Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Bir sıkıntı olarak yaratılmadık belki ama binlerce sıkıntıdan oluşan bir sıkıntılar yumağı olduğumuzu biliyorduk hepimiz; kendimizi yazıyorduk, yazdıklarımız bizi doğuruyordu. İnsan, uzun bir yoldu; bir ömür boyu yürünse bitmeyecek bir yol. Kendi içinde yürüyordu insan ve her insanın bu yürüyüşü kendine özgüydü; bildiklerine, yapıp ettiklerine ve inandıklarına, inandıklarına bağlılığına, samimiyetine.
Yemek
salonuna ilerlerken aslen Polonya Yahudisi olan Henry Makow’un da içinde
yaptığı yolculuğa ve yaptığı ifşalara dikkat kesilmiştim. İnsanın varoluşundan
beri yaşadığı sıkıntıların özgeçmişini çok iyi bilen bir ırkın mensubu idi
Makow ve bu insanlık tarihi kadar eski sırları anlatmaktan korkmuyordu; çünkü
bir Yahudi başka bir Yahudi tarafından öldürülemezdi.
Kitap
okuyanların Makow gibi, kendi içlerindeki yolculuklarda kitaplardan da
etkilenerek gördüklerini anlatmaları gerekiyordu. Özellikle çok kitap okuyanların
günah çıkarması şarttı. Çünkü kitaplardan yayılan her türlü karanlığı
görmüşlerdi, insanın iyilik merkezli güdülerinin aksine, onları da aydınlatmak
yerine kitap okumayanlara karşı bu tecrübelerini bir üstünlük aracı olarak
dayatmış ve gördükleri karanlıkları ve sonuçları anlatmamışlardı.
Kitap
okumayanlara karşı içlerinde tuttukları itirafları da anlatmaları gerekiyordu; diz
çöküp üstelik, af dileyerek her şeyi anlatmaları şarttı. Haksız aşağılamalarla
dolu bu karmaşık üstenci bakışlarının arkasındaki gerçeği tek tek hiç
çarpıtmadan izah etmelilerdi herkese.
Anlatmalılardı
içlerindeki insanın öyle özenilecek, imrenilecek bir karaktere sahip
olmadığını; tam aksine çok kitap okumuş olan olarak dışarıdan görünen
içlerindeki insanın hırpani kılıklı, tüm iyi nitelikleri didiklene didiklene
çarpık çurpuk bir biçime dönüşmüş ahlak bozumu iflah olmaz bir sefil olduğunu.
Elbette
bütün çok kitap okuyanları kastetmiyordum, ne yazık ki kastettiğim çoğunluktu.
Bazı anlarda okuduğum kitaplardan seçip aldıklarımı seriyordum önüme... ilk
hatırladığım his yorgunluktu; ne kadar çok şey vardı okuduğum kitaplarda
inançlarıma, iyilik algılarıma uymayan... onları ayırmak için ne kadar çok çaba
sarf ederdim, ne kadar çok 'bu yanlıştır' derdim.
Kitapların
içine oldurulan şeylerle her an mücadele etmek, onlardan etkilenmemek ne kadar
zordu. Üstelik bin yıl yaşasam aklıma bile gelmeyecek, gözleme imkânım bile
olmayacak olan o kadar çok kötülükle karşılaşıyordum ki kitaplarda; her bir
kötülüğe karşı geliştirdiğim savunma teknikleri çıkıp geliyordu çocukluğumdan
gençliğime, yetişkinliğime. ‘Boşuna harcanmış bir enerji, boşuna harcanmış bir
zaman!’ diyorum şimdi esefle.
Ben Kur'an
okumuştum ilk evvelde, peygamberlerin hayatını okumuştum ecnebilerin,
müşriklerin, münkirlerin yazdığı kitapları okumadan önce, avantajlıydım. Peki
ya benim gibi olmayanlar? Belki ben, kötülüğü tanımış olarak okuyordum
kitapları; ya başkaları? Ya da kötülüğü tanımış olmak ve kitaplarda daha
gelişmiş, tasarlanmış kötülüklerle karşılaşmak beni o kötülüklerden korumaya
yetiyor muydu?
Yaşarken,
kötülüğün bizzat kendisi ile kitaplardaki boyutlarda karşılaşmasam bile
kötülüğün kitaplara özenle nakşedilmiş türleriyle karşılaşıyordum işte; nasıl
tavır almam gerekiyorsa normal hayatta kitapları okurken de öyle tavır almak
zorunda kalmıyor muydum?
Kitap
okumak, kitapta yazılanları hayata dahil etmektir bu yüzden; her şey iyi
irdelenirse kendi fiili varlığıyla yaşanıyordu, gündelik hayatta olsun ya da
zihnin gündeliği bile aşan etkisi ile kitaplarda olsun.
İyilik yok muydu kitaplarda? Vardı elbette; ancak aşılması güç kötülük türevleriyle karşılaşan bir genç okur için hangi büyük iyilik bilgisi öğretiliyordu ki okullarda, evlerde?
İyilik daha çok ve ayırt edilebilir olsaydı kitaplarda, ki olmadığını bütün tarih gördü; çok kitap okuyan Avrupalılar, Amerikalılar, Ruslar ya da Japonlar ülkeleri adına yapılan kötülükleri engellemek için neden herhangi bir tepkisel tutum almadılar ve almıyorlar? Dünyanın en yok edici silahlarını yapanlar ve kullananlar onlar değil miydi? Neredeydi iyilik?
Yemek
salonuna girdiğimde sorularım sürüyordu.
Çok kitap
okuyanlar, az ya da hiç kitap okumayanlardan kat kat fazla kötülük üretmiyorlar
mı, daha çok insan öldürmüyorlar mı? Çok kitap okudukları için çok nezih sayılan
İskandinav canlıları en fazla silah ihraç eden ülkeler sıralamasında üstlerde
değiller mi?
Evet;
günah çıkarmalılardı çok kitap okuyanlar, hiç kitap okumayanlara. Aslında
cehaletin en büyüğünün kötülüğü engellememek, kötülüğe hizmet etmek demek
olduğunu itiraf etmelilerdi. İyiliğin asla kötülük yapmamak demek olduğunu
öğrenemediklerini, çünkü okudukları kitaplarda böyle bir tanım olmadığını
anlatmalılardı.
Bilenle
bilmeyen bir olmazdı; evet, ama hangi bilmek, neyi bilmek? Kim iyiliği anlatan
kitapları okumaktan insanı men edebilir ki? Kötülüğü bilmek, ‘bilmek’ midir?
Bilmek iyilik için değilse, şeytan da biliyor ve bilmeyenlerle bir değildi
ürettiği kötülük.
Artık
okuduğum binlerce kitaptan sonra kitap okumak istemiyordum; artık tasarlanmış
kötülüklerle mücadele etmek istemiyordum, artık yazılmış kötülüklerden haberdar
olmak istemiyordum. Çünkü kitaplar iyiliği anlatmıyordu. Batı kültürünün
ürettiği kötülük insanı insan olmaktan çıkaracak boyutlarda... yazdılar,
okuttular kötülüğü; doğu kültürünün ürettiği kötülük eşi benzeri olmayan
düzeydeydi ve halen insanı insan olmaktan çıkaran her türlü şeytanî kırıntıyı
içeriyordu.
Niye
okusundu insan? Niye ‘okuyun!’ diye zorluyoruz çocukları? Sevecekleri bir şey
olsa kitapların içinde, biz tutabilir miyiz onları? Kötülük sevilmez, kötü bile
kötülüğü sevdiği için yapmaz. O halde içinde binlerce kötülük türünün
işlendiği, sevgisizliğin, saygısızlığın, bencilliğin, fırsatçılığın, hırsın yüceltildiği kitapları okumaları için insanları zorlamamak gerekiyordu.
Eğer
çocukların, ergenlerin kitap okumaları isteniyorsa, iyilerin yazmasına izin
verilmeliydi, iyilerin yazdıklarının okunması için çaba gösterilmeliydi. Işıklı
sahnelerde kibirle yürüyen, parlak ekranlarda kasıla kasıla konuşan, ödüller verilip
camdan yapılma kibir kulelerine oturtulan kötülüğün hizmetkarları ile bunu yapmak
mümkün değildi.
Onlar günah
çıkarmayacaklardı, biliyordum; onlar kitapların kötülüğü yaydığını hiç kimseye
söylemeyeceklerdi, çünkü onlardan besleniyorlardı, çünkü hayatları onlara bağlıydı,
çünkü kibirleri onlarla nefes alıp veriyordu.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.