30 Nisan 2023 Pazar

SA10148/SD2737: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 14

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

“Sıradan insanları çiftçilikle ve savaşlarla meşgul ediyor, kendi seçkinlerine de MÖ. 300’den kalma Antakya’daki bir evin yemek salonunda bulunan freskte Grekçe yazılı olan mottoyu tekrarlıyorlardı: ‘Neşeli ol, hayatını yaşa!"

15 Temmuz, sadece 15 Temmuz 2016 tarihi ile ve askerî darbe ile sınırlı değildi, hedef de yalnızca Türkiye ve Erdoğan değildi. Türkiye, Erdoğan liderliğinde satanizme direnmişti ve artık başkaldırıyor, insana ve onu yaratan Allah’a saygıyı ve itaati esas alan bir strateji ile yol almaya çalışıyordu. 

Erdoğan liderliğindeki Türkiye, dünyanın istisnasız ezilen bütün ülkeleri için örnek teşkil edecekti, durdurulmalıydı ve satanizmin iki yüz yıldır acımasız bir şekilde uyguladığı şekilde ezilmeliydi. Açıklayıcı ve yeterli tek sebep buydu.

‘Dağ Yazarı’nın ‘Şeytan’ın ta kendisi’ dediği emekli Albay Stefan J. Banach’e göre artık ABD tarafından kontrol edilemez hale gelen küresel dijital iletişim ve gerçek üzerindeki hakimiyet tehlike altındaydı ve bu Amerikan satanizmi için büyük bir tehditti, tedbir almaları gerekiyordu. Bir insanı kendi sözleri kadar iyi anlatan başka herhangi bir araç yoktu. Bu nedenle emekli Albay Stefan J. Banach’in Amerikan Savaş Makinesi’nin nasıl çalıştığını anlatan analizinden uzun alıntılar yapmam gerekiyordu.

Yüz yıllık ABD egemenliğinin ürettiği emperyalizmin başarısız olmasından korkan yazarın temel ve nesnel bir eleştirinin mümkün olabilmesi için yeterli inceleme alanları içermeyen analizi, büyük bir panikle mevcut kibirli ve kan dökücü gangsterliğin önerdikleri uygulanmazsa artık süremeyeceğini anlatmaya çalışan, nihayetinde etkisiz kalacak olan bir çığlık kadar özeleştiri içermekteydi.

İlkesiz, ahlaksız ABD hegemonyasının dünyadaki kaosu planladığını ve derinleştirdiğini bilen ve bu kaosun en keskin sonucu olarak Amerikan karşıtlığının sosyal medya aracılığı ile artmasından korkan ve bütün manipülasyonların artık işe yaramayacağını bilen bir aklın, nesnel bir eleştiri çerçevesinde analiz yapabilmesi mümkün değildi.

“Bütün savaşlarda verilen ilk zayiât gerçektir.” diyordu Stefan J. Banach ve gerçeği tanımlarken, gerçeği nasıl manipüle ettiğini de anlatıyordu bize. 

“’Gerçek’ kelimesi, birçok insan için sosyal istikrar açısından ironik ve zahmetli olan birçok şey anlamına gelir. Gerçek, Sanal Savaş bağlamında, bir birey, grup ya da daha büyük bir nüfus için öngörülebilir sonuçlar sağlayan tarihsel güvenilirlik şablon algılarına dayanmaktadır. Gerçek, tüm etkili gücün insanlar arasına yayıldığı yerçekiminin merkezidir. Gerçeğin en avantajlı zamansal ve evrimsel algısına ulaşmak için yapılan şemâ, hem değişimin hem de yerli ve yabancı aktörlerin amacıdır. Bu stratagem (tuzak-savaş hilesi), Amerika Birleşik Devletleri gibi uluslar için tehlikeli bir yıkılma noktasına yaklaşan, sanal savaş ilkelerini ve onun kitlesel aldatma silahlarını ele almaya başlamıştır.”

‘Gerçek’ üzerindeki hakimiyetten ‘Sanal Savaş’a uzanan bir gerekçeler zemininde sıkı çalışıyordu emekli albay.

“Sanal Savaş, sosyal kontrolü sağlamak için küresel bir sistem yaklaşımıdır. Kitle aldatma silahlarının kullanımıyla sosyal kontrol sağlanır. Küresel “sosyal kontrol” dünya tarihinde ilk kez mümkündür. Sosyal kontrol yetenekleri, küresel uydu görüntüleri, sivil ve askeri hava uçak sürüleri, “akıllı şehirlerimizdeki” kamusal kamera izleme sistemleri, ticari altyapı, iPhone izleme protokolleri, fitness takipçileri ve diğer giyilebilir cihazlar, internet, yapay zeka özel sektör şirketleri, DNA, Sosyal Güvenlik numaraları, ehliyet numaraları, kredi raporları, çevrimiçi kişisel sağlık kayıtları, kişisel kimlikler, nanobot teknolojileri ve günümüzde var olan tüm ilişkili dijital kişisel finansal yükümlülükler. Sosyal kontrol yetisine sahip ya da bunu başarabilecek kapasiteye sahip olan adaylar şunlardır: yerel yönetimler, yabancı hükümetler, büyük şirketler, terör örgütleri ve uyuşturucu kartelleri.”

Her şey elbette Amerikan çıkarları olarak pazarlanan, ancak sıradan Amerikalılarla pek ilgisi olmayan ‘satanist çıkarlar’ üzerinden anlamlandırılıyordu. Gerçek üzerindeki hakimiyet sanal savaşla sağlanacaktı ve bu mücadele eğer inanırsanız sadece Amerikan çıkarları içindi, yerel yönetimler, yabancı hükümetler, büyük şirketler, terör örgütleri ve uyuşturucu kartelleri sosyal kontrol sağlamada kullanılacak araçlardı. Şu hayranlık uyandıracak kadar düzenli ve sanat eseri olan şehir, tepedeki şehir, Washington böyle çalışıyordu.

“Çıkarlarımızı nasıl yaşadığımız ve güvence altına aldığımızla ilgili pek çok şey, kontrolsüz bir hızla değişiyor. Dünya yapay zekâ (AI) ve sosyal medya hızında ilerliyor. Bu eğilim daha yüksek hız ve hacimde devam edecek. Bu fenomen, bireysel kimliklerin korunması ile düzensiz AI ve sosyal medya geliştirmelerinin doğasının ürettiği tehlike arasında büyük çaplı mücadele üretti. Endüstriyel çağ “güç liderliği”, tanıma ile ilgili karar verme süreci ve süreç merkezli planlama modelleri, on altı yıllık fiziksel savaş alanı aşımına uğrayan savaşın kanıtladığı gibi, teknolojik ilerlemelerin ağırlığı altında çöktü. Batı hiyerarşik yönetişim modellerini yaşatmaya devam etmek için mücadele ediyor. Yasama çalışmalarının deneyimlediğimiz teknolojik devrim için uygun gözetimi sağlayamadıkları kanıtlanmıştır. Devletlerin eski öğrenme sistemleri, uzun vadede giderek daha fazla dağılmış ve çevikleşmiş olan bir dünyada ilgili kalmak için çok zahmetli ve çok maliyetlidir. Tüm bu değişimler teknolojik ilerlemelerin hızıyla açıklanmaktadır.”

Bir soru soruyordu ‘Dağ Yazarı’:

“Kendileri faşizmi, esareti, kaosu, ölümü ve bütün bunları sağlayacak olan bilgiyi, teknolojik gelişmeyi, üstün silahları tasarlarken insanlara ne diyorlardı tarih boyunca?”

Cevabı da veriyordu:

“Sıradan insanları çiftçilikle ve savaşlarla meşgul ediyor, kendi seçkinlerine de MÖ. 300’den kalma Antakya’daki bir evin yemek salonunda bulunan freskte Grekçe yazılı olan mottoyu tekrarlıyorlardı: ‘Neşeli ol, hayatını yaşa!"

Haklıydı 'Dağ Yazarı’, her ırktan ve her dinden yirmi birinci yüzyılın ‘seçilmiş’ insanı da İD’nin ağzından çıktığı gibi ‘Ânı yaşa! mottosunu bir emir telakki ederek yaşıyordu. “Siz seçtiğimiz insanlar ânı yaşayın, size gerekli olanı biz belirleriz” diyorlardı, diğerleri yine köle gibi çalışıyor ya da savaşlarda ölüyorlardı.

“CHP'nin tek parti iktidarının yaşandığı faşist dönemde, 1944 yılında, Eski ittihatçı Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın, üniversite öğrencisi iken tutuklanıp karşısına çıkarılan, sonradan ‘Mabetsiz Şehir' adlı kitabı ile tanınan Osman Yüksel Serdengeçti’ye, “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek; ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!” dediği gibiydi tarih boyunca sıradan insana reva görülen ve değişmeyen her şey!” diyordu ‘Dağ Yazarı’.

‘Öküz Anadolulu’ diyorlardı seçilmiş satanistler ve onların seçtikleri insansılar, “Öküz Alman, Öküz İskoç, Öküz İrlandalı, Öküz Amerikalı, Öküz Afrikalı, Öküz Japon, Öküz Çinli, Öküz Rus, Öküz Fransız, Öküz İtalyan, Öküz Arap, Öküz İranlı, Öküz Malay, Öküz Moğol, Öküz Afgan, Öküz Hintli, Öküz Yerli”, dedikleri gibi. Ama ‘Öküz İngiliz’, ‘Öküz Yahudi’ demiyorlardı. Onlar Dağ’ın tepesindeydiler ya da çimlerin üzerindeki çiğ, diğerleri ise aşağılarda ya da her zaman ezilebilecek olan çimen. Biliyorlardı, Dağ’da çimen olmazdı. 


<< Önceki                      Sonraki>>


[22.04.2023, (5/29 (453))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 30.04.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı