Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Ayağında gri-yeşil karması yarı sandalet bir babet, kolunda rengarenk bir saat, her elinin birinci, dördüncü ve beşinci parmaklarında iri taşlı her biri farklı renkte birer yüzük ve kulaklarından birinde sallanıp duran bilezik büyüklüğünde gümüş rengi metal bir küpe vardı. Poe Kolyesi de boynundaydı.
‘Havaii’ye
mi yolculuk?’ diye sordum biraz istihzâ ile. Sonra Cevval’e, ‘Bak
ayakkabılarının rengi senin gözlerinin rengi ile aynı Cevval!’ dedim.
Bütün
çabalarıma rağmen Cevval neşesini kaybetmemişti, kaybetmeye niyeti de yoktu.
İD’ye oturması için yer gösterdikten sonra otururken cevabını hemen yapıştırdı:
‘Zevkli
kadın, gerçekten!’ dedi. ‘Ayrıca renkli kadın; o olmazsa bu yemek ve yolculuk monoton
geçecekti!’
‘Monoton
geçmeyeceği kesin!’ dedim yine iğneleyen sesimle. ‘Bir metal konseri
dinleyeceğiz!’
‘Hiç de
bile!’ diye bağırdı İD. ‘Sallanırken ses çıkarmıyor küpem!’
‘’Resmî
bir kıyafet giyseydin hiç değilse?’ dedim yargılayan bir bakışla. ’Burası
elçilik ve bu yarı resmî bir ekip!’
Altta
kalmak gibi bir şey yoktu hayatında, ‘Sen niye giymedin o resmîîî kıyafeti?’
diye sordu hemen son i’yi uzatarak. ‘Unutma, ben senin asistanınım!’
Cevval’e
baktım; tatlı tatlı gülümsüyordu. Anlaşılan ‘asistan’ kurgusu gereği İD’yi
aramış ve dönüşte ekibe katılmasını sağlamıştı, İD bizimle de Türkiye’ye
dönecekti. İstihbaratçılar dışında hiç kimse İD ile ilgili durumun iç yüzünü
bilmiyordu çünkü.
‘Ne dedin
onlara?’ diye sordum Cevval’e. ‘Asistanım iş gereği bizden önce mi gelmiş oluyor
Amerika’ya?’
‘Zekâna
hayranım!’ dedi Cevval kahkaha atarak. ‘Bir tek soru ile neler tasarladığımı ve
yaptığımı çözdüğünü ilan ettin Mühendis! Gelirken ekipte yoktu, bir sürü
sorudan başka türlü kurtulamazdım. Hem zaten sen işin bir parçası olduğuna, o da
geçmişte çok sık senin asistanlığını yapmış olduğuna göre bunda yalan yok!’
İD hemen
atıldı, ‘Arabayı bırakmaya giderken aradı Cevval!’ dedi heyecanla. ‘Las Vegas’a
gidecektim ben de!’
‘Bence!’
dedim sakin sakin. ‘Zekâmla ilgili övgüler yerine, İD’yi de yormayacak, heyecanlandırmayacak
daha gerçekçi çözümler bulmalısın Cevval!’
İD çok
serindi, ‘Ya yorulmayı, heyecanlanmayı seviyorsam?’ dedi. ‘Cevval ne yapabilir
ki?’
‘Hiç!’
dedi Cevval. ‘Kadınların yorgunluğu, heyecanı olmasa yaşayabilir miyiz biz
gerçekten, Mühendis? O makineleşmiş kişiliğin üç gündür nasıl renklendi bak!
Bunu hep kadına, İD’ye borçlusun!’
‘İkinize ancak
bir tek şey söyleyebilirim!’ dedim ve Eûzu Besmele çekerek Müddessir Suresi'nin 38.
ayetini Arapçasından okudum ve sonra anlamını söyledim: ‘Her nefis,
yaptıklarına karşılık tutulan bir rehindir!’
İkisi de
gayet anlayışlı birer bakışla bakıyorlardı bana, Kur’an’dan ayetler okumamı hiç
yadırgamıyorlardı. Aslında biraz da yadırgamalarını istiyordum; yadırgasınlar
ve benden biraz uzaklaşsınlar.
‘Biz seni
böyle seviyoruz!’ dedi Cevval oturduğu koltukta öne doğru çıkarak. ‘O nasıl
işlediğini anlayamadığım kafanın içinde bütün olarak Kur’an’ı tutuyorsun,
istediğin zaman yaşadığımız her şeye yönelik bir veya birkaç ayet bulup
okuyorsun; istiyorsun ki o ayetler seni dosdoğru ilerlemeye sevk ettiği gibi
bizi de sevk etsin. Peki mantıklı ol kardeşim, sence bu mümkün mü? Biz senin
gibi yetiştirilmedik, senin gibi kontrollü bir hayat sürmedik, bu birdenbire
olabilecek bir şey değil; ben şahsen istesem bile birdenbire olmaz. Bence Allah,
bunu hepimizden çok daha iyi biliyor ve umarım bana algılarımı ve hayatımı
düzenlemem için fırsat verir. İD’yi bilmem; o benden çok daha zor bir değişimi
göze alacak eğer isterse!’
İD çocuk
gibi neşeliydi. Poe Kolyesi’nin madalyonunu yine iki eliyle kavramış ve yazılı
kısmı kendisine doğru çevirmişti; okudu sesine şiir tınısı katarak: ‘We loved
with a love that was more than love- Aşktan öte bir aşkla sevdik!’
‘Ben
değil!’ dedi Cevval İD’ye takılarak. ‘Ben aşkla değil, dostça sevdim!’
Ben bu kez
Cin Suresi’nin 16-17. ayetlerinin Türkçesini okudum:
‘Eğer hak
yolda dosdoğru yürürlerse kendilerini, içinde denemek üzere nimetlere boğarız;
kim de rabbini anmaktan yüz çevirirse Allah onu gitgide artan bir azaba
uğratır.’
‘Birer çay
daha içelim mi?’ diye sordu Cevval konuyu değiştirerek. ‘Ama gerçekten İD’nin
ekiple geri dönmesi gerekiyordu ciddiyetimizin temsili açısından; sen
toplantıya İD ile girdikten sonra başka bir seçenek bırakmadın bize!’
İkisinin
de yüzlerinin asıldığını görünce gerilim üretmekten vazgeçmeye karar verdim:
‘İkiniz de
samimi insanlarsınız!’ dedim yumuşak ve gülümseyen bir sesle ‘Alıştığınız gibi
davranıyorsunuz, bunu yadırgayamam; ama sizden de benim alıştığım gibi
davranmamı yadırgamamanızı istiyorum! Başka türlü davranamam ben, beni ben
yapan bu davranış kalıplarımdır. Kur’an bütün olarak hafızamda; özgür
düşüncelerimin sonsuz sınırlara ulaşmasını sağlayanlar da Kur’an’ın ayetleri.
Beni insanın, nefsimin ve şeytanın daraltma girişimlerine karşı koruyorlar; siz
böyle bir insanı seviyorsanız bu yüzden seviyorsunuz demektir bu. Sevmek eğer
farkındalıklarla dolu ise bir anlam taşıyor; daraltılmışsa sevmek değil
öldürmek oluyor işte… beni öldürmeyin lütfen!’
Cevval
kendini tutamamış ve gülmeye başlamıştı. İD de gülüyordu.
İkisi
birden ‘Seni öldürmeyeceğiz!’ dediler kahkahalarla gülerken…
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.