18 Haziran 2023 Pazar

SA10230/SD2781: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 28

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Zihnimi dinlendirmeye karar vermiştim. İD’nin, Poe’nun ve yüceltilen Batı merkezli bütün entelektüel evrenin Nietzsche ile ilişkisini incelemek ve özenle gizlenmiş bir sırrı deşifre etmiş olmak gerçekten yorucuydu."

Nietzsche elbette yalnız değildi ve ürettiği felsefenin de asıl kaynağı kendisi değildi. Poe gibi o da Arthur Schopenhauer’ın kurbanlarındandı. Satanistlerin, doğrudan Samirîler ya da dolaylı olarak her dinden ve her ırktan devşirdiği masonlar üzerinden ürettiği ‘silsile akıl’ tek başına hiç kimseye ait değildi ve düşünen her bir kişi bu aklın bütün akıntısına, köklerine de vâkıf değildi. 

Nietzsche'nin Arthur Schopenhauer’la var olan ilk aklının kendisiyle çelişmesini başka türlü açıklamak mümkün değildi.

Stanford Encyclopedia of Philosophy- Stanford Felsefe Ansiklopedisi’nin Arthur Schopenhauer’ın etkilediği ünlü isimlerden bahsediyordu. ‘Silsile akıl’ kendiliğinden ilerleme yeteneğine sahip değildi çünkü:

“Schopenhauer’ın felsefesi, kısmen bakış açısının Tanrı'nın varlığını varsaymaya gerek duymadan geleneksel ahlaki değerleri kabul etmesi nedeniyle geniş çapta etkili olmuştur. Onun görüşü aynı zamanda mistik deneyim yoluyla mutlak bilgi olasılığına da izin vermektedir. Schopenhauer aynı zamanda bilimin ve diğer edebi ifade biçimlerinin hegemonyasına üstü kapalı bir şekilde meydan okuyarak, bunların yerine daha müzikal ve edebî anlayış tarzlarını ikame eder. En azından tipik olarak kaçınamayacağımız bir bakış açısıyla, evrenin temelde irrasyonel bir yer olarak göründüğünü kabul etmesi, içgüdüsel güçleri insan davranışının altında yatan irrasyonel ve yine de yönlendirici güçler olarak anlayan 20. yüzyıl düşünürlerine de çekici gelmiştir.”

‘Masonik büyüden, ‘silsile akıl’dan bahsediliyordu tılsımlı bir anlatımla: ‘Tanrı'nın varlığını varsaymaya gerek duymadan geleneksel ahlaki değerleri kabul etmesi nedeniyle’ ve ‘içgüdüsel güçleri insan davranışının altında yatan irrasyonel ve yine de yönlendirici güçler olarak anlayan’.

Tanrısız ‘geleneksel ahlakî değer’ nasıl mümkün olacaktı? Tanrısız ‘geleneksel ahlakî değer’ ancak anlamları tam zıtlarıyla değiştirerek ve Tanrı’nın söylediğinin tam tersini değer olarak öne sürerek ve ‘silsile akıl’la yaşatarak mümkün olabilirdi. Tevrat, Zebur ve İncil böyle değiştirilmemiş miydi?

Schopenhauer gibiler ve onun takipçileri tam olarak aynısını yapmışlardı. Şeytan Allah’ın yolunun üstüne oturmuştu ve insanları Allah yolundan böyle saptırmıştı. Aydınlanmacı isimler, satanist bir aydınlanmanın fısıldayanları idiler. ‘İrrasyonel ve yine de yönlendirici güçler’i, yani fısıldayan Şeytan’ı, cinleri ve insanları nerede aramamız gerekiyordu?

Felak Suresi’nin 1-5. ayetlerinde: ‘De ki. “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”’

Ve daha açık bir şekilde Nâs Suresi’nin 1-6. ayetlerinde: ‘De ki. “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların İlahına sığınırım.”

Kitaplar sürekli fısıldıyordu okuyucularının kulaklarına; bu fısıltılar ömür boyu sürüyordu üstelik. Satanist sırların koruyucusu, fısıldayıcısı ve doğrultmanı olarak kullanılan ansiklopedilerden biri olan Stanford Encyclopedia of Philosophy ‘İrrasyonel ve yine de yönlendirici güçler’i, yani ‘silsile akıl’la yazdıkları şeyleri insan ruhunun kulaklarına fısıldayan ünlü isimleri sıralıyordu:

‘Schopenhauer’ın etkisi, aralarında Charles Baudelaire, Samuel Beckett, Thomas Bernhard, Jorge Luis Borges, Jacob Burckhardt, Joseph Conrad, André Gide, George Gissing, Franz Grillparzer, Thomas Hardy, Gerhardt Hauptmann, Friedrich Hebbel, Hugo von Hoffmansthal, Joris Karl Huysmans, Ernst Jünger, Karl Kraus, D. H. Lawrence, Joaquim Maria Machado de Assis, Stephane Mallarmé, Thomas Mann, Guy de Maupassant, Herman Melville, Robert Musil, Edgar Allan Poe, Marcel Proust, Arno Schmidt, August Strindberg, Italo Svevo, Leo Tolstoy, Ivan Turgenev, Frank Wedekind, William Butler Yeats ve Emile Zola’nın da bulunduğu şairler, oyun yazarları, denemeciler, romancılar ve tarihçiler gibi edebiyatçılar arasında güçlü olmuştur. Genel olarak, bu yazarlar Schopenhauer’ın dünyanın saçmalığı duygusundan esinlenmiş, ya daha nihilist ve kasvetli bir şekilde ya da daha kaygısız, absürdist ve komik bir şekilde ele almışlardır.

Filozoflar arasında Henri Bergson, Julius Bahnsen, Eduard von Hartmann, Suzanne Langer, Philipp Mainländer, Hans Vaihinger ve Friedrich Nietzsche sayılabilir; her biri Schopenhauer’ın felsefesinin hayatın anlamına ilişkin görüşleri, rasyonel olmayan irade teorisi, müzik teorisi veya Kantçılığı gibi seçilmiş yönlerine odaklanma eğilimindedir. Bilimi sanata tabi kılan Nietzsche'yi etkilediği ölçüde, Kıta felsefesinin Nietzsche aracılığıyla salt literalist felsefe tarzlarına karşı yirminci yüzyıl meydan okuması, Schopenhauer’ın müziğin metafizik hakikati geleneksel felsefeden daha doğrudan ifade ettiği görüşü tarafından öngörülmüştür.

Schopenhauer’ın müzik teorisi, sanatsal dehaya ve acı çeken dünyaya yaptığı vurguyla birlikte Johannes Brahms, Antonín Dvorák, Gustav Mahler, Hans Pfitzner, Sergei Prokofiev, Nikolay Rimsky-Korsakoff, Arnold Schönberg ve Richard Wagner gibi besteciler arasında da etkili olmuştur. Sinema filmlerine eşlik etmek ve onları geliştirmek için yazılan yirminci yüzyıl müziğinin babası olan Wagner'i etkilediği ölçüde, Schopenhauer’ın sürekli bir duygu akışının ifadesi olarak müzik teorisi, sanatsal ve iletişimsel medyadaki çağdaş müzik deneyiminin önemli ölçüde arkasında durmaktadır.

Schopenhauer’ın 19. yüzyıldaki tarihsel profili sıklıkla Kant, Hegel, Marx, Mill, Darwin ve Nietzsche'nin gölgesinde kalsa da, 1818 gibi erken bir tarihte rasyonalist dünya anlayışlarını reddederek, genellikle kabul edildiğinden daha fazla, gelecek şeylerin şeklini algılamıştır. Yüzyılın başında, Birinci Dünya Savaşı'nın ortasında Dada hareketi tarafından ifade edilen içi boş, nihilist kahkaha, Schopenhauer’ın felsefesinin neredeyse bir yüzyıl önce somutlaştırdığı duyguları yinelemektedir.

Schopenhauer’ın günlük yaşamın özündeki içgüdüsel dürtülerin önemine dair fikirleri, Freud'un gerçeküstücülüğe ilham veren psikanalitik düşüncesinde de yeniden ortaya çıktı ve insanlık tarihinin hiçbir yere gitmediğine dair inancı, iki Dünya Savaşı'nın Hegel ve Marx gibi düşünürlerin kalbini fetheden 19. yüzyıldaki sürekli ilerleme beklentilerini sekteye uğratmasının ardından, 20. yüzyıl Fransız felsefesinin kilit noktaları haline geldi.”

Kendileri anlatıyordu şeytanî silsile aklın tarihteki izleklerini; ben sadece anlattıklarını araştırıyor ve kuşku götürmez tespitler yapıyordum.

Satanistlerin oluşturduğu yaşam ağacının dallarında dinî, felsefî ya da edebî olarak gördüğümüz her şey ruhsuz, kişiliksiz, değersiz, ahlaksız, bencil, seks ve uyuşturucu bağımlısı yirmi birinci yüzyıl insan tipinin oluşmasını sağlamıştı.

Zihnimi dinlendirmeye karar vermiştim. İD’nin, Poe’nun ve yüceltilen Batı merkezli bütün entelektüel evrenin Nietzsche ile ilişkisini incelemek ve özenle gizlenmiş bir sırrı deşifre etmiş olmak gerçekten yorucuydu.


<< Önceki                      Sonraki>>


[12.06.2023, (5/57 (481))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 18.06.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı