3 Eylül 2023 Pazar

SA10340/SD2853: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 50

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Sustu İD, Türkiye’de bazı tembel sosyete figürleri ile bir arada çok yaşamıştı ve Türklerin, Müslümanların tembel olduğu yanılgısına düşmüştü. Biz Müslümanlar da diğer bütün dinlerin müntesipleri de tarihte olmadığı kadar çok çalışıyorduk, ancak karın tokluğu içindi bu; yaşamak içindi. Düşünmek için bize zaman bırakmamışlardı."

‘Hey!’ dedi heyecanla İD. ‘Bunların hepsi doğru! Küresel İmparatorluk kurmak istediklerini biliyorum, bunun için de Birleşik Krallık’ı kurdular, adadaki doğal farklılıkları vahşetle bastırarak, sonra bütün enerjilerini dünyayı kontrol altına almak için kullandılar!’

‘Beni şaşırtıyorsun!’ dedim İD’ye. Ve ‘Bunları nereden biliyorsun?’ diye sordum.

 İD soğukkanlı bir şekilde, ‘Bunları her Avrupalı bilir, ama konuşmaz!’ dedi. ‘Konuşamaz!’

‘'Özgür Avrupa’ diyordunuz propagandalarınızda yüz yıldır, değil misiniz?’ dedim biraz istihzâ ile. ‘Biz de Avrupalı olmak için can atan diktatörlere bu yüzden mahkûm edildik!’

Acı bir tebessümle ‘Yahudi soykırımının gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışmak yasak Avrupa’da!’ dedi İD. ‘Buna özgürlük diyorsan o başka!’

‘Ruhunuz satın alındı; karşılığında çıplaklık, sınırsız içki ve sınırsız seks, dinsizlik, tanrı karşıtlığı özgürlük olarak tanıtıldı size ve siz de hiç itiraz etmeden kabul ettiniz!’ dedim acımasızca. ‘Nerede sizin entelektüel bilinciniz, ne oldu o dünyaya devrimci olarak yayılan hümanist aydınlanma?’

Hüzünle başını eğdi İD, ‘Haklısın!’ dedi usulca. ‘Hiçbir şey değişmedi, biz binlerce yıldır olduğu gibi yine özgür olduğumuzu zanneden ‘köleleriz’’

Beşinci kitap da Hervé Ryssen’e aitti: Psychoanalysis of Judaizm- Yahudiliğin Psikoanalizi:

“Yahudilik sadece bir din değildir. Aynı zamanda tek bir ana fikre dayanan siyasi bir projedir: sınırların ortadan kalkması, dünyanın birleşmesi ve bir "barış" dünyasının kurulması. Dindar Yahudiler için bu barışçıl, birleşik ve küreselleşmiş bir dünya arzusu, üç bin yıldır bekledikleri Mesih'in gelişine yönelik ateşli umutla karıştırılmaktadır. O, "Davut'un krallığını" yeniden kurmak için gelecektir. İnançsız Yahudiler için bu Mesihçilik, küreselleşmenin tüm ütopyaları lehine sekülerleştirilmiş siyasi aktivizm şeklini almıştır.” diyordu Hervé Ryssen.

“İşte bu yüzden pek çok Yahudi yirminci yüzyıl boyunca komünist maceraya böylesine özel bir coşku ve dizginlenemez bir hevesle katıldı. Ancak Sovyet sisteminin çöküşünden önce bile, liberal demokrasinin sınırları silmede ve ulusal kimlikleri çözmede çok daha etkili olduğunu anlamış olan pek çok kişi vardı. Mesele, aynı zamanda Barış İmparatorluğu olması gereken küresel İmparatorluğun kurulması için yorulmadan çalışmaktır. Yahudi halkının "misyonu" budur.”

‘Hiç tembel bir Yahudi gördün mü?’ diye sordum İD’ye okumaya ara vererek.

‘Hayır!’ dedi İD. ‘Asla!’

‘Peki biz Müslümanlar neden tembeliz? Ya senin ataların olan Hristiyanlar?’

‘Biz tembel değiliz!’ dedi İD itiraz ederek. ‘Çok çalışırız, sizi bilmem!’

‘Siz? Yani Hristiyanlar?’ dedim Müslüman olduğunu söylediğini hatırlatarak.

‘Hristiyan atalarım işte!’ dedi. ‘Ben de tembel değilim.’

‘Biz Müslümanlar tembel olsaydık, Batı bilimi kimden öğrenecekti?’ diye sordum. ‘Bütün felsefî ve bilimsel başlangıçlarınız Müslüman filozof ve bilim adamlarının ürettiği fikirleri temel alıyor oysa!’

Sustu İD, Türkiye’de bazı tembel sosyete figürleri ile bir arada çok yaşamıştı ve Türklerin, Müslümanların tembel olduğu yanılgısına düşmüştü. Biz Müslümanlar da diğer bütün dinlerin müntesipleri de tarihte olmadığı kadar çok çalışıyorduk, ancak karın tokluğu içindi bu; yaşamak içindi. Düşünmek için bize zaman bırakmamışlardı.

Sebebi birlikte okuduk ‘Psychoanalysis of Judaizm’in tanıtım yazısından:

“Yüzyıllar boyunca bu umut, dünyanın dört bir yanındaki Yahudilerin ruhunu beslemiş ve şekillendirmiş, diğer halklar arasında izole edilmiş ve sanki gelecekte insanlığın geri kalanından alınacak bir intikam varmış gibi bu izolasyonu şiddetle teşvik etmiştir. Bu intikam ruhu kozmopolit edebiyatın sayısız metninde kendini gösterir. Yahudiliğin karakteristik özelliklerinden biridir. Dini, felsefi, edebi ve sinematografik üretimin incelenmesi, genel olarak Yahudiliğin, özellikle de Yahudi entelektüel kişiliğinin baskın fikirlerinin etkili bir şekilde ortaya çıkarılmasına ve ifşa edilmesine olanak tanır.

İster inanan ister ateist olsun, dünyanın dört bir köşesindeki Yahudilerin düşüncelerinde şaşırtıcı bir homojenlik gözlemliyoruz. Hepsi aynı okulda eğitim görmüş gibi görünüyor; farklı dillerde konuşup kendilerini ifade etmeleri sadece aynı fikirleri, aynı duyguları, aynı paradoksları, aynı mesihçi umudu ve nihai zafere olan aynı inancı yaymak için.”

‘Her yeri ele geçirmişler!’ dedik İD ile aynı anda.

‘Başka seslerin çıkmasını engellemişler!’ dedim sakin sakin. ‘Sen de bunları bildiğin halde, onların istediği türden bir ‘yaratık’ olmayı tercih etmeye devam ediyorsun!’

‘Ben yaratık değilim bir kere!’ dedi İD saçlarını hafifçe savurarak.

‘Güzel bir kadınsın evet; peki güzelliğini mahrem-namahrem demeden herkese sergileyen, ahlakî değerleri hayatından uzaklaştırmış bir insandan bahsedilebilir mi?’ dedim yine soğuk düşlerin ülkesinden esintiler yüklediğim sesimle. ‘Bu olsa olsa bir 'yaratık' olur bence, insan değil!’ 

‘Çok ağır sözlerle beni sürekli eleştirmen bir işe yaramıyor ve yaramayacak; sadece daha fazla üzülüyorum!’ dedi İD, Cevval’in duyamayacağı kadar yumuşak ve hafif bir sesle. ‘Bir insanı sevmenin bedeli bu olmamalı bence!’

Öylece bakakalmıştım ona. Nereden nasıl bir sonuç çıkarmıştı, anlayamıyordum. Ben kendisi dahil hepimizin, bütün insanlığın satanizmin kurduğu tuzaklarda boğulduğunu anlatmaya çalışıyordum; o ise her şeyi kişisel olarak algılıyor ve ikimizin arasına sıkıştırıyordu.

Evet; bu tamamen insanî bir tutumdu, kadın algılarının ve zihninin çalışma biçiminin sonucuydu, ancak yönelme ve sınır tanımayan ilerleme biçimi satanizmin baskısı altında ruhsal uçurumlar ve saplantılar üretecek şekilde dokunmuştu.

‘Biz anlaşamıyoruz, bu açık!’ dedim gergin bir fısıltıyla. ‘Ben Satanizmin insanı bir yaratığa dönüştürdüğünden bahsediyorum, insanın bütün davranışlarını kontrolden çıkardığını söylüyorum, bundan sen dahil hiç kimse muaf değil, sen benim seni hedef aldığımı sanıyorsun! İnanamıyorum sana ya!’

‘Hiç de bile!’ dedi yine şımarık bir gülüşle.

İnsanlığın önüne dikilmiş ve aşılması istenmiş bütün dağlar gibiydi kadın. Fark etmiştim; Allah’a meydan okumak için dağlara yüklenmiş hükümranlığın ilanı gibi, yükseklere dikilen tapınakların, sarayların gösteri sahnesinde ‘tanrıça’ olarak yer almak istiyordu kadın.

Şirkin, isyanın araçlarından biri olarak kullanıldığının da farkında olan kadın bir dağ gibi dikiliyordu Allah'ın yolunda ilerlemek isteyen erkeğin önüne. Yine aynı anda kadın sadece bu değildi. Şirkin ve isyanın araçlarından biri olarak kullanılmaya karşı dağ gibi bir duruş sergileyerek erkeğine siper olan kadın da vardı; ama satanizmin kışkırtmalarıyla böyle kadınların sayıları gün geçtikçe azalıyor ve erkeğin savunma sistemi direnç noktalarından sarsılıyordu. 

Gözüm karanlığın örttüğü uzaklara dalmıştı uçağın penceresinden. İçimden bir ses yanık yanık türkü söylüyordu; erkek veya kadın, ağlıyordu insan, dağlardan gelen fırtınalara karşı.


<< Önceki                      Sonraki>>


[27.08.2023, (5/101 (525))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 03.09.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı