15 Ağustos 2022 Pazartesi

SA9787/SD2492: Sıkıntı (Roman); 3. Bölüm-Cennet 40

              Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

‘Hadi kahvaltımızı yapalım, yobaz olmayan Hanımefendi’ dedim gülerek. ‘Bir erkek kadınını kıskanır, korur, kadınına yönelik saygısız, vahşi ve iştahlı bakışlardan rahatsız olur, hayvanlarda bile olan bu özelliği insanlardan çekip almak özgürlük değildir, bunu isteyen kadın da bir erkeğin kadını olma hakkına sahip olamaz, olmamalıdır. 



Muhtemelen ‘yobaz, çağdışı’ demeseydi bu romantik cevabına daha neşeli bir yaklaşım üretecektim, ama bunu hak etmişti. Cep telefonumun internetinden TDK sözlüğüne baktım birkaç dakika. Resmî bir tanım çerçevesinde sıkıştıracaktım onu. Sonra sesime ağır ve resmî bir ton vererek konuşmaya başladım:

‘Şimdi sen bana, ‘bir düşünceye, bir inanca aşırı ölçüde bağlı olan’ mı, ‘dinde bağnazlığı aşırılığa vardıran, başkalarına baskı yapmaya yönelen’ mi, ‘kaba saba, incelikten anlamayan’ mı demek istiyorsun ‘yobaz’ diyerek? ‘Çağın gerektirdiği şartların gerisinde kalmış, çağdaş olmayan’ mı demek istiyorsun ‘çağdışı’ diyerek?’ diye sordum ciddî ciddî.

İD şaşkınlıkla bana baktı. ‘Sen hep böyle misin?’ diye sordu. ‘Şaka yapmıştım ben!’

‘Şaka yaptığını biliyorum, ama bu bakışın artık basmakalıp bir tür itme refleksi ve aşağılama tepkisi haline geldiğini de biliyorum. O yüzden ciddiye alma gereği hissettim. Ben olması gerektiği gibi bir Müslüman olmaya çalışıyorum, bir dinim var ve o dinin gereklerini yerine getirmeye çalışıyorum; bunun aşırısından bahsedilemez, zira benim dinim olan İslam aşırılıkların tümüne karşı indirilmiştir. Bakara Suresi’nin 190. ayetinde bildirildiği gibi, ‘Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.’ Savaşta aşırılığın ne olduğunu Amerika tarafından atom bombasıyla yok edilen Hiroşima ve Nagasaki ya da Dünya Savaşları çok iyi anlatır, sömürgelerde çağdaş ve modern Batılıların yaptığı insanlık dışı işler de, şu anda dünyanın her yerinde askerî darbe, iç savaş, işgal ve terör üretenler de. Savaşta bile aşırı gidenleri sevmeyen Allah, insanların ve cinlerin tamamının aşırılıklarına sınır koymuştur, doğal olarak bir düşünceye, bir inanışa ‘aşırı ölçüde’ bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen, mutaassıp ve fanatik olarak tanımlanan kişilerdeki bağnazlığı reddeder, çünkü Kur’an aklı kullanmayı, sorgulamayı ve geçmiş bilgi örüntülerinin sağlıklı olup olmadığının denetlenmesini emreder. Bu denetlenmeyi sevmeyenler, istemeyenler aşırılıklarına karşı uyarıda bulunanları ‘yobazlıkla’ suçlarlar. Buna karşılık İslam’a inanan bir Müslümanı her türlü sınırı aşarak, aşırılığın her türlüsünü uygulayarak ‘yobaz’ diye niteleyen herkes aynı zamanda başkasını yargılayarak ve baskı kurarak yansıttığı aşırı bağnazlığı yüzünden ‘yobaz’ın bizzat kendisidir. Ateistlerde ve satanistlerde olduğu gibi her dinde de var ‘yobazlar ve bağnazlar’; bunların ortak yönü aşırıya gitmeleridir.' 

İD paniğe kapılmıştı:

‘Sana yobazsın demedim yaaa, biliyorsuuun!’ diyerek bağırdı hafifçe. 

Ben de sakince, ‘Ha tabi kesinlikle öyle, yobazla kahvaltı yapan yobaz!’ dedim ve hiç tınmadan monoton bir ses tonuyla devam ettim sözlerime:

‘Çağdışı hususuna gelince, çağ nedir ne değildir ona bakmayı gereksiz buluyorum; Aristo kesinlikle bilgisayar kullanmasını bilmiyordu, ama ilkel mantığın, yani bilgisayarın varoluşunun temeli olan binary sistemin kurucusudur, buradan bakarak ona çağdışı dememiz ne kadar akıllıca ise, günümüzdeki sınırsız ahlakî değerlerden yoksun sosyal davranış biçimlerine uyup uymamayı çağdaşlıkla ilişkilendirmek o kadar akıllıcadır. Bilirsin, Hristiyanlık öncesi Avrupa kadınların genellikle neredeyse tamamen çıplak olduğu bir devri ifade eder, tıpkı şu anda terk edilmiş Hristiyanlık sonrası ateist Avrupa gibi. O halde şu andaki çıplak Avrupa çağdışı değil midir iki bin yıl öncesine döndüğü için?’

‘Tamam, haklısın!’ dedi İD somurtarak, sonra iki elini de koynunda birleştirerek geriye yaslandı. O arada garson servis masasıyla siparişlerimizi getirmişti ve masaya yerleştiriyordu, Türkçe konuştuğumuz için söylediklerimizi de anlamıyordu.

‘Hadi kahvaltımızı yapalım, yobaz olmayan Hanımefendi’ dedim gülerek. ‘Bir erkek kadınını kıskanır, korur, kadınına yönelik saygısız, vahşi ve iştahlı bakışlardan rahatsız olur, hayvanlarda bile olan bu özelliği insanlardan çekip almak özgürlük değildir, bunu isteyen kadın da bir erkeğin kadını olma hakkına sahip olamaz, olmamalıdır. Kendi vücuduna saygı duyan, iştahlı vahşi bakışlara karşı koruyan bir kadın da kendisine, vücuduna saygı tesis etmek isteyen erkeğine saygı duyar, onu incitecek, rahatsız edecek şekilde giyinmez ve davranmaz. Çünkü değerli olan kadın, değerli olan erkekle anlam kazanır, aksi halde bugün gördüğün gibi kadını da erkeği de parayla alınıp satılan bir ticari nesneye dönüştürürler. Sonra da ‘erkek kalmadı, kadın kalmadı’ diye ağlaşır insanlar. Bu kadar aptal olmamalı insan!’

İD garsonun işini bitirip gitmesini bekledi. Mis gibi közde biber kokuyordu.

‘I will don't eat!’ dedi. ‘Küstüm sana!’

‘Tamam o zaman…’ dedim gülerek. ‘Ben yer ve kalkarım, sen çağdaş ve aç bir şekilde otur inatçı keçi!’

‘Hem tabağımda zeytin var, ben zeytin sevmem!’ dedi şımarık şımarık.

‘Zeytin faydalı bir şey çünkü, neden sevesin ki?’ dedim. ‘Üstelik bunlar yeşil zeytin. Söyleseydin garsona, soğanı çıkardığın gibi çıkarsaydın zeytinleri? Közde soğan sevilmez mi ya çağdaş ve modern dünya?’

‘Unuttum, dikkat etmedim, başka bir şeye odaklanmıştım, istemiyorum tabağımda zeytin!’ dedi koynunda birleştirdiği küs gösterisi yapan kollarını daha da bastırarak…

Tabağındaki yeşil zeytinleri kendi tabağıma aktardım ve bir tanesini çatalın ucuna takarak ağzıma attım, ‘Odaklandığın o başka şey neydi?’ diye sordum umursamaz bir tavırla. ‘Richmond’un zeytini güzelmiş.’

‘Başka şey işte!’ dedi gözlerini doğranmış taze domatese ve közlenmiş kırmızı bibere dikmiş bir halde. ‘Mısır ekmeği güzel kokuyor, domatesler de harika!’

‘Nasılsa ‘gelecek’ zamanı kastederek yemeyeceğim demiştin, gel şimdi vazgeç, şimdiki zamandayız ye bak; ben çok açım. Közde biber mis gibi kokuyor ve acı değil, yiyebilirsin. Gerçi sen acıların kadınısın, acı sevmen gerekirdi’ dedim Mısır ekmeği ile közde biberi ve soğanı birleşik tatlar haline getirip yerken. Arkasından birkaç dilim de domates yemiştim. Ağzı sulanıyordu, ama inadından başlamıyordu yemeye.


<< Önceki                      Sonraki>>


 [14.08.2022, (3/80 (304))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 15.08.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

   

Seçkin Deniz Twitter Akışı