Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Daha başka
iyilikler sayıyordu Allah; sadece iyilik yaparak arınabilirdik. Kendimize ve
başkalarına sevgiyle dokunarak güçlenebilirdik.
Gündüz, geçici öfkelerin, kızgınlıkların, şehvetin, hırsın, yalanların, kıskançlığın, her türlü bencil duyguların ve düşüncelerin gezinip durduğu bir meydandı. Kavgalarla doluydu insan. Kavgaların baş nâzırı iblisin şahitliğinde kabarıyordu bütün kötülük.
Biliyorduk;
her şey olup bittikten az sonra yapıp ettiklerimiz zihnimizden uçup gidecek ve
kendimizle baş başa kalacaktık. Pişmanlıklarımızla beraber siyahın ve
kırmızının bizde bıraktığı o koyu günahkârlık kalacaktı.
Eğer
iyiysek, karanlık kötünün zararlarını gidermeye, arınmaya çalışırdık.
Kapılmışlığın bizde bıraktığı gözü dönmüşlük değildi, gözün bir anlık
görmezliğiydi. Kendimize karşı acımasız olmamalıydık. İncittiğimiz seslerin
yakınına koşmalıydık. Af dilemeliydik arınmak için. Kimi sarsmışsa siyahımız,
kırmızımız, ondaki yeşile dokunmak için af dilemeliydik. Af dilemek, arınmayı
umut edebilmekti. Kendimizden umudu esirgememeliydik.
İD benden
af mı diliyordu ‘Beyaz! diyerek, bana yeni yükler mi yüklüyordu, bilmiyordum.
Onun bu kadar derin ve kapsamlı düşünerek ‘beyaz’ dediğini sanmıyordum, ama
kötücül bir iç dünyasının olmadığını biliyordum, içindeki kalıcı huzursuzluktan
sonsuza kadar kurtulmak istiyordu.
Allah her
şeyi bir denge, bir ölçü ile yaratmıştı. O ölçüyü aşmamak, kirlenmemek demek,
beyazlığı korumak demek, arınmışlığa çokça ihtiyaç duymamak demekti. ‘Şüphesiz
biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.’ diyordu Allah, Kamer Suresi’nin 49.
ayetinde.
Çok sakindim.
Yemek bitiyordu ve yavaş yavaş masadan ayrılanlar artıyordu; ekibimiz yolculuğa
hazırlanıyordu. Cevval yarım saat içinde yola çıkmamız gerektiğini söylemişti
herkese. Birazdan biz de kalkacaktık.
Beklediğim
gibi, Senatör Büyükelçimizle birlikte bana doğru yürümeye başladı; riyakâr
bakışlarını örtmek için gülümsüyordu. Yanıma geldiklerinde İD ayrılmak için izin
istemişti, Cevval de bekliyordu.
Senatör, kısa
bir tokalaşmadan sonra bana, Richmond-Washington yolculuğumun nasıl geçtiğini
ve Kongre’ye gelip gelmeyeceğimi sordu. Yolculuğumu asistanımla beraber
sorunsuz tamamladığımı, Kongre konusunda neden ısrar ettiğini merak ettiğimi
söyledim. Büyükelçimiz şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu.
‘Nesnel
bir eleştiriye ihtiyacımız var!’ dedi. ‘Sizin eleştirinizin önemli olduğunu
düşünüyorum, bunu Kongre’de de ifade etmenizi arzu ettim, başka bir sebebi yok!’
Ona ‘Amerika
Birleşik Devletleri’nin eleştirilerek düzeltilecek herhangi bir özelliğinin
kalmadığını, sistemin tamamen çöktüğünü ve çökmeye devam edeceğini, bunu Kongre’de
ifade etmemin bir anlamı olmayacağını’ söyledim. Senatör acı dolu bir tebessümle
‘Bunu bildiklerini, ama yine de beni dinlemek istediklerini, gerekli olan her
türlü maddî desteği de vereceklerini’ söyledi.
Ona
teşekkür ettim, ancak benim raporlarımın sonuçlarına göre herhangi bir şirketle
çalışıp çalışmayacağıma karar verdiğimi belirterek, çöküşünü durduramayacağım
bir sistemle ilgili anlaşma yapamayacağımı söyledim. Richmond’daki toplantıda kendilerine
ücretsiz bir rapor sunduğumu da ilave ettim; istihbaratçıları analiz
yapabilirlerdi.
‘İnsanlar
kaybolmuş durumda ve giderek daha da çaresizleşiyorlar. Geriye ne kaldı?
Depresyon mu? Savaş mı? Deccal mi?” diye sordum Senatöre. ‘Depresyon ve savaş
artık gündelik akışın her yerini kuşatmış durumda. O halde geriye kalan Deccal
mi?’
Senatör
sorumu sarsılarak dinlemişti, sırları açığa çıkan bir sırtlan ışığı yalazlandı
gözlerinde.
Hızla
kendisini toparladı ve ‘Hayır!’ dedi. ‘Efsanelerle ilgilenmiyoruz, böyle
düşünmenize üzüldüm!’
Nezaketen Büyükelçi’den
ayrılmak için izin istedim ve Yahudi asıllı Amerikalı Senatöre veda ederek
yanlarından ayrıldım. Cevval biraz daha kalacağını söylemişti. Bu kirli ve
şeytanî büyülerle dolu şehirden ve insanlardan bir an önce ayrılmak istiyordum.
Firavunlar
döneminde olduğu gibi ‘Büyü’ idi Washington’da olup biten her şey ve ben onları
doğru yola çağıracak Allah’ın elçisi Musa değildim.
Makow’un anlattığı
gibi, Haham Trachtenberg'in "Jewish Magic & Superstition" (1939) adlı
kitabı Yahudi Büyü ve Batıl İnançları, kaybolmaya yüz tutmuş ancak hayal gücünde
varlığını sürdüren dini formların ustaca ve son derece etkili görünen araştırmalarını
içeriyordu. Kitap Yahudi büyücülüğüne dair efsanelerle başlıyordu ve nazar,
ölülerin ruhları, iyilik güçleri, ünlü golem efsanesi, büyü yapma usulleri,
mücevher ve muska kullanımı, ruhlarla nasıl savaşılacağı, sünnet ritüeli,
bitkisel halk ilaçları, falcılık, astroloji ve rüyaların yorumlanmasına dair
inançları tartışmaya devam ediyordu.
Kitap, Yahudi
dünyasındaki büyüsel uygulamalar üzerine temel bir bilimsel çalışmaydı ve
Yahudi halkının günlük dinini en iyi şekilde ifade eden halk inançları ve
uygulamalarına dair bir fikir veriyordu. Bu, uzak durulması gereken bir dünyaydı
ve ben yıllardır ısrarla onlardan uzak durmaya çalışıyordum. Büyükelçi bunu anlayamazdı,
ama Cevval çok iyi anlıyordu.
Siyonistler, açıkça uzun zamandır beklenen şeytani Mesihleri için, Deccal için sahneyi hazırlıyorlardı, bu amaçla ABD’nin çöküşünü de onların sağladığını biliyordum, Kongre’de onların bir sahne figürü olmak düşüneceğim bir şey asla olamazdı. Nihai hedeflerinin ne olduğu, İsrail'in Eilat kenti dışındaki Özgür Mason anıtının resmine bakılarak görülebilirdi.
Bu anıt, Allah’ın
elçisi Süleyman'ın sütunları üzerinde yer alan ve biri dünyayı, diğeri evreni
temsil eden iki kürenin konumlandırılmasıyla, kabalistlerin yalnızca dünyadaki
yaşamı yönetmekle yetinmediğini açıkça göstermekteydi.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.