2 Nisan 2023 Pazar

SA10104/SD2713: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 6

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

‘İçki, seks, uyuşturucu ve dans çok çekici geliyor!’ dedi İD derin sessizliğini bozarak. ‘Aslında haklısın, çoğumuz bunu düşünmek istemiyoruz. Senin de bizim gibi düşünmeni ve yaşamanı istiyoruz. Bu gerçekten haksızlık, sana haksızlık!’

‘Çok saçma; istediğim şeyleri yaparken kendimi nasıl tanrı olarak görebilirim?’ dedi İD öfkeyle. ‘Ben tanrı değilim!’

Anlamıyordu, anlayabilecek miydi bilmiyordum. Anlatmaya devam ettim:

‘Herhangi bir değere, bir inanca bağlı olmayan bir insan hayatının bütününde eğer sadece kendi istekleri için yaşıyorsa, kendi arzularını her şeyin önüne koyuyorsa, başka birinin ya da gücün otoritesini kabul etmiyor demektir!’ dedim sakin bir ses tonuyla. ‘Eğer başka birini ya da devleti ya da gücü otorite olarak kabul ediyorsa tanrısı odur, çünkü onun sınırladığı bir hayatı yaşıyor demektir.’

Furkân Suresi’nin 43-44. ayetlerini okudum neredeyse fısıltıyla: ‘Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.’

Ve ardından Câsiye Suresi’nin 23. ayetini: ‘Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?’

Kıpkırmızı kesilmişti. ‘Ben hayvan değilim, arzularımı tanrı edinmiyorum, Allah’ı seviyorum ve Allah’ın buna kızacağını sanmıyorum!’ dedi hüzünlü bir hayâl kırıklığının doluştuğu, gittikçe incelen ve hafifleyen sesiyle.

‘Batılılar kendi ülkelerinin parlamentolarında insanların çıkardığı yasalara koşulsuz uyuyorlar, ancak kendilerini yaratan Allah’ın yasalarına karşı ise açık bir düşmanlık yapıyorlar!’ dedim. ‘Bunun devletin ve devlet gücünü kullanan insanların kendilerini ‘tanrının yerine koyması’ demek olduğunu düşünmüyor musun? Bu başka nasıl izah edilebilir?’

‘Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum!’ dedi hırçın bir sesle.

‘Washington’a neden gittiğimizi sormuştun!’ dedim. ‘Washington bütün dünyanın yönetildiği merkezdir ve Kongre binasının adı The Capitol Hill’dir, biliyorsun bu ‘Başkent Tepesi’ demek ve gerçekten de Kongre binası Washington’un en yüksek yerine kurulmuş, gidince göreceğiz yeniden. Pagan Roma İmparatorluğu’nun Roma Forumu ve Campus Martius arasında kalan ve Roma kentinin ünlü yedi tepesinden en yüksek olan ve Campidoglio olarak bilinen ‘Capitoline Hill’ından birebir kopyalanmış. Sence neden tepe?’

‘Bilmiyorum işte!’ dedi İD artık çözülen sesiyle. ‘Neden?

‘Dağ bir hükümranlık ifadesidir; tanrılık iddiası taşıyan otoritenin simgesidir. İnsana tanrılık yapma iddiasıdır!’ dedim tarihe uzanan sesimle. ‘Babil Kulesi, Olimpos Dağı, Nemrud Dağı, Firavun’un piramitleri, Atina’nın tepesindeki Partenon, Kralların şatoları ve daha birçok yapı insanlar için güç gösterisi anlamı taşıyan olgulardır. Mü’min Suresi’nin 36-37. ayetleri de insanın tanrılık iddiasını ve Allah’a meydan okumasını kanıtlar niteliktedir: ‘Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm. Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.’

İD artık bir tepki vermiyordu. Yola odaklanmıştı ve sessizce arabayı sürüyordu.

Krizi bitirmem gerekiyordu, ‘Senin ve sana benzer milyarlarca insanın asla tanrılık iddiası taslamadığını biliyorum!’ dedim. ‘Ama insanlık öyle bir hale getirildi ki, herkes kendi ekstrem arzularını yaşamaya neredeyse zorla itiliyor ve şartlandırılıyor. Tıpkı Amerika’da ve Avrupa’da anaokullarında cinselliğin farkında bile olmayan masum çocuklara LGBT ideolojisini temsil eden kişileri göndererek propaganda yapmalarına izin veren hükümetlerin yaptığı gibi. Tıpkı Batı’da binlerce insanı hormonlar ve ameliyatlar aracılığı ile erkeklikten kadınlığa, kadınlıktan erkekliğe geçişe zorlayarak ruhsal bir yok oluşa sürükledikleri gibi. Sen de görüyorsun olan biteni, buna dur demeyecek mi farkında olan insanlar?’

Sessizce dinliyordu İD, ‘Yazdığım romanın amacı insanların farkındalığını arttırmak!’ dedim sözlerimi yavaş yavaş ikimizden uzaklaştırarak. ‘İnsanlar kendilerine dayatılanları doğru olarak değerlendiriyor ve bilinçsizce yaşamaya çalışıyorlar. Allah’ın Furkan Suresi’nde ‘Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar’ demesinin sebebi bu olabilir. Bir hayvan bu şekilde yönlendirilemez ve eğitilemez; doğası buna karşı çıkar. Peki bireysel olarak ya da küçük örgütlenmelerle bir araya gelerek gösteri yapanlar dışında insanlar neden hep birlikte bu satanist saldırıya karşı çıkmıyorlar?’

‘İçki, seks, uyuşturucu ve dans çok çekici geliyor!’ dedi İD derin sessizliğini bozarak. ‘Aslında haklısın, çoğumuz bunu düşünmek istemiyoruz. Senin de bizim gibi düşünmeni ve yaşamanı istiyoruz. Bu gerçekten haksızlık, sana haksızlık!’

‘Lütfen, sık sık Kur’an ayetlerine başvurmamı yadırgama, benim ve bence her insanın tek doğrultmanı ve yol göstericisi Kur’an’dır!’ dedim ve Bakara Suresi’nin 120. ayetini okudum: ‘Sen dinlerine uymadıkça ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost ne bir yardımcı vardır.’

‘Ben Hristiyan değilim!’ dedi İD hemen savunma moduna girerek. ‘Sevmek kötü bir şey değil!’

Güldüm bu kez. ‘Sevmek elbette kastettiğin anlamda kötü bir şey değil’ dedim. ‘Ama bir katil öldürmeyi sevebilir, bir seks manyağı dilediği herkesle seks yapmayı sevebilir; uyuşturucu kullanmayı, içki içmeyi sevenler, birbirlerinin bedenlerini vahşi hazlarla becerenler ruhlarını şeytana severek satıyorlar. Bu türden bir sevmek nasıl iyi olabilir?’

‘Kahretsin!’ dedi İD gülerek. ‘Yine haklısın!’

‘Gülmek sana yakışıyor Keçi!’ dedim. ‘Lütfen hep gül!’

Gözünü yoldan ayırarak bana baktı yine mavi mavi; yüzü yumuşadı, bakışları parladı ve yine kıkırdadı:

‘Beni böyle sev olur mu?!’ dedi. 


<< Önceki                      Sonraki>>


[31.03.2023, (5/13 (437))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 02.04.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı