Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
‘Sanırım
haklısın!’ dedi İD hüzünlü bir sesle. ‘Ortak noktamız neredeyse yok!’
‘Abartma!’
dedim gülerek. ‘Domates var!’
‘Ah, evet, domatessss!’ dedi ses tonunu düşürerek. ‘Domatesleri hep sevelim!’
Birazdan
kalkacaktık masadan.
‘Nasıl bu
kadar dikkatli olabiliyor ve çok şeyi aynı anda düşünebiliyorsun?’ dedi
ansızın. ‘Ben çok dikkatsizim ve o anda aklıma geleni yaparım!’
‘Dikkatsiz
olduğunu düşünmüyorum, aklına geleni yaptığını da. Sen her şeyi inceden inceye düşünerek
davranıyorsun, sadece fırsatını bulduğun anda istediğini yapıyorsun; çalışma
biçimini gördüm!’ dedim gülümseyerek. ‘Saklanamazsın!’
Suç üstü
yakalanmış gibi utangaç ve aynı zamanda muzip bir şekilde kıkırdadı. Hoşuna
gitmişti bu değerlendirmem, ama pek belli etmemeye çalışıyordu. ‘Soruma cevap
vermedin?’ dedi ısrarla.
‘Her insan
gibi dikkatliyim ve her insan gibi çok şeyi aynı anda düşünüyorum, pek istisna
değilim!’ dedim sorusuna cevap olarak. ‘Ben sıradan bir insanım!’
‘Değilsinnnn!’
dedi gözlerini irileştirerek. ‘Nasıl başarıyorsun bunu?’
‘Çıkalım,
arabada konuşuruz!’ dedim. ‘Çok uykum var!’
‘Ben kahve
içmek istiyorum ama!’ dedi biraz daha oturmak istediğini hissettirerek. ‘Benim
de uykum var ve çok yorgun hissediyorum, dinlenmem gerekiyor. Hem senin de
uykun açılır!’
Kahve
söyledim çaresiz; upuzun ve kupkuru geçen bir öğleden sonrası için kahveye ihtiyacım
da vardı aslında. Kahveler geldiğinde, ‘Hadi!’ dedi heyecanla. ‘Seni dinliyorum!’
‘Zihnim
biraz eğlenmek istiyor; rahatsızlık verebilirim algılarınıza!’ dedim bir
konferansta konuşur gibi. ‘Lütfen ayarlarınızla oynamayınız; tabii olan neyse o
kendi ilerleyişini düzenler... devam edecekseniz zihninizi serbest bırakın, dinleti
bittiğinde dinlenmiş olacaksınız!’
‘Dalga
geçme lütfen!’ dedi sesine munis bir iklim giydirerek.
Aynı modda
devam ettim: ‘Bir tür segment değiştirme kararsızlığı genellikle kuantum
kararsızlığı etkisi oluşturuyor; çok seçenekli segment değişikliği ile aynı
anda birçok yerde ve zamanda düşündüğümü görüyorum... muhtemelen kuantal eşiği
aştım; tamam astrologların kuantumu değil bu!’
‘Ama
lütfen!!!’ dedi sabırsızca.
Bu sefer daha
ciddî bir ses tonuyla anlatmaya devam ettim: “Teknik olarak zamanı askıya
alıyorum, bu bir tür aynı anda havada donan su kabarcıklarını izlemek gibi bir
şey. Sonra her bir küresel kabarcığın içine kurulup farklı evrenlerde gezinti
yapıyorum; ama her bir küresel kabarcıkta aynı anda... durdurulmuş zaman; tabi
asla bir ân geçişi yok!’
Bütün
dikkatiyle beni dinliyordu, kahvesini içmeyi unutmuştu.
‘Burada
dikkatinizi çekmem gerekiyor, eğer hâlâ dinliyorsanız!’ dedim gözlerine
bakarak. ‘Aynı anda içine kurulduğum küresel kabarcıkların her birinde yaşadığım
şeyler diğerlerinden bağımsız olarak ayrı bir hafıza alanında kaydediliyorlar, onları
ayrı ayrı hatırlıyorum. Ve tabi her bir tur kendi hâtıralarına sahip olarak
farklı bir kuantal gerçek oluşturuyor, bu gerçeklerin her biri ayrı bir insan,
ayrı bir kişilik olarak kendi evrenini tamamlıyor. Bir tür roman yazarı gibi
farklı karakterler inşa ediyorsunuz donmuş o küresel kabarcıklarda!’
Durdum
kısa bir süre. ‘Lütfen devam et!’ dedi İD.
‘Yok daha
devam etmeyeyim!’ dedim. ‘Bundan sonrası senin işin, ben seni bu kuantal serüvene
sokarak zaten dinlenmen için gerekeni yapmış bulunuyorum, merak etme, odak veya
dikkat dağınıklığına iyi gelecek bir anlatı tasarladım, bunu hissettiğin zaman
bana teşekkür etmelisin; belki birazdan belki bin yıl sonra!’
Dalgın
dalgın kahvesini içti. ‘Hepimiz böyle mi yapıyoruz gerçekten?’ diye sordu.
‘Evet!’
dedim. ‘İnsan zihni böyle çalışır, ama insanların büyük çoğunluğu bunun
farkında değil. Herkes farkında olsaydı, daha bilinçli davranmaları mümkün
olurdu. Dünya cehenneme döndürülmezdi, tam aksine insanların kusursuz davrandığı,
kavgasız, çatışmasız, savaşsız ve günah işlenmeyen mükemmel bir yer olurdu. Çünkü
herkes yaptıklarının içsel ve dışsal etkilerini ve ardıl sonuçlarını düşünür ve
kötülük yapmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlardı!’
‘Sen nasıl
farkına vardın?’ diye sordu İD bana başka bir gezegenden gelmişim gibi bakarak.
‘İnsanı merak
ettiğim için onu inceledim uzun yıllar boyunca!’ dedim kahvemi yudumlarken. ‘İnsanın
mükemmel bir biyolojik sistem ve mükemmel bir ruhsal sistemin bileşimi olarak
tek başına mükemmel bir sistem olduğunu fark ettim. Mesleğimin temeli sistem
kurmak ve sistem düzensizliklerine ve krizlerine yönelik çözümler üretmek. Herhangi
bir şirketteki sistemi izlerken insanın çalışma sistemini model alıyorum bir
açıdan. Eğer mesleğimin insandaki karşılığını arayacak olursak, bunu iki yerde
yapmak zorundayız, biri insanın bedeninde diğeri de ruhunda olan iki ayrı
kontrol merkezi olmalı. Biyolojik sistemdeki sorunları tespit edip çözümleri
devreye sokan sistem otonom bir sistem ve insan çoğunlukla bunun işleyişinden
habersiz ve sorumsuz oluyor; insan ruhundaki kontrol merkezinde ise durum
farklı, orada insan iradesinin daha belirgin etkisi ve sorumluluğu var, ancak
insan iradesinin de etkili olamadığı bir alt akışın ya da işleyişin varlığı, ruhun
da beden gibi insanın müdahil olamadığı otonom özelliklerinin olduğunu
düşünmemizi sağlıyor.’
İD eğilerek
iki dirseğini masaya dayamış, yüzünü avuçlarının arasına yerleştirmişti ve bu
şekilde beni dinliyordu.
‘Kahveni
içip bitir de hadi, gidelim!’ dedim. ‘Benim kahvem bitti hanımefendi, gözlerin
açık uyuyorsun, artık otelde uyursun!’
Kollarını
indirip geriye yaslandı İD ve gülümsedi:
‘Uyumuyordum
ki, senin söylediklerini düşünüyordum. Çok farklı birisin sen!’ dedi ve
kahvesini bitirdi. ‘Teşekkür ederim şimdiden kuantal bilgi için. Hadi gidelim!’
Yine
hesabı ödemek istemişti, yine izin vermemiştim, ısrar edince de, ‘Sen araba
sürüyorsun, bu da bir emek ve ben hiçbir emeğin karşılıksız kalmaması gerektiğini
düşünüyorum!’ demiştim. O da ‘Çok komiksiniz!’ demişti arabaya giderken. ‘Hepsi
birkaç dolar, ne olacak ki?’
‘Öğrenemedin
gitti Avrupalı!’ dedim. ‘Bizde kadın hesap ödemez! Kadın ailenin temelidir;
erkeğin eşidir, yol arkadaşıdır, dostudur, frenidir, dinginliğidir; çocuğun
vatanı, dayanağı ve büyütenidir. Kadına ulaşmak kolaylaştırıldığı ve kadın ‘özgürlük’
adı altında metalaştırıldığı için erkek ve çocuk her şeylerini kaybetmeye mahkûm
edildiler. Kadına ulaşmak kolay olmamalı; para, mülk, makam, itibar kadının
beynini eritmemeli, bedenini nesneleştirmeye sebep olmamalı. Kadın asil olmalı;
bu çocukluktan itibaren ona bir değer olarak verilmeli.
‘Offf!’
dedi İD. ‘Ne kadar abarttın yine!’
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.