Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Bütün mutsuz insanların bir teselliye ihtiyaçları vardı; gördüğüm kadarıyla dünyada mutluluk yoktu. Olsaydı ahirete gerek kalmazdı. İD haklıydı; mutluluk palavraydı. Belki huzurdan bahsedilebilirdi."
İnsan şaşırtan bir varlıktı, düşüncelerinin hangi evrende gezinip durduğunu hiç kimse bilemezdi. Dağdakileri de zorlayan tek şey buydu. Bu yüzden sürekli tedirgindiler; her yeni doğan insanın yeni bir düşman olduğunu biliyorlardı ve kurdukları herhangi bir kölelik sisteminin sonsuza dek sürmeyeceğinin farkındalardı. Babaya öğretilen hiçbir şey oğulun, anneye yüklenen hiçbir yük kızın zihnine kazınamıyordu; sürekli çalışmak ve kötülüğü yeniden tasarlamak, sahte gerçekler inşâ ederek yeni insanlara ulaştırmak zorundalardı.
Zamanın akışının
sürekli bir devinim gerektirdiğini, bu devinimdeki ayrıntıların titizlikle planlanmasının
ve uygulanmasının kendi hükümranlıklarının sürmesi için zorunlu olduğunu
binlerce yıldır inisiye ettikleri kardeşlerine öğretiyorlardı. Ben onlara ‘Şeytanın
çocukları’ diyordum; başkaları ise ‘o…. çocukları’.
Oysa bu
haksız bir hitaptı; o….. çocukları, annelerinden miras aldıkları bu kötü yükten
doğrudan sorumlu değillerdi ve bu aşağılık yaratıklar karşısında masum sayılırlardı.
Omzumda İD’nin
başı, başım geriye yaslanmış bir halde biraz uyuduğumu sanıyordum, onu rahatsız
etmemek için kıpırdamadan durduğum birkaç saat süresince. Yarı uykulu yarı
uyanık, ancak aralıksız düşündüğüm o kıpırtısız zamanın yorgun bedenimi ve
zihnimi hallaç pamuğu gibi attığını hissediyordum. Uçağın loş ışıkları biraz
daha uyumam için bastırıyorlardı sanki.
Cevval de
uyuyordu.
İD
kıpırdadı ve başını kaldırdı; durumun farkına varmıştı birdenbire.
‘Pardon,
Beyefendi!’ dedi uyku mahmurluğu sinen mavi gözlerini kırpıştırarak. ‘Uyumuşum
ve başım sizi rahatsız etmiş!’
‘Sorun
değil Hanımefendi!’ dedim buzdağına tırmanan sıcak bir esinti yüklediğim
sesimle. ‘İsterseniz başınıza fısıldayın, omzum yastık görevi görmeye devam
edebilir!’
‘Hayır
ciddiyim. Nasıl uyuduğumu fark etmedim gerçekten!’ dedi uykulu bir telaşla. ‘Uyumayacağım.
Üstelik acıktığımı düşünüyorum!’
Güldüm hafifçe.
‘Sen acıkabilen bir canlı mıydın?’ dedim gözlerimi kapatarak. ‘Hemen yiyecek
bir şeyler iste!’
‘Hayır,
şimdi istemiyorum!’ dedi gittikçe silikleşen sesiyle. ‘Çünkü uyuyorum!’
‘Uyumayacaktın
hani?!’ dedim gülerek.
‘Uyumayacağım
tabi!’ dedi fısıltıya dönen sesiyle. ‘Çünkü daha uyanmadım, uyandıktan sonra
uyumayacağım!’
Başını
geriye yaslamıştı bu kez. Sustum, uyumaya devam ediyordu.
Her şeyi
yönetmeye çalışan insan ne kadar güçsüzdü oysa. Uyku, açlık nasıl da sarsıyordu
bu cüssesinden büyük bir ruhu olan insanı. Sanki evrenin her yerini sarmış
güçlü bir varlık gibi, acziyeti de asla kabullenmeyen inanılmaz bir kibirle
donanmıştı. Allah insanı benzersiz ve özel yaratmıştı. Hicr Suresi’nin 28-40. ayetlerinde insanın Allah
tarafından üflenmiş ruhla yaratıldığını öğrenmiştik:
‘Hani
Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan
yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen secde
edin!” demişti. Bunun üzerine meleklerin hepsi secde ettiler. Ancak İblis,
secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. Allah, “Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?” dedi. İblis dedi ki: “Ben, kuru
bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için secde etmem. Allah,
“Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet
senin üzerinedir” dedi. İblis: “Rabbim! Öyle ise onların tekrar
diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi. Allah da, "O hâlde, sen
vakti bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi. ‘İblis,
“Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara
güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini
azdıracağım” dedi.’
İnsanın kibri
ile Şeytan’ın kibri ne kadar çok benziyordu birbirine… Oysa insan, kibri, kendisinin insandan üstün olduğunu iddia eden ve Allah’a da sırf bu nedenle
karşı çıkan ve Allah’ı kendisini azdırmakla suçlayan ilk terörist ve ilk anarşist
olan İblis’ten öğrenmişti. Bugün de kovularak gönderildiği yeryüzünün ovalarında
yaşarken kibri dağdakilerden öğreniyordu, kötülükleri de bu yüzden güzel
görüyordu.
Birkaç saat
sonra yine uyandı İD; ben uyanıktım o uyandığında.
‘Günaydın!’
dedim ona. ‘Acıkmıştın, kahvaltı yap, Allah’a dua et!’
Kafasını
sağa çevirdi, yüzüme baktı, gözlerimi aradı gölgeli loş ışıkta.
‘Bana
bilmediğim bir şey söyle!’ dedi soğuk soğuk.
Ben de
bilerek ciddileştirdiğim sesimle, ‘81’in karekökü kaçtır?’ diye sordum
bilmediğini düşünerek.
‘Matematikten
nefret ederim, bence dünyanın en gereksiz şeyi!’ dedi şımarık mimikleriyle. Tam
isabet kaydetmiştim.
‘İnsan ne
ister?’ dedim ruhundaki dalgalanmayı ve öfkeyi dindirmek için.
‘Kendisinde
olmayan şeyi!’ dedi hızlıca. Boynundaki Poe kolyesine dokunuyordu farkında
olmadan.
‘Sende
olmayan neyi istersin?’ diye sormadım, ‘seni’ diyeceğinden çekinmiştim, ondan sonrasını
da yönetemezdim çünkü.
Konuyu
genişleterek kendimden uzaklaştırdım yine.
‘Bazen
insanın çok şey görmesi, bilmesi iyi bir şey olmayabiliyor!’ dedim iki elimle
saçlarımı geriye doğru tararken. ‘Sıradan insanların kolaylıkla mutlu olması
daha iyi mi sence?’
Önüne
bakıyordu. Ellerini iki yana açtı, omzunu silkti ve bir filozof edasıyla
konuştu.
‘Mutluluk
ne ki, ânlık, insana iyi gelen şeyler… ân geçtiğinde o da geçiyor.’ dedi. ‘Mutluluk
beklentim, arayışım inan bana sıfır. Sıradan insanların mutlu olması ise yanılgılarla
dolu bir simülasyon. Bazı insanlar kendilerini kandırma ve inandırma konusunda
çok başarılı. Ben değilim mesela. Hiç istediğim bir şey yok!’
Çok
yükselmişti, onu aşağıya indirmek için sordum:
‘Domates?’
‘Onu
uyanınca yiyeceğim!’ dedi.
‘Uyuyor
musun?’ dedim. ‘Şu anda rüyada falan mısın?’
Cevap
vermedi, yine uyudu. Başı bu kez Cevval’e doğru eğilmişti.
Bütün
mutsuz insanların bir teselliye ihtiyaçları vardı; gördüğüm kadarıyla dünyada
mutluluk yoktu. Olsaydı ahirete gerek kalmazdı. İD haklıydı; mutluluk palavraydı.
Belki huzurdan bahsedilebilirdi.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.