Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Damağımda ılık, tuzlu bir tat vardı. Hasar aldığımı biliyordum. Bunun sebebi de Cevval’di. Planlamam dışında bir değişken olarak İD’yi meslek hayatımın en kapsamlı, detaylı ve çok boyutlu işine özel hayat akışından dahil edince zihnen sarsılmıştım ve şimdi de o güne dek birçok uluslararası işte birlikte çalışmamıza rağmen hiç muhatap olmadığım istihbarat grubumuzun soru işaretleri radarına girmiştim. Bunu hak etmemiştim. Cevval’i inandırıcı bulmadıklarını biliyordum. Canım çok sıkkındı.
00:24
civarında çay servisi yapıldığında Cevval küçük özel ekibine gecenin son iş emirlerini
veriyor ve yarın sabah devam edecek olan son toplantıya hazırlanmak üzere herkesi
dinlenmeye davet ediyordu. Çayını alıp gelmiş ve koltuğuna tekrar oturmuştu. Bu
arada diğer iki istihbaratçı da yerlerine dönmüşlerdi.
‘Size bir
şey itiraf etmem gerek!’ dedi Cevval istihbaratçılarımıza dönerek. ‘Bunu yapmak
zorundayım, çünkü mühendisimize dair hiç kimsenin zihninde zerre kadar kuşku
kalmamalı. İD’nin uzun süredir kendisine olan ilgisinden habersiz, harama uçkur
çözmeyen birisi için şu yaşanan şey gerçekten büyük bir haksızlık.
Amerikalıların yakalamakta usta oldukları şeyler bunlar. Ancak benim hatam çok
daha büyük olduğu için arkadaşımızın toplantılardaki stratejik riskleri tamamen
zararsız hale getirerek yönetmesini istemeden engellemiş oldum. Bakın ben bekar
bir adamım ve istediğim gibi yaşamaya hakkım olduğunu düşünürüm, bunu destekler
ya da eleştirirsiniz, önemli değil. Ancak mühendisimiz öyle yapmadı; benim
helal-haram umursamazlığımı samimiyetimiz dolayısıyla sorguladı ve kadın
zaafıma dair hatırlatmalarda bulundu.’
Kısa bir
süre susarak bana baktı Cevval ve başını eğerek anlatmaya devam etti: ‘Ben de
İD’nin ona olan ilgisini bildiğim için hangi tarihlerde ve saatlerde
Richmond’da olacağımızı, mühendisin hangi otelde, hangi odada kalacağını ona
haber verdim. Tek amacım vardı; kadın zaafımı eleştiren arkadaşımı sınamak.’
Onun
anlattıklarını dinlerken yüzümdeki ifade Cevval’in şu anda yaptığı işteki
anlamsızlığı ve gereksizliği somutlaştırıyordu, ‘kimin ne düşündüğünü
umursamıyorum ve hadi anlatacaklarını bitir de kalkıp gidelim' diyordu saniye
saniye… Eğer bu kadar zamanda beni tanımamışlarsa bundan sonra da
tanıyacaklarını sanmıyordum.
‘Sınadım
arkadaşımı ve dersimi aldım, hem de çok ağır bir şekilde aldım!’ diye sözlerine
devam etti Cevval. ‘Şu anda çok üzgünüm, onu üzdüğüm için üzgünüm, İD’ye
yönetemeyeceği bir ilişki kurma umudu verdiğim ve onu hayal kırıklığına
uğrattığım için üzgünüm. Değerli iki iş arkadaşımın psikolojik olarak
hırpalanmalarına sebep olduğum için üzgünüm. Bir daha birlikte çalışıp
çalışmayacaklarına da emin değilim. Ama her şeyden önemlisi sizin gözünüzde
arkadaşımın itibarının sarsılmasına neden olduğum için kahroluyorum. O bunları
hak etmedi.’
Daha fazla
konuşamamıştı Cevval. Gözleri dolmuştu ve bu pişkin şirket yöneticisinin
gözyaşlarının yanaklarından aşağıya doğru süzülüp gittiğini görmüştü şömine
grubundaki herkes. Konu Cevval olunca bu yaşanılanlar inanılmazdı.
İstihbaratçı
grubumuzun her bir üyesi Cevval’i sakince dinliyordu. Kalın kaşlı
istihbaratçımız çayından bir yudum aldı, boğazını temizledi ve Cevval’e
dönerek konuşmaya başladı:
‘İkinizi
de tanıyoruz ve ikiniz hakkında da elimizde yeterince veri ve oluşmuş kanaat
var, bu konuda endişelenmeyin Cevval Bey!’ dedi. ‘Sorularımıza gelince, biz
soru sormayı bıraktığımız zaman işimizi yapmamış oluruz. Size ve mühendise
dair, Richmond’a gelen ekipteki herkese dair her an soru sorar ve bu soruların
cevaplarını bulmaya çalışırız. İşimiz budur; bu sorular hem güvenliğimizle
ilgilidir hem de yaptığımız işlerin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için
önemlidir.’
‘Biliyorum!’
dedi Cevval. ‘Benim için düşüncelerinizde serbestsiniz, ama mühendis için
serbest olamazsınız, ondan kuşkulandığınız anda onu kaybedersiniz, hepimiz
kaybederiz.’
Sıkılmıştım,
‘Bir kadın bu kadar büyük yıkıcı bir güce sahip olamaz!’ dedim ayağa kalkarken.
‘Onu bu kadar güçlü yapan sensin, senin gibilerdir Cevval, Sultan Süleyman’dır.
İmparatorlukları da yıkarsınız, şahsiyetleri de. Şeytan erkeği kullandığı gibi,
kadını da kullanır, CIA’in, MOSSAD’ın kullanmasına şaşırma! Ve insanlar
itibarları ile yaşarlar, bir kere darbe yedikten sonra da tutunmaları zordur.
Benim için üzülme; erkeklere olduğu gibi kadınlara da doğuştan sahip oldukları güçten
daha fazla güç vermem, vermeye çalışmam. Bana da bu tarz bir güç verilmesine karşı
çıkarım. Ben işimi yaptım, onlar işimi yapmamı engellemek için çabaladılar; bu
bir işti ve bitiyor… gerisi de hayatın akışında ilerleyecek. İstihbaratçılarımız
da beni tanımak için bu tür şeylere ihtiyaç duyuyorlarsa işlerini iyi
yapmıyorlar ve başarısızlar derim. Geleceksen hadi kalk, ben çıkıyorum!’
Kalın
kaşlı istihbaratçımız kendini tutamamıştı yine, bir kahkaha patlattı: ‘Mühendis!’
dedi yine. ‘Artık şüphem kalmadı, sen uzaydan gelmişsin!’
Çaylak
dahil diğer istihbaratçılar da gülümsüyorlardı, Cevval şaşkındı, gayr-i
ihtiyarî bir şekilde ayağa kalkmıştı.
‘Haklı
olabilirsiniz!’ dedim kalın kaşlı istihbaratçımıza. ‘Bütün insanlar gibi ben de
uzaydan geldim, vakti gelince de geldiğim yere gideceğim; aslında hepimiz şu
anda zaten uzaydayız, bu olağandışı bir şey değil!’
‘Hadi gidin
siz!’ dedi kalın kaşlı istihbaratçımız. ‘Bizim düşüncelerimizden
endişelenmeyin, işinizi güvenle tamamlayın diye buradayız. Ayrıca sohbet için
de samimiyetle teşekkür ederiz.’
Vedalaştık
ve çok hızlı bir şekilde çalışma salonundan çıktık. The Jefferson Hotel’de
artık işim kalmamıştı. Cevval de çok hırpalanmıştı, bu gece arsız arayışlara
girmeyecekti ve benimle birlikte The Berkeley Hotel’e gelecekti.
Sokaklar
canlıydı, sakin adımlarla yürüyorduk. Cevval’i kendi cehenneminden
çıkarmalıydım.
‘İnsan
kendi derinliklerinde olanlarla yaşar, Cevval!’ dedim. ‘Onları düzene koymadan
bu hayatta hiçbir şey yolunda gitmez; yol da Kur'an'da. Ne kadar görebilirsek
ne kadar yürüyebilirsek... Çok da zor değil görmek. İnsan çok basit bir varlık,
sürekli aç, sürekli azgın olmaya müsait; öyle yaratılmış, ölene dek bir savaşın
içinde, ne kadar arınırsa kendisinin derinliklerinden, İblis’in fısıltılarından
o kadar iyi!’
‘Sana neden
böyle davrandığımı anlatmadım değil mi Mühendis?’ dedi Cevval ağır bir yas
dokusu sinmiş sesiyle. ‘Sadece sana değil hiç kimseye anlatmadım.’
‘Elbette
sebebin ya da sebeplerin vardır Cevval!’ dedim. ‘Anlatıp anlatmamakta serbestsin,
anlatman sana ağır gelecekse yine anlatma, samimiyetimiz hırpalanacaksa ve bana
karşı tutumun değişecekse de anlatma!’
‘Kadınlardan
intikam alıyorum ben!’ dedi Cevval bir nefeste ve hışımla. ‘Çocukluğumdan beri
çektiğim acıları azaltmaya çalışıyorum.’
‘Azalmıyor
gördüğüm kadarıyla Cevval!’ dedim. ‘Ve artık çocuk değilsin ve bir kadının
yaptığı hatanın bedelini bütün kadınlara ödettiremezsin!’
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
Not: Dostlar, deprem dolayısıyla maalesef romanı yazmaya devam edemedim. Allah izin verirse yazacak ve yayınlayacağım, serinin yayın akışı devam edecek. Türkiye'ye geçmiş olsun diyorum. Seçkin Deniz, 10.02.2023, Adana
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.