31 Aralık 2022 Cumartesi

SA9994/SD2645: Sıkıntı (Roman); 4. Bölüm-Cehennem 29

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Kahve söyledim çaresiz; upuzun ve kupkuru geçen bir öğleden sonrası için kahveye ihtiyacım da vardı aslında. Kahveler geldiğinde, ‘Hadi!’ dedi heyecanla. ‘Seni dinliyorum!’

‘Sanırım haklısın!’ dedi İD hüzünlü bir sesle. ‘Ortak noktamız neredeyse yok!’

‘Abartma!’ dedim gülerek. ‘Domates var!’

‘Ah, evet, domatessss!’ dedi ses tonunu düşürerek. ‘Domatesleri hep sevelim!’

Birazdan kalkacaktık masadan.

‘Nasıl bu kadar dikkatli olabiliyor ve çok şeyi aynı anda düşünebiliyorsun?’ dedi ansızın. ‘Ben çok dikkatsizim ve o anda aklıma geleni yaparım!’

‘Dikkatsiz olduğunu düşünmüyorum, aklına geleni yaptığını da. Sen her şeyi inceden inceye düşünerek davranıyorsun, sadece fırsatını bulduğun anda istediğini yapıyorsun; çalışma biçimini gördüm!’ dedim gülümseyerek. ‘Saklanamazsın!’

Suç üstü yakalanmış gibi utangaç ve aynı zamanda muzip bir şekilde kıkırdadı. Hoşuna gitmişti bu değerlendirmem, ama pek belli etmemeye çalışıyordu. ‘Soruma cevap vermedin?’ dedi ısrarla.

‘Her insan gibi dikkatliyim ve her insan gibi çok şeyi aynı anda düşünüyorum, pek istisna değilim!’ dedim sorusuna cevap olarak. ‘Ben sıradan bir insanım!’

‘Değilsinnnn!’ dedi gözlerini irileştirerek. ‘Nasıl başarıyorsun bunu?’

‘Çıkalım, arabada konuşuruz!’ dedim. ‘Çok uykum var!’

‘Ben kahve içmek istiyorum ama!’ dedi biraz daha oturmak istediğini hissettirerek. ‘Benim de uykum var ve çok yorgun hissediyorum, dinlenmem gerekiyor. Hem senin de uykun açılır!’

Kahve söyledim çaresiz; upuzun ve kupkuru geçen bir öğleden sonrası için kahveye ihtiyacım da vardı aslında. Kahveler geldiğinde, ‘Hadi!’ dedi heyecanla. ‘Seni dinliyorum!’

‘Zihnim biraz eğlenmek istiyor; rahatsızlık verebilirim algılarınıza!’ dedim bir konferansta konuşur gibi. ‘Lütfen ayarlarınızla oynamayınız; tabii olan neyse o kendi ilerleyişini düzenler... devam edecekseniz zihninizi serbest bırakın, dinleti bittiğinde dinlenmiş olacaksınız!’

‘Dalga geçme lütfen!’ dedi sesine munis bir iklim giydirerek.

Aynı modda devam ettim: ‘Bir tür segment değiştirme kararsızlığı genellikle kuantum kararsızlığı etkisi oluşturuyor; çok seçenekli segment değişikliği ile aynı anda birçok yerde ve zamanda düşündüğümü görüyorum... muhtemelen kuantal eşiği aştım; tamam astrologların kuantumu değil bu!’

‘Ama lütfen!!!’ dedi sabırsızca.

Bu sefer daha ciddî bir ses tonuyla anlatmaya devam ettim: “Teknik olarak zamanı askıya alıyorum, bu bir tür aynı anda havada donan su kabarcıklarını izlemek gibi bir şey. Sonra her bir küresel kabarcığın içine kurulup farklı evrenlerde gezinti yapıyorum; ama her bir küresel kabarcıkta aynı anda... durdurulmuş zaman; tabi asla bir ân geçişi yok!’

Bütün dikkatiyle beni dinliyordu, kahvesini içmeyi unutmuştu.

‘Burada dikkatinizi çekmem gerekiyor, eğer hâlâ dinliyorsanız!’ dedim gözlerine bakarak. ‘Aynı anda içine kurulduğum küresel kabarcıkların her birinde yaşadığım şeyler diğerlerinden bağımsız olarak ayrı bir hafıza alanında kaydediliyorlar, onları ayrı ayrı hatırlıyorum. Ve tabi her bir tur kendi hâtıralarına sahip olarak farklı bir kuantal gerçek oluşturuyor, bu gerçeklerin her biri ayrı bir insan, ayrı bir kişilik olarak kendi evrenini tamamlıyor. Bir tür roman yazarı gibi farklı karakterler inşa ediyorsunuz donmuş o küresel kabarcıklarda!’

Durdum kısa bir süre. ‘Lütfen devam et!’ dedi İD.

‘Yok daha devam etmeyeyim!’ dedim. ‘Bundan sonrası senin işin, ben seni bu kuantal serüvene sokarak zaten dinlenmen için gerekeni yapmış bulunuyorum, merak etme, odak veya dikkat dağınıklığına iyi gelecek bir anlatı tasarladım, bunu hissettiğin zaman bana teşekkür etmelisin; belki birazdan belki bin yıl sonra!’

Dalgın dalgın kahvesini içti. ‘Hepimiz böyle mi yapıyoruz gerçekten?’ diye sordu.

‘Evet!’ dedim. ‘İnsan zihni böyle çalışır, ama insanların büyük çoğunluğu bunun farkında değil. Herkes farkında olsaydı, daha bilinçli davranmaları mümkün olurdu. Dünya cehenneme döndürülmezdi, tam aksine insanların kusursuz davrandığı, kavgasız, çatışmasız, savaşsız ve günah işlenmeyen mükemmel bir yer olurdu. Çünkü herkes yaptıklarının içsel ve dışsal etkilerini ve ardıl sonuçlarını düşünür ve kötülük yapmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlardı!’

‘Sen nasıl farkına vardın?’ diye sordu İD bana başka bir gezegenden gelmişim gibi bakarak.

‘İnsanı merak ettiğim için onu inceledim uzun yıllar boyunca!’ dedim kahvemi yudumlarken. ‘İnsanın mükemmel bir biyolojik sistem ve mükemmel bir ruhsal sistemin bileşimi olarak tek başına mükemmel bir sistem olduğunu fark ettim. Mesleğimin temeli sistem kurmak ve sistem düzensizliklerine ve krizlerine yönelik çözümler üretmek. Herhangi bir şirketteki sistemi izlerken insanın çalışma sistemini model alıyorum bir açıdan. Eğer mesleğimin insandaki karşılığını arayacak olursak, bunu iki yerde yapmak zorundayız, biri insanın bedeninde diğeri de ruhunda olan iki ayrı kontrol merkezi olmalı. Biyolojik sistemdeki sorunları tespit edip çözümleri devreye sokan sistem otonom bir sistem ve insan çoğunlukla bunun işleyişinden habersiz ve sorumsuz oluyor; insan ruhundaki kontrol merkezinde ise durum farklı, orada insan iradesinin daha belirgin etkisi ve sorumluluğu var, ancak insan iradesinin de etkili olamadığı bir alt akışın ya da işleyişin varlığı, ruhun da beden gibi insanın müdahil olamadığı otonom özelliklerinin olduğunu düşünmemizi sağlıyor.’

İD eğilerek iki dirseğini masaya dayamış, yüzünü avuçlarının arasına yerleştirmişti ve bu şekilde beni dinliyordu.

‘Kahveni içip bitir de hadi, gidelim!’ dedim. ‘Benim kahvem bitti hanımefendi, gözlerin açık uyuyorsun, artık otelde uyursun!’

Kollarını indirip geriye yaslandı İD ve gülümsedi:

‘Uyumuyordum ki, senin söylediklerini düşünüyordum. Çok farklı birisin sen!’ dedi ve kahvesini bitirdi. ‘Teşekkür ederim şimdiden kuantal bilgi için. Hadi gidelim!’

Yine hesabı ödemek istemişti, yine izin vermemiştim, ısrar edince de, ‘Sen araba sürüyorsun, bu da bir emek ve ben hiçbir emeğin karşılıksız kalmaması gerektiğini düşünüyorum!’ demiştim. O da ‘Çok komiksiniz!’ demişti arabaya giderken. ‘Hepsi birkaç dolar, ne olacak ki?’

‘Öğrenemedin gitti Avrupalı!’ dedim. ‘Bizde kadın hesap ödemez! Kadın ailenin temelidir; erkeğin eşidir, yol arkadaşıdır, dostudur, frenidir, dinginliğidir; çocuğun vatanı, dayanağı ve büyütenidir. Kadına ulaşmak kolaylaştırıldığı ve kadın ‘özgürlük’ adı altında metalaştırıldığı için erkek ve çocuk her şeylerini kaybetmeye mahkûm edildiler. Kadına ulaşmak kolay olmamalı; para, mülk, makam, itibar kadının beynini eritmemeli, bedenini nesneleştirmeye sebep olmamalı. Kadın asil olmalı; bu çocukluktan itibaren ona bir değer olarak verilmeli. Parayla, hesap ödemekle ne işi var?

‘Offf!’ dedi İD. ‘Ne kadar abarttın yine!’ 

<< Önceki                      Sonraki>>


[30.12.2022, (4/59 (383))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 31.12.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı