsü ne kadar bilgisizdik ve
darmadağınıktık. Allah’la olan bağımızı da koparmıştık. Allah’ın gönderdiği son
kitabı okumaktan ve anlamaktan âcizdik; beyinsizler gibi davranıyor ve İblis’e
karşı savunmasız kalıyorduk. Yüzbinlerce hâfız vardı dünyada, her an dünyanın
her yerinde milyonlarca Müslüman Kur’an okuyordu, ama anlamak için değil, sevap
kazanmak ve bunun bir ibadet olduğunu düşünerek rutin bir ritüel gibi okuyordu.
Müslüman’ın aklı Kur’an’dı. Müslüman akılsız bırakılmıştı. Bundan daha büyük
tufan olamazdı.
Zihnim
büyük bir kasırgaya tutulmuş gibiydi. Cevval’in koluma dokunarak artık tamamen
durmuş olan uçaktan inmemiz gerektiğini hatırlattığı âna kadar da o karmaşadan
kurtulamamıştım. Ankara’dan ve İstanbul’dan aramıza katılanlarla birlikte
uçaktan inerken, hepimizin Müslüman olduğunu düşünüyordum, ama nasıl Müslüman.
Hiçbirimiz herhangi diğerimizle aynı zeminde düşünemiyor ve davranamıyorduk. Ötekileştirilmiştik
aynı dinin inananları olarak; çok cahildik. Cahil bırakılmıştık ve buna itiraz
edecek bir bilince de sahip değildik.
Hayır; bu
bizim suçumuz değildi. Ben bile bütün farkındalığıma rağmen ailem dahil çevremdeki
hiç kimseye doğrudan ulaşacak yollar bulamıyordum. Bütün yollar İblis’in
çocukları tarafından inşâ edilen engellerle doluydu. Biz doğmadan önce kurulmuş
mekanizmalar bizim için önem sıralaması yapmışlardı ve biz bizim kontrol
edemediğimiz bir sistemde anne karnına düşüyor, doğuyor ve büyüyorduk.
Tırnaklarımla
kazıdığım ve tozlarından ayıklayarak çıplak gözlerle görebileceğim hale
getirdiğim her şeyin ne kadar değerli ve önemli olduğunu bilsem de benim harcadığım
enerjiyi harcamayanlar için değer ya da önem açısından bulduklarım herhangi bir
anlam ifade etmiyordu. Bu yirmi iki adamın da yaşadıkları benimkilerle
benzerdi, onlar sabrın neden önemli olduğunu, kendilerinden önce mücadele
edenlerin yaşadığı her şeyi bildikleri için biliyorlardı. ‘Erken öten Horoz’un
başını kesiyorlardı.
Önemli
olan böyle bir son değildi, önemli olan bu farkındalık zincirinin
koparılmasıydı. Gizlilik bu nedenle önemliydi. Oysa şimdi her şey değişiyordu.
İnternet vardı, herkes bilgiye hükmedemiyordu; merak edenler istedikleri her
türlü bilgiye ulaşabiliyorlardı ve artık Horoz’un ne zaman öttüğünü denetleyecek
herhangi bir merkezî güç yoktu.
Türkiye
yükseliyordu ve yüksek bilgiye ihtiyacı vardı. Gizlilik artık ehemmiyetini
bilginin doğrudan ve doğru bir yolla yayılmasını sağlamak için de gerekliydi. Beni
bu yüzden bulmuşlardı; 15 Temmuz bir milletin farkındalığını bütün dünyaya,
insandan ve cinden bütün şeytanlara ilan ettiği bir gündü.
Dulles
Uluslararası Havaalanı’na inmiştik. Saatim 02:45’i gösteriyordu. Washington
saati İstanbul’dan 8 saat gerideydi; burada saat 18:45’ti.
Yine Pazar günündeydik. Tuhaf bir şeydi bu. Yola çıkarken ilerleyen zaman,
geriliyordu; 3 saat 15 dakikada gelmiş oluyorduk İstanbul’dan. Tabi dönüşte
alacağını yine tahsil edecekti zaman.
Çok
kalabalıktı yarı resmî müzakere grubumuz, elçilikten gelen araçlara ek olarak
Cevval’in temin ettiği araçlar VIP geçişin çıkışında bizi bekliyordu. Elçiliğin
görevlendirdiği birçok güvenlik unsuru da sivil giyimleriyle etrafımızı
kuşatmışlardı. Önce Washington’a gidecektik; elçilikte kısa bir toplantı
yapılacaktı.
Cevval’le
aynı araca bindik ve konvoyumuz hızla hareket etti. Dulles Uluslararası havaalanından
VA-267 E ve I-66 E üzerinden yaklaşık 40 kilometrelik yolu 40 dakikada aldık.
Potomac Nehri’nin üzerindeki Theodore Roosevelt Bridge köprüsünden geçerken,
Allah’ın yarattığı bu güzelliklere kimlerin zorla el koyduğunu düşünüyordum. Yaklaşık
beş yüz yıldır cehennem hayatı yaşayan buranın yerlileri için cennet gibi bir
yerdi.
Washington’daydık.
Washington Şehri’nin mimarı Peter Charles L'Enfant'ın orijinal planında görünen,
Washington'un dörtte üçünden geçen tarihî Massachusetts Avenue Northwest
bulvarındaydı tatlı bir kahverengi ile donanmış olan elçilik binamız. Bahçesindeki
ceketi rüzgârda savrulan sağ elinin parmağıyla kalbini gösteren bacakları açık,
Atatürk’e hiç benzetemediğim Atatürk heykeli bana hep tuhaf gelmişti.
Jet-Lag
hep böyle mi yapıyordu, yoksa tarihi çağırarak yargılama alışkanlığım böyle mi
düşündürtüyordu her seferinde bilmiyordum. Muhtemelen bu şekilde yapılan heykelin,
yeniden yapılan elçiliğin 1999’da açılışını yapan Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’le bir ilgisi vardı.
Cevval’in
heyecanlı hallerinden keyif alıyordum; elçilikte oradan oraya koşturuyor, arada
bir yanıma uğrayıp beni tembihliyor, elime notlar tutuşturuyor, toplantıya
hazırlığın son aşamalarını tamamlıyordu.
Gruptaki birçok kişiyi tanımıyordum, erkeklerin yanı sıra resmî yüzlü genç ve orta yaşlı kadınlar da vardı. Erkeklerden ben hariç herkes koyu takım elbise giymişti ve kravatlıydı. Üzerimde uçuk bal rengi ve krem karışımı spor bir gömlek, biraz daha koyu kahverengi pastel tonlu keten bir pantolon ve acı kahverengi spor deri ayakkabı vardı. Gözlüklerim her zamanki gibi çerçevesizdi. Dalgalı saçlarım parmaklarımla taradığım gibi duruyordu. Muhtemelen dışarıdan bir turist gibi görünüyordum. Bu durum pek de umurumda değildi, bu elçiliğe başka bir kıyafetle hiç gelmemiştim ve bundan sonra da aynı şekilde gelmeyi sürdürmeye niyetliydim.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.