Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
‘Sen nasıl
birisin ya?!’ dedi o ana kadar tuttuğu bütün nefesleri bir anda arabanın ön
camına savurur gibi.
‘Birlikte bir hayat geçirilmesi zor biri!’ dedim sıcak bir sesle onun benlik baskılarını dürterek.
‘Kim bilir,
belki de!’ dedi İD yumuşayan ve uzlaşan sesiyle. ‘Ama yine de eğlenceli ve çok şirin
birisin!’
‘Kim bilir!’
dedim dalgın dalgın. ‘Sağ ol ama, her şeye rağmen!’
Sol
tarafta geniş bir alanda kurulu Pentagon’a bakıyordum. Potomac Nehrini geçmek
için 14th St Bridge (Toll Road-Paralı yol)’dan ilerliyorduk. George Mason
anıtını geçtik, Doğu Potomac olarak bilinen adanın sol üst tarafından Antik
Yunan tapınaklarını andıran mimarisi ile Thomas Jefferson Anıtı görünüyordu, karşıda
da Washington Abidesi'nin Mısır’ı hatırlatan piramit ucu ve çöl rengi resmî-anıtsal
binalar.
Bu
güzergahı özellikle seçmiştim, yola çıkarken İD’den White House ile United
States Capitol’ü birbirine bağlayan Pennsylvania caddesine çıkacak olan 14. Caddeye
ayarlamasını istemiştim navigasyonu.
Birazdan kuzeye
doğru ilerleyen 14. Cadde, US1’e dönüşecekti. Sağlı sollu federal kurumlarla
dolu olan bu cadde ileride soldan Beyaz Saray’a, sağdan, önünde bütün
insanlıkla dalga geçer gibi Peace Monument-Barış Abidesi bulunan US Capitol- ABD
Kongre binasına bağlantıyı sağlayan Pennsylvania caddesine çıkacaktı.
Bir Dağ’ın
tepesine çıktığınızda her şeyi bütünüyle görmeniz mümkündü; dünyanın nasıl
yönetildiğini görmek için de Washington’u tanımak gerekiyordu.
‘Pentagon’a
karşı neden bu kadar tepkilisin?’ diye sordu İD, tipik bir batılının her şeyden
habersiz konfor dünyasından baktığını kanıtlarcasına.
‘Sadece
Pentagon’a değil, CIA-FBI dahil ABD’nin bütün kurumlarına tepkiliyim!’ dedim
kararlı bir ses tonuyla. ‘15 Temmuz 2016'da ne olduğunu biliyorsun. İnsanlığı mahvettiler, bence sen de bütün Avrupalılar
ve Amerikalılar gibi yaşadığın psikotik kaos nedeniyle tepkili olmalısın,
hepiniz gerçek dünya ile varoluşundan beri insana ait olan gerçeklikle bağınızı
kaybettiniz; acı çekiyorsunuz ve mutsuzsunuz.’
‘Evet!’
dedi İD. “Türkiye’dekiler kadar olanları anlamasam da 15 Temmuz’da Türkiye’deydim,
çok korkunçtu.”
Dalmıştım.
CIA-Pentagon’un planladığı ve uyguladığı 15 Temmuz askerî darbesini, daha önce
defalarca CIA-Pentagon’un planladığı ve uyguladığı darbelerle kaosa sürüklenen
ve ezilen bir milletin ferdi olarak hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı unutamazdı,
unutmamalıydı.
‘Dağ
Yazarı’nın 15 Temmuz’u anlatan cümlelerini ‘Sıkıntı’nın akışına dahil
etmeliydim.
“O geceyi
nasıl hatırlamalıyız, nasıl yazmalıyız, nasıl yorumlamalıyız?” diye soruyordu ‘Dağ
Yazarı’ “Bu konuda insanı, toplumları, kurumları, devletleri, bilimi, dini,
siyaseti, ekonomiyi kuşatan ve kendi içinde bütünleşik etkileşimlerle varlığını
sürdüren her şey gibi etkisinden kaçamadığınız kanser gibi bir şeyi ya da bu
şeye karşı bir mücadeleyi, bir savaşı yorumlamanız çok güç. Çünkü
hatırladığınız her şey, diğer şeylerden daha az önemli değil, geçmişten bugüne
sürüklenip gelen duyguların ve düşüncelerin bileşimi gibi.”
Çözümlenmemiş,
akademisyenlerce üzerinde çalışılmamış ve halka anlatılmamış bir sorgulamaya
sakin bir dille dalmıştı ‘Bekçi’:
‘Önemli
olan sonuçtur her zaman olduğu gibi’, diye düşünürsünüz 15-16 Temmuz 2016
gecesinin sabahında Boğaziçi Köprüsü’nde silahlarını bırakıp elleri yukarıda
halka teslim olan darbeci FETÖ teröristlerini görünce, ‘Zafer’dir önemli olan'
dersiniz, ama yetmez.
‘Belki de
en önemlisi halka silah sıkan bu hainlerin asker üniformalarını soyup onları iç
çamaşırlarıyla teşhir ederek asıl darbeci Batı’nın analizlerine kapak
yapmaktır’ dersiniz sonraki zamanda gördüklerinizi yeniden değerlendirdiğinizde.
Ama her zaman bileceksiniz gözlerinizle gördüklerinizi ve asla
unutmayacaksınız.
O sokakta
gördüğünüzde önemsemeyip geçtiğiniz sıradan erkeklerin, kadınların, gençlerin
ve yaşlıların FETÖ darbesini durdurmaya çalışan çıplak ellerini tarih yazmaktan
kaçamayacak. Tankın üstüne çıkıp elleriyle giriş kapaklarını açmaya çalışan üç
dört tane hafif göbekli adamı, tankın önüne geçip elleriyle tankı durdurmaya
çalışan ya da 360 derece dönerek kendisini tanktan aşağı atmaya çalışan tankın
namlusu ile saklambaç oynar gibi oynayan o kahramanları hiç kimse unutamayacak.”
Dağ’a
karşı Dağ… Washington’da kurulan pagan Dağ’a karşı, Allah’ın, elçisi Musa’yı
çağırdığı Tûr-i Sîna’ya yahut elçisi Muhammed’e ilk vahyi gönderdiği Hira
Mağarası’nın bulunduğu Nur Dağı’na yaslanmış gibi hissetmekten bahsediyordu ‘Dağ
Yazarı’. İD bunu anlayamazdı:
“Bir dağ
gibi hissederek hain tank sürüsünün hızla geldiği yolda tek başına karşılarına
dikilen o adamın aslında hiç kimsenin önemsemediği sıradan bir insan olduğunu bildiğinizde
gözünüzde daha da büyüyecek bu zafer. Şehit olma ihtimallerini düşünerek
belediyenin süs havuzlarından abdest alanların yanında, ‘Köprü altında
içiyorduk, darbe oluyor dediler, koştuk geldik’ diyen ideolojik-sosyolojik
kurbanların tüm kalıpları yıkıp geçtiği o gecede, bir apartmanın tepesine
çıkarak, elindeki levyeyle kokpitin camlarını kırmayı ve halkı bombalayan F16
savaş uçaklarının üstüne atlamayı mantıklı bir sonuçla süsleyen, ama
ihtimalleri umursamayan, arkadaşları tarafından durdurulmanın öfkesini yaşayan
o genç adamın inancını hatırladığınızda ise bütün yarım yüzyıllık sinsi
hesapların çöpe gidiş hızını hesaplamak isteyeceksiniz.”
Bekçi, 15 Temmuz
CIA-Pentagon-NATO darbesini durduran halkın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı
ile meydanlarda tuttuğu demokrasi nöbetlerine bakıyordu ince ince:
“Demokrasi
nöbetlerinden birinde çimlerin üstüne yatırılmış bir bebeğin bir gözü açık bir
şekilde uyuduğu o gecelerden altı ay sonrasına kadar İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu’nun ‘Bildiklerimizi bilseniz sabaha kadar uyuyamazdınız’ dediği günlere
kadar her uçak sesini bir darbe habercisi olarak algılayan ve ayaklanan bu
toplumun ne kadar büyük bir iş yaptığını daha iyi anlardınız.
Ya da
belki de 16 Temmuz sabahı darbeyi durdurduktan sonra dükkanını açan bakkala,
manava, kasaba, mefruşatçıya uğrayıp o geceyi değerlendirirken sanki bin yıl
önce yaşanmış bitmiş gibi stratejik analizlerin yapıldığına şahit olacak ve bütün
satılık profesörlerin yorumlamakta âciz kaldığı o anları tarihi, dini, politik
her türlü açıdan yorumlayan büyük bir ruhun farkına varacaktınız.”
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.