Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"İD de davranışının içgüdüsel olduğunu fark etmiş ve kahkahalarla gülmeye başlamıştı. İyi ki terasta bizden başka kimse yoktu."
İD’in o içgüdüsel tepkisini görünce gayr-i ihtiyarî gülümsedim. Fakat içimde anlaşılmaz bir karmaşa oluşmuştu ve gittikçe büyüyordu. Kontrol edemediğim düşünceler zihnimi bulandırıyordu. Kaçınılmaz olandan kaçmanın bir tek yolu olduğunu biliyordum.
"Eûzubillahimineşşeytânirracîm-Bismillahirrahmanirrahîm" dedim içimden ve A’râf Suresinin 200-201. ayetlerini okudum: ‘Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah’ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar.’
Richmond’ın o ağır ve nemli sıcaklığı birdenbire üstüme saldırmış gibi terlemiştim, birkaç adım attım terasın ucuna doğru. İçim durulanmaya başlamıştı. ‘İnsan,’ dedim ışıklarla boğuşan karanlık boşluğa doğru. ‘Kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamalı! Demek Avrupalı kadınlar da kıskanıyormuş!’
İD de davranışının içgüdüsel olduğunu fark etmiş ve kahkahalarla gülmeye başlamıştı. İyi ki terasta bizden başka kimse yoktu.
‘Beni yanlış anlama!’ dedi heyecanla. ‘Ben yuva yıkan bir kadın değilim ve herkesten gizli saklı işler çevirmekten hoşlanmam. ‘Burada ikimizden başka kimse yok, dilediğimiz her şeyi yapabiliriz; ikimizin istediği şey olacak bu sonuçta, başkasını neden ilgilendirsin ki?’ derken de iki yetişkinin istedikleri takdirde önlerinde bir engel olmadığını söylemek istedim. Benim için de evlilik ya da başka bir şeyin bu anlamda bir önemi yok, artık hiç kimse için bunun bir önemi yok!’
‘Benim için önemi var!’ dedim. ‘Müslümanlar için var; hatta dinlerine değer veren Yahudiler ve Hristiyanlar için de var, Budistler ve Hindular için de var. Haklısın; Satanizm’in etkisindeki insanlık için dediğin geçerli olabilir, ama biz direniyoruz, direneceğiz! Kendi isteğinle Müslüman olduğuna göre sana da aynısını öneririm.’
‘Ama yüzüme bakıyorsun?!’ dedi ansızın. ‘Yüzüm sana başka şeyler çağrıştırmıyor mu?’
‘Şunu açıklığa kavuşturalım önce,’ dedim. ‘İşim gereği birçok kadının yüzüne bakıyorum, seninle olduğu gibi. Birçok kadın çalışıyor iş yaptığımız şirketlerde. Bizim şirkette de var çalışan kadınlar; onların da yüzüne bakıyorum. Ancak senin de iyi bildiğin gibi, her bakışın kendi oluşum sürecine göre bir zihinsel arka planı var. Niçin ve hangi amaçla baktığın önemli. Ve ayrıca amacı cinsel olmadığı sürece bir kadının zaten açık olmasında bir sakınca olmayan, doğal olarak görünen kısımlarına bakmak haram değil. Nûr Suresi’nin 30-31. ayetleri çok açık ve ayrıntılı ölçüler koymuş: ‘Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!’
‘Irz ne?’ dedi İD saf saf. ‘Bir kadına bakınca bir erkek ırzını korumamış mı oluyor? Ya da bir erkeğe bakan bir kadın?’
Şaşkınlıkla İD’e baktım, şaka mı yapıyor diye. Hayır, şaka yapmıyordu.
‘Irz ya da genel olarak bilinen anlamıyla bizim ‘namus’ dediğimiz şey; erkeğin ve kadının helal olmayan, yani izin verilmeyen her türlü cinsel münasebete karşı kendi ruhunu ve bedenini korumasıdır. Bir kadına cinsel istekle bakan bir erkek veya bir erkeğe cinsel istekle bakan bir kadın öncelikle ruhunun doğal akışını bozar ve zihninin sürüklendiği şeyin sonucunda gördükleriyle kışkırtılan nefsinin isteğine yenilerek zinâ yapınca de ırzını korumamış olur; kısaca bakmak bu süreci başlatan bir eylemdir. O yüzden erkeğe de kadına da ‘gözlerini haramdan sakınma, ırzlarını koruma’ önerilmektedir. İsrâ Suresi’nin 32. ayeti durumu netleştirir, ‘‘Zina’ya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.’ der. Bakmak ‘Zina’ya yaklaştıran bir şey sen de çok iyi biliyorsun.’
İD, ‘Peki ‘Zînet’ ne?’ dedi merakla. ‘Kadınlar ‘Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar’ ne demek?’
‘Sence ne olabilir?’ dedim.
‘Takılar falan mı?’ dedi İD. ‘Kadınlar ayaklarını yere vurunca onlar şakırdar çünkü.’
‘Sence takılar şakırdayınca erkekler etkilenir mi?’ diye sordum. ‘Bu takıları kimin görebileceği tek tek sayılır mı?’
‘Hayır, işte onu anlamadım beeen!’ dedi İD.
‘Bugün o kıyafet üzerinde iken sana neden bakmadığımı hâlâ anlayamadın mı? Sence kadının cinsel özellikleri kastediliyor olamaz mı? Mesela sen ayağını yere vurunca, ya da şöyle söyleyeyim, dans ederken birçok kez ayağını yere vurursun, vücudunun hangi kısımları hareketlenir ve erkeklerin dikkatini çeker? Daha da açıklayıcı olması için şu modayı da örnek verebilirim. Kadın giyim modacıları kadın kıyafetlerini hangi ölçülere göre tasarlarlar? Kadın vücudunun hangi kısımlarını öne çıkarırlar, yani teşhir ederler? Genç kızlar ergenlik döneminde ne tür değişimler geçirirler?’
‘Tamam ‘zînet’i anladım; göğüs, bel, omuz, kalça, bacak ve kasık bölgeleri hareketlenir dans ederken, bu doğru, erkekler cinsel olarak uyarılır, zaten kadınların dans ettiği kulüplerde amaç da budur. Bu herkes için geçerli olmayabilir ve erkeklere göre değişir ama,’ diye itiraz etti İD. ‘Bazı ayak fetişistleri var; el, boyun, dudak, burun, kaş, hatta damar fetişistleri de var. Bunların görünmesi yasak değil, değil mi?’
‘İtirazında haklısın, ama ‘Fetişizm’i psikologlar bir psişik hastalık olarak tanımlıyorlar, ki bu herkesi bağlayan bir şey değil, yani içgüdüsel veya genetik olan değil!’ dedim.
‘Haklısın,’ dedi İD diğer elinde tuttuğu limonata bardağını bana uzatarak. ‘Limonata içmek de haram mı yoksa?’
Seçkin Deniz, 27.06.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman
Sıkıntı
Takip et: @Seckin_Deniz
Takip et: @SonsuzArk
Takip et: @SonsuzArk
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.