25 Mart 2023 Cumartesi

SA10094/SD2707: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 3

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Tek beklentim İD’nin bu durumun farkına varmayarak olduğu gibi davranması ve işlek aklı ile kadınlığının verdiği sinerji ve güçle strateji savaşına girmemesiydi. Eğer fark ederse daha da zayıflayacağımı, onun güçleneceğini biliyordum."

Vahşi materyalizmin taciz etmediği hiç kimse yoktu. İD’nin yaşadığı şeyleri düşünmek bile istemedim. Bu vahşi iş hayatı bir kadına göre değildi. Ama kadının yirminci yüzyılın dördüncü çeyreğinde hızla sokulduğu cehennemin farkına varması da şimdilik zor görünüyordu, çünkü kadın kendisini kullanılabilir bir nesneye dönüştüren her türlü davranışı özgürlük olarak algılamaya şartlandırılmıştı.

‘Herhangi bir değeri hayatının temeline yerleştirmeyen, inançsız, ahlaksız ve saygısız insanların arasında senin gibi genç ve güzel bir kadının sadece işi ile ilgili şeylerle karşılaşmayı beklemesi bence mantıksız!’ dedim. ‘Benim bir erkek olarak karşılaştığım şeyleri görüyorsun, bir kadının karşılaşacağı şeylerin yanında sönük kalırlar.’

‘İkinci sorumu cevaplamadın?’ dedi İD konuyu değiştirerek. ‘Amerikalıların fotoğrafları… nasıl yakışmış mıyız birbirimize?’

Bu kız hiç değişmeyecekti. ‘Aldığım risk buydu işte seninle Washington’a gitmeyi tercih ederken!’ dedim gülümseyerek. ‘Diyelim ki yakışmışız, sonra?’

‘Sonrasını boş ver!’ dedi, güneş gözlüklerini tepesine asarak. ‘Ânı yaşa!’

Bu bir ruh vurgunuydu ve ruhun ânı yoktu. İD bunun farkında değildi, birçok insanın farkında olmadığı gibi. Önümde uzayan yola baktım, ağaçlar, gökyüzü…

‘Sence ân nedir, sınırları var mıdır, varsa nelerdir?’ diye sordum kavramların arkasına saklanan derin yabancılaşmayı çözümlemek için.

‘Bilmem, hiç düşünmedim!’ dedi umursamaz bir şekilde. ‘Canın ne istiyorsa onu istediğim zaman yapmak gelir benim aklıma, ‘ânı yaşa’ dendiği zaman!’

‘Ne yaparsak yapalım biz zamanın en küçük parçası olan ânı yaşarız!’ dedim onun zihnindeki zehirli yapay otlara dokunarak. ‘Özel bir çaba sarf etmemize gerek yok, ânlar birleşir hayatımızın tamamı olur ve biz ânlarda yaşanan şeylerin etkisi ile sonraki ânları yaşarız. Ânlara mahkûmuz ve bu mahkûmiyetin bir sınırı da yok! Sence bu mahkûmiyeti zorlamak, ilkelere, inançlara aykırı davranarak sadece canının istediğini istediği zaman yapan insanı sonraki ânlarda ne hâle getirir?’

‘Yirmi beş yaşındayım, şimdiden çok yorgun ve yaşlı hissediyorum!’ dedi İD heyecanlı bir sesle ve hemen ekledi. ‘Bunları düşünerek daha da yaşlı ve yorgun hissetmek istemiyorum!’

‘Yirmi beş yıl boyunca canının istediğini istediğin zaman yaptığın için bu kadar yorgun ve yaşlı hissediyor olduğunu hiç düşündün mü, peki?’ dedim lafın ruhundaki o derin darbeyi öne çekerek. ‘Yine aynı şekilde davranarak daha dinç ve genç hissedeceğini mi sanıyorsun?’

‘Tamam ya!’ dedi hemen sözü kaçış rampasına sürerek. ‘Seninle bu tür sohbetler yapmak imkânsız. Karına anlatacak mısın olanları?’

‘Romanda anlattıklarımın arasında bunlar da olacak, seninle yaptığımız bu yolculuk ve sohbet de, ama özellikle karşılıklı oturup bütün olanları ona anlatmayı düşünmüyorum!’ dedim uçuk bir tebessümle. ‘Kadınların benim anlayabileceğimden çok daha farklı bir evrende düşündüklerini biliyorum, gereksiz gerginliklere çok fazla zaman ayıramam!’

‘Gıcık!’ dedi tekrar somurtarak. ‘Soğuk yaratık!’

‘Karımla birlikte, bizimle yaşamak ister misin?’ diye sordum ben de onu dürterek. ‘Benimle kavga edeceğine onunla edersin!’

‘Seninle yaşamak isterim, ama başka kimseyi de istemem!’ dedi heyecanı gerginliğe dönüşürken.

‘Yani herkesi hayalleri ve gerçekleriyle bir kenara iter ve herkesin yerine sen geçersin?’ dedim gülümseyerek. ‘Bencil bir batılı gibi, diğer hayatları önemsemez ve sadece kendi isteklerini önemsersin?’

Birdenbire farkına vardı söylediklerimin, ‘Hayır ya!’ dedi telaşla. ‘Benim yüzümden bir başkasının üzülmesini istemem. Ben kötü biri değilim!’

Yolculuk insanın dingin derinliklerinin etkisini öne çıkarıyordu. Biz bu kısa yolculukta önemli bir şey kararlaştıracaktık. O şey belki de Richmond’da Poe Müzesi’nden çıktıktan sonra yaşadığım zihinsel dağınıklığı düzeltecek ya da daha da berbat bir hale getirecekti. Bunu İD’nin karakterindeki iyiliğin ölçüsü belirleyecekti.

Zihnimi tamamen serbest bırakmıştım. İçimden bir ses ‘suyu akışına bırak’ diyordu ısrarla. Kimin sesiydi bilmiyordum, ama sesin bana ilgi duyan ‘güzel ve zeki kadın’ olgusundan hareket ederek yinelediği şey hâz merkezli bir dürtüydü, bundan emindim. Bu sesin bana, nefsime ait olduğu kuşkusu vardı içimde. İblis’in sesi olduğunu net bir şekilde söyleyemiyordum. Bu nedenle her şeyi İD’nin karakterindeki akışa ve kararlara bırakmaya karar vermiştim.

Aldığım riskin büyüklüğünün farkındaydım. Ancak eğer böyle davranmasaydım, zihnimdeki sarsıntıyı kontrol altına alacak bir güce ulaşamayabilirdim. İnsan olduğumu ve zayıf yaratıldığımı şimdi çok daha net fark ediyordum. Evet, bir erkek olarak zayıftım ve bu zayıflığın en temel ayrıntılarından biri de kadındı.

Cevval’in bana vermek istediği dersin bu kadar etkin ve keskin olacağı hiç aklıma gelmemişti. Korunaklı kale inşâ etmiştim otuz altı yıl; içine haram girmeyen, kötülük sızmayan ve savunması benzersiz bir kale. Peki ya şimdi olan neydi? Niye zayıf hissediyordum. Bu kadının vücudunun kıvrımlarında, gözlerinde, yüzünde gezinen beni böylesine etkileyecek kadar güçlü olan şey neydi? 

Onun gücü mü zayıflığı mı? Benim zayıflığım mı onu güçlü kılıyordu, onun gücü mü beni zayıflatıyordu? Şimdi, burada onunla yaptığımız yolculuk zayıflığımı arttırıyor muydu, azaltıyor muydu? 

Belki de iş hayatımda edindiğim alışkanlıklarla bunu bir strateji savaşına dönüştürerek yeni bir zafer elde etmeyi planlıyordum, ama bunu planladığımı da net olarak söyleyemezdim; kontrol edemediğim bir zihinsel akış sürecinde yalpaladığımın farkındaydım sadece.

Tek beklentim İD’nin bu durumun farkına varmayarak olduğu gibi davranması ve işlek aklı ile kadınlığının verdiği sinerji ve güçle strateji savaşına girmemesiydi. Eğer fark ederse daha da zayıflayacağımı, onun güçleneceğini biliyordum.


<< Önceki                      Sonraki>>


[22.03.2023, (5/7 (431))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 25.03.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı