Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Aşırı gürültülü ve kaotik bir müzik açan ve saçma sapan bir şekilde başını sallayıp parmaklarıyla direksiyonda tempo tutan İD nasıl bir kültürün ürünüydü, görüyordum. İD, artık ırk ve din ayrımı yapmadan dünyanın her yerine yayılan bir prototipti.
‘Kim bu,
âşık olduğu bir kadın tarafından bütün parası alınarak dolandırılan gaspçı, sarhoş
çılgın?’ diye sordum İD’ye. Dinlediğim herhangi bir müzik türü değildi bu; aslında
arabayı gürültüye boğan bu şey bir müzik de değildi.
Cevap
vermedi. Küsmüştü.
‘Sağa çek
arabayı da ineyim, sen bu saçma gürültün ve küslüğünle git!’ dedim doygun ve
tok bir sesle.
‘Metallica:
Whiskey in the Jar- Kavanozdaki viski’ dedi umursamaz bir şekilde İD, sonra
müziğin sesini arttırdı ve gaza biraz daha bastı.
Bir
isyanın tam göbeğindeydim; İD başkaldırmıştı bana.
Koltuğumu
geriye yatırdım, kollarımı göğsümde kavuşturdum ve gözlerimi kapatarak ortamdan
kendimi soyutladım. Hiçbir şey duymuyordum artık. İD’nin isyanı bitene kadar
tepki vermeyecektim. Arabayı o sürüyordu ve ben bütün riskleri alarak böyle bir
seçim yapmıştım. ‘Akışına bırak!’ diyordu içimdeki o bilge ses.
Bir süre
sonra İD müziği tamamen kapattı ve arabanının hızını düşürdü. Sessizliği sürüyordu.
Konuşmasını bekliyordum.
Çok
geçmeden, ‘Sana inanamıyorum!’ dedi öfkesini belli eden bir ses tonuyla.
Ben duruşumu
değiştirmemiştim, gözlerim de kapalıydı.
‘Uyuma!’
dedi titrek bir sesle. ‘Bana bak!’
‘Kulaklarım
duyuyor!’ dedim sakin sakin. ‘Gözlerim değil!’
‘Delirtme
beni!’ dedi sesi daha da titrerken. ‘Buraya senin için geldim, ama sen…’
Gözlerimi
açtım ve koltuğumu düzelttim. Ona baktım. Yüzü solgundu, dudakları titriyordu,
neredeyse ağlayacaktı.
‘İsyan
ediyorsun!’ dedim sorgulayan bir ses tonuyla. ‘Benim için geldiğini
söylüyorsun, ama kendin için geldiğini ikimiz de biliyoruz. Sen kendinle geldin,
kendinde tanımladığın bir ‘ben’ var ve bu ‘ben’ gerçekte olan ‘ben’ değilim. Beni
tanıdığın halde kafandaki ‘ben’ ile gerçekteki ‘ben’ arasındaki farkı sen
oluşturdun. Bu fark yüzünden öfkeleniyorsun, isyan ediyorsun, oysa isyan etmen
gereken ben değilim, bütün bunlardan sorumlu olan sensin ve ben senden isyan ve
öfke beklemiyorum, bunu istemiyorum!’
‘Akışına
bırak!’ diyen sesi de gömmüştüm zihnimin karanlıklarına; bilge olup olmaması da
önemli değildi bu sesin. İD’nin o dağınık batılı zihninin içindeki doğruları
ortaya çıkarmam gerekiyordu. Aksi halde anlamsızlık beni de çekip alacaktı
içine.
‘Elimde
değil!’ diye bağırdı İD. Dudakları titriyordu.
‘Arabayı
sağa çek!’ dedim. ‘Biraz sakinleş!’
‘Hayır!’
dedi kararlı bir sesle. ‘Birazdan sakinleşirim ben!’
‘Şimdi ve
hemen sakinleşmen gerekir!’ dedim. ‘Transit yolda gidiyoruz ve en küçük bir hatanda
kaza yaparız! Buna gerek yok!’
‘Sen her şeye
‘haram’ diyorsun!’ dedi zayıflayan sesiyle. ‘Ne olur biraz eğlensek?!’
‘Amaca
odaklanmak ve ne olursa olsun o amaca ulaşmak!’ dedim sorgulayan sesimi
yükselterek. ‘Batı budur, o amacın doğru ve ahlakî olup olmadığını sorgulamak
Batı’nın aklına gelmez. Sen de sıradan bir batılısın!’
İtiraz
etti hemen: ‘Hiç ilgisi yok!’ dedi. ‘Sen çok abartıyorsun. Haram, haram, haram!’
Onu
durdurmalıydım her zamanki gibi. İnanılmaz bir krizin tam ortasındaydı.
İsteğini elde etmeye alışmış olmanın getirdiği bir çıkmaz sokaktaydı.
‘Şimdi
dikkatle dinle!’ dedim ve En’âm Suresi’nin 151-153. ayetlerini okudum: ‘De ki:
“Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak
koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı
öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri)
çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Allah’ın haram
kıldığı canı haksız yere öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı
kullanasınız. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde
yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün
yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. Konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil
olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye
emretti. Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara
sapmayın; sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte günahtan korunmanız
için Allah bunları size emretti.’
Kısa bir
sessizlikten sonra, ‘Allah’a verdiğim sözü tutmak istiyorum ve senin de buna
saygı duymanı bekliyorum!’ dedim. ‘Beni yaratan Allah’ın bana verdiği öğütleri
değil de senin isteklerini ciddiye alırsam o zaman benim tanrım sen olursun,
Allah değil. Bunu mu istiyorsun benden? Kendini tanrı olarak Allah’a ortak mı
koşuyorsun ve beni Allah’ın yolundan ayırmak mı istiyorsun?’
‘Hayır!’
diye bağırdı. ‘Öyle bir şey istemiyorum. İstediğim şey çok basit!’
Hiç esnek
olamayacağım bir yoldaydık, ‘Basit değil, çok önemli, 'Zina ve benzeri
çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın.’ diye emreden
Allah’ın emrettiğinin aksini istiyorsun. Bu sana ve senin gibi Satanist
hegemonya tarafından dönüştürülmüş her insana basit gelebilir, ama bana değil!’
dedim yüzüne bakarak.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.