Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
‘Dağ Yazarı’nın özetleyici dili, akademik makalelerin asla yaklaşamayacağı bir sıcaklık ve yakınlıkla gerçeği olduğu gibi resmediyordu. Bilmeli ve unutmamak üzere birbirimizi bilinçlendirmeli ve gelecek nesillere gerçeği dosdoğru iletmeliydik.
Satanistlerin
bir savaş makinesi olarak tasarladığı Amerikan İmparatorluğu’nun yaklaşık iki
yüzyıldır, özellikle son yüz elli yıldır Amerikalılar dahil bütün insanlara ve
özellikle bize neler yaptığını sabırla anlatmalıydık.
“Bir gün
‘15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ olarak yeni ismiyle şereflenen Boğaziçi
Köprüsü’nün Anadolu yakasında, darbeye direnilen yerin hemen yanında inşâ
edilen ‘Hâfıza 15 Temmuz Müzesi’ni ziyaret ettiğinizde olan bitenin ne kadar
büyük bir olgu-olay olduğunu fark edersiniz.” diyordu ‘Bekçi’. “O sıradan
insanlar Erdoğan’ın liderliğinde bir çağ kapatıp yeni bir çağ açmışlardır
ataları gibi… Kapatılan çağ, 1789’da Fransa’da başlayan ‘Satanist Çağ’dır bütün
inançları yok ederek 2016’ya kadar gelen; başlayan da o kahramanların açtığı ve
Türkiye’nin liderliğinde en az 500 yıl sürecek olan Adalet Çağı’dır.
Adalet
Çağı, Müslüman katliamını sona erdiren Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı, Bahar Kalkanı harekatları ile Suriye’de ve sonra Kuzey Irak’ta, Libya’da,
Doğu Akdeniz’de yaptığımız operasyonların temel hedeflerini nasıl
belirlediğimizin ölçeğiydi.”
İnsanlığın
yaşadığı açık bir ‘Distopya’ idi ve ben şu anda bu ‘Distopya’nın ikinci, üçüncü
ve son aşamasının tasarlandığı Richmond’dan, bütün sivil, diplomatik, akademik,
ekonomik, ticarî, istihbarî ve askerî kurumlarıyla dünyaya hükmeden başkente,
bir zamanların satanist-putperest Roma’sını olduğu gibi taklit eden satanist
Washington’a gidiyordum.
Distopya’nın
ilk aşaması Amerika kıtasının satanizmin kalesi haline getirilmek üzere işgal
edilmesiydi, ikinci aşama Amerikan İç Savaşı'ydı, üçüncü aşama Birinci Dünya
Savaşı, dördüncü aşama ise satanizmin küresel kurumlarının kurulmasını sağlayan
ve satanizme direniş gösteren dünyadaki bütün ülkelerin yerle bir edildiği
İkinci Dünya Savaşı’ydı.
“15 Temmuz
Zaferi’miz daha çok anlatılacak, analiz edilecek ve bütün dünyaya yayılarak
bütün kurumları ve kuruluşlarıyla derinden sarstığımız Satanizm'in
kuşatmalarıyla inim inim inleyen her dinden ve her ırktan insanın zaferine
dönüşecektir yavaş yavaş.” diyordu ‘Dağ Yazarı’. “Çünkü Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın 15 Temmuz 2020’deki ifadesi ile, “15 Temmuz asla sıradan bir darbe
girişimi değildir. 15 Temmuz, bu topraklarda yaşadığımız, asırlar boyunca
verdiğimiz varlık yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkasıdır. Arkasında
çok büyük hesapların olduğu, gerçekleştiğinde tarihi bir kırılma noktasıdır.
Malazgirt'te ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Çanakkale'de İstiklal harbinde
ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Terörle mücadelede ne olmuşsa 15 Temmuz'da
o olmuştur.”
Osmanlı’yı yıkan ve bugüne dek hayatımızı her türlü psikolojik, sosyolojik, ekonomik, kültürel, siyasî ve dinî zorbalıkla şekillendirmeye çalışan, zihinlerimizi sahte gerçeklerle dolduran içimizdeki hain satanist işbirlikçilere karşı da söyleyecekleri vardı:
“Her kim
15 Temmuz'u küçümsemeye, önemsizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya,
karikatürleştirmeye çalışıyorsa bilin ki amacı, işte bu derin tarihî anlamı
gölgelemek, gözlerden kaçırmaktır. Bazen tek bir kahraman koskoca bir milletin
kaderini değiştirir. Ülkemizin dört bir yanında milyonlarca kahraman çıkmış,
kendileri ile birlikte tüm milletin geleceğine damga vurmuştur. Darbecilere
meydan okuyan milletvekilleri dahi tek başına 15 Temmuz'u tarihimizin en önemli
destanlarından biri yapmaya yeterlidir. Türkiye 24 Temmuz 1908’de dizlerinin
üstüne çökertildiği tarihten bugüne, birçok savaşla, terörle, darbe ile terbiye
edilmeye çalışılmış, ancak her şeye rağmen 15 Temmuz 2016’da ayağa kalkmayı
başarmıştır. Allah’a şükürler olsun.”
Sessizce
yol alıyorduk. İD huzur dolu bir tebessümle bakıyordu Potomac Nehri’ne. Ne
düşündüğünü bilmiyordum. Köprüyü geçerken sola doğru baktım; uzaktan Kuzey
Batı’ya doğru Arlington Memorial Bridge-Arlington Anıt Köprüsü’nün çıkışındaki Lincoln
Memorial Reflecting Pool- Lincoln Anıtı Yansıtma Havuzu boyunca Washington
Abidesi'ne doğru uzanan silüeti ile Lincoln Anıtı görünüyordu.
Amerikan
İç Savaşı’nı bitiren kendisi de bir Yahudi olan Abraham Lincoln’ü de suikastla
öldüren satanistlerdi, her zaman yaptıkları gibi, öldürdükleri kurbanları
hedeflerine uygun olarak kullanmak üzere onun da anıtını dikmişlerdi.
Bir diğer
kurban ise Nisan 1861'de köleciliği destekleyen Güney'in son federal ileri
karakollarından biri olan Fort Sumter'ı, savaşın köleliğin ortadan kaldırılması
için bir haçlı seferi olduğuna inandığı için bombalayarak İç Savaş'ı başlatan, Hristiyanlıktaki
restorasyon hareketinin üyesi dindar bir Hristiyan olan James A. Garfield idi, daha
önceki US Capitol gezilerimden hatırlıyordum, ancak şimdi her şey gözlerime
daha farklı görünüyordu.
İD arabayı
14. Cadde boyunca sürerken zihnimde bir Washington olgusu oluşuyordu yeniden.
Özel olarak tasarlanmış binaların ve geniş yolların akıp gittiği bu şehirde
numaralı caddeler Kuzey-Güney aksında sıralanıyordu. Pennsylvania bulvarına
çıkınca sağa dönmesini söyledim İD’ye US Capitol’e gidecektik. Soldan Beyaz Saray’a
gidiliyordu.
Bizi yolun
bitiminde tamamen pagan figürlerle dolu olan Peace Monument- Barış Abidesi karşılamıştı. Arabayı bir
yere park ettik ve İD ile anıtı ve üzerindeki sembolleri incelemeye başladık.
İkimiz de bu konuda çok fazla bilgi sahibi değildik, yanımızda bir rehber de
yoktu. İnternete başvurduk. Bir yandan da anıtın etrafında dolaşıyorduk. Sırtlarını
Kongre binasına vererek fotoğraf çektirenler, çimlere oturanlar, abidenin kaidelerine yaslananlar güneşin yakıcı ışınlarından pek etkilenmişe benzemiyorlardı.
İnternet, araştırmayı bilenler için doğru bilgiye ulaşma imkanı da veriyordu. Kongre ve
Yüksek Mahkeme'ye bakım hizmeti veren, kendi tanımlarına göre ‘kökleri
benzersiz bir zanaatkarlık ve ustalık geleneğine’ dayanan, yani Antik
Mısır’daki masonlara kadar uzanan, 1793'te Kongre Binası'nın mihenk taşının
döşenmesi ile işe başlayan, 18,4 milyon metrekareden fazla tesisin, 570 dönüm
arazinin ve binlerce sanat eserinin işletilmesinden ve bakımından sorumlu olan
Architect of The Capitol- Capitol’ün Mimarı (AOC) şirketinin internet sitesinde
paylaştığı bilgilerden de faydalanıyordum.
Okuduklarımı
İD ile paylaşıyordum. O ise arada bir duruyor ve etraftaki insanlara bakıyordu.
Özellikle sarmaş dolaş gezen genç çiftlere bakıp gülümsüyor ve bana ‘Ne kadar
şirinler değil mi?’ diye soruyordu.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.