Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Ama bir şey daha vardı; eğer İD işlek aklının ve kadınlığının verdiği sinerjiyi ve gücü kullanmaya kalksaydı benim için konu tamamen kapanacaktı ve İD sıradan bir iş arkadaşı seviyesine hızla inecekti. Bu konuda tereddütsüzdüm.
‘Bir şey
sorabilir miyim?’ dedi İD biraz çocuksu, biraz kadınsı bir seslenişle. ‘Sen
neden yiyecek içecek konusunda bu kadar titizsin? Tamam, domuz etini anlıyorum
iğrenç, ben de sevmem, ama sen çok önemsiyorsun bu konuları. Neden? Tanrı neden
bu kadar çok karışıyor insanların yediğine ve içtiğine, her şeyi Tanrı yaratmadı
mı?’
Zihnimde
olup bitenlerden haberi yoktu. ‘Sorabilirsin tabi!’ dedim dingin bir sesle. ‘Senden
önce milyonlarca insan da sormuştur bu soruları. Abarttığın kadar çok
karışmıyor Allah yediklerimize ve içtiklerimize. Her şeyi yarattığı için insana
zarar verecek olanlarla ilgili uyarılarda bulunması onun tanrılık
sorumluluklarından değil midir? Sana soruyorum; sen leş yer misin, akan kan yer
misin, domuz eti yer misin?’
‘Yemem
tabi, iğrenç bunlar!’ dedi İD heyecanla. ‘Ama yasaklananlar bunlarla sınırlı değil
sanırım.’
‘Bir şey
daha var!’ dedim sakince. ‘Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanın
etini yememizi yasaklıyor Allah; hepsi bu kadar!’
‘Emin misin?’
dedi beni de şaşırtan bir şekilde. ‘Yahudilerin o kadar çok yasak yiyecekleri
var ki, Müslümanlarınki de öyle sanıyordum ben!’
‘Yahudiler’e
şımarıklıklarından dolayı özel yasaklar ve cezalar koymuş Allah, biz
Müslümanlar için sınırlar o kadar dar değil! Âl-i İmrân Suresi’nin 50-51. ayetlerinde
bu durum açıklanmış: "Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber
size yasak edilenlerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir
ayet getirdim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin; çünkü Allah benim de
Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur" Bundan dolayı
eminim, hatta insanlara gönderilen en son kitap olan Kur’an’ı okuyan herkesin
on dört yüzyıldır bildiği, ama senin cevabını bilmediğin soruya En’âm Suresi’nin
145. ayetini okuyarak cevap vereyim: ‘De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir
kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz
necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, haram
kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü
aşmaksızın kim bunlardan yemek zorunda kalırsa yiyebilir. Şüphesiz Rabbin çok
bağışlayandır, çok merhametlidir.’
‘Hepsi bu
kadar mı yani? Ben çok daha katı sanıyordum!’ diye şaşırdı İD. Sonra hemen
kızdı: ‘Ayrıca çok kötüsün; okumamış olamaz mıyım, görmemiş olamaz mıyım, niye
öyle diyorsun?’
‘Ne
yiyeceğini ve içeceğini bilmeyen bir insanın ben Müslümanım demesi çok tuhaf
değil mi sence de?’ diyerek onu kızdırmaya devam ettim. ‘İnsan bu kadar iğrenç
hale gelen gıda endüstrisinin kendisine dayattığı her şeyi sorgulamadan tüketme
aptallığına nasıl itiraz etmez?’
‘Bir kere
ben her şeyi tüketmiyorum, hatta hiçbir şey tüketmiyorum!’ dedi direksiyona
küçük el hareketleri ile vururken. ‘Küstüm sana!’
‘Küs tabi!’
dedim gülümseyerek. ‘İnsana sorumlulukları hatırlatılınca kaçmayı çok sever.
Sen neden farklı davranasın ki?’
Cevap vermedi
ve gaz pedalına biraz daha bastı. Ben yine içime gömülmüştüm. Fakat biliyordum
ki buna uzun süre izin vermeyecekti İD. İki insanın birbirinde ne bulduğunu hep
merak etmiştim ve bu konuda çok kafa yormuştum.
Bağımlılıklardan
ibaretti insan; suya, ekmeğe, eşe, arkadaşa, günahlara, Şeytan’a, hatta Allah’a
bağımlıydı. Bağımlılıklar da alışkanlıklardan dolayı ortaya çıkıyordu. İnsanın
hoşuna giden alışkanlıklar bağımlılıklara dönüşüyordu. Allah’a olan bağımlılığı
da hoşuna gidiyorsa sürüyordu zaten insanın; aksi halde oluşmuyor ve
sürmüyordu. Şeytan insanın hoşuna gitmeyen bir şey önermediği için insan büyük
bedeller ödemeden bağımlılıklarını sorgulama gereği duymuyordu.
İnsan genel
olarak bağımlılıklarından bıkmıyordu; bıktığı zaman da bunu gerçek bir farkındalıkla
sorgulamıyor ve sınırsız, ölçüsüz, akılsız, aynı zamanda tamamen şiddetten
oluşan tepkiler veriyordu. Belki
psikolojik şiddet, belki fiziksel şiddet, belki de duygusal ya da ekonomik-ticarî
şiddet; ama daha çok Şeytan’ı sevindiren tepkilerdi bunlar. Pişman olmak ve tövbe
etmek, Allah’ın yoluna dönme kararı vermek çok az karşılaşılan bir durumdu.
İD bir
bağımlılık oluşturuyor muydu bende? Bilmiyordum; henüz iki gün bile geçmemişti bu
travmatik heyelanda, alışkanlıklar oluşmamıştı aramızda ve birbirimizde. Ama
çok iyi biliyordum ki insanlar arasında oluşan bağımlılıklar, alışkanlıklara
dönüşen günahlarla ve aradaki bağlarla çok fazla ilişkiliydi.
Biz
insanlar günahlarımızdan kopamıyorduk, çünkü günahın ilk bedeli bağımlılıktı;
kopmak istiyorduk, ama yeterince kopacak kadar içten olamıyorduk. Öfke yağmuru
olup her an her yerde yağmamız bundandı; sıcak ve soğuk çatışıyordu ruhumuzda.
Günahlarımız bizi geriye çekiyordu mevsimlerdeki geçişler gibi.
Çocukluğumuzdan
ergenliğe geçerken ergenliğimizde aklımızı dürten o masum günahlarımız değil miydi?
Ergenlikten gençliğe geçerken de aynı sıkıntılar vardı; gençlikten orta yaşa
geçerken de.
Şimdi orta
yaşların başındaydım, kafam karışıktı; bu yaşları anlamaya çalışıyordum. İD bu
işleri hızlandırmıştı. Anlıyordum ki beterin beteri bir çalkantılı dönemdi bu
dönem; ya azdıkça azıp gidiyor insan dibine kadar uçurumların ya da geçmiş her
mevsiminde yaşadığı günahlara pişman olup ağlıyordu. Şükür ki uzaktım gençliğin
heyecanlarından. Ama İD öyle değildi, hatta öyle bir sorunu ve gündemi bile
yoktu.
Orta yaşlarda
insanı en çok gençliğindeki günahlar sıkıntıya sokuyordu; onlar tatlı geliyordu
yıllar sonra. Sonraki her mevsiminde o tatları yeniden tatmak istediğinde aklı insanı
uyarıyordu, günahları ise dürtüyordu ve insan öylece kendi içerisindeki
güçlerle çatışıyordu.
İnsanın geriye
dönüp o tatlı anları yeniden yaşaması asla mümkün olmazdı, ama her insanın o
tatları alabileceği başka zamanlar, başka insanlar vardı; her şey daha kolaydı,
her şey daha ulaşılabilirdi ve insan her zamankinden daha zayıftı.
Bağımlılıkları güçlüydü, kendisi zayıf...
Orta yaş
delilikleri, bu yüzden insanların kendilerini zorlayarak kabul ettikleri, hoş
görü bekledikleri günahlarla doluydu; herkes suç ortağınız olma ihtimalindeydi.
Sizi onaylayan, size hoş görü gösteren, sizin onu onaylamanızı, hoş görmenizi
beklemekteydi ya da az sonra bekleyecekti. Cevval'in ve Mahir’in yaşadıklarını
daha iyi anlıyordum. Buradaki sorun anlamanın normal görmeye dönüşüp
dönüşmeyeceği sorunuydu.
Oysa insan
neyi normalleştirirse sonraki nesile de ister istemez onu miras bırakıyordu;
nesiller bu yüzden daha hızlı çürüyorlardı. Çünkü sizin orta yaşta
yaptıklarınız onlar için doğruydu ve onlar çocukluktan itibaren de sizin gibi öğrendiklerini
tekrar ediyorlardı; sizin hoşunuza giden onların da hoşuna gidecekti.
Çalıyorsanız, onlar da çalacaktı, zina yapıyorsanız onlar da yapacaktı. İnsan hangi
güzel hasletini nefsinden fırsat bulup sonraki nesillere aktaracak kadar
istikrarlıydı ki?
Orta yaş
insanının yükü her yaş insanının yükünden daha ağırdı. O yaşta insanlar hem
kendilerine mecburdurlar hem de kendilerinden öncekilere ve sonrakilere.
Bilirlerdi, tatmışlardı; severlerdi, özlerlerdi. Gelgitleri çoktu, ama gelgitlerin
bitmiş olmaları gerekiyordu. Tövbe etmiş olmaları gerekiyordu; huzuru hak etmek
için bağımlılıklarından daha çok kopmalılardı. Halatlarını çözmelilerdi
günahkâr kıyılardan. Demir attıkları günah çukurlarından çekmelilerdi
demirlerini, tekneleri Allah'ın rahmet denizine doğru yelken açmalıydı.
İnsan günaha
bulanmış ruhunu, bedenini ya da bir başka ruhu ve bedeni çekip alabilmeliydi
düştüğü çukurdan; kirlerini yıkasınlar diye su taşımalıydı onlara, başka bir
mevsime geçişlerine yardım etmeliydi.
İnsan
zayıf bir varlıktı, onanmak ve anlaşılmak istiyordu; günahsız olmak istiyordu.
Ondan daha çok yardıma muhtaç olan kim vardı ki? O yüzden insan kötülüğü değil iyiliği
normalleştirmeliydi, sonraki nesile de ister istemez onu miras bırakacaktı;
nesiller çürümesin diye.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.