Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
İD hiçbir
şey söylemedi, sadece ‘Sen o kadar yaşlı değilsin ve ben de on dört yaşında değilim!’
dedi, ‘Tutkulu bir ilişkinin ne zararı olabilir?’
Elimden poşetleri aldı ve arabanın bulunduğu yere doğru yürümeye başladı. Ben de ona eşlik ettim. Yorumlarıma devam ediyordum:
'Filmdeki
dış ses adama aitti ve öldürdüğü pedofil yüzünden yargıca ifade veriyordu ve
biz filmi izlerken arka plan bilgisi akıyordu o dış sesle. Adam on dört
yaşındaki kızla yaşadığı cinsel hâzlardan dolayı pişmandı, katil olduğundan
dolayı değil. Kaçıp giden kızın evlendiği genç adamı öldürmemişti, aksine bütün
parasını evliliğini yürütsün diye Lolita’ya vermişti. Adam neden pişmandı? Kız
onu baştan çıkarmıştı oysa. Kız onu kıskandırmış, cinselliğini şantaj olarak
kullanmış ve sonunda bir pedofili ile kaçarak onu terk etmişti. Yıllarca haber
alamamıştı kızdan adam, her yeri aradığı halde onu bulamamıştı. Uzun zaman
sonra Lolita parasız kaldığı için ona mektup yazmış ve para istemişti. Adam
mektuptaki adrese gitmişti, genç eşinden hamile olan Lolita ona pedofilden
bahsetmişti. Adam oradan ayrılmış ve pedofili bularak öldürmüştü.’
İD hiç
umursamadan, ‘Adam öldürerek saçmalamış, kıza dokunamamış bile pedofil,
iktidarsızmış!’ dedi.
‘Ama!’
dedim küçük çitin üstünden atlarken. ‘Bir sürü çocuğu birbiriyle ilişkiye
zorluyor ve filme alıyormuş, Lolita’yı da zorlamış, Lolita kabul etmeyerek onu
terk etmiş. Adamın ruhu yaralı, on dört yaşında iken Fransa’da âşık olduğu kız
arkadaşı ölmüş, onun ölümüne alışamamış. Lolita o yaradan içeriye akmış…”
‘Adama o
yüzden çok üzüldüm ya!’ dedi İD arabanın yanına ulaştığımızda. ‘Çok duygusal!’
Mahir de
bu noktadan yakalanıyordu hep. Lolita’nın yazarına sayıp döküyor ve küfürler
ediyordu. ‘Gerçi küfrediyorum ama, muhteşem bir günah ve şehvet ve ayartı ve
modern dünya, sahte cennet -Amerika eleştirisi ve tarifi de var!’ diyordu
kuramsal edebiyatçı diliyle.
O da
çocukluğundaki subay kızını unutamamıştı hiç, Vladimir Nabokov’a öfkesi bu özel
duygunun bu şekilde saldırıya uğramasından duyduğu rahatsızlıktandı.
‘Kitapta,’
diyordu Mahir. ‘Okur okuduğuna işlenen duygu ve düşünceleri, eylemleri,
bütünüyle olguyu daha derinden hissediyor, oysa film bütün bunları
görselleştirirken etkiyi azaltıyor; Nabokov’a insanın diplere inişini bu kadar
ayrıntılı işlediği için de öfkeliyim. Ayrıca Nabokov bu konuda yalnız değil. Lady
Chatterley’nin Âşığı ile D.H.Lawrence, Madam Bovary ile Gustave Flaubert, Efendi’nin Güzeli ile Albert
Cohen, Kadınlar ile Charles Bukowski ve daha birçok isim ve eseri.’
Şeytan’ın
nasıl çalıştığını biliyordu Mahir. Edebiyat dünyasının Samirî köklerini
nihayetinde o da kabul etmişti ve eleştirilerime katılıyordu, bu tespitlerimi
doğrulayan birçok eserden de bahsetmişti ve 'Bunların adeta bir mimesis olarak
kökeninde ise, Jacques Cazotte'nin Âşık Şeytan’ının, Johann Wolfgang von Goethe'nin
Faust'unun durduğunu, bu eksende Amerika’nın öncü romancılarından Mark Twain'in
Gizemli Yabancı'sından Fransa'dan seslenmekle beraber dünyaya konuşan C. Charles
Baudelaire'in Şeytan’a Dualar'ını, meşhur Rus romancı ve eleştirmen Mihail Bulgakov'un
Usta ile Margarita'sını ve yenilerde Amerika'nın rayından çıkmış hâz ve şehvet
arayışını seslendiren Bret Easton Ellis'ın Amerikan Sapığı ve Sıfırdan Az
adlı romanları ile, yazının karanlığını Amerikan karanlığından sıyırıp gösteren
Neil Gaiman'ın Amerikan Tanrıları ve Sandman'ından söz etmek gerekir...' demişti.
Mahir
benim ısrarla kaçındığım bu tür kitapların ruhlarına vakıftı. İD de popüler
hale getirilen bu kitapların ya da filmlerin farkındaydı ve etkisi altındaydı.
Zihni çocukken ya da ergenken bükülmüştü. Ben ikisinin de baktığı yerden
bakamıyordum olaylara.
İkimiz de
terlemiştik, arabaya biner binmez İD hemen motoru çalıştırdı ve bir fırına
dönen arabanın camlarını açtı. ‘Benim!’ dedi İD. ‘Bir erkekle bir yastıkta
kocamak gibi bir hayalim olmadı hiç. Buna gerek yok. Çok çabuk sıkılırım! Allah
rızası için yaşamak, iyi bir eş olmak, çocuk doğurmak ve onu da iyi bir insan
ve Müslüman olarak yetiştirmek gibi bir amacım da olmadı. Bundan sonra olur mu
emin değilim. Kötülükle dolu bu dünyaya bir çocuk getirmek istemiyorum. Gelecekte
ne düşünürüm bilemem!’
‘Bir gün
sıkılıp gittiğinde geride bıraktığın ve hâz bağımlısına dönüştürdüğün erkeğe ne
olacak?’ dedim. ‘Güzelliğinin ve cazibenin farkındasın ve tam olarak bu gücünü
nasıl kullanacağını sana öğreten bir kültürün istediği şekilde davranıyorsun,
buna itiraz etmeyecek misin?’
Huzursuz
olmuştu, ‘Ben seks bağımlısı değilim ve önüme gelenle de yatmıyorum!’ dedi. ‘Duygusuz
bir ilişki bana göre değil!’
‘Ama
duyguların değişebilir, sıkılabilirsin ve başka bir erkeğin duygularını
paylaşmak isteyebilirsin, Lolita gibi?’ dedim. ‘Lolita ve adamın sonunu
hatırlıyor musun?’
‘Evet!’
dedi ilgisinin azaldığını göstererek. ‘Lolita bebeğini doğururken ölmüştü, adam
da cezaevinde damar tıkanıklığından!’
‘Hüzünlü
bir son!’ dedim dalgın dalgın. ‘Ve insanlar yaşlanarak da ölebilen varlıklar,
bu sınırsız özgürlüğün sonunda yapayalnız kalmak batılıların en büyük sorunu
olmalı!’
İçerisi klimanın
etkisiyle serinlemeye başlamıştı. ‘Nereye gidiyoruz şimdi?’ diye sordu İD
arabanın camlarını kapatırken ve ekledi: ‘Yalnızlığı severim!’
‘İki saate
yakın bir zamanımız var, ama kararı sana bırakıyorum.’ dedim. ‘İstersen beni
büyükelçiliğimize bırakır ve günün geri kalanını özgürce planlayabilirsin!’
‘Seninle
bir daha böyle vakit geçirebileceğimizi sanmıyorum Buz Adam!’ dedi İD arabayı
hareket ettirirken. ‘Gezeriz arabayla ve ben seni tam 17:00’da elçiliğin önüne
bırakırım!’
‘Lolita
adamı terk etmeseydi, onunla yaşlanana kadar tutkulu bir ilişki yaşayabilir
miydi?’ diye sordum.
‘Sanmıyorum!’
dedi İD. ‘Kızın bitmez tükenmez cinsel bir heyecan arayışı vardı, adamı er veya
geç terk edecekti!’
‘Adam duyduğumuz
dış sesle, yargıca olanları anlatırken, Lolita ile olan sınırsız cinsel
ilişkisinin yaşattığı duyguları tanımlıyor ve ‘Cennetteydim’ diyordu!’ dedim. ‘Ama
sesinde cehennem azabı yaşayan bir adam vardı, neden sence?’
‘Bilmem!’
diye kıkırdadı İD.
‘Şeytanî
bir gülüş!’ dedim gülümseyerek. ‘Hâzzın temel eklentisi olan sadistçe duygular,
kibir ve ezebilme gücünün verdiği çürük özgüven!
‘Kesinlikle
doğru!’ dedi İD coşkuyla gülerek. ‘Kadınlar çok fena!’
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.