29 Mayıs 2023 Pazartesi

SA10200/SD2763: Jimmy Carter ABD-Latin Amerika İlişkilerini Nasıl Dönüştürdü?

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analizDış İlişkiler Konseyi'nde (CFR) Latin Amerika çalışmaları alanında araştırmacı olarak görev yapan Will Freeman'a aittir ve eski ABD Başkanı Jimmy Carter'in Latin Amerika'ya yönelik politikalarına odaklanmaktadır. Analistin, "Carter'ın Batı Yarımküre'deki başarılarının ardında yatan şey tam olarak iğneyle kuyu kazma becerisi ve bir müzakereci olarak sahip olduğu yetenekti. Onun Latin Amerika doktrinini "sert angajman" olarak adlandırabilirsiniz." diyerek tanımladığı Jimmy Carter'ın dış politikası, Amerikan İmparatorluğu'nun küresel stratejilerine bakışın temel taşlarından biri olarak değerlendirilebilir.
Seçkin Deniz, 29.05.2023, Sonsuz Ark 

How Jimmy Carter Transformed U.S.-Latin America Relations

"Eski ABD Başkanı'nın sert angajman stratejisi insan hakları ile ulusal çıkarları dengeliyordu."

Orta ve Güney Amerika'daki otoriter rejimler. Küba ve Orta Amerika'dan eşi benzeri görülmemiş bir göç dalgası. Enflasyon ve yeniden canlanan jeopolitik gerilimler. ABD başkanının işi başından beri zordu; Joe Biden'ın değil, 1977'den 1981'e kadar başkanlık yapan Jimmy Carter'ın.


Eski başkan Jimmy Carter 2018 yılında Atlanta, Georgia'da. Scott Cunningham/Getty Images

Carter'ın görev süresi pek çok kişinin zihninde petrol fiyatlarındaki şok, Sovyetlerin Afganistan'ı işgali ve 1979 İran rehine krizi ile eşanlamlıdır. Eleştirenlere göre Carter, Amerika Birleşik Devletleri'nin dünyadaki konumunu zayıflattı. Sempatizanları içinse kötü bir el dağıttı.  

Ancak Şubat ayında darülaceze bakımına giren Carter, Soğuk Savaş'ın zirvesinde ABD'nin Latin Amerika ile ilişkilerini dönüştürdü. İnsan hakları ve demokrasiyi bölgesel gündeminin en üst sıralarına yerleştirdi ama bu kaygıları ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarıyla akıllıca dengeledi. Yaklaşımı hiçbir zaman herkesi memnun etmedi. Sağ kesimden eleştirmenler onu ABD müttefiklerini terk etmekle suçladı. Kendi yönetimi içindeki insan hakları aktivistleri bazen bölgedeki askeri rejimlere yeterince baskı yapmadığından yakındılar.

Ancak Carter'ın Batı Yarımküre'deki başarılarının ardında yatan şey tam olarak iğneyle kuyu kazma becerisi ve bir müzakereci olarak sahip olduğu yetenekti. Onun Latin Amerika doktrinini "sert angajman" olarak adlandırabilirsiniz. Bugün her zamankinden daha fazla geri dönüşü hak ediyor.

Soğuktan Gelen

Carter Ocak 1977'de göreve başladığında, ABD'nin Latin Amerika politikası miyop bir rutine saplanmıştı ve bu Latin Amerikalıların hayatlarına mal oluyordu. 1950'lerden beri başkanlar, ne pahasına olursa olsun Sovyet etkisini kontrol altına almaya öncelik vermişlerdi. Kennedy, Johnson, Nixon ve Ford, kendi içlerindeki isyanlarla mücadele eden anti-komünist askeri rejimlere silah ve yardım akışını sürdürdüler; bu rejimler bölgenin demokratik dokusunu oluşturan siyasi partileri, işçi sendikalarını ve öğrenci hareketlerini paramparça ederken bile.

Carter'ın kazanması bir değişimin işaretiydi. Kampanya platformunda ve TV tartışmalarında Cumhuriyetçi rakibi Ford'u, Şili'nin demokratik yollarla seçilmiş başkanı Salvador Allende'yi deviren 1973 darbesini kınamadığı için yerden yere vurmuştu. Carter, ABD'nin "tek taraflı müdahalecilik günlerinin" sona erdiğini ilan etmiş ve insan haklarını "dış politikamızın temel ilkesi" olarak adlandırmıştı. Ancak ABD'nin ulusal güvenliğine yönelik tehditlere kayıtsız değildi. Her ne kadar "komünizmden duyulan aşırı korkuyu" eleştirmiş olsa da, Sovyet ve Küba desteği, bazı durumlarda bölgenin demokrasiye dönmesinde, mücadele ettikleri askeri rejimlerden daha fazla çıkarı olmayan isyancıları destekledi. Seleflerinin ve hemen ardından gelen halefinin aksine Carter bölgeyi siyah ve beyaz olarak değil, grinin tonları olarak görüyordu ki bu bakış açısı politikalarında somut sonuçlar doğurdu.

Zorlu Nişanlılık

Dış politikanın "katı ahlaki düsturlarla" şekillendirilemeyeceğine olan inancına sadık kalan Carter, yüce idealizm ile Soğuk Savaş realizmi arasında bir rota çizdi. Bu onu nadiren popüler yapsa da çoğu zaman akıllıca ve oldukça etkiliydi. Soğuk Savaş'ın doruk noktasında, Carter'ın ABD'nin etkisini abartması, insan hakları konusundaki derin inançlarına göre hareket etmesi ve sadece yürütme gücünü kullanarak istismarcı rejimlere karşı baskı yapması kolay olurdu. Yine de Carter görevdeki ilk yılını, Latin Amerika'daki pek çok kişinin uzun süredir paylaştığı bir sorunu çözen ve yönetimi için önemli bir iyi niyet ölçütü oluşturan 1977 Panama Kanalı Antlaşması'nı kabul ettirmek için yorulmak bilmeden Kongre'de lobi faaliyetlerinde bulunarak geçirdi.


Jimmy Carter ve General Omar Torrijos Eylül 1977'de Panama Kanalı Antlaşmasını imzaladıktan sonra el sıkışırken. Fotoğraf Getty Images aracılığıyla HUM Images/Universal Images Group tarafından çekilmiştir.

Ve Carter sertleşmekten korkmadı. O zamandan bu yana insan hakları ihlallerine karşı standart hale gelen güvenlik ve ekonomik yardım koşulları gibi araçlar ilk olarak Carter tarafından Latin Amerika'da öncülük edildi. Kongre yardımın şarta bağlanması için bir çerçeve oluşturmuş olsa da Carter sonuç almak için bu çerçeveden yararlandı. Yönetimi 1977'den 1979'a kadar Latin Amerika'ya askeri yardımı 210 milyon dolardan 54 milyon dolara indirdi, uluslararası finans kuruluşlarının kredilerine stratejik olarak "hayır" oyu verdi ve ihracat-ithalat bankası finansmanını seçici olarak engelledi.

Güney Koni'de bu strateji meyvelerini verdi: Siyaset bilimci Kathryn Sikkink'in araştırmasına göre, finansmanı askıya alma tehdidi Arjantin cuntasının 1978'de Amerikalılar Arası İnsan Hakları Mahkemesi'nin ziyaretini kabul etmesini sağladı ve bu ziyaret devlet destekli zulümlere dair tartışılmaz kanıtlar ortaya koydu. Daha sonra kayıplar azaldı ve rejim siyasi katılım için bir miktar alan açtı. Uruguay'a verilen kredilere "hayır" oyu verilmesi, dönemin ekonomi bakanı Alejandro Vegh Villegas'ın ifadesiyle "normalleşme ve demokrasiye doğru ilerlemek için ... bir baskı ortamı" yarattı ve binlerce siyasi mahkumun serbest bırakılmasını hızlandırdı. Carter'ın teşvikiyle BM insan hakları mekanizması ve ekonomik yaptırımlar Pinochet üzerindeki baskıyı artırdı. Yıllar sonra Patricio Aylwin başkanlığında insan hakları suçlarını araştırmak üzere kurulan Rettig komisyonu, Carter döneminde devlet destekli cinayetlerin azaldığını, halefi anti-komünist Ronald Reagan döneminde ise yeniden arttığını tespit etti. Beyaz Saray'ın verdiği mesajlar vahşetin azalmasındaki tek etken olmasa da muhtemelen önemli bir etkendi.  

Carter'ın yaklaşımı her zaman başarılı olamadı. Orta Amerika'da, ABD desteğinden tamamen vazgeçmeyi tercih eden askeri elitlerle karşı karşıya geldi. Devrimci Sandinista hükümetiyle ilişki kurmadan önce Nikaragua'nın anti-komünist diktatörü Anastasio Somoza'nın çöküşünü hızlandırdığı için içerideki eleştirmenlerden tepki aldı - Carter'ın gizlice durdurmaya çalıştığı Sovyet ve Küba kampına yönelmesi büyük ölçüde Reagan'ın gözetimi altında gerçekleşti. Guatemala'nın askeri yöneticileri Carter'ın kendilerini izole etme çabalarını neredeyse memnuniyetle karşıladılar ve ABD'nin askeri desteğine gerek kalmadan bölgenin açık ara en kanlı karşı ayaklanmasını başlattılar.

Carter'ın Mirası

1980 seçimlerine gelindiğinde, Carter'ın Latin Amerika politikasının sınırlılıkları keskin bir şekilde ortaya çıkarken, başarıları bulanık kalmaya devam etti. Carter sadece 1980 Mariel Boatlift (125,000 Kübalı ve 25,000 Haitilinin ABD kıyılarına toplu göçü) ve Reagan'ın komünizme karşı yumuşak davrandığı suçlamasıyla mücadele etmek zorunda kalmadı. Ayrıca basın toplantılarında Pinochet'nin hışmına uğradı ve Guatemalalı elitler tarafından "Jimmy Castro" olarak damgalandı. Somoza, çöküşünden önce, Capitol Hill'de Carter'dan daha fazla dostu olduğunu iddia etmişti.

Halefi Ronald Reagan, Carter'ın girişimlerinin çoğunu tersine çevirse de -Orta Amerika ve Karayipler'de insan hakları konusunda daha az kaygı duyan hükümetlere ekonomik ve askeri desteği arttırmak ve Nikaragua'daki karşı devrimci Kontraları desteklemek gibi- diğerleri onun başkanlığından çok daha uzun ömürlü oldu. Uruguay'da yumuşama yanlıları seçimleri geri getirdi. Carter yönetiminin üst düzey yetkililerinden Patt Derian, Arjantin'de 1985 yılında eski cunta liderlerinin yargılandığı davada tanıklık yaptı. Guatemala'nın parya statüsü sonunda ordunun demokratikleşmesi için baskı oluşturdu. Reagan yönetimi yetkilileri Pinochet'ye iktidarı bırakması için baskı yapmaya devam etti. Carter'ın teşvikiyle kurulan kayıplarla ilgili bir BM çalışma grubu bölgedeki insan hakları suçlarını ifşa etmeye devam etti.

Bugün ABD'nin Latin Amerika ile ilişkileri, Soğuk Savaş dönemindekinden farklı nedenlerden dolayı zorlayıcıdır.  Geçmişte ABD başkanları her şeyden önce Sovyet ve Küba etkisini durdurmaya çalışırken, şimdi göçü durdurma kaygısı ön plana çıkmakta ve bu da birbirini izleyen başkanları bir kez daha anti-demokratik bölgesel "ortaklarla" uğraşmak zorunda bırakmaktadır. Yine de Küba, Venezuela ve Nikaragua gibi otoriter rejimler ve Meksika, El Salvador ve Guatemala gibi gerileyen demokrasiler insan haklarını çiğnemeye devam ediyor. Mağdurlar ve reformcular genellikle ABD'den yardım beklemekte, ancak bunu sadece bazen bulabilmektedirler.

Joe Biden ve gelecekteki ABD başkanları bölgede ileriye dönük bir yol ararken, bir zamanlar Carter'ın karşılaştığından farklı olmayan bir gelecekle karşı karşıyalar: jeopolitik rakiplerin yükselişi, otokratik rejimlerin yayılması ve insan haklarına yönelik yeni tehditler. Çok taraflılık, tutarlı angajman -düşmanlarla bile- ve demokrasi ve insan haklarına olan temel bağlılığı sürdürürken rekabet halindeki çıkarlar arasındaki iğneyi geçirme becerisi boş basmakalıp sözler gibi gelebilir. Carter bunların çok daha fazlası olabileceğini kanıtladı.

Will Freeman, 6 Nisan 2023, Amaricas Quarterly

(Will Freeman, Ph.D., Dış İlişkiler Konseyi'nde (CFR) Latin Amerika çalışmaları alanında araştırmacı olarak görev yapmaktadır.)


Seçkin Deniz, 29.05.2023, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı