Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Normale
dönmüştü, ama alnındaki ter yanaklarından aşağıya doğru akmaya devam ediyordu.
‘Ben
bilerek ve isteyerek kavga çıkarmadııım!’ dedi İD küçük köprüyü geçerken. ‘Sen
gerçekten beni burada bırakıp gidecek miydin?’
‘Gidecektim, çünkü o anlamsız krizle birbirimizi kırmamızın saçma olduğunu düşünmüştüm.’ dedim yarı kırgın bir bakışla. ‘Sen o tantanada çöp poşetini almayı nasıl akıl edebildin? Ben unutmuştum.’
‘Ben çok
dikkat ederim böyle şeylere, poşeti de ben getirmiştim biliyorsun, bir boşluk
hissettim birden, sonra fark ettim.’ dedi İD yanıma geldiğinde sitemli
bir şekilde. ‘Gidip kıyıda durduğumuz yerden aldım ve sana yetişmek için
koştum.’
Ona
teşekkür ettim, zahmet verdiğim için. O da özür diledi beni yanlış anladığı ve
gerginlik çıkardığı için. Elinde olmadığını söylemişti o anda olanların.
‘Gidelim
mi artık?’ diye sordum. Bana baktı, sonra Chapel Island’a doğru buruk bir
bakış fırlattı, farkında olmadan elini kolyesine götürdü ve ‘Burayı asla
unutmayacağım’ dedi fısıltıyla.
Otoparktaki
tek araca doğru yürüdük ve İD kot pantolonunun sağ ön cebinden SUV tipi arabanın
anahtarını çıkardı ve kumanda düğmesine basarak kapılarını açtı, hemen arabanın
içine, sağ ön koltuğa baktı.
‘Biliyor
musun?’ dedi canlanan sesiyle. ‘Çantamı arabada unutmuşum heyecandan. Cep
telefonum, pasaportum, banka kartlarım ve daha birçok şey var o çantada.’
‘Saf
adrenalin kadın!’ dedim gülerek. ‘Çantasız özgürleşmişsin, ne güzel işte!’
‘Saf
adrenalin kadın’ diyerek tekrarladı söylediklerimi, ‘Çok orijinal bir adamsın
gerçektennnn!’ dedi kıkırdayarak.
Elindeki poşeti
arka tarafa koydu, sonra arabanın sürücü koltuğuna oturdu, çantasını sağ ön
koltuktan alarak arka koltuğa bıraktı ben arabaya binerken, ‘Kara çarşaf
giymemi ister misin?’ diye sordu birdenbire ciddi bir şekilde. Arabadaki
peçetelerden birkaç tane aldı terimi silmem için bana verdi ve kendisi de
birkaç tane alarak yüzündeki teri sildi. Motoru çalıştırdı ve ekledi: ‘İstersen
giyebilirim, sonra belki bana şiir yazarsın!’
Sağ camı
açtım, ‘Arabayı havalandıralım bence!’ dedim onu duymazdan gelerek. ‘İçerisi
bir sürü kimyasalla pişmiş gibi kokuyor ve çok sıcak!’
‘Hadi ama,
cevap verir misin?’ dedi klimanın ayarları ile oynarken. ‘Güzel bir müzik çalmalı,
romantik bir şeyler mesela… Torino’dan Lyon’a giderken yaptığımız gibi.’
‘Namaz
kılmaya gidiyoruz çılgın Avrupalı!’ dedim sesime soğuk dağların en sıcak tonunu
giydirerek. ‘Adrenalini azalt! Üstelik o yolculukta romantizm yoktu, ben
çalışıyordum!’
‘Sen
olmadığını zannet!’ dedi emniyet kemerini takarken. ‘Benim için çok keyifli bir
yolculuktu, sen farkında olmasan da.’
Çaresiz
hissediyordum. Çok rahat, çok açık sözlü ve çok teklifsizdi.
‘Kara çarşaf Haredi Yahudisi ve dindar Hristiyan kadınların kıyafetidir, biliyor muydun?’ diye sordum. ‘İslam’da kara çarşaf diye bir kıyafet standardı ya da zorunluğu yoktur, ancak örtünme zorunluğu vardır. Allah, Ahzâb Suresi’nin 59. ayetinde, ‘Ey Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.’ der ve Nur Suresi’nin 30 ve 31. ayetlerinde, ‘Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînetlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!’ diyerek sınırlar koyar, ancak kıyafetlerin rengine ve modasına dair bir sınır yoktur.’
Arabayı
otoparkın çıkışına doğru sürerken, ‘Evet, Hristiyanlar, özellikle rahibeler ve bazı
Yahudi kadınlar da giyiyor kara çarşafı!’ dedi. ‘Bunu dünyanın birçok yerinde
gördüm, ama ben Müslüman kadınlara da zorunlu zannediyordum. Demek değilmiş,
demek sen bu yüzden dün gece otelde karşına çıktığımda bana bakmadın!’
‘Evet,
değil!’ dedim sakin bir şekilde. Arabayı park yerinden çıkarırken güneş
gözlüklerini taktı İD, artık o güvenli perdenin gerisinden bakıyordu. ‘Gözlüklerimi
de unutmuşum arabada, sen şanslısın tabi, senin gözlüklerin güneşte kararıyor!’
dedi. ‘Siyah dalgalı saçların ve kararmış gözlüklerinle çok tatlı oluyorsun o
zaman!’
‘Ne
tarafta bahsettiğin Mescid?’ diye sordum hemen.
‘Utandın
mı?’ dedi gülerek. ‘Bilal Mescidi adı!’ Arabanın navigasyonuna ‘Virginia, Richmond,
Masjid Bilal’ yazdı. Cihazın ekranında hemen bir yol haritası belirdi. İD
üzerinde bulunduğumuz Pear St’de biraz ilerledi ve üstten geçen tren yolunun
altından sağa dönerek Dock St’e girdi. James Nehri’ne paralel bir şekilde güneydoğuya
doğru gidiyorduk.
‘Anladım,
kara çarşafı sevmiyorsun. Şöyle modern bir kapalı kıyafet, yani uzun bir elbise
giysem ve eşarp taksam, olur mu?’ diye sordu İD. ‘Çok güzel tesettür
kıyafetleri var!’ Vazgeçmiyordu.
‘Özgür bir
kadınsın!’ dedim. ‘Müslüman olduğunu söylediğine göre elbette öyle
giyinebilirsin! Ancak bu kafayla kısa sürede sıkılırsın!’
‘Ama İstanbul’da
bir sürü Müslüman kadın var!’ diye itiraz etti İD. ‘Şu anki kıyafetimden hiç de
farklı değil kıyafetleri, hatta dün geceki kıyafetim gibi kıyafeti olanlar da
var!’
‘Müslüman
olmak vücudu teşhir eden modaya uygun giyinmek demek değil, Müslüman olmak bir
bütün olarak zihniyet dönüşümü, bir hayat biçimi ve bütünüyle tesettür demektir!’
dedim hiç tavizsiz bir ses tonuyla. ‘Elbette bunun farkında olanlar ve
olmayanlar var. Türkiye’de tesettürlü kadınlara yönelik derin kökleri olan bir
düşmanlık var o bahsettiğin, kimliğinde Müslüman yazan kadınlardan ve benzer
türdeki erkeklerden kaynaklanan. Birçok Müslüman kadın başörtü düşmanlığı
yüzünden büyük çelişkiler yaşadı. Bu çelişkilerin etkileri sürüyor. Senin gibi
giyinen, ama ibadetlerini kesintisiz yapmaya devam eden milyonlarca Müslüman
kadın var!’
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.