Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
'O zaman aşk
üzerine uzun bir nutuk dinlemek zorundasın!’ dedim. ‘İstersen umursa, istersen
umursama!’
‘Zevkle
dinlerim’, dedi yerine dönüp aynı şekilde oturarak. Kolyesini okşamaya devam
ediyordu.
‘Dinle o zaman!’ dedim. ’Her aşkın gerisinde kalan şeyler unutulur mu? Gerisinin az ilerisi olmayan her şey gibi değildir aşk... çünkü yoktur; ama nedense aşk sanılan her şeyin gerisinde kalan şeyler daha geç unutulur. Mahzun ve nâzenin bir çehre ile insanların gözlerine yansıyan her resimde görülen şey aşk değildir. Düşüncelerin bencillik kokan beklentilerinde büyüyen, büyüdükçe içselleşen şey değildir aşk... tüm değillerin birleştiği yerdedir aşk...’
‘Nasıl
yani?’ dedi merakla.
Devam ettim:
‘Ve tüm
değiller bir tek yerde, tek bir demde birleşir... yoklukta. Bazılarınız
yüzünden severler dünyayı. Yüzünden okurlar; sonra ezberlerler. Öyle huzurlu
hissederler kendilerini. Bazılarınız da derinleri merak ederler, bir kitabın,
bir harfin peşinden sürüklerler ruhlarını; ya da bir aşkın.’
‘Sen
bizden değil misin?’ dedi İD. ‘Sen de insansın ama…’
‘Ben
sizden değilim!’ dedim. ‘Hepiniz hayâlini kurduğunuz her neyse ömrünüz
müddetince onu yaşarsınız. Ha eliniz değmişken ha hayâllerinizde kaldığı gibi.
Bir balığın derinlere ok gibi daldığını gördüğümde, düşünürüm, hanginiz, hangi
sebebin, sebepler zincirinin kuyruğuna tutunup dalıyorsanız diplere o
zincirden, zincirin demirinden bulaşıyor elinize pas…Derinler pas tutmaz,
bilirsiniz; derinlerde pas doğuracak hava yoktur çünkü. Fakat zincir havaya
temas eden erimiş demirden yapılmıştır; pasını beraber götürür gittiği her
yere… pas yüzeye aittir her zaman, yüzden ne kadar uzağa gitse de kendisini
taşır gittiği her yere.’
Suya bakarak
konuşuyordum.
‘Balıkların
pas taşıyan zincirleri yoktur sebeplerden. Sizin vardır. En paslı zinciriniz de
aşktır. Körlerin kendilerine değen yerinden tuttukları aşk körlerin zinciridir
derinlere inmek için. Kör nasıl gözlerinden, içinden dışarısını görmezse, paslı
aşk zincirine tutunarak derinlere dalan bir zavallı daldığı yerin ne olduğunu
göremez. Daldığı yerin kimi aslanlara parçalattığını anlayamaz. Ruhunun azar
azar paslandığını gördüğünde de çaresizdir.’
İD
yerinden kalktı tekrar, geldi, yanıma oturdu ve dinlemeye devam etti.
‘Pasın
zincirden bulaştığını da bilemez âşık. Esas suçlu açıkça orta yerdedir; ama her
şeyi kötüler, bir tek aşkı kötülemez insan. Dudaklarına sinmiş tekerlemelerin,
gözlerini bürümüş sevgilinin yerine, dışarıda ne varsa çarpıp durduğu… işte hep
suçlu o şeylerdir. Bugün balıklar aşk aramıyorlar derinlerde. Aradıkları tek
şey sıcaklık. Eğer aşk arasalardı, en büyük emellerine ulaşmak için yüzeyden
kaçmazlardı. İşte soğuk, emelin ertelendiği yerdir. Sıcaklık bulamadığından
insan, derinlerde dağılır; aşkın soğuk kasırgalarından daha çok insan
merhametinin, sevgisinin sıcaklığını arar… Ama bunun farkında değildir. Göz
yaşlarına, bağırtılarına rastlarsınız insanların; şiirlerde, şarkılarda ve
yanık türkülerde.’
Sesim ağaçların,
dalların, yaprakların arasında geziniyordu
‘Romanların
dokunaklı yapraklarında gezinip durduğunuzda pırıltılı çekiciliği sarar
zihninizi aşkın; hele derinlere dalınmış aşkların. Bilmezsiniz siz oysa; hepsi
yüzeydedir. Ne zaman yüzeye çıktığınızı ne zaman derinlere daldığınızı aklınız
bilmez. Dağılmak böyle bir şeydir. En büyük emelinizi ertelemeyi de
akledemezsiniz balıklar gibi. Üşüdüğünüz halde, soğuk ve paslı sebepler
zincirine tutunmaktan kaçınmazsınız. Pasa alışır elleriniz, gözleriniz. Passız
yapamazsınız, yapamayacağınızı sanırsınız. Size böyle öğretilmiştir çünkü… Zincirin
demiri erirken, eritilirken, halkalara dökülürken böyle kurulmuştur düzenekler.
Ne kadar aşk mağduru varsa etrafınızda o kadar çok iştahlanırsınız siz. Şiirlerin
dudaklarına serpilmiş soğukluğu, zehir olduğunu bile bile, heyecanla
yudumlarsınız. Tek başınıza kahvenizi yudumlarken, gözlerinizde parlayan
yalnızlık değildir, yalnız olmadığınızın ışığıdır; berraklığıdır.’
Anlaşmanın
temellerini sağlamlaştırmam gerekiyordu, ama ne kadar sağlam olacağını
bilmiyordum bu temelin. İD dinliyor muydu, dinlemiyor muydu, onu da bilmiyordum. Benim
özgürlüğümün sınırlarını anlatmam gerekiyordu ona… Hiçbir zaman ve hiçbir
şekilde incinmesini istemiyordum. O Avrupalıydı, ama içinde bir insan vardı; iyiliklerle
karıştırılmış kötülükleri fark etmeye çalışan iyi bir insan.
‘İnsanın
derinliği ne diğerindedir ne de kendisindedir. İnsanın derinliği, Allah’ın
yazdığı kitaplardadır. Evren’de ve Evren’deki düzeni anlatan, insana müjde
olarak gönderilen Kur’an’dadır. İşte insanın ucundan tutup derinlere sardığı
sebepler zincirinin ucundaki aşk, esas derinliği unutturur; gayesi budur çünkü
inşa edenlerin. İnsanı Allah’tan, Allah’ı anmaktan uzaklaştırmaktır. İnsan bu
yüzden Allah’ın olmadığı derinlerde dağılır; tutunacak bir yer arar, kendisini
tekrar tutup yüzeye çıkaracak olan insan sıcaklığına sığınır, onunla dertleşir.
İnsan balık gibidir bu yüzden, sıcağa kaçar üşüdüğünde. Fakat balık kadar sadık
değildir emellerine. Allah’a ibadet etmek için yaratılmışlığın önündeki
engelleri süzüp seçemez o demlerde. Yaratılmış her şey; insan ve cin dışında
her şey Allah’a itaat etmekten başka bir hakka sahip değildir. Bir insan bir de
cin serbest bırakılmıştır. Doğduğu andan itibaren insan, öğrendikleri ile
büyütür zihnini. Öğrendiklerinin berraklığı lazımdır insana; cehennemi
hatırlatan paslı zincirlerin ucundaki şeyler değil.’
Sustum. ‘Paslı
zincirlerin ucundaki şeyler’ diye tane tane tekrarladı İD. ‘Cehennemi mi
hatırlatıyor?’
‘Başka
neyi hatırlatabilir ki bütün düşüncelerini sarıp felç ettiği, bunalıma soktuğu,
hayattan nefret ettirdiği insana? Cehennem başka ne olabilir ki insanın
düşüncelerinde?’
‘Belki de
cennetle cehennem karıştırıldığı için böyle geliyordur sana?’ diye itiraz etti
İD. ‘Düşünsene sen evli değilsin ve ikimiz senin bu kadar kötülediğin aşkı
yaşıyoruz, her şey cennetteki gibi olmaz mıydı?’
‘Ben aşkı
kötülemiyorum, sadece aşk diye tanımlanan ve çocukluktan itibaren insanlara
dayatılan şeyin aslında var olmadığını, erkek ve kadın arasındaki güzel
duyguların çarpıtılarak insanı daha doğru duygulardan uzaklaştırmak için araç
olarak kullanıldığını söylüyorum. Bence aşk sırf bu yüzden Şeytanî bir olgudur.’
‘Ya ikimiz
için var olsaydı?’ dedi İD cesaretle.
‘Yine de olan
şeye ‘aşk’ demezdim!’ dedim aynı cesaretle.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.