16 Nisan 2023 Pazar

SA10125/SD2723: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 10

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bir Dağ’ın tepesine çıktığınızda her şeyi bütünüyle görmeniz mümkündü; dünyanın nasıl yönetildiğini görmek için de Washington’u tanımak gerekiyordu."

‘Sen nasıl birisin ya?!’ dedi o ana kadar tuttuğu bütün nefesleri bir anda arabanın ön camına savurur gibi.

‘Birlikte bir hayat geçirilmesi zor biri!’ dedim sıcak bir sesle onun benlik baskılarını dürterek.

‘Kim bilir, belki de!’ dedi İD yumuşayan ve uzlaşan sesiyle. ‘Ama yine de eğlenceli ve çok şirin birisin!’

‘Kim bilir!’ dedim dalgın dalgın. ‘Sağ ol ama, her şeye rağmen!’

Sol tarafta geniş bir alanda kurulu Pentagon’a bakıyordum. Potomac Nehrini geçmek için 14th St Bridge (Toll Road-Paralı yol)’dan ilerliyorduk. George Mason anıtını geçtik, Doğu Potomac olarak bilinen adanın sol üst tarafından Antik Yunan tapınaklarını andıran mimarisi ile Thomas Jefferson Anıtı görünüyordu, karşıda da Washington Abidesi'nin Mısır’ı hatırlatan piramit ucu ve çöl rengi resmî-anıtsal binalar.  

Bu güzergahı özellikle seçmiştim, yola çıkarken İD’den White House ile United States Capitol’ü birbirine bağlayan Pennsylvania caddesine çıkacak olan 14. Caddeye ayarlamasını istemiştim navigasyonu.

Birazdan kuzeye doğru ilerleyen 14. Cadde, US1’e dönüşecekti. Sağlı sollu federal kurumlarla dolu olan bu cadde ileride soldan Beyaz Saray’a, sağdan, önünde bütün insanlıkla dalga geçer gibi Peace Monument-Barış Abidesi bulunan US Capitol- ABD Kongre binasına bağlantıyı sağlayan Pennsylvania caddesine çıkacaktı.

Bir Dağ’ın tepesine çıktığınızda her şeyi bütünüyle görmeniz mümkündü; dünyanın nasıl yönetildiğini görmek için de Washington’u tanımak gerekiyordu.

‘Pentagon’a karşı neden bu kadar tepkilisin?’ diye sordu İD, tipik bir batılının her şeyden habersiz konfor dünyasından baktığını kanıtlarcasına.

‘Sadece Pentagon’a değil, CIA-FBI dahil ABD’nin bütün kurumlarına tepkiliyim!’ dedim kararlı bir ses tonuyla. ‘15 Temmuz 2016'da ne olduğunu biliyorsun. İnsanlığı mahvettiler, bence sen de bütün Avrupalılar ve Amerikalılar gibi yaşadığın psikotik kaos nedeniyle tepkili olmalısın, hepiniz gerçek dünya ile varoluşundan beri insana ait olan gerçeklikle bağınızı kaybettiniz; acı çekiyorsunuz ve mutsuzsunuz.’

‘Evet!’ dedi İD. “Türkiye’dekiler kadar olanları anlamasam da 15 Temmuz’da Türkiye’deydim, çok korkunçtu.”

Dalmıştım. CIA-Pentagon’un planladığı ve uyguladığı 15 Temmuz askerî darbesini, daha önce defalarca CIA-Pentagon’un planladığı ve uyguladığı darbelerle kaosa sürüklenen ve ezilen bir milletin ferdi olarak hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı unutamazdı, unutmamalıydı.

‘Dağ Yazarı’nın 15 Temmuz’u anlatan cümlelerini ‘Sıkıntı’nın akışına dahil etmeliydim.

“O geceyi nasıl hatırlamalıyız, nasıl yazmalıyız, nasıl yorumlamalıyız?” diye soruyordu ‘Dağ Yazarı’ “Bu konuda insanı, toplumları, kurumları, devletleri, bilimi, dini, siyaseti, ekonomiyi kuşatan ve kendi içinde bütünleşik etkileşimlerle varlığını sürdüren her şey gibi etkisinden kaçamadığınız kanser gibi bir şeyi ya da bu şeye karşı bir mücadeleyi, bir savaşı yorumlamanız çok güç. Çünkü hatırladığınız her şey, diğer şeylerden daha az önemli değil, geçmişten bugüne sürüklenip gelen duyguların ve düşüncelerin bileşimi gibi.”

Çözümlenmemiş, akademisyenlerce üzerinde çalışılmamış ve halka anlatılmamış bir sorgulamaya sakin bir dille dalmıştı ‘Bekçi’:

‘Önemli olan sonuçtur her zaman olduğu gibi’, diye düşünürsünüz 15-16 Temmuz 2016 gecesinin sabahında Boğaziçi Köprüsü’nde silahlarını bırakıp elleri yukarıda halka teslim olan darbeci FETÖ teröristlerini görünce, ‘Zafer’dir önemli olan' dersiniz, ama yetmez.

‘Belki de en önemlisi halka silah sıkan bu hainlerin asker üniformalarını soyup onları iç çamaşırlarıyla teşhir ederek asıl darbeci Batı’nın analizlerine kapak yapmaktır’ dersiniz sonraki zamanda gördüklerinizi yeniden değerlendirdiğinizde. Ama her zaman bileceksiniz gözlerinizle gördüklerinizi ve asla unutmayacaksınız.

O sokakta gördüğünüzde önemsemeyip geçtiğiniz sıradan erkeklerin, kadınların, gençlerin ve yaşlıların FETÖ darbesini durdurmaya çalışan çıplak ellerini tarih yazmaktan kaçamayacak. Tankın üstüne çıkıp elleriyle giriş kapaklarını açmaya çalışan üç dört tane hafif göbekli adamı, tankın önüne geçip elleriyle tankı durdurmaya çalışan ya da 360 derece dönerek kendisini tanktan aşağı atmaya çalışan tankın namlusu ile saklambaç oynar gibi oynayan o kahramanları hiç kimse unutamayacak.”

Dağ’a karşı Dağ… Washington’da kurulan pagan Dağ’a karşı, Allah’ın, elçisi Musa’yı çağırdığı Tûr-i Sîna’ya yahut elçisi Muhammed’e ilk vahyi gönderdiği Hira Mağarası’nın bulunduğu Nur Dağı’na yaslanmış gibi hissetmekten bahsediyordu ‘Dağ Yazarı’. İD bunu anlayamazdı:

“Bir dağ gibi hissederek hain tank sürüsünün hızla geldiği yolda tek başına karşılarına dikilen o adamın aslında hiç kimsenin önemsemediği sıradan bir insan olduğunu bildiğinizde gözünüzde daha da büyüyecek bu zafer. Şehit olma ihtimallerini düşünerek belediyenin süs havuzlarından abdest alanların yanında, ‘Köprü altında içiyorduk, darbe oluyor dediler, koştuk geldik’ diyen ideolojik-sosyolojik kurbanların tüm kalıpları yıkıp geçtiği o gecede, bir apartmanın tepesine çıkarak, elindeki levyeyle kokpitin camlarını kırmayı ve halkı bombalayan F16 savaş uçaklarının üstüne atlamayı mantıklı bir sonuçla süsleyen, ama ihtimalleri umursamayan, arkadaşları tarafından durdurulmanın öfkesini yaşayan o genç adamın inancını hatırladığınızda ise bütün yarım yüzyıllık sinsi hesapların çöpe gidiş hızını hesaplamak isteyeceksiniz.”

Bekçi, 15 Temmuz CIA-Pentagon-NATO darbesini durduran halkın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ile meydanlarda tuttuğu demokrasi nöbetlerine bakıyordu ince ince:

“Demokrasi nöbetlerinden birinde çimlerin üstüne yatırılmış bir bebeğin bir gözü açık bir şekilde uyuduğu o gecelerden altı ay sonrasına kadar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘Bildiklerimizi bilseniz sabaha kadar uyuyamazdınız’ dediği günlere kadar her uçak sesini bir darbe habercisi olarak algılayan ve ayaklanan bu toplumun ne kadar büyük bir iş yaptığını daha iyi anlardınız.

Ya da belki de 16 Temmuz sabahı darbeyi durdurduktan sonra dükkanını açan bakkala, manava, kasaba, mefruşatçıya uğrayıp o geceyi değerlendirirken sanki bin yıl önce yaşanmış bitmiş gibi stratejik analizlerin yapıldığına şahit olacak ve bütün satılık profesörlerin yorumlamakta âciz kaldığı o anları tarihi, dini, politik her türlü açıdan yorumlayan büyük bir ruhun farkına varacaktınız.” 


<< Önceki                      Sonraki>>


[10.04.2023, (5/21 (445))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 16.04.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı